OKULSUZ EĞİTİM MODELİ

Yaklaşık 3 senedir farklı ülkelerde uygulayıcıları bulunan okulsuzluk (unschooling) ve ev okulu (homeschooling) kavramları üzerine okumalar yapıyorum. Bu kapsamda kitaplar, makaleler, internet siteleri, söz konusu eğitim yaklaşımlarını uygulamakta olan yerli ve yabancı ailelerin internet sitelerini, bloglarını ve sosyal medya hesaplarını okudum, okuyorum. Ülkemizde bireysel çaba bu eğitim yaklaşımlarını benimseyen ve uygulamaya çalışan kişilerin sanal ortamda oluşturmuş oldukları gruplarda bulunuyorum. Gündelik hayat içinde bazı tanıdıklarımla bu eğitim yaklaşımları hakkında sohbete başladığımda okulsuz bir hayat kulağa hoş gelse de, pratikte ülkemizde bu yaklaşımların uygulanmasının mümkün olmadığı, öğretmen-okul ve öğrencinin olmadığı bir ortamda eğitimin olamayacağı şeklinde  yorumlar aldığım için, dergimizde bu konuyla ilgili yazmayı hep istesem de, henüz zamanı olmadığını, böyle bir alternatife sıcak bakabilmek için daha çok uzun bir yolumuz ve zamanımız olduğunu düşünerek yazmayı erteliyordum.

Ancak dünyada ve ülkemizde etkili olan COVİD 19 salgınının yayılmasını azaltmak amacı ile ülkemizde eğitim kurumlarının bir süreliğine uzaktan eğitim modeline geçmesi, eğitimin farklı bir şekle evirileceğinin çok hızlı göstergelerinden biri oldu. Pek çok aile, öğrenci, eğitim kurumu ve öğretmenler online eğitim tecrübesini edinmiş oldu. Bu sebeple ben de bahsi geçen eğitim yaklaşımları ile ilgili olarak kişisel merakım çerçevesinde edinmiş olduğum bilgileri dergimizin okuyucuları ile paylaşmak istedim.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki kültürlerde öğretmenlere, eğitimcilere her daim saygı ve hürmet duyulmuştur. Bu durum güzel ülkemizde de geçerlidir. Özverileri takdire şayandır. Bununla birlikte günümüz dünyasında kavramsal bazda eğitim/öğretim/bilgi edinme nedir, nasıl olmalıdır, araçları nelerdir/neler olmalıdır/neler olacaktır ve olmalıdır, teknolojinin yeri nedir, bilgi edinmenin bir tık kolaylığında ve yaygınlığında olduğu bir çağda (bilginin doğruluğunu sorgulamayı da beraberinde getirmesi gerçekliğiyle birlikte) dört duvar arasına, birkaç kata, doğru şıkkı bulmaya, test ve ezber mantığından teşekkül bir sistemle yenilikçi ve dijital bir çağa ayak uydurabilmenin mümkün olup olmadığı konuları tartışmaya açık hale gelmiştir. Bahsettiğim her durum kendi özelinde değerlendirmeyi ve üzerine düşünmeyi hak ediyor olsa da yazıyı çok uzatmamak adına bu kısımlara yazı içeriğinde değinilmeyecektir.

Konunun pek çok alt başlığa sahip olması sebebi ile ara başlıklar ve soru cevap şeklinde ilerlemek uygun olacaktır.

Ev Okulu ve Okulsuzluk Aynı Şey Midir?

Ev okulu, kavramı bireyin evde eğitim hayatını en iyi şekilde devam ettirebilmesi için ev ortamında gerekli düzenlemelerin yapıldığı (eğitim materyalleri, çalışma ortamının düzeni, günlük belirli bir programın takip edilmesi vs), ilgili ülkenin yasal düzenlemesine bağlı olarak, belirlenmiş müfredat seçeneklerinden birinin tercih edilerek eğitimin devam etmesidir. Çocuk fiziki olarak belirlenmiş bir okul ortamında bulunmadan, uzaktan eğitim ve diğer eğitim materyal ve yöntemlerini kullanarak çalışmalarını gerçekleştirir. Öğrencinin kayıtlı olduğu bir eğitim kurumu vardır. Öğrencilerin, ilgili ülkenin eğitim sistemi tarafından sahip olması hedeflenen bilgi seviyesine ulaşıp ulaşmadığını görebilmek adına, belirli aralıklarla sınavlara girerek (misal; yılda 2 kez) belirli barajları geçmeleri beklenebilir. Ev ortamında yapılan çalışmalar dosyalanarak arşivlenir ve eğitim otoritelerine belirli dönemlerde teslim edilir. Öğrencinin öğrenme sürecinin devlet tarafından takip altında olması ve devlet tarafından belirlenmiş olan temel eğitim seviyelerine dair bilgi sahibi olması beklenir. Belirlenmiş olan eğitim dönemleri içerisinde yapılan faaliyetler, çalışmalar arşivlenerek eğitim otoritelerine teslim edilir. Misal; herhangi bir anda bir müzeye yapılan gezi neticesinde öğrenci tarafından yazılan rapor sanat dersi için,  müzede sergilenen bir eserin imal edildiği döneme dair bir araştırma raporu ise tarih dersi için arşivlenebilecek ve ilgili otoriteye sunulacak bir veri niteliği taşır. Sosyal hizmetlerle ilgili otoriteler de zaman zaman ev ortamını ziyaret ederek aile tarafından çocuk için uygun şartların sağlanıp sağlanmadığını gözlemleyebilir.

Konuyu bir örnekle desteklemek isterim. Ülkenin eğitim politikalarında 6-7 yaş grubu öğrencilerin temel okuma yazma becerilerine sahip olması ve toplama çıkarma işlemini bilmesi hedefleniyor ise, bunu ölçebilmek adına eğitim otoritesi tarafından belirlenmiş dönemlerde öğrencinin sınava girmesi ve baraj puanı aşması beklenir. Öngörülen baraj aşılamamış ise, dönemin tekrarı gerekir. Üst üste baraj aşılamaz ise örgün öğretime geçiş sağlanır. Fakat evde eğitim alan öğrencilerin büyük çoğunluğu, hedeflenmiş olan barajları rahatlıkla geçebilmekte hatta en yüksek puanları alanlar arasında yer alanları da bulunmaktadır.

Okulsuzluk kavramı ise çok daha esnek ve geniş bir anlam içermektedir. Her ülkeye, kültüre, aileye hatta bireye göre uygulaması farklılık gösterebilir. Okulsuzlukta çocuğun takip ettiği bir müfredat yoktur. Gündelik hayat içerisinde her şey öğrenmek için bir vesiledir. Eğitimin, yalnızca “eğitim materyali” olarak tanımlanmış yada belirli otoriteler tarafından bu şekilde sınıflandırılmış öğelerden oluştuğu düşüncesi reddedilir. Çocuk için tanımlanmış tek ve kat’i bir öğretmen/öğretici/eğitimci yoktur. Öğrenilmek istenen bir konu var ise, o konuda iyi ve tecrübeli olan biri “yönder” olarak kabul edilir ve çocuğa rehberlik eder. Yönderler, çocuğun öğrenmeye ihtiyaç duyduğu herhangi bir konuyla ilgili olabilir. Yönder illa ki klasik okul sistemindeki dersler arasında yer alan branşlardan olmak durumunda değildir. İsmi “yönder” olarak dahi tanımlanmış olmayabilir.

Mesela ekmeğin nasıl yapıldığını merak eden bir çocuk için (imkânlar dahilinde) buğday üreten, buğdaydan un üreten, un satışı yapan yada fırında pişiren fırıncılardan herhangi biri eğitim sürecine katkı sağlayan bir unsur olarak değerlendirilir. Ailenin işlevi, çocuğun merak ettiği konularla alakadar olması için o unsura maruz kalmasına vesile olmaktır. Ekmek örneğinden devam edecek olursak, “evde ekmek yapmak” denenebilir yada ekmek makinesi var ise çocuğun ekmek yapımı için gerekli olan malzemeleri temin etmede, hatta pişirme aşamasında bulunması desteklenebilir. Çocuk, yaşayarak, bizzat tecrübe ederek, sorarak, hatalar yaparak aktif bir öğrenme süreci içerisindedir. Dinleyici ve tekil edilen pozisyonda değil olayın merkezindedir. Ekmek yapımı için kullanılacak un miktarının tartılarak yada bardak hesabı ile ölçülmesi, okulsuzluk mantığında “matematik” öğrenme evresinde değerlendirilebilir. Fırından ücreti mukabili ekmek alındığında, satıcıya verilen para ve alınan para üstü arasındaki fark konuşularak para birimlerinin öğrenilmesi ve basit matematiksel işlemlere giriş alıştırmaları yapılmış olur. Buğdaydan unun nasıl üretildiği konusu üzerine aile ve çocuk fikir alışverişi yapabilir. Böylelikle ilkel çağlar, insanların değirmeni icat etmesi, değirmeni daha az kuvvet harcayarak daha kolay biçimde çalıştırılabileceği üzerine sohbet edilirken, kitaplardan yahut kısa videolardan destek alınabilir. Adına “ders” denmeden, gündelik hayat içinde, zorlamadan öğrenme süreci devam eder. Klasik eğitim sistemlerinde çocuğun biyolojik yaşına istinaden müfredatta belirlenmiş olan bilgi sınırları dışına çıkılması olağan karşılanan bir durumdur.

Bu şekilde ilerleme kaydetme mekanizmasının yavaş işleyeceği, meyvelerinin de anlık olarak alınamayabileceği durumlar olduğunu belirtmekte fayda var. Sabır, özveri, araştırmacı ruh ve bilmediğini bilmek, sürecin daha kolay geçmesine yardımcı olmaktadır. Okulsuzluk yaklaşımında bir çocuğun okuma yazma becerisini elde etmesi yada basit matematiksel işlemleri yapabilmesi için tayin edilmiş bir yaş kısıtlaması yoktur. Bu, her türlü bilgi çeşidi için geçerlidir. Çocuk ilgilidir, 5 yaşında kendi kendine harf ve rakamları çözümleyerek ilerleme kaydeder. Aynı şekilde 8 yaşında olup halen matematikle çok arası olmadığı düşünülen bir çocuk, bir anda kek yapan annesine yardım ederken hesap kitap işlerine girişip herkesi şaşırtabilir.

 

Kaynak: @habitatschoolhouse (Instagram)

 

Neden Bu Eğitim Yaklaşımları Ortaya Çıkmıştır?

Ev okulu yada okulsuzluğu tercih eden ailelerin birbirinden farklı gerekçeleri olabilmektedir.

– Okulda her bir bireyin özellikleri göz önünde bulundurularak değil, standardize bir yaklaşımın sergilenmesi

– Eğitim otoritesi tarafından belirlenmiş olan müfredatın ailelerin politik, dini yada sosyal düşünceleri ile uyumlu olmaması

– Çocukların okula gidiş dönüş için yolda zaman harcamaları, haftada 5 gün okul binası içinde, okul dersleri bitiminde yine okulda yada etütte oldukça uzun süre vakit geçirmeleri, bazı dönemler buna hafta sonlarının da dahil olması (anne babasının günlük mesai saatlerinden daha uzun süre okul-ders ikilisi arasında en taze yıllarını geçiren öğrenciler olarak özetlemek daha kısa ve öz olacaktır)

– Okul odaklı yaşama rağmen akademik ve sosyal gelişim anlamında çocukların yeterli donanıma sahip olamaması

– Bitip tükenmek bilmeyen sınav stresi ve kaygısı

– Ders ve sınavın hayatlarının odağında olması sebebi ile normal hayatta sahip olmaları gereken temel kabiliyetleri oldukça geç edinmeleri (karnını doyuracak kadar yemek pişirmek, çamaşırlarını yıkamak, ev işlerine katkı sağlamak,…)

– Kalabalık sınıf mevcutları sebebi ile hastalık riskinin artması

– Akran zorbalığı

– Kontrol edilemeyen arkadaş ortamları sebebi ile olumsuz alışkanlıkların edinilme ihtimalin olması

Saydıklarıma ilave olarak eklenebilecek unsurlar olabilir.

Alternatif Eğitim “Hayatımızın Okulsuzlaştırılması” isimli kitapta “Unutmamalıyız ki; çocuk yetiştirme tarzımız her şeyden önce politik bir faaliyettir” ifadesi yer almaktadır (1). Durup bir düşününce, ülkemizde hükümetler değiştikçe hatta aynı siyasi doğrultuda yıllarca devam eden iktidarlar döneminde dahi eğitim sistemin nasıl şekillendiğini yeniden etraflıca değerlendirmek yerinde olacaktır. Bununla birlikte İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 26. madde 3. fıkrasında “anne babalar  çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir” ibaresi yer almaktadır.

Dünyada Durum Nasıl?

Amerika, Fransa, İngiltere, Norveç, Danimarka, İngiltere, Fransa, İrlanda, Polonya, Belçika, İtalya, Çek Cumhuriyeti, İspanya, Avusturya, Portekiz gibi ülkelerde ev okulu serbesttir. Fakat uygulamalar her ülke için (2), hatta Amerika’da eyaletlerin her birinden farklılık gösterebilmektedir.

Yunanistan’da ev okulu ile ilgili kanun yasalarda yer almamaktadır. Fakat özel nedenlerle evde ders alınabilmektedir. İsveç’te ev okulu yasal değildir. Hollanda’da yasalarca tanınmamaktadır (2). Fransa, Belçika, İtalya ve Avusturya gibi ülkelerdeyse, evde eğitim alan çocukların sürekli denetlenmesi prensibi bulunmaktadır. Avusturya kanunlarına göre, bu çocuklar yılda 4 kez sınava girmektedir. O sınavda okula giden yaşıtlarıyla aynı performansı gösteremezlerse, okula dönmeleri gerekmektedir (3).

Eğitim konusu her daim tartışmaları beraberinde getirmektedir. Ev okulu ve okulsuzluk kavramları ülkemiz için yeni olmakla birlikte gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde de pek çok farklı bakış açısı ve eleştiriye konu olmaktadır. Mevzu pedagoji, hukuk, psikoloji, sosyoloji, dini eğilim ve tercihler, devlet politikası gibi çok farklı dalla yakından ilişkilidir. Pek çok soruyu ve alt başlığı da beraberinde getirmektedir. Bu sebeple konuyu bir yazı dizisi şeklinde ilerletmek daha makul olacak kanaatindeyim. Bir sonraki yazıda ülkemizde konuyla ilgili yasal durum, öğretmensiz ve okulsuz bir eğitimin nasıl yapılabildiğine dair örnekler, ailenin bu eğitim yaklaşımlarındaki rolü, bu eğitim yaklaşımlarının her aile tarafından uygulanmasının mümkün olup olmadığı, çocukların sosyal ortam ihtiyaçlarına yanıt verebilme yöntemleri, dijital teknolojilerin eğitimdeki yeri gibi farklı konu başlıklarına değinmeyi planlamaktayım. Konu ile ilgili olarak okurlarımızın yorumlarını öğrenebilmeyi çok arzu ederim. Bu sebeple paylaşmış olduğum elektronik posta adresine görüşlerinizi yazarsanız oldukça mutlu olurum.

Sağlıklı olduğumuz, üretken ve sorgulayan düşüncelerin her daim bizlerle olduğu günler görmek temennisi ile…

Kaynaklar:

  1. Lyn-Piluso, Geraldine; Liyn-Piluso, Guz, Clarke, Duncan (2008). Alternatif Eğitim-Hayatımızın Okulsuzlaştırılması. Editör: Matt Hern. Kalkedon Yayıncılık. İstanbul.
  2. Başaran, Ö. (2019). Okulsuz Eğitim Modeli: Türkiye Örneği. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmış Yükseklisans Tezi. İstanbul.
  3. Dünyada Evde Eğitim. https://www.cnnturk.com/2012/dunya/02/23/dunyada.evde.egitim/650415.0/index.html Erişim: 05.04.2020

1 Comment

Yorum Yapın

Navigate