HASAN ALÇELİK
Türklerin Tarihte Adı Geçen İlk Kahramanı Alp-Er Tunga
Devleti teşkilatını geliştirme, milleti ve toplumları yönetme, toplumsal yaşayış biçimleri, sanat, inanış ve fetih anlayışı açısından Hunlara, Göktürklere, Uygurlara benzeyen ve Grek kaynaklarında Skyt (İskit), İran ve Türk kaynaklarında Saka olarak anılan devlette bir hanedan mensubu bir prens (tigin, tekin, şehzade) ve bilge bir kahramandır Alp-Er Tunga…
MÖ 7. – 1. yüzyıllar arasında yaklaşık altı asır hüküm süren ve bayraklarında mor menekşe zemin üzerine yaldızla işlenmiş yarım ay bulunan Sakalar; Doğu’da Çin’den, Batı’da Avrupa içlerine, Kuzey’de buzlar ülkesinden güneyde Hindistan, Irak ve Suriye sınırlarına kadar çok geniş bir coğrafyaya egemen oldular. Zamanla Orta Asya’daki siyasi gücünü Büyük Hun Devletine terk ederken Batı Türkistan ve Doğu Avrupa’daki varlıkları uzun süre devam etti.
Almanya ve İsrail Sakalara Sahip Çıkmak İstiyor Aman Dikkat!..
Dikkat!.. Burada şunu da belirtmek gerek: Türk dünyası tarih, sanat tarihi, arkeoloji, dil ve ilahiyat açısından başta Sakalar olmak üzere tüm Türk tarihine yönelmek zorundadır. Çünkü başta Almanlar ve İsrailliler olmak üzere bazı devletler bu alana ağırlık vermektedir. Almanlar, Sakaları kendi soylarının öncülerinden (Protocermen) olarak görürken; İsrailliler ise Filistin’den göç etmek zorunda kalan en esti ataları olarak sahiplenmektedir. Bu konuda ilgili bakanlıklar, YÖK, Atatürk Dil Tarih Kurumu, üniversiteler uyum içinde çalışma başlatmalıdır.
İran – Turan Kavgasının Sembol İsmi: Alp-Er Tunga
İranlıların Afrasyab adını verdikleri Alp-Er Tunga hakkında en eski bilgiler Zerdüştlüğün kutsal metinleri Avestalarda kayıtlıdır. Bu dini metinler başta olmak üzere İslam öncesi veya İslami dönemde İran kaynaklarının tamamı Sakaları ve Alp-Er Tunga’yı “İranlıların ezeli ve ebedi düşmanı”, ilişkilerinde “hilekâr”, “barbar”, medeni açıdan “görgüsüz” “insanlıkla ve uygarlıkla alakası olmayan” olarak tanımlamaktadır.
Aynı yaklaşım bir karakter olarak daha sonraki Türk komutan ve hükümdarları için de sergilenmiştir. İranlılar başta Sakalar ve Hunlar olmak üzere; Ahunlar, Göktürkler, Uygurlar, Hazarlar, Karahanlılar ve Oğuzlar gibi Medler, Persler, Sasaniler ve daha sonra İslami dönemde İran üzerine seferler düzenleyen Türk liderlerini Afrasyab olarak adlandırmış, lanetlemişlerdir. İran kaynaklarında geçen Afrasyab’ı yalnız bir kişi olarak düşündüğümüzde yaklaşık 2.000 yıl süren ömür ile karşılaşırız. Ve yukarıda saydığımız olumsuz kişilik özellikleriyle de nefretle aşağılamaya, değersizleştirmeye çalışmışlardır.
Türk Yöneticilerine Rol Model: Alp-Er Tunga
Buna karşılık Türkler de, Afganistan, Toharistan, Hindistan, Kafkasya, Mezopotamya ve İran üzerine yürüyen lider ve komutanlarını Alp-Er Tunga, Tonga Alpar, Tonga İlig ve Tunga Alp adını vermiş ve O’nun neslinden gelmeyenin hakan olamayacağına inanmışlardı.
Kaynakların çoğunda ve özellikle Türklerin bakışında bir başbuğ, yani hakandır Alp-Er Tunga. Bir kısım kaynaklarda da bir komutan, bir yiğit, tigin, bir kahramandır.
MS 8. yüzyılda dikilen Orhun Kitabelerinde “Tongra Tigin mateminden” (yuğ) bahsedilir. Uygurlar, Karahanlılar ve Selçuklular O’nu kendi soy ağaçlarının başına yerleştirirler. Tıpkı Oğuz Kağan gibi Türklerin ortak atasıdır.
Bu açıklamaların ışığında ilk çağlarda Türk (Turan) – Pers (İran) savaşlarının temsili kahramanıdır Alp-Er Tunga. Doğal olarak Türklerin milli bir önderidir.
Buna karşılık rivayetlerdeki Gazne Sultanı Mahmut ve Aksak Timur örneğinde olduğu gibi Türk hükümdarları ve devlet adamları da Alp-Er Tunga’da kişilik bulmuş, İran üzerine yürümüş olan fatihlere gururla sahip çıkmış, Fars milliyetçiliği yapan başta Firdevsî olmak üzere İranlılara tavır göstermişlerdir.
Bu durumda MS 750’den sonra yavaş yavaş İran’ı hâkimiyet altına alan ve 20. yüzyılın başlarına kadar bu durumu sürdüren Türklere, Pers milliyetçilerinin bakışı doğal olarak objektiflikten uzak, kaba ve nefret dolu olmuştur.
Gerçek Alp-Er Tunga
Rivayetlere göre Babası Peşeng’in (Bu isim muhtemelen Farsça) saltanatı döneminde Tigin (Şehzade) olarak Alp-Er Tunga Medler üzerine seferler düzenler. İlk sefere sebep, İran’da Şah Minhiçur’un ölmüş, muhtemelen ülkede iç çekişme başlamış, belki de taraflardan birilerinin davetiyle Amuderya (Ceyhun) Irmağını geçerek İran topraklarına giren Alp-Er Tunga bu ülkenin önemli bir kısmını ele geçirmiştir. Bu sefer sırasında Minhiçur’un yerine geçen şah Nodar öldürülmüştü. Nodar’ın öldürülmesi İranlılar üzerinde müthiş korkuya neden olmuştur.
Bu seferin sonucu olarak Alp-Er Tunga ve Türkler İran’da yaklaşık on iki yıl hüküm sürmüş, halkın hayatına müdahale etmemiş, hatta değişik bölgelere İranlılardan hükümdar yani şah atayarak kendi kendilerini yönetmelerine izin vermiştir. Sakalar tarafından atanan Zal Agriras adlı Med hükümdarının itaatsizliği üzerine Alp-Er Tunga ikinci İran seferine çıkmış, savaşta isyancı Zal Agriras’ı yakalatıp ölümle cezalandırmıştır. Bunun üzerine İran’da Sakalara karşı büyük bir isyan başlamış, Minhiçur’un torunu Zav İranlıların başına geçmiştir. Hazırlıksız yakalanan Alp-Er Tunga Turan’a çekilmek zorunda kalmıştır.
Fakat Zav’ın saltanatı uzun sürmemişti. O’nun ölümünden yararlanmak isteyen Sakalar harekete geçince Şah Kubat, ordunun başına ünlü Rüstem’i geçirir. Yıllarca süren muharebeler için Fars kaynakları karşılıklı saldırılarda İranlıların kazandığı yazıyor olsa da her iki tarafın da barışa razı olması tarafların kesin bir üstünlük kuramadığını gösterir. Yapılan anlaşmayla Doğu Çin’den Amuderya’ya kadar olan yerlerin Türklere ait olduğu ilk kez resmi kayıtlara girer.
Anlaşmazlığın ve Düşmanlığın Asıl Nedeni: Dünya Görüşlerinin Uyuşmaması
Tüm Saka (Turan) yurdunda olduğu gibi İran üzerinde de adalete dayalı hâkimiyet kurması, halkın Türk kağandan memnun kalması İranlı soylular ve egemen zümrelerin işine gelmez. Bu nedenle ilkini Avesta’da, daha sonra da Şehname’nin müellifinde gördüğümüz Türklere karşı tahammülsüzlük, aşağılama ile karşılaşırız.
Özellikle Avesta gibi dini metinlerde Alp-Er Tunga’ya karşı nefret söyleminin ön plana çıkması aslında Zerdüşt rahiplerin dini açıdan Türklerle anlaşamadığının göstergesi sayılabilir. İnanç açısından arada ciddi farklılıklar vardır. Türkler “Tek İlah” olarak her gücün üstünde mutlak egemen olarak “Tengri”ye inanıyor, bunun yanında bazı varlıkları da kutsal sayıyorlar, tapınaklara ve ayrıcalıklı rahiplere yer vermiyor, Tanrı adına ibadet edilecek temsili varlıkları (put) bulundurmuyorlardı. Türklerin bu tutumunu Zerdüştler inançsızlık olarak değerlendiriliyordu.
Türklere göre Zerdüştlerin “İki İlahlı” (düalist) Tanrı anlayışı kabul edilemezdi. Ayrıca “Ateşperestlik” (zındıklık) olarak görülüyordu. Zerdüştlüğün toplum hayatındaki yansımaları da Türklerin yaşayışı ile çelişiyordu. İran’da MS 483 yılında Mazdek gibi bir Zerdüşt rahibin öncülük ettiği toplumsal ve ahlaki açıdan Türklerin kabul edemeyeceği bir yaşayış ön gören ihtilali Akhunlar bastırma yoluna gitmiştir. Bu farklılıklar yüzünden Avestalardaki Alp-Er Tunga nefretinde dini ayrılıkların da etkisi büyüktür.
İranlılarda Alp-Er Tunga Düşmanlığı
Firdevsî’ye bakarsanız Alp-Er Tunga “dağlarda yaşamış bir barbar, kana susamış bir yamyam, edep-hayâ bilmez densizin biridir”.
İranlıların dışındaki bütün kaynaklarda ise Alp-Er Tunga’dan övgü ile anılır. Özellikle Türk destanlarında O, “dostlarına umut veren, kut verendi. Düşmanlarına ise keskin bir kılıç idi. Çağında bilgelik söz konusu olunca O’ndan üstünü yoktu. Yüreği derya kadar geniş, elleri ise yağmur veren bulutlar gibi cömertti.”
Türklerin İslam ile tanışması İranlıların aracılığı ile olmuştur. Bu nedenle günlük hayatta kullandığımız dini terimlerin önemli bir kısmı Arapça değil, Farsçadır. Örneğin Kur’an’daki ‘Resul ve Nebi’nin yerine “Peygamber”, “salat” yerine “namaz”, “taharet” yerine “abdest” gibi…
Mezhepler ve tasavvuf konusunda da İran yorumlu İslam etkili olmuş, günlük yaşantıda, folklarda da karşılıklı etkileşim oldu. Hz. Hamza ile birlikte Zaloğlu Rüstem pehlivanların yani güreşçilerimizin pîri oldu. Nuşirevan-ı Adîl yöneticilerimize örnek hükümdar sayıldı. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin ortak masal oldu. Birçok konuda ortak paydalarda birleşen Türk ve İran kültürü, Alp-Er Tunga söz konusu olduğunda ayrışıvermiştir. Yani İranlıların nefret ettiği bu Turan hükümdarı, istisnasız bütün Türkler tarafından inadına benimsenmiş, Farslıların bütün hakaretlerine rağmen kıskançlıkla baştacı edilmiştir. Bu durum Türklerin Alp-Er Tunga’da siyasi karakterleri görüyor olmalarıdır.
Türklerin İlk Mitolojik Atası
Yusuf Has Hacip, “Tüm Türk hakanlarının Alp-Er Tunga’nın neslinden geldiğini ve “dünya hükümdarları içinde en adaletli olanların Türk hükümdarları olduğunu ve bunların en ünlüsünün de İranlıların Afrasyab dedikleri Alp-Er Tunga olduğunu” ısrarla belirtir.
Uygurlar Bögü Kağan gibi ve Karahanlılar ise kendilerini Âl’î Afrasyab (Afrasyab’ın oğulları) olarak bildiklerinden devletlerinin kurucularının Alp-Er Tunga olduğuna inanırlardı. Selçuklular da Kınık boyunun Afrasyab’ın neslinden olduğu açıkça savunmuştur. Karluklar da böyle inanıyorlardı. Dolayısı ile Selçukluların mirasçısı olan Eyyubiler, Memlukler, Babürşahlar, Timurlular ve Osmanlılar ve dahi Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan da Afrasyab neslindendir.
Bunlardan anlaşıldığına göre Alp-Er Tunga yiğitliği, cesareti, fetihçi (mücahit) ideali, adalet anlayışı, devlet teşkilatlanması açısından Türk Milleti’nin ortak liderliğini ve kimliğini ifade etmektedir. Yani İslam öncesi ve İslami dönemde Türkler Alp-Er Tunga’da kendilerini görmektedirler.
Alp-Er Tunga Sagusu ve Günümüz Türkçesine Çevrilmiş Metni
Alp-Er Tunga’nın ölmesi yöneticiler, boylar, komutanlar, halk ve dost topluluklar arasında büyük üzüntüye yol açmıştır. Bu olayı anlatan sagu (ağıt) yüzlerce yıl dilden dile aktarıldıktan sonra ölümünden 1400 yıl sonra ilk kez Uygurlar tarafından yazılı hale getirilmişti. Daha sonra Kaşgarlı Mahmut’un Divanı’na da aldı manzume ve italik yazı ile bugünkü dilde çevirisi:
Alp-Er Tunga öldü mü?
Issız acun kaldı mı?
Ödlek öcün aldı mı?
Şimdi yürek yırtılır.
Alp-Er Tuna öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı?
Kahpe felek öcün aldı mı?
Şimdi yürek yırtılır.
Ödlek yirak közetti.
Oğru tuzak uzattı.
Begler beğin azıttı.
Kaçan kalı kurtulur.
Felek fırsat gözetti.
Gizli tuzak uzattı.
Beyler Beyini şaşırttı.
Şimdi nasıl kurtulur?
Uluşıp eren börleyü.
Yırtıp yaka urlayu.
Sıkrıp üni yurlayu.
Sıgtap közi örtülür.
Erler kurt gibi uluyor.
Bağrışıp yakalarını yırtıyor.
Acıklı ağıtlar çığırıor,
Akan yaşla göz kör olur.
Beyler atun argurup
Kadgu anı turgurup,
Mengzi yüzi sargarup.
Körküm angar törtülür.
Beyler atlarını yorup,
Kaygıdan çaresiz durup,
Beti benzi sararıp,
Sanki safran sürüldü.
Ödlek arık kevredi.
Yunçıg yavuz tavradı.
Erdem yeme savradu.
Ajun begi çertilür.
Zaman artık bozuldu.
Aşağılıklar güçlendi.
Erdem yeniden azaldı.
Böylece dünya yıkılır.
Ödlek küni tavratur.
Yalnguk küçün kevretür.
Erdün ajun sevritür.
Kaçan takı ertilür.
Feleğin günleri tez geçer.
İnsanı güçten düşürür.
Dünyadaki iyileri azaltır.
Kaçsalar bile geçilirler.
Bilge bögü yançıdu,
Ajun atı yençidü
Erdem eti tınçıdı
Yerge tegip sürtülür
Bilgili ve akıllı düştü,
Dünya atı dörtnala kalktı.
Edep ve erdem değersizleşti/ (ayaklar altında)
Yerlerde sürünüyor.
Ögreyüki mundak ok
Munda adın tıldak ok
Atsa ajun ograp ok
Tağlar başı kertilür
Dünyanın düzeni işte böyle,
Gerisi bütünüyle bahane,
Felek okun atıp vursa;
Dağların başı kertilir.
Könglüm için örtedi.
Yitmiş yaşıg kartadı.
Kiçmiş ödig irtedi.
Tün kün keçip irtelür.
Gönlüm için için yandı,
Geçen zamanı andı.
Geçen günler nerede kaldı.
Gece gündüz geçen günleri arıyorum.
Yazıyı Yusuf Has Hacip’in Alp-Er Tunga’ya söylettiği şu dörtlükle bitirelim:
“Negü der eşitgil Tunga Alp Erig
Bilip sizlemiş kör bu öt sav erig
Et ol bu kişi kangü artar yıdır
Ânı ked küdezgü ay kıldı kader.”
“Tunga Alp-Er Kağan ne diyor? İşit! Bak! Gör; Bilip söylemiş O, bu öğüdü: İnsanın kalbi ettir, bozulur gider, onu çok iyi kolla!”
…………………
Yararlanılan kaynaklar:
- Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
- Dr. Varis Abdurrahman; ‘Tarih’teki Efsanevi Turan Padişahı Alp Er Tunga Hakkında’
- Ancyclopeadia İranica