SURİYE’NİN ACI GERÇEKLERİ

“Hard Truths In Syria” Foreign Affairs, May-June 2019

Brett McGurk

ABD’nin geçtiğimiz 20 yıl içerisindeki Suriye politikası’nın özellikle Arap Baharı’ndan sonraki iç savaşıyla ilgili gelişmler hakkında anlatılanları poltika yapıcılardan anlamak için önemli bir yazıdır. Suriye politikalarından sorumlu olan Brett McGurk’un orijinal yazısı ABD’nin önde gelen Think Thank(düşünce merkezi) klüplerinden Councel On Foreign Relations’ın dergisi Foreign Affairs’ten okunabilir.

Geçtiğimiz dört yıldan fazla bir zamanda, DEASH’ın yükselişine cevap vermek üzere yapılan çalışmalara önderlik ettim. Yabancı cihatçıları çeken ve tüm dünyadaki terörist saldırıları organize eden bir üs olan Ortadoğu’nun kalbindeki halifeyi yok etmek üzere özel elçi olarak ABD Başkanı Barack Obama ve Trump’ın idaresinde çalışırken, 75 ülkeden 4 uluslararası organizasyonu kurmaktan sorumluydum. Gerçekten de DEAŞ halifesini yıkma çabası Obama başkanlığında ortaya çıktı. Obama yönetiminde halife yok edildi. Küçük değişikliklerle Trump Yönetimi de DEAŞ şehri olduğu iddia edilen yerel birimlerle mücadele etti. Sonrasında terör nedeniyle yerlerinden, yurtlarından ayrılanlar için geri dönüş şartlarını oluşturdu.

Strateji ABD’nin bölgede aktif kalmasının gerektitriyordu. 2000 ABD özel kuvveti, Suriye Deokratik Kuvvetleri(SDF), Suriyeli kuvvetleri bir koalisyon halinde tutmak için çalıştı. TC. Başkanı RTE. İle Trump bir görüşme yaptıktan sonra, Trump Suriye’den ABD ordusunun çekilmesi için talimat verdi. Sonuçlaırnın düşünmed.ği aşikardı. Trump talimatını yeniledi. Makalesinde yazan plana göre, yaklaşık olarak 200 ABD askeri, Suriye’de kalacak ve diğer bir 200 kiişilik askeri birim de El Tenf’de , ülkenin güneydoğusundaki bir üste kalacaklardı.[1]

Yönetim ayrıca boşu boşuna koalisyonun diğer üyelerinin, Abd kuvvetlerinin çekildikleri yerdeki boşluğu dolduracağını umuyordu. Ancak bu plandan riskli olan bir şey varsa ko da küçük bir birime on katlı büyük birimin görevini yüklemekti.

ABD’nin geri çekilişine dair pek çok şey meçhul kaldı. Ancak nihai asker seviyesi her ne olursa olsun, Trump’ın kararı, suriye’deki ABD etkisini azalttı. Görev, ABD’nin Suriye’deki menfaatlerini korumak üzere gelecek aylarda, ABD ordusunun ne yapacağıdır. En kötüsü de Washington’un bunun bir geri çekilme olduğunu düşünmesidir. Tamamen ya da kısmen geri çekilme değil, geri çekilme olması önemlidir. Bu strateji, Trump’ın ABD’ye mantıksızca vaad ettiği “Suriye’den geri çekilme” amaçlarındandır. DEAŞ’in ayaklanmasını önleme, İran’ın ve Türkiye’nin kaygılarını kontrol etme, Rusya ile savaş sonrasında, bir yerleşim müzakeresi yapma… Ama bu yeni plan daha riskli, daha küçük askeri birime, Güneydoğu Suriye’de kapasitesinin on kat dah büyük bir görev yüklüyor.

 

HALİFE’Yİ YENMEK

2014 eylülünde DEAŞ ilerliyordu. Bu grup Irak ve Suriye’nin yaklaşık olarak 40 000 km2 lik alanını bağlıyordu. Bu yaklaşık olarak Indiana’nın büyüklüğünde, 8 milyonluk nüfusu olan bir alana karşılık gelmektedir. Yıllık 1 milyar dolarlık bir gelir, halife olarak adlandırılan bir grup, Avrupa’ya saldırılar düzenledi. Hıristiyanlar, Kürtler, Şiiler ve Yezidiler de bu grupla ihtilaf halindedirler.[2]

2013-2017 yılları arasında 100’den fazl ülkeden 40 000 kişi, Suriye’ye DEAŞ’ın saflarına ve suriye’deki savaşan diğer aşırı gruplara katılmak üzere Suriye’ye gitti.

2014 yazında, DEAŞ Musul şehrini aldığında ve Bağdat’a doğru ilerlediğinde Irak’taydım. Amerikalı diplomatlar, daha da kötü durumlar için kendilerini hazırlarken, Amerikalı diplomatlar, Irak’taki kuvvetlere destek vermek üzere, hazır bulunuyorlardı. Koalisyon planı, askeri kuvvetleri, inovativ insani ve istikrar girşimlerine karşı koyarak, DEAŞ’ın sığınak elde etmelerini önlemek ve savaş sona erdikten sonra evlerine dönmelerini engellemekti.

Başından itibaren ABD’li diplomatlar, milletleri inşa etmek veya Ortadoğu’yu yeniden şekilllendirmek üzere açık uçlu bir kampanya olmayacağını ortaya koydular. Amaç, DEAŞ’ı yok etmek, grup mağlup edildikten sonra yerel halka kendi aralarında örgütlenmelerine yardımcı olmaktı. Bu bağlamda kampanya başarılıydı. Devam eden dört yılın ardından DEAŞ kontrol ettiği toprağın neredeyse tümünü kaybetti. DEAŞ liderlerinin çoğu öldürüldü. Irak’ta daha önceden DEAŞ’ın istila ettiği topraklarına geri döndüler. Daha önceden yaşanan vahşetle örtüşmeyen bir geri dönüş yaşandı. Geçen sene Irak’ta seçimler yapıldı ve hükümet kuruldu. Batılı liderler ülkenin daha fazla birlik haline gelmesi konusuna odaklandırlar.

Suriye’de SDF ülkenin kuzeydoğusundaki sığınaklarını temizledi ve ABD destekli, istikrar programları Suriyelilere evlerine dönmelerine yardımcı oldu. Rakka’da yani DEAŞ’ın önceki başkentinde, yerlerinden, yurtlarından çıkartılmış olan 200 000 kişinin 150 000’i 2018 sonunda yurtlarına döndüler. Kısaca ABD’nin DEAŞ’a karşı olan kampanyası “nihayetsiz savaş” değildir. ABD Başkanı Trump’ın 2019 şubatında beyan ettiği gibi “nihayetsiz savaş” değildir. Başından itibaren bu kampanya Tump’ın bahalı harcamalar olarak bahsettiği harcamaları önlemek için tasarlanmıştır. Iraklılar ve Suriyeliler, Amerikanlar değil, savaşın çoğunu onlar yapıyorlar.Sadece Washington değil, Koalisyon da faturayı ödüyorç ABD’nin 2003’teki Irak’ı istilasından farklı olarak kampanyan geniş çaplı yerel ve uluslararsı desteği görüyor. 2018’in sonlarına doğur kampanya bir eşik noktasına ulaştı.

Görünürdeki halifenin mağlup olmasına az kaldı. Koalisyon savaşının isyanlara dönüştürüyor. ABD politika yapıcıları bu niyetlerine rağmen, hükümet içindeki kampanyanın daha ne kadar sürdürüleceği, suriye’de daha ne kadar kalacağı hakkında yapılan tartışmalar sürüyordu. Nihai amacın ne olaması gerektiği tartışılıyordu. Bazı ABD bürokratları, özellikle Pentagondakiler orijinal amacın gerçekleştirilmesine odaklanıyorlardı: DEAŞ’ın mağlup edilmesi. Suriye’de bu halifenin yok edilmesi, SDF’nin bölgedeki güvenliği sağlamasına yardım etmek üzere Suriye’de bir süre kalınması, DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkması kabiliyetini yok etmek. Ancak diğerleri, özellkle John Bolton ulusal güvenlik danışmanı, ABD’nin Suriye’de tüm İranlı kuvvetler, Suriye’yi terk edene ve bu ülkedeki sivil savaş yok eilene kadar kalınması gerektiğine inanıyordu. Bu amacın kapsamlı tanımı ve Trump’ın karşı çıktığı gibi ABD Ordusunun tanımlanamayan bir taahhüdü oluyordu. ABD hükümetindeki hiç kimse yakın zamandaki Abd ordusunun geri çekilmesini müzakere etmemişken, Washington’un DEAŞ karşısındaki zaferi ve Suriye’yi terk etmesini beyan etmek de nereden çıktı? 11 Aralık 2018’de Declet Bakanı Danışmanlığında bulunuyordum. Bundan tam 8 gün sonra Trump twiter yoluyla “DEAŞ’ı mağlup ettik.” , “oğullarımız, genç hanımlarımız, adamlarımız- geri dönüyorlar, şimdi geri dönüyorlar” tweetini attı. Bu tweet şaşkınlık yarattı ve Washington müttefiklerimiz inanamadılar. Bunun üzerine 22 Aralıkta istifamı istedim. [3]

SONUN BAŞLANGICI

Zaman içinde Trump bu analşamasını “DEAŞ sadece bir kaç şehirde kaldı” “Suriye 2011’den beri en züşük şiddet olaylarına sahne oluyor.” Olarak değiştirdi. Ülke ABD bürokratlarının söylediği, “geçci son durumu”(the interm end state) büyük güçlerin etki ettikleri, üç kuşağa bölündü. İlk ve en büyük kuşak, Suriye devleti tarafından kontrol ediliyor. Bu kuşak ülkenin 2/3’ünü kapsamaktadır, nüfusun belki de %70’inini, Şam ve Halep gibi pek çok şehri de kaplamaktadır. Ağın askeri yardımı ve finansal desteği Rusya ve İran’dan olmaktadır. [4]

İkinci kuşak Suriye’nin kuzeybatısından başlamaktadır. Bu kuşal El Kaide’nin Suriye kolu tarafından kontrol edilmektedir. Heyet-i Tahrir El Şam Türklerin destekledikleri kesimdedir. Gerisinde Türk ordusu, barış hattını korumaktadır. Anakara, İran ve Rusya ile müzakere ederek Türk kuşağını batıdan ayırarak Esad Rejiminden ayrı kontrol etmektedir. Üçünkü kuşak Washington ve müttefiklerinin desteklediği kuşaktır. Bir zamanlar DEAŞ’ın kalbi olan bu bölge, Suriye topraklarının yaklaşık olarak 4 milyon nüfusu olan alanı kapsamaktadır. Fransa, İngiltere, ABD’nin özel kuvvetleri aynı zamanda el Tenf’i de kontrol etmektedir. El Tenf daha önceleri DEAŞ’ın garnizon şehriydi. Suriye’deki vahşet, 2018’deki seviyelerinin üstüne çıktığından kuşaklar arasındaki sınırlarla kesinleşti ve ülkenin1/3’üne etkisi sebebiyle ABD’nin savaş sonrasındaki Suriye’yi şekillendirecek en önemli bir rolü vardır.

 

BÜYÜK GÜÇ DİPLOMASİSİ

Washington 2015’te Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinden beri, Moskova ile müzakereleri devm ediyordu. ABD ile arasında kaza eseri oluşabilecek çatışmaları önlemekti. Maıs 2017’de ABD jetleri, El Tenf’e yaklaşan İran güçlerini bombaladı. Ertesi ay, ABD kuşağında ABD kolonilerine yaklaşan Suriye kolonilerine ait uçağı bombaladı. Şubat 2018’de ABD, SDF’nin ve ABD’nin bulunduğu alanda askerlerine, petrol alanlarına yaklaşan Rus paralı askerlerini yok etti. 2018 sonbaharında ABD, Rusya ile müzakerelere hazırlanıyordu. Öncelikle Genova Süreci olarak adlandırılan BM gözetimindeki barış müzakerelerine katılması için Suriye’yi Rusya’nın ikna etmesi bekleniyordu. Bu süreç 2012’de beri devam etmekteydi. Ama ilk defa bu yıl, bazı gelişmeler olmuştu. Suriye’de vahşetin azaltılması, ABD-Rusya arasındaki sürecin başarılı olması için sürece bir şans tanınıyordu.[5]

Rusya, ABD’nin Suriye’deki mevcudiyetinin son DEAŞ’ın yok edilene dek kalacaklarını kabul etmeye başlamıştır. 2017’nin sonunda Putin ve Trump’ın görüşmesi esnasında beyan edilmişit. Moskova, istikrarlı bir savaş sonrası durumun oluşması, Şam ve SDF arasında uzlaşma olmasını kabul etmişti. 2018 sonunda mukemmel olmayan ama kabul edilebilir bir anlaşma şekli ortaya çıkmaya başlamıştı. [6]

 

İRAN’I KAFESLEMEK

ABD’nin İrana’a kaşı olan stratejisi dah çok düşmancaydı. İran’ın Suriye Rejiminin kuşağındaki kuvveti etkin kuvvettir. Eğer devam ederse İsrail ve Ürdün için yani ABD’nin iki müttefiki için sorun olabilir. Kuvvetleri ancak ABD’nin varlığı ile El Tenf’deki grupların varlığı arasındaki çatışma caydırılabilir. Bolton’un ABD kuvvetlerinin İran’ın son kuvveti yok edilene dek Suriye’de kalacakları”na dair açıklama ise, asla gerçekçi olmadı. İran’ın askeri ortaklığı 1980’lerin başlarına kadar uzanır.

2018 baharında Putin açıkça tüm yabancı kuvvetlerin(İran, Türkiye, ABD kuvvetleri) Suriye’yi terk etmesi gerektiğini açıkladı.[7]

Müzakereler sonucunda, Rusya İranlı kuvvetlerin Golan Tepelerine 50 km uzakta tutabilecklerini açıkladı. BM’nin barış gücünün askersizleştirilmiş kuşakta bulunabileceklerini de açıkladı. Eğer Rusya, İsrail’in bu beklentisini karşılarsa, ABD de bazı bölgelerden çekilebileceğini göze alabilecekti.

 

OSMANLI RÜYASI

ABD, Türkiye ile anti DEAŞ kampanyasının başlangıcından bu yana problem yaşıyor. 2014 ve 2015’te ABD Başkanı Obama, TC. Başkanı Erdoğan’dan tekrar tekrar Suriye sınırlaırnı kontrol etmesini istedi. Sınırlardan DEAŞ savaşçıları ve malzemeleri rayatlıkla geçiyordu. 2014’te daha önceden Kürt şehri olan Kobani’yi kurtarmak için anti DEAŞ kampanyasına karşı çıktı.  6 ay sonra Türkiye sınırlarını kapamaya karşı çıktı. ABD diplomatları eğer sınırları kontrol edilmezse, DEAŞ’ı yemnenin mümkün olmayacağını anlattılarsa da karşı çıktılar.

ABD de Suriyeli Kürtlere daha yakın davranmaya başladı. YPG(People’s protection units) Kobani’yi savunmuş olan Kürt gruplar.[8] Türkiye, ABD’nin SDF’i savunmasın karşı çıkıyordu. Ankara bu grubun Kürt unsurlarının PKK tarafından kontrol edildiğini savunuyor. ABD PKK’yı 1997’de teörist ilan etti. Her ne kadar ABD, YPG’nin Türklerin sınırını geçtiğine, PKK’nın SDF’nin opersayonlarını kontrol ettiğine veya ABD’nin mühimmatının Türkiye’ye geçtiğine dair delil bulamasa da Ankara’nın kaygılarını dikkate alıyor. ABD, SDF’e askeri yardımını sınırlandırdı. Aylarca, Erdoğan’ın SDF’nin operasyonları, Membiç, suriye şehri gibi, şehirlerde operasyonlarını önlemeye çalıştı. Buralardaki DEAŞ, Avrupa’daki terörist saldırıları için planlar yapıyordu. ABD, en iyi askeri stratejistlerini Türkiye destekli Suriye operasyonunun, Rakka’daki savaşçıların serbest kalması için müzakere etmek üzere gönderdi.  Sonunda ortaya çıktı ki Türkiye ile standart bir askeri plan için 20 000 kadar ABD askeri gerekiyordu.

Mayıs 2017’de ABD Başkanı Trump, YPG’yi Rakka’yı DEAŞ’tan geri almak üzere silahlandırdı.[9] Eğer Türkiye sınırında bir problem oludğunu söyleseydi, ABD sınırlarını kontrol etmek üzere destek verebilirdi.

ABD ayrıca Türk bürokratları, Suriye’nin kuzeydoğusuna kendi hallerini görmeleri için davet etti ve defalarca reddedildiler. Sırradan Türklere saldırı düzenleyeceğini açıklayınca, Washington Ankara’ya ABD askerilerinin de karada olduğunu hatırlattı. Washinton, Ankara’ya Suriye’den Türkiye’ye yöneltilen tehdidin artacağı yönünde açıklamalarda bulundu.

ABD kuvvetlerinin çekilmesine rağmen Türkiye’nin 2018 ocak ayında Afrin’de yaptığı gibi ABD ‘nin desteklediği Kürtlere hücum etmesi mümkündür.[10]

Orada Türkiye TSK, Suriye’ye muhalefet eden İslami müttefikleri ile birlikte hareket ediyor. YPG’ye saldırdı, 150 000 Kürdü yerinden etti. Afrin nüfusunun yarısını nerdeyse. Buradaki nüfusu Suriye’deki Türkmen ve Araplarla yeniden yapılandırdı. Bu harekat herhangi bir tehdide karşılık yapılmış bir harekat değildi. Erdoğan’ın niyeti, sınırlarını 1923 Lozan Anlaşması’na aykırı olarak genişletmekti. Erdoğan ile görüşmelere katıldım. Kendileri ile 400 mil olan Musul ve Halep’i Türk güvenlik kuşağına almaktan bahsettiğini duydum. Türkiye Ordusu’nu Irak hükümeti’nden izin almadan konuşlandırdı. Daha fazla ilerlemesi, ABD donanması sayesinde oldu. Erdoğan şimdi Afrin’de yaptığı operasyonu yenilemek istiyor. Bu TSK’nın suriye içine 20 mil kadar ilerlemesi demek. YPG2yi ortadan kaldırmak ve güvenlik kuşağı oluşturmayı kapsayacak. Bir anlaşmaya varmdan çekilmek felaketle sonuçlanabilir. ABD’nin askeri varlığı, diplomatlar için Türkiye’nin tatmin olacağı, Erdoğan’ın yumuşayacağı, SDF’nin ve Kürt savaşçıların korunacağı bir anlaşmanın yapılması için zaman staın aldı. Bu tür bir anlaşma olmadan, ABD kuvvetlerinin çekilmesinin feci sonuçları olabilir. Türklerin istilası, sivilleri yerlerinden yurtlarından edebilir, SDF’yi parçalayabilir, DEAŞ’ın arzuladığı gibi vakum etkisi oluşturabilir. [11]

 

ŞAM’A GİDEN ARAP YOLU

ABD’nin Suriye’de varlığı, aynı zamanda Washington’un Arap devletleriyle ilişkilerini yönetmesi bakımından da önemli. Daha önceki emperyal devletler, İran, Rusya, Türkiye, özellikle Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Emirlikleri … ABD, Genova Sürecinde Suriye ile Arap devletlerinin ilişkilerinin normalleşmelerini istemedi, önledi. 2018 Aralığında ABD, Arap devletlerine ordularının Suriye’de kalacağının garanmtisini verdi. Trump’ın geri çekilme vaadi, bunun etkisini ortaya koydu. Suriye’de İran ve Türkiye ilerlerken, Araplar bu verilen garantinin karşılığını göremeyecekler. Suriye ile ilişki kuracak olan Arap ülkelerine ambargonun da bir anlamı olmayacaktır.

[1] Foreign Affairs, May-June 2019, sy. 69

[2] Foreign Affairs, May-June 2019, sy. 70

[3] Foreign Affairs, may-june 2019, sy.72

[4] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 72

[5] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 74

[6] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 75

[7] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 75

[8] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 76

[9] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 77

[10] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 77

[11] Foreign Affairs, may-june 2019, sy. 78

Yorum Yapın

Navigate