MÜSLÜMANLAR NİÇİN MÜ’MİN GİBİ YAŞAMAZLAR?

SEYİT MEHMET ERTAŞ

Bir Anketin Düşündürdükleri

‘Din Algımızda’ mı, ‘Dini Anlatma Biçiminde’ mi Yanlışlık Var?

“Zulm ile abad olunmaz” der atalar. ‘Baskı’lar önce tesir eder gibi görünse de zaman içinde mutlaka tepkilerini de beraberinde getirir.

1940’li yıllarda bu memlekette Kur’an okumak suç haline gelmiş, okutan hocalara zulüm yapılmış; dağlarda, bağlarda, her türlü baskıya rağmen inananlar “Allah’ın kitabını“ insanlara öğretmeye çalışmış. “Devlet memuru namaz kılmaz” mantığı geliştirilmiş, namaz, oruç, tesettür köylünün görevi gibi bir algı oluşturulmuş; ama toplum önce sinmiş sonra da eline geçen ilk fırsatta baskı rejiminin temsilcilerini al aşağı etmiş, tepkisini göstermiş, dini duyarlılık artmaya başlamıştır.  

Ben 1970’li yıllardan sonrasını hatırlarım. Gelişimi ve değişimi bizzat yaşadık ve gördük. İslami duyarlılık devamlı yükselmiş, zaman zaman sekteye uğramışsa da geriye gitmemiş. 12 Eylül baskı rejiminden sonra tarikatlar, cemaatler, vakıflar ve dernekler çoğalmış, (Tabi ki bu bir büyük projenin parçası değilse.) 28 Şubat baskısı daha büyük bir tepkiyi beraberinde getirmiş. 1950’li yıllardan sonra toplumun inanç ve ideallerine saygı duyan ve inanç hürriyetinin sonuna kadar kullanılması gerektiğini söyleyen iktidarlar gelmiş. Şu anda da bir çok konuda referansının İslam olduğunu açıkça söylemese de ihsas ettiren bir iktidar var. Askeri okullarda Kur’an dersi var. Bayanlar, başında örtü olduğu için kovulduğu okullarda başında örtüsüyle öğretmenlik yapıyor. Bir zamanlar beldelerde tek tük “hacı” olurdu şimdi hacca ve umreye gidebilmek için insanlar yıllarca sıra bekliyor.

 

Taraftarlar Niçin Gayelerine Uygun Davranış Sergilemezler?

Bunların hepsi güzel gelişmeler. Bu konuda bir de tarihe bakalım. İlk tarikat olan “Kadiri” tarikatının kurucusu Abdülkadir Geylani Hazretleri Hicri 471 yılında doğmuş ve Hicri 561 yılında vefat etmiştir. Yani Peygamberimizin vefatından 460 yıl sonra. Kadirilik 11. yüzyıl, Rıfailik 12. yüzyıl , Nakşibendi 14. yüzyıl , Süleymancı, Nurcu , Işıkçı gibi cemaatler 20. yüzyılda ortaya çıkmışlardır. Her ne kadar züht ve takva hareketleri daha önce başlamışsa da tarikatların kuruluş yılları bu şekildedir. Peki tarihteki veya günümüzdeki bu kurumların amacı ne idi? Bütün bu oluşumların alt yapısını tasavvuf anlayışında görürüz. O zaman nedir tasavvufun gayesi?

“Hakikatte tasavvuf; Allahu Zülcelal’in istediği mümin sıfatlarına bürünmek ve Allahu Zülcelal’in azim bir ahlak ile ahlâklandırdığı, Hz. Peygamber (sav)’in ahlakı ile ahlaklanmaya çalışmaktır.

Tasavvuf, İslam Dini’nin üzerine inşa edildiği üç temel mefhumdan biri olan “İhsan”ı kendine gaye edinmiştir. O halde “İhsan”ın ne olduğunu anladığımız zaman, tasavvufun özünü ve gayesini de daha iyi anlamış oluruz.

Hz. Peygamber (sav)’in ifadesiyle; “İhsan; Allah’a, sanki görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Zira sen onu görmüyorsan da o seni görüyor” idrakiyle yaşamaktır tasavvuf. (Seyda Muhammed Konyevî; Tasavvuf, (4. baskı) Reyhanî yayınları, İstanbul, 2007)

Bu açıklamaya dikkat edilirse tasavvuf anlayışıyla yetişen insanların “Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmesi” gerekir.

Diğer taraftan 1951-2012 dönemlerinde Türkiye’de İmam-Hatip Liselerinden tam 1.138.745 öğrenci mezun olmuş.(Bu rakama 2012-2018 yılları arasında okuyan ve mezun olanların sayısını da ilave etmeliyiz) Yani bu kadar insan İslam Dininin eğitimini almış. Ben de bu okullarda okudum. Allah’ın kelamı, Rasul’ün sünneti öğretilir. Bunların birçoğu Yüksek İslam Enstitüsü veya İlahiyat Fakültesi’nde okudu.

Cumhuriyetle yaşıt Nur talebeleri ve Süleyman Efendi talebeleri herkes elinden geldiği kadar İslam’ı öğretmeye çalışır. Şu an etrafımıza baktığımız zaman her tür tarikatın bir çok kolunun aktif olarak çalıştığını ve toplumun bir çok kesiminin de tarikat erbabı olduğun görürüz.

Okullarda din kültürü öğretmenleri, olabildiği kadar dini anlatır, Kur’an okutur, Peygamberimizi anlatır, diğer tüm öğretmenler de öğrencilere doğruluğu, dürüstlüğü, iyi insan olmayı anlatır. Camilerde hocalar, vaazlar hep iyi Müslümanın özelliklerini anlatır.

İşte tam bu sırada sormak gerek. Bin yıldır tarikatlar, medreseler, yukarıda belirtilen amaca yönelik insan yetiştirdiklerini söylerler, neredeyse yüz yıldır aktif çalışan, 20. yüzyıl cemaatleri amaca uygun insan yetiştirir, İmam-Hatip liseleri dini anlatır, imamlar camide, öğretmenler okulda iyi insan olunmasını, hırsızlığın, soygunculuğun, soysuzluğun rüşvetin fuhşun kötü olduğunu anlatır. Türkiye’de böyle de diğer İslam ülkelerinde durum farklı mı? Bu ve benzeri tarikat ve cemaatler oralarda da harıl harıl çalışmaktadırlar.

 

Kul Hakkı Yemek, Rüşvet, Hırsızlık, Tembellik Müslüman’a Yakışır mı?

Bu kadar çalışmanın sonunda Türkiye dahil tüm İslam aleminde, İslam’ı yaşam biçimi haline getirmiş, “Allah’ı görürcesine ona ibadet eden” insanların olması, İslam’ı bilen, Allah ve Resulü’nün emrettiği gibi toplumlar olması gerekmez mi?

İslam alemine bakıyoruz, Müslümanlar birbirini boğazlıyor, hem de Allah’ın adını anarak. Rüşvet, pislik, hırsızlık, tembellik almış yürümüş.

Ülkemize bakıyoruz hapishaneler dolu, (Darbe, cinayet, hırsızlık, gasp, terör, rüşvet, tecavüz vs suçlarından) İslami literatürde “kul hakkı” olarak geçen “adam kayırma”, “devlet malını talan” almış başını gidiyor. Bu olaylar da yeni değil, sadece mevcut iktidarı suçlamak büyük yanlış ve haksızlık olur. Ancak bunu söylerken de bu ülkeyi on beş yıldır İslam’ı referans aldığını her an ihsas eden ve iktidara geldiği zaman on yaşında olan çocukların şu an yirmi beş yaşına geldiklerini de unutmamak gerek.

Devlet kademelerine insan alınırken bir sınav olmasına rağmen yapılan “mülakatlar”la yöneticilerin fikri yapısına veya siyasi nüfuza göre insan alındığı sözleri ayyuka çıkmıştır. Ülkeyi yöneten partinin il ve ilçe başkanları daire amirlerine “Benim haberim olmadan hiçbir şey yapılmayacak.” diyebilmektedir. Bu iş Allah’ın affetmem dediği “kul hakkı” değil midir? Kişinin “bizden “ olması ve yapılan işin “Allah rızası“ gibi ulvi bir sözün arkasına sığınılarak yapılması Allah’ın kurallarını değiştirir mi? İslam’ın kötü gördüğü, yanlış dediği, kul hakkı veya yukarıda sayılı kötülüklerin toplumları bir virüs gibi sarmasını nasıl izah etmek gerekir. Bir tarafta bin yıldır yapılan çalışmalar; diğer taraftan hem dinen, hem ahlaken, hem de madden perişan bir İslam dünyası. Kul hakkının yenildiği, haram lokma ile yetişen nesillerden nasıl bir “İslami duyarlılık” bekleyebiliriz ki?

 

‘Türkiye’de Toplumun Dine ve Dini Değerlere Bakışı’ Anketi

İşte tam bu sırada karşımıza bir anket çıkıyor. MAK Danışmanlık Firmasının 12-18 Haziran 2017 tarihleri arasında Türkiye’nin her yöresini kapsayan yaşları 18-65 yaş arası olan 5400 kişi ile yüz yüze görüşmeler yoluyla yapılmış Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı üst başlığı ile yapılan bir anket. Bu ankete katılanlar %53.5 erkekler, %46.5 bayanlardır.

Sorular ve cevapların yüzdeleri şöyle olmuştur.

– Allah’ın varlığına, birliğine bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz? % 86’sı Evet,

Allah’ın sadece varlığına bizi yarattığına inanıyorum ama her şeye karıştığını karışacağını düşünmüyorum diyen % 6;

Hayır, Allah’a inanmıyorum diyerek ATEİST olduğunu ifade edebileceklerimizin oranı % 4;

Farklı çekincelerle bu soruya Cevap yok/ Kararsız diyenlerin oranı %4 olarak değerlendirilmiştir. (Deist ve ateistlerin oranı büyük şehirlerde daha fazla çıkmıştır.)

– Meleklere inanıyor musunuz? sorusuna % 75’I evet derken

Hayır, gözümle görmediğim varlıklara inanmam, diyenlerin oranı %15

Cevap yok/ kararsız ise %10

– Kur’an-ı Kerim ve diğer kitapların vahiyle geldiğine inanıyor musunuz? sorusuna Evet, inanıyorum, % 76;

Hayır, inanmıyorum diyenlerin oranı % 14,

Cevap vermeyen veya kararsız oranı ise % 10.

– Evinizde Kur’an-ı Kerim var mı? ve düzenli aralıklarla okuyor musunuz? sorusuna Evet, % 25;

Evet, evimizde Kur’an-ı Kerim var ama pek okuduğumuz söylenemez, diyenler %32

Cevap yok/ Kararsız olanlar %10.

– Peygamberlere inanıyor musunuz? Hz. Muhammed (SAV) sizin için her anlamda örnek alınacak örnek insan mıdır? sorusuna % 63’i Evet,

Evet, Peygamberlere inanıyorum ama bazı konularda örnek alsam da her konuda Hz. Muhammed (SAV) örnek alınacak örnek değildir. % 20,

Hayır, Peygamberlere inanmıyorum. diyenlerin oranı % 9.

Cevap yok / Kararsız oranı ise % 8

– Kadere (Hayır ve Şerrin Allah’tan geldiğine) inanıyor musunuz? sorusuna %55’i Evet,

Evet, kadere inanıyorum ama insan kendi kaderini kendi yapar diyenler %15,

Hayır, kadere (Hayır ve Şerrin Allah’tan geldiğine) inanmıyorum. diyenlerin oranı %10.

Cevap yok / Kararsız % 5

– Öldükten sonra dirileceğinize ve bu dünyada yaptıklarınızdan hesaba çekileceğinize inanıyor musunuz? sorumuza % 73’ü Evet,

Evet, öldükten sonra dirileceğime inanıyorum ama hesaba çekilmeye inanmıyorum. diyenler, % 10;

Hayır, Öldükten sonra dirileceğime ve bu dünyada yaptıklarımdan hesaba çekileceğime inanmıyorum diyenlerin oranı % 9;

Cevap yok / Kararsız diyenlerin oranı da % 8…

(Ahiret inancında inanma oranı yaşa bağlı olarak artarken, kırsaldan kent merkezlerine doğru azalma dikkat çekmektedir.)

– Kur’an’ı Kerim’i Arapça hattından okuyabiliyor musunuz? sorusuna % 32’si evet;

Kur’an’ı Kerim’i Arapça hattından okuyabiliyor musunuz? sorusuna % 54’ü hayır;

Cevap yok / kararsız % 14

– Hiçbir Kur’an Kursu’na eğitim almak amacıyla gittiniz mi? sorumuza evet diyenler % 25

Hayır diyenlerin oranı %65, kararsız /görüş yok diyenler % 10.

– Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini hiç okudunuz mu? Sorusuna evet diyenler %17;

Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini hiç okudunuz mu? Sorusuna hayır diyenler % 60

Kararsız/ Görüş yok diyenler %23.

– Cennet’e gideceğiniz kesin olsa; şu an Cennet’e gitmek için ölmeyi düşünür müsünüz? sorusuna evet diyenlerin oranı % 15,

Hayır diyenlerin oranı % 65; kararsız/ görüş yok oranı % 20…

– Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) hayatını hiç okudunuz mu? sorusuna % 23’ü evet,

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) hayatını hiç okudunuz mu? sorusuna % 65’i hayır,

Cevap yok / kararsız oranı % 12

– Camiye / mescide hangi sıklıkta gidiyorsunuz? sorusuna bayramdan bayrama diyenlerin oranı % 12

– Cuma namazları ve bayram namazları bir de kandil günlerinde diyenlerin oranı % 32,

Zaman zaman vakit namazları dahil camiye gidiyorum diyenlerin oranı % 13,

Hiç gitmiyorum diyenlerin oranı % 30,

Cevap yok / kararsız diyenlerin oranı % 13…

– Ramazan ayında oruç tutuyor musunuz? sorusuna evet, % 45,

Evet ama tüm Ramazan boyunca değil Ramazan’ın bir kısmında oruç tutarım. diyenlerin oranı % 25;

Hayır, hiç tutmam diyenlerin oranı % 20; cevap yok / kararsız oranı % 10.

– İslam dini ile ilgili bilgileri daha çok hangi kaynaklardan öğreniyorsunuz? sorusuna % 30’u dini kitaplar; % 45’i internet; % 20’i birine sorarak; % 5’i de cevap yok / kararsız demektedir.

– Hangi sıklıkta namaz kılıyor sunuz? sorusuna katılımcıların % 22’si 5 vakit namaz kılıyorum.

Arada vakit namazları kılarım ama cumaları ve teravihleri ve bayram namazlarını tam kılarım. % 26;

Arada cuma namazlarını, teravihleri ve bayram namazlarını kılıyorum. % 24;

Hiç namaz kılmıyorum diyenlerin oranı % 22, cevap yok / kararsız diyenlerin oranı ise % 6.

– Herhangi bir dini cemaate veya tarikate bağlı bulundunuz mu/ bulunuyor musunuz? evet diyenlerin oranı % 15,

Hayır diyenlerin oranı % 60, cevap yok / kararsız diyenlerin oranı % 25.

– Dini bir cemaat görünümlü fetö terör örgütü tarafından tapılan 15 Temmuz darbe teşebbüsü dini grup, cemaat ya da tarikatlara bakışınızı nasıl etkiledi?

Dini grup, cemaat ya da tarikatlara olumsuz ya da şüphe ile bakmama neden oldu % 30;

Dini grup, cemaat ya da tarikatların daha sıkı, illegal yapılanmalara zemin oluşturmayacak şekilde denetlenmesi gerekir % 50

Dini grup ve cemaatlere bakışım değişmedi %12, kararsız / görüş yok %8

– Dua eder misiniz? hangi sıklıkla dua edersiniz? sorusuna % 75 evet; çok sıklıkla dua ederim.

Ara ara dua ederim %10; hayır dua etmem, %6; cevap yok / kararsız %4

– Eş seçiminde eşinizin dinine düşkün biri olması sizing için ne kadar önemli?

%51 çok önemli; %24 kısmen önemli; %20 önemli değil; %5 cevap yok/ kararsız

– Eşinizin dini değerlere bakışı ve yaşayışı sizinle kıyasladığınızda nasıl olmalıdır?

Benim gibi, benim kadar dindar olmalıdır % 30;

Benden daha dindar olmalıdır % 45;

Benden daha az dindar olmalıdır % 15;

Cevap yok / kararsız % 10.

– Bir topluluk içinde veya birinin yanına gittiğinizde genelde nasıl selam verirsiniz? sorusuna:

%41 selamun aleyküm; %24 merhaba, günaydın; %30 na’ber vs.; % 5 cevap yok / kararsız.

– Siyasi bir seçimde (milletvekilliği veya belediye başkanlığı) adayın dinine düşkün biri olması sizin için ne kadar önemli?

%51 çok önemli; %24 kısmen önemli; %20 önemli değil; %5 cevap yok / kararsız demektedir.

– İslam ülkelerinin (Hıristiyan ülkelerin dini lideri Papalık gibi) halifelik benzeri bir dini liderliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyor musunuz?

%54 evet; %40 hayır; % 6 cevap yok / kararsız demektedir.

– Günah işlediğinizde pişman olur musunuz? sorusuna evet diyenlerin oranı % 90, hayır diyenlerin oranı % 2, cevap yok / kararsız oranı % 8’dir.

– Gusül abdesti alır mısınız? sorusuna evet, asla gusül abdestim olmaksızın dışarı çıkmam diyenler % 65; ara sıra gusül abdesti alırım diyenlerin oranı % 17,

Gusül abdestini bilmiyorum/ almam diyenlerin oranı ise % 13, cevap yok / kararsız diyenler ise % 5.

 

Sonuç

Bu anketi okuyunca bir kez daha sormak lazım, “Bu işte bir yanlışlık var.” yanlışlık Allah’ın dininde olmadığına göre acaba bizim “din algımızda” mı, “dini anlatma biçiminde” mi, “dini otorite olarak gördüklerimizde” mi? Bu konuyu tüm Müslümanların oturup bir sorgulaması gerekmez mi?

İslam aleminin Cenab-ı Hakkın Nisa suresi 136. ayetinde buyurduğu gibi “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği Kitab’a inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, Peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.”

Lütfen dikkat edelim, hitap kafirlere değil “Ey iman edenler” diye başlıyor, yani Müslümanlara hitap ediyor bu ayet. Bu ayete göre tüm inananların “Allah’a, Peygambere ve Kur’an’a nasıl inandıklarını” bir kez daha gözden geçirmeli değiller mi?

Allah’a emanet olun.

Yorum Yapın

Navigate