Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş Serdar ve Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Zorlu Töre Röportajı
AH KIBRIS VAH KIBRIS DENMESİN
Türkiye-Kıbrıs Arası Sosyokültürel Etkileşim Sağlanmalı
Bayrak: Milli ve manevi değerlerin eğitimi maalesef Türkiye’de de yeterli olgunlukta ve kıvamda değil. Türkiye’de milli ve manevi değerlerimizi gençlerimize ve insanlarımıza vermeye çalışıyoruz. Kıbrıs’ta da devlet bu atılımları gerçekleştirmek için sivil toplum kuruluşları olarak milli ve manevi eğitim verilebilir mi?
Serdar Denktaş: Kıbrıs’ta her türlü eğitim, Eğitim Bakanlığı’na bağlı. Eğitim ile ilgili bir şey yapmaya kalktığınız zaman Eğitim Bakanlığı ve Sendikalar Birliği müsaade etmiyor ve sıkıntı başlıyor. Eğitim dışında; kültür faaliyetleri, gençlik kampları yapılması lazım. Bizim gençlerimizin Türkiye’yi daha fazla tanıması lazım. En basit örneği sorarım, gençlerimize sen Hatay’a gittin mi hiç? Gitmeme gerek yok. Hatay buradadır işte. Pırıl pırıl bir yer, tertemiz bir yer. Önyargı ile ya da televizyondan gördükleriyle değerlendirilmemeli. Hatay bir misal, bu örneğimiz genelleştiriniz.
Türkiye’den birçok insan da Kıbrıs’a gelsin. Türkiye’den daha çok insanın buraya gelmesi, buradan da daha çok insanın, gencin organize olarak Türkiye’ye gitmesi, çeşitli yerlerini görmesi lazım. Bunlar sadece turizm anlamında değil sosyokültürel açıdan da olmalıdır. 74 Barış harekatından sonra 15 Şubat tatilinde gençler Türkiye’den buraya gelirdi. 74, 75, 76, 77 hep geldiler. Şimdi ise gelmiyorlar. Kıbrıs’a, Türkiye’de seyahat eden tatil yapmaya alışmış nüfusun yüzde 18’i geliyor. Kıbrıs aslında bir saatlik yol. Arada sadece bir deniz var. Adana’ya Mersin’e gelmişsiniz Kıbrıs’a da uğrayıverin. Yakın, yani Kıbrıs’a da gelinir. Netice itibariyle Kıbrıs Türkiye’ye son derece yakın. Çanakkale’yi görmemiş dünya kadar Kıbrıslı var. Kıbrıs’tan Çanakkale’ye niye götürmüyoruz? Türkiye’den gelen gençleri Kıbrıs Şehitliğine götürelim. Etkileniyor insan bunları görünce etkileniyor.
Zorlu Töre: Çanakkale Savaşı’nda Kıbrıs doğumlu şehitler var. Biz İngiliz sömürgesi olduğumuz halde İstiklal Savaşı’na, Çanakkale Savaşı’na katılanlar var. Kıbrıs doğumlu, Lefkoşa doğumlu, Gazimagosa, Baf doğumlu, Limasol doğumlu… orada şehit olanlar var.
Kıbrıs Girit Olmasın
Bayrak: Girit’te hala Türk aileler var. Güney Kıbrıs’ta kalmış Türk aileler var mı?
Zorlu Töre: Farklı şekilde kalanlar vardır ama güney kesiminde, belirgin Türk aileler vardır demek doğru değil. 150-200 kişi. O da borcundan dolayı ya oradaki malına sahip olmak için burada oturacaksın dediklerinden ya da malına sahip çıkmak için kalanlar var. Yok sayılacak kadar azdır. Güney Kıbrıs’ta kalan Kıbrıslı Türk yok denebilir.
Serdar Denktaş: Benim bildiğim hayvancılıkla uğraşan ihtiyar varlıklı bir karı koca var malına sahip çıkmak için güneyde kalan. Girit’te kalanlara artık Türk halkı diyemiyoruz. Girit göçmeni var.
Bayrak: Sizin söylediğiniz acı bir ifade. Türkçe konuşan azınlık statüsüne düşüyor. Rahmetli Denktaş’ın en büyük kabusu bu idi.
Zorlu Töre: Batı Trakya’da bugün Türkçe konuşan azınlık veya Müslümanlar deniliyor, Türk bile denmiyor. Böyle söyleniyor, böyle ifade ediliyor.
Sayın Bakan beni Ankara’da İslam ülkeleri arasında bir kültür toplantısı için bırakmış idi. Son sıra bana geldi. Kürsüye çıktım dedim ki, birçok Müslüman ülke Sovyetler Birliği’nden ayrılmıştır; Türk Cumhuriyetleri gibi. Yeniden bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlığınızı bırakıp da yeniden Sovyetler Birliği olmaya var mısınız dedim. Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan gibi daha değişik özerk cumhuriyetler var. Var mısınız? Dedim. Bugün Yugoslavya 8 cumhuriyet oldu. Slovakya, Müslüman çoğunlukta olan iki ülke var Birisi Kosova diğeri Bosna Hersek, Çekoslovakya ayrıldı. Dolayısı ile Kıbrıs’taki meselede aslında böyledir. Kıbrıs’taki mesele iki Almanya’nın birleşmesi değildir. Kıbrıs’ta kuzeyde milliyet bakımından Türk, din bakımından da İslam dininde olan, Rum tarafı da kendilerini Helen gören ve din olarak da Ortodoks Hristiyan olarak kabul eden iki topluluk. Dolayısıyla siz bugün yeniden Sovyetler Birliği olur musunuz? Dedim. Şu anda Kıbrıs’ta bağımsız kimliğimizi korumak istiyoruz, devlet olarak devam etmek istiyoruz. Bana ne söylediler biliyor musunuz? Dediler ki, şimdiye kadar ne Kıbrıs’tan ne Türkiye’den dış politikada bize böyle bir şey anlatılmadı.
Federasyon Kıbrıs’ta Türklüğün de İslamiyet’in de Mezarıdır
Federasyon Kıbrıs’ta Türklüğün mezarıdır. Federasyon dedikleri federal çözüm İslamiyet’in de mezarıdır. Ben Müslümanlara da sesleniyorum, oradaki Türk topluluklarına da sesleniyorum. Onun için her ikisine de söylüyorum yani. Kıbrıs’ı unutmak kaybetmek demektir. Antalya’da bir toplantıda Mevlüt Çavuşoğlu’na o kadar ileri gittim ki, o zaman Avrupa Birliği komisyon başkanı idi, daha bakan değildi. Annan Planı’ndan sonra idi. Sayın Çavuşoğlu dedim, Kıbrıs Türk halkına Annan Planı’nda ‘evet’ çağrısı yaptınız. Ama Rumlar ‘evet’ çağrısı yapsaydı şu anda Antalya’da, nasıl Ege kıyılarından Adalara, Girit’e bakıp da Muğla’dan, İzmir’den ah Girit vah Girit, ah Adalar vah Adalar Nasıl gittiniz denildiği gibi, şu anda da Kıbrıs için öyle diyecektik. Belki ben burada olmayacaktım, ama siz burada olacaksınız ve Kıbrıs’a bakıp ah Kıbrıs vah Kıbrıs diyecektiniz dedim, hiç cevap vermedi bana. Sıfır cevap. Çünkü doğruyu söyledim. Ama kaç kişi var böyle bizim gibi konuları izah edebilen, anlatabilen. Çok ender, sayımız çok az. Yani ulusalcı kesimde de sayımız çok az. Üzücü olan bu. Konuşan yok; pısırık, gevşek, ürkek ne ararsan ara.
Türkiye Savunma Hattına Kıbrıs’ı da Almalı
12 Ocak’a kadar yapılacak işler; Kıbrıs kaybediliyor mu? Mersin Limanı’na mı hapsediliyoruz? İskenderun Limanı’na niçin gidiyoruz? Denizlerimizi kaybediyoruz? Taviz verilirse Doğu Akdeniz bölgesindeki hakimiyetimizi de kaybederiz, doğal gazı petrolü kaybederiz, her taraftan başımız sıkıntıda. Mesela Hatay’a Suriye içinden tehlike geliyor. Kuzey Irak tehlikesi ayrı bir hareket var. Dolayısıyla Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde şu anda savunma hattımızı ileri çekerken güvenlik hattımızı ileri götürürken Kıbrıs’tan geri mi çekileceğiz? gibi argümanlarla işlenmesi gerekir.
Recep Tayyip Erdoğan beyin son zamanlardaki söylemleri bize çok yakında sıcak geliyor. Ama 24 Nisan öncesinde de hep böyle şeyler söyledi; Karpaz’ı vermeyiz, Güzelyurt’u vermeyiz ama karşımıza öyle bir Annan Planı çıktı ki Karpaz da gidiyor, Güzelyurt’ta gidiyor. Güzelyurt tamamen veriliyor, Karpaz’a adamlar gelip yerleşiyor. Yarın öbür gün ne olur, ne der bilemem. Vatan sevgisi imandandır ama Kıbrıs’taki Mehmetçik Cami geçen Annan Planı’nda kilise oluyordu. Şehitler Camisi kilise oluyordu. Dolayısıyla Türkiye bir bütün halinde hareket ediyor mu Kıbrıs konusunda? Ciddi bir soru işaretleri var. Dış baskılar ne boyutlardadır? Bilemiyoruz.
Serdar Denktaş: Kıbrıs konusu Türkiye’de partiler üstü bir mesele idi. Maalesef şimdi böyle göremiyoruz. Anadolu da uyusa, biz de gitsek, asker de gitse Zorlu Bey Kıbrıs’a yeter.
Zorlu Töre: Sağolun Serdar Bey, çok teşekkür ederim. Zaten kesin ifade koydum, televizyonlarda da söyledim, mecliste de söyledim. Türkiye’de de söyledim her ortamda da söyledim. Kesin olarak diyorum Türk ordusu bu Ada’dan çıkacaksa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de sonlanacaksa Allah’a bir can borcum var. Bir an önce o günü görmeyeyim diyorum. Herkesin Allah’a can borcu var benim o can borcumda Türk ordusu Ada’dan çıkmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sonlandırılmadan olsun diye ifade ediyorum. Bu ulusal davaya, milli davaya inananların gözü açılsın diye ifade ediyorum. Türkiye’de bu mesele üzerinde uyanık olsun diye. Dolayısıyla uğraşıyorum, mücadele ediyorum. Ne var kader çizgimiz de bilmiyorum. Kader çizgimizde ne yazılıdır bilmiyoruz.
Bayrak: Röportaj ve mülakatlarınız için çok teşekkür ederiz.
Töre: Kıbrıs, Türk Milletinin Milli Davasıdır.
Kıbrıs Türk milletinin milli davasıdır. Bu milli dava müşterek yürütülen bir davadır. Ama maalesef bazı kesimler veya Avrupa, Yunanistan,… onlar Kıbrıs meselesini uluslararası bir çizgiye çekmeye çalışıyorlar. Uluslararası çizgiye çektik şeklinde ifadeleri, uluslararası hukuk vardır, dünya kamuoyu vardır şeklindeki ifadeler, esasında bir haçlı ruhu şeklinde Türkiye’yi ve Türk ordusunu Ada’dan uzaklaştırmak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ne de son vermek maksadı ile yapılan bir takım oyunlardır bunlar.
Batının yaklaşımı, Yunanistan’ın Kıbrıs meselesine yaklaşımı bir haçlı zihniyeti yaklaşımdır. Hristiyanlık ruhu ile yakınlaşma vardır. Dolayısıyla bu konularda çok dikkatli olmamız gerekir. Aksi halde, yakayı kaptırırsak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ne son verilerek Türkiye, Türk Ordusu Ada’dan çekilir. Bu defa buraya bir daha Türkiye, Türk Ordusu gelemeyebilir. Yani, nasıl Girit’e bugün Türk Ordusu artık geri gitmiyorsa, Batı Trakya’ya gitmiyorsa, Balkanlardan nasıl geri çekilmişse, Ortadoğu’dan nasıl geri çekilmişsek ve oralarda birçok acılar, ıstıraplar bırakmışsak, hatıralar bırakmışsak… Kıbrıs’ta da bu oyun oynanıyor.
Kuzey Kıbrıs bizim için şu anda vatandır. Kıbrıs’ın tamamı vatan iken, şu anda sadece Kuzey Kıbrıs tarafı vatandır. Bu da %36 civarında bir toprağa tekabül ediyor. Biz bu Kuzey Kıbrıs topraklarını vatan yaptıktan sonra üzerine de devlet kurduk. Bu devlet milli bir devlettir, adı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Adı üstünde Türk cumhuriyeti. Türkiye de bir Türk cumhuriyetidir. Milli kimliğe dayalı bir cumhuriyettir Türkiye de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de.
Ama bizleri öyle bir noktaya getirmeye çalışıyorlar ki sanki, Kıbrıs’ta ayrı bir Kıbrıs Türk kimliği vardır. Kıbrıslı bir kimliği vardır gibisinden. Halbuki bu, doğru değildir. Kıbrıslılık bizi sadece nerde doğduğumuzu, nerde yaşadığımızı ifade ediyor. Adanalılık, Ankaralılık, İstanbulluluk, Kocaelililik, sadece nerede doğduğumuzu, nerede yaşadığımızı ifade eder. Ama biz Türk Milleti’nin bir parçasıyız. Kıbrıslı demek, Kıbrıs’ta yaşayan insan demektir. Kıbrıslı Türk demek; Kıbrıs’ta doğup burada yaşayan insan demektir. Ama bizim milliyetimizin önüne kalkıp da coğrafya ismi koyarak bizi bölmeye, ayırmaya, parçalamaya çalışıyorlar. Milli şuuru geliştirmek lazımdır. Milli şuur da; Türk’üm, elhamdülillah Müslüman’ım… Bu kimliği iyice halkımız öğrenmelidir, gençlerimiz öğrenmelidir. Bu yönde de çalışmalar yürütmemiz gerekiyor. Bu haçlı zihniyetini de kırmamız gerekir. Aksi halde bugün nasıl Girit elden gittiyse, Anadolu’da “Ah Girit, vah Girit” söylemleri varsa… Veya On İki Adalar da nasıl elimizden gitti, burnumuzun dibinde… Hepsi Yunan adası oldular… Veya şu anda bile üzerinde insan yaşamayan irili ufaklı birçok, Ege’deki birçok adanın üzerine gidip Yunan bayrağı dikiyorlarsa, Yunanlıların hedefi Avrupa Birliği maskesi altında Kıbrıs’ın tamamını bir Helenleştirme mücadelesi yapıyorlar. Buna çok dikkat edilmesi gerekir.
Öyle ümit ediyoruz ki, anavatan Türkiye de, hükümetiyle, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle Kıbrıs davasının milli bir dava olduğu idraki daha fazla canlanır ve Kıbrıs’ta taviz verilmez. Çünkü 2004 yılında Annan Planı eğer gerçekleşseydi, belki de biz bu sohbeti, muhabbeti sizlerle şu anda yapamayacaktık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin birçok camileri yeniden kilise olacaktı. Birçok yerleşim birimleri yeniden Rumlara verilecekti, Rum olacaktı. Biz diyoruz ki, vatan sevgisi imandandır. Herkes imanına dikkat etsin. Camilerimize de sahip çıkalım, topraklarımıza da sahip çıkalım, yerleşim birimlerimize de sahip çıkalım, anavatan Türkiye’ye de sahip çıkalım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ne de sahip çıkalım. Özgürlüğümüzü ve istiklalimizi devam ettirelim.