KADER VE KARAR

 

Millet Mücadelesini kavrayabilmek için içinde bulunduğumuz dünya şartlarını bilmemiz gerek. İnsanoğlu dünyada yalnız değildir ve başıboş da bırakılmamıştır. Dünyada birlikte yaşadığınız, dünya nimetlerini paylaştığınız başka insanlar da vardır.

İnsan dünyaya geldiği andan itibaren hayatını ve kaderini şekillendirecek çevresi ile bir münasebet halindedir. İnsanın nasıl bir ekonomik, sosyal, siyasi ortamda dünyaya geldiği önemlidir. Dünyanın ilk oksijenini teneffüs ettiği anda insanoğlu nelerle karşılaşacağını bilemez.  Kader anlarının, karar anlarının başlangıcı doğum iledir. Dünyaya savaş çocuğu olarak mı geldiniz, kan ve gözyaşlarının bir birine karıştığı, silahların susmadığı, can çekişen insanların feryatları arasında mı dünyaya gözlerinizi açtınız? Bu, hayatının ilk kader anı…

İnsanın çocukluk döneminde karar ve kader çizgisi ana-babasının elindedir. Daha sonraki hayatının karar ve kaderini kendisi çizecektir. İnsan hayatında öyle anlar vardır ki bir kere karar verildi mi, bunun sonucundaki kaderine razı olarak yaşamak mecburiyetinde olursunuz. Bazı kararların sehiv secdesi yoktur. Bir kere karar verip harekete geçtiğin andan itibaren geriye dönüşün mümkün olmaz. Ok yaydan çıktığı anda durdurmak mümkün değildir. 4 veya 5 yılda bir tekrarlanan Milletvekili veya Belediyeler genel seçimleri bunun bir örneğidir. Bir kere kötü insanları seçtiğin andan itibaren geriye dönemezsin.

İnsan hayatını tehdit eden tehlikeler gelmeden önce korunması lazımdır. Bu tehdit ve tehlikelerin neler olduğunu hayatın ilerleyen zamanlarında öğrenmekle birlikte aile ve yakınları tarafından da öğretilmiş olacaktır. Çocukluk dönemi kahramanınız kim olacaktır? Kaderinizi etkileyecek kahramanlarınız anne veya babanız mı olacak, dedeniz mi olacak, dayınız veya halanız mı olacak? Yoksa sokaklardaki insan seline mi kapılacaksınız?

Kader anlarında doğru karar vermek önemlidir. Kişinin kader anları nedir? Kader anları, hayatın devam ettiği yolda, rastlanılan dönemeçler, duraklar, aydınlık veya karanlık anlar, iyi veya kötü çalkantılar, hayatı etkileyen her iş ve her olay kader anıdır. Kalın hatları ile kader anları eğitim sürecinde başlar. Lise mi, meslek lisesi mi yoksa çıraklık mı tercih edilecektir. Daha sonra hangi meslek seçilecektir? Hukuk mu, tıp mı, mühendislik mi, v.s.? Hangi şehirde okumak gerek? 4-5 yıllık okul hayatında, sosyal hayatı çok çeşitli olan şehirlerden birinin tercih edilmesi karar ve kader anlarıdır. Şehirdeki arkadaş çevresi, siyasi görüşler, cemiyetler, dini yaşantılar gibi mesai harcanacak alanlar karar ve kader anları ile doludur. Düz yolda mı gidilecek, sarp yokuşa mı tırmanılacak? Meslek edinmek ve çalışma hayatı belki de bir ömür sürecek kararı verme zamanıdır. Edinilen mesleğin iyi veya kötü anları olacaktır. Bir ömür iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta bir ve beraber olacağın bir eş seçme de önemli karar ve kader anlarından biridir. Hayatta öyle karar ve kader anları vardır ki, sonraki hayatınızı cennet köşelerinden bir saadet ve mutluluk bahçesine, ya da cehennem çukurlarından bir çile ve ızdırap çöplüğünde mahkûm olabilirsin. Seçmiş olduğun bu yolun ne olduğunu gördüğün zaman belki de iş işten geçmiş olacaktır.

İşte bir mücadele hayatını tercih ettiğiniz Sayın Aykut Edibali ile yol arkadaşlığınızda karar ve kader anını yaşadınız. Hayatınızın hangi karanlık dönemecinde Sayın Edibali’yi tanıdınız? Bu yolun buluşma noktasından sonra şekillenen hayatınızda karşılaştığınız aydınlık olayların sizi götürdüğü menzilde ne gibi güzellikler yaşadınız? Allah’ın lütfettiği karar anında, kararınız doğru mu, yanlış mı, bunu gördünüz. Ömrünüzün bir karabatak girdabında sesini duyduğunuz çağları değiştirecek bir milletin Yeniden Milli Mücadele haykırışları mı idi? Yoksa Millet Partisinin, ulu dağlardan koşarak uçup, kanatları ile fırtınalara meydan okuyan Kartal sesi ile mi irkildiniz? Hangi hayat körlüğü içinde olursak olalım, bizi karlı, kara bulutlu dağlardan, sulak yeşil ovalara indiren; cehennem ateşinin tuzağından, rıza-i barıya ulaştıran bir yolun güzergâhında buluşup, bu yolu birlikte yürüyerek kardeş olmadık mı? Bu kardeşliğin Allah’ın razı olduğu bir istikamet olduğunu öğrenmedik mi? Helal ile haramın birbirine karıştığı; puslu, kör karanlıkta parlayan bir çift ışığın pusuda bekleyen aç yarasaların gözü mü yoksa aydınlığa giden yolun başlangıcı mı olduğunu bilemediğimiz anda bizi koruyanın bu yüce dava olduğunu görmedik mi?

Dağlar dolusu dünya malının paylaşıldığı, vurgunların sergilendiği politika pazarlarında, servet paylaşma kavgası değil, sarp yokuşu tırmanıp, karlı dağların arkasında inim inim inleyen çaresizlere ulaşıp, hakkı ve hakikati muştulayan kişiler olmadık mı? Şahsımız için değil, milletin kötü kaderini değiştirmek için her türlü tuzakları haber veren milletin sesi olmadık mı? Kıbrıs, Kudüs, Kafkasya, Trakya, Türkistan diyerek Vatan ve Millet davası için, kanayan yaraların kapanması için Anadolu Türkiye’sinin tarihi liderliğini hatırlatan biz olmadık mı?

Bütün bunların karşılığını sadece Allah’ın rızasında arayan, arkadaşlığını gerçek kardeş olarak bilen şanslı kişilerden olmak isteyenler için işte doğru yol budur. Doğru yolu arayanlar için, milletin has evladı olanlar için vakit geçmeden Millet Partisinde toplanmak, Milletin makus talihini değiştirmek görevi bizi bekliyor. Türk milleti gerçekten kurtuluşa layık ise, gerçekten tarihin kendisine emanet ettiği dünya liderliğine, Türk ve İslam dünyasına layık ise beklenen görevi yapacaktır.

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate