80 YIL SONRA MELEKLERLE BULUŞMAK

1968 yılı sonbaharıydı. Ortaokul eğitim dönemi bitmiş hayatımızın bilinmeyen ufuklarına açılacak yeni bir yol ayırımındaydık. İlk Öğretmen Okulları, Meslek Liseleri Yatılı öğrenci seçme sınavlarına katılmıştık. Adıyaman Vilayetinde sınava katılan 90 kadar öğrenci içinden Meslek Liselerinden, Ankara M.Rüştü Uzel Kimya Sanat Enstitüsü’nü kazanan tek öğrenciydik. Kara sabanlı köylü hayatından Türkiye Cumhuriyetinin başkenti Ankara’ya görünen uzun bir yol vardı. 

1968 in eylül ayının soğuk sabahında M.Rüştü Uzel Kimya Sanat Enstitüsü’nün yatılı öğrencisi olduk. Günün 24 saatinde birlikte olduğumuz yatılı öğrenciler olarak yeni kaderimizi paylaşmakla baş başa kalmıştık. Kimya Sanat Enstitüsünün sınıflarını dolduran, Adıyaman, Malatya, Kütahya, Kayseri, Kırşehir, Uşak, Şanlıurfa, Muğla, İzmir, İstanbul ve daha birçok vatan toprağından bir araya gelmiş aile gibi bir avuç kader birliği yapmış insanlardık. 

Günlerden bir hafta sonunda Ankara’nın Samanpazarı yokuşundan yukarıya doğru üç arkadaş çıkıyoruz. Ankara Millîyetçi Kültür Derneğine gidiyoruz. Burada bizim gibi hayatının yeni dönemecinde kader anını paylaşan öğrencilerle tanışıyoruz. İlk defa vatanın tehlikede olduğunu, Emperyalizm, Siyonizm, Kapitalizm gibi bilmediğimiz kavramları duyuyoruz. Daha bunların manasını tam öğrenmeden yine bir hafta sonu Samanpazarı’ndaki dernekte idik. Hafta sonu millet meseleleri konuşuluyordu. Birden kapı açıldı herkes ayağa kalktı. Odadan dışarıya çıkan iyi giyimli biri selamlaşıyor ve beklemeden veda edip çıkıyor. Herkes merak etmişti. “Kim bu ağabey” diye sorduk. “Aykut Ağabey” dediler. Herkes bu ağabeye itaatkâr bir tavır sergilemişti. İşte 53 yılı aşan tanışıklığın ilk günü böyle yaşanmıştı. 

Mücadele Birliği

Mücadele Birliği ilkelerini 1. Antisiyonist, 2. Antikomünist, 3. Antikapitalist, 4. Antiemperyalist 5. Millî değerlere bağlı ve Islama saygılı olarak açıklamıştır. Mücadele birliğinin ilk sancak açılışı 18 Kasım 1967 günü yapılmıştır. Kısa zamanda Mücadele Birliği sancakları Konya, Afyonkarahisar ve İstanbul’da teşkilatlanmıştı. Vatanın sömürgeleştirilmek üzere, komünist bir rejim için cunta oluşturmaya kadar ileri gitmiş sol ideolojik akımları, millet düşmanlarını millete tanıtmak için Konya’dan başlayan “Komünizmi Telin” mitingleri yapılmıştır. Konya Mitinginin arkasından Mücadele Birliği Afyonkarahisar sancağının açılışı ile birlikte Afyon mitingi yapılmıştı. Millet mücadelesi dalga dalga yurt sathında yayılmaya devam ediyordu. Sene 1970 29 Mayıs günü fethin yıldönümü kutlaması yapılacaktı. Fetih Mitingi için Anadolu’dan İstanbul’a millet mücadelesine gönül vermiş kahramanlar toplanıyordu. Millete umut ve kurtuluş müjdesi veren Fetih Mitingi mesajları düşmana korku salan muhteşem bir çalışma olmuştur.

1960 ihtilalından sonra Türkiye’de vatan bölme faaliyetleri artarak devam etmişti. Öğrenci olaylarında siyasi destek de bulan sol hareketler rejimi değiştirebilecek güçte olduklarına inanıyorlardı. Kendilerinden olmayan gençlere saldırıyorlar, yollarını kesip darp ediyorlardı. 

11 Haziran 1970 de İş yasası ile sendikalar kanunundaki değişikler yürürlüğe girmişti. Bu yasa değişikliğini protesto etmek için Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) yöneticileri 15 Haziran günü İstanbul’da sokaklara döküldüler. Bakanlar Kurulundan 60 günlük sıkıyönetim kararı çıktı. Sendika yöneticilerinin pek çoğu tutuklandılar. Protestonun devamı 16 Haziran günü Ankara, Adana, İzmir ve Kocaali’de sürdürülmüştü. 

12 Mart Muhtırası

Millî Demokratik Devrimciler, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren ve Millî Birlik Komitesi lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun önderliğinde yeni bir darbe yapmaya hazırlanıyorlardı. 9 Mart 1971 günü planlanan darbeyi ve darbecileri Millî İstihbarat teşkilatından Mehmet Eymür ve Mahir Kaynağın de aralarında bulunduğu MİT mensupları Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’a ve Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün’e rapor ettiler. Bunun üzerine harekete geçen Tağmaç Paşa 9 Mart 1971 Millî Demokratik Devrim darbe hareketine adı karışan subayları görevlerinden alarak emekliye sevk edilmesini sağladı. Subaylardan Orgeneral rütbesinde olanlara dokunulmadı. 

Silahlı Kuvvetler içinde odaklanmaya çalışan solcu güçlerin 9 Mart 1971 darbe hazırlığı fiyasko ile neticelenmişti. Silahlı kuvvetlerin emir komuta zinciri içindeki disiplini bozulmaya başlamıştı ve Millî Demokratik Devrimciler faaliyetlerini devam ettiriyorlardı. 12 Mart 1971 günü saat 13 de Türkiye Radyolarından bir bildiri yayınlandı. Bildiri, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu imzaları ile yayınlanmış üç maddeden ibaretti. Bildiride hükümet ikaz edilerek istifa etmesi isteniyor ve gerekli tedbirleri alacak yeni bir hükümetin kurulması isteniyor, aksi halde Türk Silahlı Kuvvetlerinin idareye el koymak sureti ile görevini yapacağı bildiriliyordu. 

12 Mart müdahalesi kanlı bir ihtilal olmamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri emir-komuta zinciri içinde hareket etmişti. Askeri müdahale yapılacağı önceden Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bildirildiği halde, Sunay bu durumu Başbakan Süleyman Demirel’den gizlemişti. 12 Mart sabahı Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay MİT Müsteşarı Fuat Doğu’ya, Başbakana istifa etmesini iletmek üzere talimat vermişti. Bu istek telefonla bildirilince Başbakan Demirel “Ben niye istifa edeyim, sağlığımdan bir şikâyetim yok” diyerek cevap veriyordu. “Halkın seçtiği bir başbakan olarak görevime devam edeceğim partimle görüşeceğim” diyerek istifa etmemişti. Meclisten güvenoyu aldığı takdirde istifa etmeyeceğini söylüyordu. Muhtıra radyodan okunduktan sonra saat 15 de TBMM de de okunmuştu. Başbakan Süleyman Demirel istifa etmeden önce TBMM’inden güvenoyu istemeyi düşünürken Darbe Bildirisine herhangi bir tepki olmadığını görmüştü. İlk defa TBMM Başkanlık Kürsüsünden askeri bildiri okunuyordu. Bu bildirinin okunması sırasında bir milletvekili tepki gösterdi. Demokratik Parti Grup Başkan vekili Hasan Korkmazcan itiraz etmişti. Başbakan Süleyman Demirel bu sessizlik karşısında iktidar ve muhalefet desteği olmayacağını ve güvenoyu alamayacağını görerek hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a vermişti. Arabasına binerek Güniz Sokaktaki evine gitmiştir. 

12 Mart muhtırası döneminde Türkiye’de neler oldu, neler yaşandı? Ülke ideolojik kamplara ayrılmış kardeş kavgasında parçalanmaya doğru gidiyordu. Mahalleler kurtarılmış bölgeler olarak komünist militanların kontrolüne geçmişti. Mal ve can emniyeti kalmamış, ülke insanca yaşanacak bir belde olmaktan çıkmaya başlamıştı. Hemen belirtmek gerekir ki silahlı kuvvetler içinde cunta yapılanması ile sol-sosyalist görüşe bağlı güçlerin faaliyeti dikkat çekmekte idi. 

ABD 6. Filosu Türkiye’ye gelmiş, Haliç limanına demir atmıştı. Amerikan 6. Filosunun Haliç’e demir atmasını protesto etmek için İstanbul’da bulunan 76 sol grup öğrenci dernekleri İstanbul Teknik Üniversitesinde toplanmışlardı. Protesto eylemini nasıl yapacaklarını planlayan sol grup dernekleri 1967 den itibaren ABD askerlerine karşı eylemler yapılmakta idi. Sokakta görülen ABD askerlerinin keplerini kapmak, üniformalarını jiletlemek, üzerlerine boya sıkmak, yol kesme işlemi ile yakalayıp denize atmak gibi eylemler yapılmakta idi. 16 Şubat 1969 Pazar günü protesto eylemi için taksim meydanında toplantı yapıldı. Sol örgütler halkı ABD aleyhine eyleme çağırıyorlardı. Beyazıt meydanında toplanan öğrenci grupları taksime doğru yürüyorlardı. Sol örgütlenmeye karşı Komünizmle Mücadele Derneği, Millî Türk Talebe Birliği dernekleri de sopalı bıçaklı saldırı planlamışlardı. Henüz yeni teşkilatlanan Mücadele Birliği de toplantı yaparak kanlı eylemlerden uzak, halkın sol örgütlerin faaliyetlerine destek vermemeleri için uyandırılması gerektiği görüşündeydiler. Sayın Aykut Edibâli o gün bir avuç arkadaşlarını toplayarak ABD 6. Filosunu protesto eylemine destek vermemeleri için halkın uyandırılmasını sağlayan bildiri Beyazıt ve Taksim gibi alanlarda dağıtılmış, milletin, kanlı eylemlerden uzak durmaları uyarısında bulunulmuştu. Polis kordonunu yararak Beyazıt meydanında eyleme giren MTTB ve Komünizmle Mücadele Derneği eylemcileri saldırılarıyla Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç isimli öğrencileri bıçaklayarak öldürülmüşlerdi. Bu eylem ile öğrenciler arasındaki kan dökülen ilk mücadele yıllar boyu intikam ateşini körükler olmuştur. Bu eyleme sol örgütler ve basın “Kanlı Pazar” adını vermişti.

Yeniden Millî Mücadele

Fikirlerini sadece bir sayfalık bildirilerle millete duyurmaya çalışan Mücadele Birliği 3 Şubat 1970 günü Yeniden Millî Mücadele dergisini yayınlamaya başladı. Yeniden Millî Mücadele hareketinin lideri Sayın Aykut Edibâli’nin çalışmalarını milletin rehberliğine aktaran eşsiz bir yayın olmuştur. Sn. Edibâli’nin İnkılâp İlmi, İlmi Sağ gibi temel kaynak eserler yayınlanmış, millete rehberlik etme gururuyla yayın hayatını sürdürmüştü. İadesiz dağıtımı ile tirajı 30 binleri aşan Yeniden Millî Mücadele milletin Muhteşem Türkiye’sine rehberlik görevini tam anlamıyla yerine getirmiştir. 

1 Temmuz 1975 yılında yayınlanmaya başlayan ve 3 ayda bir neşredilen İlim Kültür ve Sanatta Gerçek dergisi ile gayri millî görüşlerinin millî kültürümüz üzerindeki gayri millî süfli tesirlerini, büyüyerek devam eden modalaştırılmaya çalışılan zararlı ve zavallı hayalleri yıkabilecek bir çalışma yapılmıştır. Milletimizin entelektüel kitlesine rehberlik eden Gerçek dergisi yanında diğer bir sanat dergisi olan Pınar dergisi de gençliğin rehberi olmuştur. 

12 Mart Muhtırasının ardından milletin bölünmesi ve vatanın parçalanması hedefinde faaliyet yapan, bu uğurda askeri cunta yönetimi ile darbe hazırlıkları içine girmiş bulunan solcu-sosyalist görüşe sahip öğrenci ve anarşist örgütlenmeler teker teker ortaya çıkartılarak çökertilmeye çalışılıyordu. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan sol örgütlerin başında Dev genç grubu vardı. Silahlı ve tehlikeli örgüt yapıları ile devletin askerine ve polisine kurşun sıkan bölücü terör örgütleri Sıkıyönetim kararları ile ortadan kaldırılmaya çalışılıyordu. Gayri millî güçlerin yok edilmesi operasyonu karşısında millî meseleleri sahiplenen Mücadele Birliği Sn Edibâli’nin önderliğinde çalışmalarını sürdürüyordu. Sol ideolojik gruplar devletin güçleri karşısında gereken derslerini alıyor ve cezaları devlet tarafından veriliyordu. Bu hengâmede sağcı ideolojiye sahip vatansever güçlere karşı devletin bir husumeti yoktu, onlar zarar görmüyorlardı. “Ortanın solu” ideolojisini körükleyen İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker hedefine Yeniden Millî Mücadeleyi koyarak bir karalama kampanyasına başladı. Soldaki DEVGENÇ’in millet düşmanlığına karşı sağda da devgenç olduğunu anlatıyordu. Yeniden Millî Mücadeleyi sağın devgenci olarak gösterip “solda ve sağda vuruşanlar” başlığı ile yazılar neşretmeye başlamıştı. Metin Toker’in saldırılarına gereken cevaplar verilerek hakkında suç duyurusu yapılmış ve hesap sorulmuştu. 

Her on yılda bir askeri müdahale ile sonuçlanan Türkiye siyasetinde yeni bir müdahale noktasına gelinmişti. Sol ideolojik hareketler devletin meşru güçlerine karşı savaş açmış, ülke genelinde terör hareketlerini ayyuka çıkarmışlardı. Mahallelerde terör hareketleri ile kurtarılmış bölgeler ihdas edilmekte, vatandaşların yolları kesilerek dövülmekte, yaralanma ve ölümle sonuçlanan olaylar olmaktaydı. Siyasi iktidarların terörizmi yok edecek bir çözümleri yoktu. Başbakan; “Yollar yürümekle aşınmaz, takati olan yürüsün” diyordu. Gereken tedbirler alınamıyor, can ve mal güvenliği kalmamış terör karşısında devlet güçsüz kalmıştı. 

12 Eylül Darbesi

Siyasi iktidarların zafiyeti karşısında 12 Eylül 1980 günü Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. 12 Eylül 1980 saat 03.00 de TRT başta olmak üzere devletin bütün iletişim birimlerine el konularak emir komuta zinciri içinde askeri müdahale yapıldı. Saat 04.00 de radyolardan yapılan duyuruda; “Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.” Diye ifade edilen bildiri okundu. Yapılan askeri müdahale ile Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetleri durduruldu. Başbakan Süleyman Demirel hükümeti lağvedildi. Bütün parlamenterlerin dokunulmazlıkları kaldırıldı, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren devlet başkanı oldu. Kurulan Millî Güvenlik Konseyi bütün yasama yetkisine sahip oldu. 1961 anayasası kaldırılarak 7 Kasım 1982 de yeni Anayasa halkoyuna götürülerek %91,37 lik oyla kabul edilip Orgeneral Kenan Evren de Cumhurbaşkanı oldu. Anayasanın geçici 15 inci maddesinde yer alan Millî Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı hükmü ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı verildi. 

12 Eylül 1980 darbesinin ardından yapılan soruşturma ve yargılamalarda resmi rakamlara göre 650.000 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasından 171 kişi yargılanmadan cezaevlerinde işkence sonucunda hayatını kaybetti. Tutukluluk döneminde yaklaşık 300 kişi öldü. Yargılama sonucunda 47 kişi idam edildi. Siyasi parti liderlerine siyaset yasağı getirilerek Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit tutuklanıp, Hamzakoy’a Alpaslan Türkeş ile Necmettin Erbakan Uzunada’ya gönderildiler. Türk Hava Kurumu, Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumu dışında kalan bütün dernekler ve siyasi partiler kapatıldı. Bu dönemde Yeniden Millî Mücadeleciler hiçbir zarara uğratılmadılar. Vatan bölme faaliyetleri istikametinde devletin korunması ülküsü ile hareket eden mücadelecilerden kimseye dokunan olmadı. 

Millî Güvenlik Konseyi eski siyasetçilerin yeniden pati kurmalarını yasaklamıştı. 25 Nisan 1983 yılında yeniden demokratik siyasi mücadele döneminin açılmasına karar verildi. Yeni siyasi parti kurma çalışmalarına başlandı. Millî Güvenlik Konseyinin kabul etmediği kişiler veto edilerek siyasette yer almaları önleniyordu. Ancak konseyin tayin ve kabul ettiği kişilerce kurulan siyasi partilere müsaade edilecekti. Siyasi Parti kurma çalışmalarında Turgut Özal Anavatan Partisini, Necdet Calp Halkçı Partisini, Turgut Sunalp Millîyetçi Demokrasi Partini kurarak siyasi faaliyete başladılar. Millî Güvenlik Konseyi bir dördüncü partinin kurulmasını istemiyordu. Siyasi parti hareketleri için hiçbir engeli olmayan Sayın Aykut Edibâli ve arkadaşları da parti kurmak üzere çalışmalara başladılar. Ancak parti kurma çalışması yapmak üzere hareket edenleri tutulamaya başladılar. Hiçbir suç ifade etmeden gözaltına alınan mücadelecilere yer yer işkence ile sorgulama yapılıyordu. Türkiye genelinde 20 nin üzerinde ilde tutuklanan mücadeleciler zor günler geçirmişlerdi. Sayın Aykut Edibâli de arananlar listesinde yer almıştı. Siyasi parti çalışmasını engellemek için yapılan bu operasyonlara karşı Sn Edibâli bir basın bildirisi ve duyuru yayınlayarak “siyasi parti kurma çalışmalarını durdurduğunu, parti kuruluşu yapılmayacağını” ilan etmişti. Bunun neticesinde tutuklanan bütün mücadeleciler serbest bırakıldı. Böylece 6 Kasım 1983 seçimlerine üç siyasi partinin girmesi sağlanmış oldu. 

Siyasi Hayatımız

Siyasi Parti kurması engellenen Sayın Aykut Edibâli mücadelesinden asla vazgeçmedi. 22 Mart 1984 günü, 25 Mart 1984 Yerel seçimlerinden önce İçişleri Bakanlığına verilen dilekçe ile Islahatçı Demokrasi Partisi kuruldu. Böylece istenmeyen Aykut Edibâli’nin partisi, dördüncü parti de siyasette yerini aldı. Islahatçı Demokrasi Partisi Türk Siyasal hayatına girişi ile yeni bir dönem açılmış oldu. Kısa zamanda Türkiye’nin 64 ilinde teşkilatlandı. 1 Aralık 1985 günü Büyük Kurultayını Selim Sırrı Spor salonunda gerçekleştirdi. Basında, ilginç bir parti IDP, küçük partinin büyük kongresi, Islahat millete rahmet sağanağı, zalimlere gazap rüzgârı gibi geliyor manşetleri ile anlatıldı. Güçlü ileri ve mutlu bir Türkiye için milletle el ele, Türk siyasal hayatında yeni bir umut ilkeleri ile tanıtılan Islahatçı Demokrasi Partisi 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde ittifak çalışması yapmaya karar verdi. %10 seçim barajı ile seçimlere giren siyasi partilerin adil olmayan seçim sisteminde %10 luk seçim barajını aşabilmek için güçlerini birleştirmek, birlikte seçime katılmak gerekiyordu. 1991 seçimleri için Refah Partisi ve Millîyetçi Çalışma Partisi birlikte seçime girmek üzere parti komisyonlarında ittifak çalışmaları başlatıldı. “Bu ittifak olmaz” diye ittifak karşıtı faaliyet yapanlar sükût u hayale uğradılar. Üçlü ittifakın Genel Başkanları birlikte seçim meydanlarında dolaştılar. Meydanlarda Başbuğ Edibâli diye karşılanan Sayın Aykut Edibâli ittifakın kurucu Genel Başkanı olduğunu tescilliyordu. Seçim sonunda 62 milletvekili sayısı ile 4. Parti olan ittifak başarılı bir sonuca ulaştı. 

Takvimler 23 Kasım 1992 yi gösterirken Islahatçı Demokrasi Partisi olağanüstü kurultaya giderek, Bayrak Partisi, Millet Partisi, Birlik ve Barış Partisi ile birleşerek Millet Partisi adını aldı. 

80 Yıllık ömür yolculuğu boyunca hatırladığımız kader ve dönemeçlerin başlıkları bunlardı. 14 Ocak 2022 günü hakka giden yolculuğunu tamamlayan Aykut Ağabeyimizin hatıralarını gönlümüze yazdık, rehber edindik. Hak yolunda sabrı ve mücadeleyi ondan öğrendik. Milletin karanlık günlerinde onun şavkı ile yolumuzu aydınlattık. Umutsuzluğa umut olmayı, yarınlarda parlayacak aydınlığa ulaşmanın yollarını ondan öğrendik. En olumsuz günlerde zafere giden yolları gösteren oydu. Şimdi Allah’ın rahmeti ile meleklerle beraber cennet yoluna uğurladığımız Aykut Ağabeyimize selam olsun.

Yorum Yapın

Navigate