İnkılâbı Kimler Gerçekleştirir?

Büyük Değişim Nasıl Başarılacak?

Yaşasın Türkmeneli Cumhuriyeti!
Yaşasın Şanlı Türk Ordusu!
Yaşasın Büyük Türk Milleti!

Şanlı Türk Ordusu Mehmetçik Türkmeneli’nde. Asırlık Türk illerinde, vatan topraklarımızda, dağlara ve burçlara birer birer al sancağımız dikiliyor. Allah’a hamd olsun…

Her dalgalanışında Allah’ın adını zikreden o nazlı hilal yeniden Türk’ün ilinde. Biz o diyarı Allah’a emanet bırakmış idik. Yüz yıllık zulüm ve hasret belki de son bulacak. Eğer Büyük Türk Milleti’nin varlık teminatı Mehmekçik’e, her bir neferi her türlü korkaklığa meydan okuyan aslan yürekli ordumuza gereken desteği verebilirsek. Masa başı oyunları, küçük hesaplar, kirli pazarlıklar ile bu şanlı zafer yürüyüşü kirletilmemelidir.

Hemen ifade etmek gerekir ki; 20 Ocak 2018’de başlayan ve Allah’ın izniyle zaferle taçlanacağına inandığımız büyük harekâtın çabası, başarısı şanlı ordumuzundur. Bu büyük fedakarlık ve kahramanlıklar destanı  asla hiçbir politikacı tarafından istismar edilmemelidir. Bu çalışmaların raporları asla parti toplantılarında, parti logoları altında açıklanmamalıdır. Türkmeneli’ne, Halep ilimizin Afrin isimli bölgesine yönelik başlatılan geç kalınmış olan temizlik harekâtı ancak Yüce Meclis’te konuşulabilir. Politik gösteri ve oy devşirme aracı olamaz.

Ortadoğu’da Yaşanan Mücadelelerin Sebebi Nedir?

Askerimizin harekâtının Türkmeneli Cumhuriyeti ile sonuçlanması için millî dış politika icapları ile desteklenmesi gerekir. Suriye ve Irak ismi verilen ülkeler dünya tarihinde hiçbir zaman yer almamıştır. Hatırlayalım ki bu iki ülke, sadece Türk Milleti’nin hükümranlık alanındaki toprakları, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini gasp etmek için emperyalistler tarafından kurdurulmuştu. Osmanlı Türk Cihan Devletinin eyaletleri olan bu topraklar 20. yüzyılın başında petrol için işgal edilip, hain emperyalist işbirlikçilere verilen rüşvetlerle koparıldı. Emperyalistlerin vaatleri ile Millet’e ihanet eden bu sefillerin ve soylarının akıbetinin de felaket olduğunu bilmek gerekir.

1. Dünya Savaşı, dünyada 18 milyon insanın canına mal olduğu gibi Osmanlı Türk Cihan Devleti’nin de Siyonist planlar gereğince ortadan kaldırılmasını da sağladı. Ve sonuçta Hazreti İbrahim’in neslinin, İslam dünyasının koruyucusu, cihangir, kahraman Türk’ün ili 1. Dünya savaşında paramparça edildi. Emperyalistlerin, kan dökücülerin kanlı planları hiçbir zaman durmadı, duraksamadı. Batılın hizmetkârı güruhlar, İslâm’ı boğmak için yüzlerce yıldır coğrafyamıza akın ediyor. Bu, Hak ve batıl arasındaki mücadele yapısının gereğidir. Bu çatışma dünya tarihinin de esas dinamiğidir. Dünya üzerindeki çatışmaların tamamı doğrudan ya da dolaylı olarak bu güçlerin ya da o güçleri destekleyen unsurların, onların bileşenlerinin meydana getirdikleri çıkar çatışmalarının sonucudur. Hak ve batıl güçlerin, onların baskıladıkları, yönlendirdikleri güçlerin çeşitli ortamlarda ortaya çıkışı ile mücadele fizki anlmada da görülebilir olur. İslâm, hak ve batıl güçlerin mücadele esasının gereği olarak galip gelecektir. Bu muhakkaktır, ancak bizleri ilgilendiren ve üzerimize düşen kendi mücadele irademizi ortaya koymaktır. Gerçekleşeceği kesin olan zaferin hangi evresinin bizim mücadelemizde ortaya çıkacağını bilmek bizim hayal gücümüzün ve etki alanımızın çok ötesindedir.

Askerî Harekâtlar Gerçekçi Dış Politikalar ile Desteklenmelidir. Heveskâr ve Hayali Projeler Felâketle Sonuçlanır

1. Dünya Savaşı’nın İslam dünyasında yenilgilere sebep olmasının, topraklarımızın suni devletçiklerle paramparça edilmesinin, milleti bölebilmesinin sebebi ülkemize ve İslâm dünyasına saldıran güçlerin kanlı planlarının üstünlüğü değil İslam âleminin doğru strateji etrafında teşkilatlanmayışının ve Osmanlı Türk Cihan Devletinin lider kadrosunun millî duruş sergilemekten uzak oluşunun, günün teknik ve bilimsel gelişmelerinin yeterince takip edilmemesinin de sonucudur.

Batılın, sayı bakımından çoğunluktaki emperyalist hizmetkârlarının milletimize yönelen güncel taarruzlarının, doğru çözümlenmesi ve sentezi, ilmî bakışa sahip vatanseverlerin tümevarımcı tavrıyla kurulacak doğru strateji sayesinde bertaraf edilebilir. Asırların yenilgilesinin çözümlemesidir aslında ihtiyaç duyulan. Aksi halde “İttihat Terakki” aceleciliği ve en iyi niyetli yorumlama ile acemilik olarak tanımlanabilecek hırçın ve saldırgan tavırlar tekrar eder durur. Kaybedilen sadece milyonlarca kilometrekarelik toprak ve Müslümanların canı ile kalmaz, vatanseverlerin ve millet evlâtlarının tertemiz umutları da heder edilir.

Büyük İnkılâp Hareketleri Ehil ve Millî Kadroların Liderliği İle Gerçekleşebilir

Osmanlı Türk Cihan Devleti’ni Almanya’nın ardından sürükleyerek savaşa sokan Enver Bey zihniyeti iktidarda olmasaydı da Siyonizm uşağı sömürgeciler karanlık anlaşmalarla topraklarımızı paylaştırmaya karar vermişlerdi. Bunu bilmek gerekir. Ancak hamasi söylemlerle yalın kılıç koşuşturmanın her zaman milli menfaatlerimize hizmet etmediğini de görmek gerekir. 2. Abdülhamid Han, büyük umutlarla yetiştirilen sözde aydınların tavrını şöyle özetliyor; “Ülkemizin gelişimine katkıda bulunacak ilim ve tekniği ikmal etmek için Batı’ya gönderilen pek çok elçi ve öğrencimiz, yurt dışında ülkemiz aleyhinde propaganda etmek için orada kalıyor yahut gittiği ülkenin zihniyeti ve hayranlığı ile ülkeye dönüyor.” Enver Bey de Almanya’ya gönderildiğinde heveskâr, aceleci tavrı ve muhakkak ki zekası, yeteneği, cesareti ile Alman İmparatorunun dikkatini çekiyor. Enver Bey İmparator ile aynı masada “Doğu Meselesi”ni konuşuyor. Osmanlı Türk Cihan Devleti’nin sonunun geldiğine hükmeden bir zihin yapısı ile ülkeye döndüğü kesindir ki büyük Turan İmparatorluğunu kuracağı “Enverland” fikri ile hareket ediyor. Bu hezeyanın bedeli ise 24 milyon kilometrekarelik yüzlerce yıllık cihan devletinin İç Anadolu’ya çekilmesi ve devletimizin başşehri olan İstanbul’un dahi işgal edilmesi olur.

Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) eş başkanı olan zatın atadığı başbakan ve uzun süre dış politikanın duayeni kabul edilen kişilerin stratejik derinlik isimli bakış açısının ürünü olan doğru hesaplanmamış “Yeni Osmanlı” projesinin bedeli de ağır olur.

Enver Bey olayında da günümüzdeki Yeni Osmanlı projesinde de eksik olan şey en başta samimiyettir. Turan İmparatorluğu ülküsünün, Türk Milleti’nin hizmet ettiği kadim davasının yeryüzüne hâkim olmasını sağlayacak esas gücü yeryüzündeki yüz milyonlarca Müslüman Türkü aynı yönetim şemsiyesi altında toplama ülküsünün ihtişamı asla inkâr edilemez. Ancak Bay Enver’in niyetinin “Enverland”ı kurmak olması çalışmaya verilen ismin ihtişamının dahi aklayamayacağı bir yanlıştır.

Arap Baharı ismi verilen ve İslâm dünyasında emperyalistler tarafından estirilen felaket rüzgârında, Türkiye “model ülke” olarak gösterilmiştir. Büyük Ortadoğu Projesi’nde model ülke olarak gösterilen ülkemizi eşbaşkan sıfatı ile ülkemizin başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı mührünü taşıyan kişi temsil etti. Maalesef. Bu kurgulanan seneryonun sonu “Büyük İsrail”in inşasıdır. Asla izin verilemez. Ortadaki büyük vahamete bakınız ki Büyük İsrail Projesine (BİP) hizmet eden bir kişi İsrail Başbakanı ile Davos’ta sözde restleşmiş ve güya haddini bildirmiştir.

Büyük İsrail’i kurmak isteyen Siyonist emperyalistlerin büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyi neden “model ülke” olarak seçtiğini, neden ağzından İslâmi ve millî kelam dışında laf çıkmayan bir kişinin eş başkan seçilebildiğini de anlamakta insan zorlanır. Yakın tarihte, Lawrance isimli kepaze ve şeyh müsveddesi İngiliz ajanı Barzaniler ibretlik olarak durur. İnsanlar kendisine benzeyen kişileri izleme ve takip etme eğilimindedirler. İnsanları koyuna benzetmek için değilse de teşbih ve örnek almak bakımından çok anlatılan “kölemen koyunu” örneğini hatırlamak gerekir.

Koyunlar mezbahaya kan kokusu sebebiyle girmek istemezler. Koyunların bu direnci tüm sürüye yayılma özelliğindedir. Kan kokan mezbahaya girmemek için tüm sürü direnir. Sürünün bu özelliğini bilen “kasap”lar ise sürüyü ikna etmek için sürünün içinden en güçlü kuvvetli olan koçu seçer. Seçilen koçu süsler, kınalar, en güzel çanı takar ve sürünün başına koyarlar. Alıştırılan ve kontrol edilebilen sürünün başındaki koç, sürüyü sorunsuz mezbahanın kapısından içeri sokar. Sürü önünde yürüyen heybetli ve süslü koça güvendiği için sorunsuz kesimhaneye girer. Sürü, kesime hazırlanırken, “kösemen koyunu” başka bir kurbanlık sürünün başına geçmek için arka kapıdan çıkarılır.

Yorum Yapın

Navigate