İnsan ömrü, dünya hayatı; 100 yıl, 90 yıl, 80 yıl bazen daha az veya çok güneş yılı yaşayarak geçer. Bazen taze körpe vücut ile hayatın acı veya tatlı anlarını geride bırakarak fani dünyadan, baki âleme göç eder insan… Her insanın bu dünyada yaşadığı, takdir edilmiş yılı, günü, saati, saniyesi belli bir ömrü vardır. Aslında dünyada bulunan her varlığın, her canlı veya cansız varlığın takdir edilmiş bir ömrü vardır. Eski çağlarda insan 1000 yıldan fazla yaşarmış. İnsan için uzun veya kısa yaşamak fark etmez; adı “koskoca ömür”dür. Bir kelebeğe sorsanız, o da üç haftalık ömrüne “koskoca ömür” diyecektir.
İnsanın dünyaya gelme anı, doğum ile birlikte fani dünyada geçireceği zaman, az mı çok mu yaşayacağı kendi kararı ile tespit edilmez. Dünyaya gelirken erkek mi, yoksa kadın mı olacağının kararı da kendisine ait değildir. Teninin rengi, gözünün rengi nasıl olsun, hoşnut olacağı rengi seçme konusunda karar vermek de kendisine ait değildir. Bütün bunların yanında insan yaşadığı çevre tarafından tenkit edilmeyecek, onaylanacak bir surette görünmek ihtiyacı duymaktadır. Her insan çevresinin onaylamayacağı, kınayacağı, aşağılayacağı, küçümseyeceği bir konumda olmak istemez. Bu nedenlerle Allah’ın takdiri ile yaratılan insan gözünün rengini, kaşlarını, kirpiklerini, saçını, vücut yapısını kınayanların, hor görenlerin takılmayacağı, tenkit etmeyeceği şekle ve renge döndürmeye çalışır. İnsan için mükemmel olmak izafi bir kavramdır.
Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Kur’an –ı Kerimde Tin suresi 4. ayetinde Allah “insanı en güzel şekilde (Ahsen-i takvim) yaratmıştır” buyuruyor. İnsan maddi ve manevi olarak en güzel şekilde yaratılmıştır. Allah’ın en güzel şekilde yarattığı varlıkların yaratılmış asıllarını değiştirmek, Nisa Suresi 119. Ayette Şeytanın insanları saptırmak için kullandığı amellerinden olduğu anlatılmaktadır.
“Allah, o şeytana lânet etti ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi. “Onları (behemahal) mutlaka saptıracağım, mutlaka onları (asılsız) kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür.” (Nisa 4/118,119)
“Kimi insan vardır ki, dünya hayatı ile ilgili konuşması (propagandası) hoşunuza gider. O hasımların en yamanı (amansız düşman), ( Münafık) olduğu halde kalbindeki duyguların samimi olduğuna Allah’ı şahit gösterir. (Yanından ayrılınca), İşbaşına geçince (iktidara gelince) yeryüzünde bozgunculuk (fitne) çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu (asla) sevmez. (Bakara 204, 205.)
““Amel-i salih” kavramı doğru şekilde açıklandığı zaman insanoğlunun eylemlerinin muhtevası da ortaya çıkar. Allah buyuruyor ki; “Biz yeryüzünü ıslah ettikten sonra onu bozmayın, fesada vermeyin.” Fesatçılar iktidar mevkiine gelirse zürriyeti bozarlar, kültürü yok ederler. Yaşadığımız çağda tohumlar bozuluyor, bitkilerin, hayvanların genleriyle oynanıyor, tabiat bozuluyor. Yeryüzünü ıslah ettikten sonra onu fesada verenlere karşı da vaziyet almak, yeryüzünü yeniden düzgün haline getirmek mü’minin görevidir. Allah, insanı “arzın halifesi”, ıslah edicisi, düzelticisi, düzenleyicisi kılmıştır. Vazifemiz; yeryüzünü ıslah etmek, zürriyeti korumak, altüst olan her şeyi düzeltmektir.” (Aykut Edibali: Bayrak Dergisi 1304 Sayı)
Allah dünyada bulunan canlı ve cansız varlıkları bir program dâhilinde ve ahenk içinde yaratmıştır. Her varlığın diğer varlıklarla olan ilişkileri yaratılmış ahengin bir parçasıdır ve denge halindedir. Bu tabii dengeyi bozacak şekilde yapılan müdahaleler tabiatı ve insanın yaşadığı çevreyi bozar. Bunun sonucu yeryüzünde bir kargaşa çıkmasına neden olur. Özellikle canlı varlıkların genetiği değiştirilmek suretiyle farklılaştırılırsa denge tamamen bozulur. Yeryüzünde bozgunculuk yapmak isteyenler için genetik yapıyı değiştirmek bulunmaz bir metot olmuştur. Olağanüstü insan yaratmak, olağanüstü hayvanlar yaratmak bu bozguncular için önemlidir. Allah yeryüzünü insanın yaşayabilmesi için en güzel ve en ideal bir şekilde düzenlemiş, yaratmıştır. Bu yaratılışa rıza göstermeyen millet düşmanları yeryüzündeki varlıkların düzenini bozmak suretiyle insanın yaşayamayacağı şekle sokmak üzere çalışmaktadırlar. Olağanüstü insan yaratmak, diğer insanların ulaşamayacağı üstün özellikleri olan genetiği değiştirilmiş, öldürücü, parçalayıcı, hayvanlaştırılmış insan imalatı için çalışmaktadırlar. Genetiği değiştirilmiş insan, artık insan değil bir savaş aleti, canlı robot olmuştur.
Toplumlarda ender bulunan kötü insan karakterlerini oluşturmak kolay bir iş değildir. Cinayet işlemeyi sanat haline getirmiş bir gangster, çalmayı meslek haline getirmiş bir hırsız, terörü meslek ve sanat haline getirmiş terörist yetiştirmek olası bir iş değildir. Ama bu tür kötü işleri yapan insanlar toplumda daima vardır. Bu zararlı işler yasa dışı ve suç olduğu için istenmez. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak ve hayal ettiği gayri insani düzeni kurmak isteyenler için hırsızlar, teröristler, gangsterler kendiliğinden imal edilmiş hazır bir silahtır. Bunların yok edilmesi ve temizlenmesi gerekirken, bunun yerine insanlık düşmanı sistemler için muhafaza edilen kıymetli(!) değerli varlıklar olmuşlardır. Öcalan neden idam edilmedi? F.Gülen neden yargılanmadı? Usame Bin Laden gerçekten öldü mü? Becerikli kötü insanları yetiştiren, eğitimini veren okullar yoktur. Toplum tarafından istenmeyen, yasal olarak suç sayılan fiilleri işleyen insanların, bu kötü özellikleri kazanmaları için özel bir çalışma yapmaları gerekir. Suç işleyerek, tecrübelerle elde edilen bu meziyetler, kötü niyetli güçler nezdinde kıymetlidir. Tarihte kölelerin gladyatör olarak çarpıştırılması düşüncesi ile kölelerin yerine terör örgütleri ile milletleri çarpıştırmak işi aynı kötü düşüncenin ürünüdür.
Yeryüzünde büyük devrim ve inkılâplar yapacak insanları yetiştirmek kolay değildir. Bazı üstün özellikleri taşıyan bu insanlar toplumda ender yetişir. Üstün özellikleri kazanmak çoğu zaman insan ömrüne sığmaz. Deha nitelikler isteyen liderlikler eğitim ile elde edilmez ancak var olan geliştirilir. Yeniden Milli Mücadele hareketini başlatan, üstün liderlik örnekleri ile bir inkılâpçı hareketi yöneten liderlik de ender olan hareketlerdendir. Sayın Aykut Edibali Türk tarihinin ender yetiştirdiği siyasi liderlerdendir. Türk milletinin Muhteşem Türkiye hedefinde azametle şahlandığını gösterecek olan inkılâp projesi de tek kurtuluş reçetesidir. Milli Mücadelenin strateji ve hedefleri insan ve toplumun tabii yapısına uygun, insan hayatının tabii gereksinimlerini ihtiva etmektedir. Yeryüzünü ıslah etmek, gayri insani, kölelik sistemlerinin milletlerin başına musallat olmasına mani olmak için Millet Partisinin Muhteşem değişim projesine ihtiyaç vardır. Bir ömür harcanarak, insanüstü bir çaba ile sağlanan Millet Mücadelesinin temellerinin inşa edileceği bir inkılâbı gerçekleştirmek isteyenler, Millet Davasının sahibi Millet Partisinde toplanmalıdır. Türkiye Cumhuriyetini milletlerin kurtuluş hamisi, lideri yapacak Muhteşem Türkiye’de buluşalım.