SIĞINMACI SÜRİYELİLER ÜLKEMİZ İÇİN TEHDİT

İnsanlık tarihi insanların kitleler halinde yer değiştirdiklerini yazar. Kavimler Göçü, Oğuz Türklerinin Anadolu’ya göçleri, 19. Yüzyılda da Rumeli’den ve Kafkaslardan Anadolu’ya büyük göçler olmuştur. 2019 yılı itibarıyla dünya genelinde 68.5 milyon kişi mülteci ve sığınmacı durumunda olup, 685 milyon kişide ülkelerinde yer değiştirmiştir. 25.4 milyon kişi ise ülkelerini terke zorlanmıştır. Başta Filistinliler olmak üzere Suriye, Afganistan ve Sudan en çok sığınmacı ve mülteci veren ülkelerdir.

Dünyada en fazla sığınmacı kabul eden ülke Türkiye’dir. Uyguladığı “ Açık Kapı Politikası” ile sınırlarımızdan kontrolsüz bir şekilde Suriyelilere açılmıştır. Ancak 2014 yılında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yardımı ile kayıt altına alınmaya başlanmıştır. Bu politika neticesinde 4.7 milyonu kayıtlı 1.5 milyonu kayıtsız 6 milyon 200 bin kişiliğe ülkemiz ev sahipliği yapıyor.(AKP’ye göre Ensarlık yapıyor.) Sığınmacılar içinde 900 bin Iraklı, İranlı, Afgan ve diğer milletlerden oluşmaktadır.

2012 yılında Başbakanımız olan A. Davutoğlu kırmızı çizgimiz 100 bin mülteci demişti ama hazırlıksız yakalandıkları için ( ya da Suriye’deki durumu okuyamadıkları için) milyonları geçiverdi. Suriye iç savaşında kaçan/ kaçırılan 5.3 milyon sığınmacı modern tarihin dünya tarihinin son göçlerinden biridir.

Türkiye’nin siyasetini yönlendirenlerin yanlış ( ya da ABD telkinleri) politikaları yüzünden en fazla sığınmacı bizdedir. 2012 yılında İstihbarat Daire Başkanı olan Sabri Uzun, Pakistanlı bir yetkilinin kendisine “ Biz ABD’nin organizasyonu ile Afganistan’a müdahale ettik. Sonuçta 5.5 milyon Afgan ülkemize göçtü. Şimdi onlara bakıyoruz. Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi söz konusu yetkililerinizi uyarın, sizde aynı sorunla karşı karşıya kalacaksınız. Dediğini açıklamıştır. Türkiye ( Erdoğan) inatla açık kapı politikasını sürdürmüştür.

Yine Cumhurbaşkanın açıklamasına göre Suriyeli sığınmacılara vergi mükelleflerimizin ödediği 40 milyar dolar harcanmıştır. Sığınmacılar ülkemizin kültürel ve etnik dokusunu değiştirecek şekilde hızla artmaktadır. Resmi rakamları kabul etsek bile 3.8 milyon kişi yani 20 kişiden biri Suriyeli 2040 yılında ise 13 kişiden bir Suriyeli olacaktır. Türkiye’de günde ortalama 405 Suriyeli bebek doğuyor. Bu gidişle 2040 da 7.2 milyon Suriyelimiz olacaktır. Vatandaşlık verildiği takdirde 2040’ta Şanlı Urfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay Türk kenti olmaktan çıktığı gibi Adana ve Mersin illerimizde de Türk kimliği yar yarıya inecektir. Çok eskilere gitmeyelim Bulgaristan ( Evlad-ı Fatihan) Anadolu’ya sığınırken Refah Partisi il Başkanı olan Erdoğan’ın söylemleri ile bugünkü yaptıkları tam bir tezatlık teşkil ediyor.( yoksa altında başka nedenler mi var) Gelenler 300-350 bin kişi idi.(hayat normale dönünce çoğu gitti.) bugün ise 5.3 milyon Suriyeliye yer bulan Erdoğan’ın ileriyi düşündüğünü kimse söyleyemez.

Suriyeli sığınmacılar ülkemizi istila ediyor, desek yalan söylemiş olmayız.  Esad Suriye’si vatandaşlarını Ulus devlet kimliği ile yetiştirdiği bu insanların Türk toplumuna entegre olmayacakları açıktır. Suriyeli Araplar ile Türkler arasında sosyolojik bir milli bütünleşme sağlanamayacaktır. Burada bir İsrail gazetesi olan Haaretz’in haberine “ İstanbul’daki Suriyeliler ‘kalabalık, şiddet eğilimli ve pis’ olarak nitelendiriliyor ve ‘dilleri ve kültürleri ile şehrin karakterini değiştirmekle’ suçlanıyorlarmış. Filistinli genç ise İstanbul’u ‘kökenine göre değil, yeteneklerine göre’ yaşanılacak bir yer olsun istiyor. Bu ortamı bulamadığı için de İstanbul’da yaşamak istemiyormuş. Güle güle!

Suriyeli göçmenlerin Ürdün ve Lübnan gibi Arap ülkelerinde bile entegre olamadığı gerçeği ortadayken dili ve etnisitesi farklı olan Türkiye’ye entegre olabilmeleri ise tam bir hayal. Buna rağmen uluslararası arena sürekli olarak Türkiye’ye Suriyelileri entegre et baskısı yapıyor.

Kendi hakim ırk gören Arapların Türkiye’ye Türk milletine entegre olması mümkün değil.

Önceki hafta sonu 3 gün süreyle yaklaşık 1 milyon Suriyelinin yaşadığı İstanbul’daydım. Örneğin, İstiklal caddesi-Taksim-Harbiye hattında sokaklar ve meydanlar adeta Suriyelilerin istilasında. Sokak çalgıcıları, seyyar satıcıları Suriyeli. Harbiye’ye giden caddede kafeler Suriyelilerle dolup taşıyor nargileler tüttürülüyor. Tabelalar çalınan müzikler Arapça, TV’de maç yayınları Arapça. Kuytu apartman girişlerinde Arapça yazılarla afişlerle muhtemelen yasal olmayan bazı işlerin reklamı yapılıyor. Kontrol Suriyelilerde.” Ne demeli?

Zaman içinde Arap kimliğine ve milliyetçiliğine dayanan partiler çıkacaktır. Ülkemizde yaşayan Arap asıllı vatandaşlarımız arasında da milliyetçiliği destekleyecektir. Bu konuda ilk adımlar atıldığı gazetelere yansımıştır. Beyt Nahreyn Arap- Arami Birliği sözcüsü Mim Yavuz Binbay, Türkiye’de 8 milyon Arap ve Aremi olduğundan anadil ve diğer hakları talep etmiş, parti çalışmalarından bahsetmiştir.

Suriyeli sığınmacıların geldikleri günden bu yana iyi takip edilirse Soros, ABD, AB hatta sosyal yardımlara karşı çıkan IMF bile sığınmacıların Türkiye’ye yerleşmesi için çalışıyor. Uluslararası Kriz Gurubu da Suriyelilerin entegrasyonunu savunuyor iyi düşünmek gerek. Ülkemizde de AKP’li siyasetçilerle yerleşmeyi savunan aydınlar ve gazete yazarları iyi düşünmelidirler. AB, ABD, SOROS, IMF bizim lehimize bir şeye imza atar mı? Yoksa başka amaçları mı var? Bizce Batılıların iki amacı var.

  • Suriye’de bir PKK-İstan kurulması.

Bunun kolaylaşması için Kuzey Suriye boşaltılıp PKK/YPG’ye kalması lazım. Yani etnik temizlik yapılarak Arap- Türkmen duvarı yıkılıp emperyalizmin istediği doğrultuda ikinci Kürdistan’ın( pardon büyük İsrail’in) temelleri atılacak.

İçişleri Bakanı Sayın S. Soylu’nun Suriyeli sığınmacıların %67’si Misak-ı Milli sınırlarından geliyor demesi bir mana ifade etmiyor. Çünkü aradan neredeyse bir asır geçmiş köprülerin altından çok sular akmıştır.

  • Türkiye’de İç Savaş Çıkarmak:

Batı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri ülkemizde iç savaş çıkarmak istemiş bunda başarılı olamamıştır. Öncelikle Kürt kardeşlerimiz üzerine oynamış ne yazık ki tutmamıştır. Şimdi yönünü AKP’nin yanlış politikaları sonucu Türkiye’ye getirilen Suriyeli Araplara yönelmiştir. Suriyelilerin ülkeye gelmesi/getirilmesiyle yeni bir millet Anadolu’ya yerleşiyor. Ülkemizin kıt kaynaklarını bunlarla paylaşınca mağduriyetler artacaktır. Suriyelilerin çoğunlukta olduğu illerde (İstanbul-İzmir- Ankara) gettolar oluşmuştur. Suriye sınırında ise sığınmacılardan dolayı kırılgan bir yapı oluşmak üzeredir. Antep, Urfa, Mardin, Kilis ve Hatay’da demografik yapı böyle giderse köklü değişikliğe uğrayacaktır. Suriye’nin gözünün bu illerde olduğu da göz önüne getirilirse tehlikenin büyüğü kapıya dayanmış olacaktır.

Diğer sığınmacılar:

Türkiye’mizde Afganlar, Iraklılar ve İranlılar sığınmacı olarak yaşıyorlar. Halen 175 bin Afganlı genelde kırsal alanda yaşamlarını sürdürüyorlar. 145 bin civarında Iraklılar ikinci geliyor.(Cumhurbaşkanı Erdoğan sayılarının 500 bin olduğunu söyledi.) 35 bin civarında da İranlılar var. Bu sığınmacılardan bazıları Birleşmiş Milletler tarafından başka ülkelere gönderilmek üzere ülkemiz genelinde dağıtılmış bulunuyorlar. Özellikle İranlı sığınmacılar arasında misyonerlik faaliyeti çok yaygın.

SIĞINMACILARIN ORTA VE UZUN VADEDE GETİRECEĞİ TEHDİTLER

  1. Ülkemiz insanının iş piyasasını alıyorlar:

İş gücümüzü olumsuz etkiliyorlar. Çok düşük ücretle 1 milyon Suriyeli çalışıyor. Resmi rakamlarımıza göre 5 milyon işsiz var. Suriyelilerin %45 kendi dilinde bile okur yazar değil. Hükümet 900 bin Suriyeliyi iş gücüne dahil olmasının önünü açıyor. Suriyeli çalıştıranlara da teşvik veriyor. Bu durum ülke vatandaşından alınıp Suriyeliye iş verilmesi demektir.  Ülkemiz genelinde sayıların 15 bine yakın ticarethane açmalarına rağmen vergi ödemiyorlar. Kaçak mal satmaları çaba.

  1. Suç işleme ve Mafya türüyor:

Ülkemize 600 binden fazla eğitimsiz, umutsuz Suriyeli çocuk gelmiştir. Bunların yaş ortalaması 12-14 arasındadır. Cinayetler karıştıkları biliniyor. Arapça’nın değişik lehçeleri ile istihbarat toplayabilirler ve Arap mafyasını oluşturabilirler. Uyuşturucuda ülkemizi transit ülkeden Pazar ülke konumuna getirebilirler. İdarecilerimiz suç oranlarını gizleseler bile 3 bi üzerinde Suriyeli değişik suçlardan cezaevindedir.

  1. Mezhepler Arası Çatışma:

Suriyeli sığınmacıların büyük çoğunluğu Selefi çizgisindedir. Zaman içinde Hanefi- Maturidi çizgisi ile çatışacaktır. İlahiyat fakültelerinde bile Suriyeli İlahiyatçılar aracılığı ile Selefi cihatçı çizgisi sızmaya başlamış olup bu durum ülkemizde din anlayışının radikalleşmesini sağlayacaktır.

  1. Eğitim:

Ülkemiz yıllardır eğitimde doğru bir program uygulayamamış aynı partiden gelen bakanlar bile eğitimi yazboz tahtasına çevirmiştir. 620 bin Suriyeli çocuk eğitim sistemimize büyük yük getirecektir. Siyasilerin yalanlamalarına rağmen Suriyeli öğrencilere karşılıksız 1200 Tl burs verilirken “ Türk öğrencilere bedavacı olmayın, kredi alıp geri ödeyin deniyor.” Ülkemizde bedavacılık Suriyelilere tahsis edilmiş bir ayrıcalık mı?

17 Şubat 2019’da Prof. Dr. Ayhan Altınbaş TBMM’deki konuşmasında “YÖK’ün iki yüzlü davrandığını Suriyeli öğrencilerin lise diplomasını, Angola lise diplomasını ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti lise diplomasını yeterli gördüğü halde MEB’lığının lise diplomasını yeterli görmüyor. Eğitimimiz Angola ve Kongo Cumhuriyeti’nden de geri olduğunu kabul mu ediyoruz. Bu duruma MEB’lığının itiraz etmesini beklerdim. Yine Ayhan Altıntaş Aksray, Gaziantep üniversitelerinin yanında başka üniversitelerde aynı uygulamayı yapıyor. YÖK milletimize yalan söylüyor.” Dile getiriyor.

  1. Sağlık:

18 Ocak 2013’te kayıtlı ve kayıtsız bütün Suriyelilerin sağlık sisteminden ücretsiz yararlanması kabul edildi. Bir çocuk doktoru olan Savan Günay “ 30 yıldır görünmeyen kızamık, el, ayak, ağız hastalıklarının hortladığını ve aşı politikamızın çökmek üzere olduğunu, son otuz yılda 1000’de ikiye düşen su çiçeğinin %4’e fırladığını bakanlığa yazdığı mektupla bildirdiğini açıklıyor.

Suriyeliler ilgili daha birçok sorun var.  Biz Uyum meselesi ile yazımızı bağlayalım. Türk milletine tarihimizin en büyük yalanı söylenmektedir. Suriyelilerin entegre olacağı. Coğrafi dinamikler bir kenara bırakıp asıl mesele Suriye Arap milli devleti formatın da eğitilen ve seçkin Arap oldukları inancına sahip Suriyeliler, Ülkemiz kültür ve insanını ikinci sınıf kabul etmekte ve benimsemeleri de çok zordur. Suriyeli sığınmacıların Türkiye ve Türk insanına karşı tutumları tepki ile doludur.  Sığınmacıların büyük bir bölümü ülkelerinin iç savaşa sürüklenmesinden Esad gibi Erdoğan ve Türkiye’yi sorumlu tutmaktadırlar.

Entegrasyon Araplar arasında dahi başarısız olurken Türk toplumuna entegre olması hayaldir. Ürdün’e kabul edilen Filistinli Araplar entegre olmak yerine iktidarı ele geçirmeye çalışmışlar ve Ürdün’de iç savaş çıkmıştır. Bundan dolayı Suriyelilerin entegre olması mümkün değildir. Bunun altında başka şeyler aramalıyız.

Bayramlarda on binleri bulan Suriyelilerin memleketlerine gitmeleri. Bayramdan sonra Türkiye’ye dönüyorlar. BM Mülteciler Sözleşmesi bir kişinin ülkesine özgürce dönmesi durumunda mültecilik(sığınmacılık) statüsünün kalkacağını ifade ediyor. Almanya buna dayanarak 500 sığınmacıyı bayram tatiline gittikleri için ülkesine almamıştır. Türkiye Cumhuriyeti ise giderken ne götürdükleri ve gelirken ne getirdiklerini bile bilmediğimiz Suriyeliler ülkemizi açık Pazar olarak kullanıyor.

Yazımızı bir örnekle noktalayalım: Şeref Malkoç  15 Ocak 2017’de “ Ne kadar teşvik edersek edelim Suriyelilerin %80’ kalacak” açıklamasını yapıyor. Yine Şeref Malkoç,” 8 Eylül 2018’de ise büyük devlet olmak için büyük nüfusa ihtiyaç var. Suriyeliler Türkiye için büyük fırsata dönüşebilir.” Diyerek bizce bir komikliğe imza atıyor.

Bizde diyoruz ki kendi vatanları için savaşmayıp vatanlarını terk edenlerle vatanımızı paylaşmayız. Onların vatanlarına dönmelerini sağlamalıyız. Saygılarımla.

 

Kaynak: Kaçınılmaz Çöküş kitabından Faydalanılmıştır.

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate