Çocuğun ilk çevresini ailesi oluşturur. Özellikle küçük yaştaki çocukların gelişiminde anne babanın önemi, katkısı çok büyüktür. İlk yıllarda annenin etkisi daha yoğun olsa da babanın çocuğun yaşamındaki rolüne verilen önem git gide artmaktadır. Elbette baba-çocuk ilişkisi, anne-çocuk ilişkisinden farklılıklar göstermektedir. Anneler daha çok bakım ile ilgili sorumluluk alırken, babaların oyalama, oynama gibi görevleri üstlendikleri görülür.
Anne babalar çocuklarıyla ilgili farklı sorumlulukları paylaşabilirler. Fakat bazı sorumluluklar paylaşılamaz, paylaşılmamalıdır. Çocuğuna sevgi ve şefkat göstermek, onunla oynamak, onun günlük ihtiyaçlarını karşılamak gibi sorumluluklar hem anne hem baba tarafından yerine getirildiğinde çocuğun benlik algısının gelişimi desteklenmiş olur. Özellikle gelişimin çok hızlı olduğu 0-3 yaşları arasında, babaların çocuk bakımına katılması ve çocukla yakın ilişki kurması çocuk gelişimi açısından oldukça önemlidir. Aslında baba-çocuk ilişkisinin temelleri bebeklik döneminde atılır. Babanın bebeğiyle birlikte olması, dokunması, konuşması, oynaması aralarında sıkı bir bağ oluşmasını sağlar. Bu bağ ilerleyen yıllarda baba-çocuk ilişkisi için çok önemlidir.
Babalık üstüne yapılan araştırmalara göre, sıcak, duyarlı ve ilgili babalarla büyüyen çocuklar, psikolojik olarak daha uyumlu olmakta, daha az davranış problemleri göstermekte ve akranlarıyla daha iyi iletişim kurmaktadır. Çocukların babalarıyla bebeklik dönemlerinde kurdukları iletişimin tüm gelişim alanlarında olumlu etkisinin olduğunu da araştırma sonuçlarında görüyoruz. İlgili babaların çocuklarının okulda akademik olarak daha başarılı oldukları, daha zengin kelime bilgisine sahip oldukları ve zeka gelişimlerinin arttığı bilinmektedir. Çocuğun gözünde baba dış dünya ile iletişim sağlayan, güç ve otoriteyi temsil eden kişidir. Güçlü ve sevgi dolu bir baba, çocuk için güven kaynağıdır. Erkek çocuk için cinsiyet rollerini öğrendiği model, kız çocuklar için karşı cinsten ilk tanıdığıdır.
AÇEV’in 2017 de 3000’den fazla baba ile gerçekleştirdiği babalık araştırmasına göre; Babaların %91’i çocuk bakımında birincil sorumlunun anne olduğunu düşünüyor. Araştırmaya göre babaların %35’i çocukların okul etkinliklerine ya hiç katılmadıklarını ya da nadiren katıldıklarını söylüyor. Çocuklarıyla ilgilendiğini, vakit geçirdiğini ifade eden babaların %79’u ortak zaman faaliyeti olarak çocuklarıyla televizyon izlediklerini belirtmiş!
“Ben onlar için bütün gün çalışıyorum” diyen babalar, çocukların manevi ihtiyaçlarının en az maddi ihtiyaçları kadar önemli olduğunu unutmamalı. İşten eve geç saatte ve yorgun geldiklerinde çocukları ile bir şeyler yapmaya zaman bulmakta zorlanıyorlar olabilirler. Ancak çocuğunuzla birebir iletişimde bulunacağınız, kesintisiz bir 20-25 dakika bile çocuğunuzun iletişim ihtiyacını karşılamak için yeterli olacaktır. Öyle çok uzun zamanlar değil yani gerekli olan. Birebir kaliteli iletişim kurulabilen az ama öz birliktelikler yeterli. Bu konuda ne anne babanın yerini tutabilir ne baba annenin. Önemli olan, anne ve babaların birbirleriyle uyumlu ve tutarlı olarak, çocuklarının bakımı, gelişimi, eğitim ve öğretimi için sorumluluk almalarıdır.
Bir Gün Mutlaka (hikâye alıntıdır)
Bir gün, çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde, yetişmem gereken işler ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm. Ben iş güç peşinde koşarken yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle. Ve biraz büyüdüğünde “Senin gibi olmak istiyorum baba” demeye başladı.
İş yerine telefon açıp, “Baba, eve ne zaman geleceksin?” diye sorardı ikide bir. “Ne zaman geleceğimi bilmiyorum, oğlum. Ama geldiğimde birlikte güzel bir vakit geçireceğimizden emin olabilirsin.”
Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum 10 yaşına geldi. Ona güzel bir top aldım. “Top için teşekkürler baba! Haydi oynayalım.” dedi. Ancak ben “Bu hafta sonu tamamlaman gereken işler var. Bugün olmaz, haftaya, tamam mı?” dedim. “Tamam” dedi. Fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi. “Büyüyünce, baba dedi, ben de senin gibi olmak istiyorum.“
Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum önce ilkokuldan sonra liseden sonra üniversiteden mezun oldu. Bu durumda, diğer birçok baba gibi benim de söylemem gereken bir şeyler vardı. “Seninle gurur duyuyorum oğlum. Gel, şöyle biraz oturalım, sana diyeceklerim var.” dedim. Başını salladı ve gülümseyerek: “Arkadaşlara sözüm var baba.” dedi. “Arabanın anahtarlarını verebilir misin? Sonra görüşürüz, oldu mu?”
Yıllar öylece geçip gitti. Emekli oldum. Artık bol bol vaktim vardı. Oğlum ise başka bir şehirde iyi bir iş bulmuştu, orada yaşıyordu. Bir gün ona telefon ettim. “Eğer sence de uygunsa, hafta sonra buraya gel de hasret giderelim.” dedim. “Sevinirim baba.” dedi. “Bir bakayım, müsait bir vakit bulabilirsem, gelirim. Ama şu sıralar işlerim çok yoğun. Fakat seninle görüşmeyi ben de istiyorum, baba.” “Peki, ne zaman gelirsin oğlum?” “Ne zaman olur bilmiyorum, baba. Şimdi bir iş görüşmem var. Ona yetişmem gerek. Sonra ararım seni. Geldiğimde birlikte güzel vakit geçireceğimizden emin olabilirsin.”
Ve telefonu kapattığımda, oğlumun çocukluk hayalini gerçekleştiğini, örnek aldığı babasına benzediğini, büyüyünce tıpkı babası gibi olduğunu anladım.
Sevgili babalar, çocuğunuzla iletişim kurmak için onun büyümesini beklemeyin.