HİBRİT SAVAŞ : SİYONİZMİN TARİHİ KAYNAKLARI

 

Siyonizm ifadesinin anlamı, Yahudi tarihine ve inancına göre merkezi siyon tepesinde bulunan kutsal Süleyman Mabedi’nin inşa edilmesi idealine dayanan ideolojik isimdir. Yahudi milleti, birçok yerde, özellikle Osmanlı kaynaklarında sıklıkla Musa peygamberden dolayı Museviler olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama inançların ölçü olarak kabul edilmesine dayanmaktadır. Yahudiler başka hangi etkilere göre tanımlanmaktadır?

 

Museviler Nuh peygamberin üç oğlundan Sam’ın soyundan gelmişlerdir. Kullanımda Sami soyu olarak bilinen Musevi karşıtı görüşler için, Sami karşıtı yani, “antisemitizm” olarak ifade edilmektedir. Hz. İbrahim’in ve kavminin Mezopotamya’nın Ur şehrinde ve Harran’da yaşadıkları bilinmektedir.

 

Museviler Nuh’un 10. Göbekten torunu Hz. İbrahim’in çocuklarından türemişlerdir. Hz. İbrahim’in üçüncü göbek çocuklarından Yisrael (İsrael) olarak bilinen zatın soyu Musevilerdir. Bundan sonraki dönemde İsrailoğulları (Beni İsrail) olarak adlandırılmıştır. Bu tanımlama Musevilerin soylarına göre adlandırma olması yanında en son devlet halinde yaşamış olan Musevilere, yaşadıkları bölgeye (Judea – Yehuda) istinaden Yahudi denilmektedir. En son coğrafi tanıma göre Yahudi ismi inanca bağlılık statüsünün üstünde vatan edinme duygusuna dayanmaktadır. Günümüzde kullanılan tanımlamaların hangisi olursa olsun, (Musevi, Yahudi, İsrail) sosyal statüyü, inancı, kültürü ön plana çıkaran, ayıklayan bir tanımlama olarak değil eşanlam olarak anlaşılması gerekir. Kullanıcıların yaşadığı çağa, inançlarına ve anlatılmak istenen özelliğine göre nasıl hitap edileceği seçilmektedir. Kuranda İsrailoğulları olarak hitap edilmektedir. İsrailoğulları, Museviler veya Yahudiler dendiğinde anlatılmak istenen konu aynı olmasına rağmen günümüzde coğrafi adlandırma olan “Yahudi” kelimesi daha çok kullanılmaktadır. Bu tanımlardan birinin kullanılması ile diğer tanımları da içinde barındırdığı için eş anlam pratiğine indirgenmiş olacaktır. Yahudi tarihini toptan incelemek, birçok peygamberin içinde yer aldığı tarih çağlarını kapsadığı için, açıklamalar sadece birkaç cümle ile yetinilmiştir.

 

YAHUDİ TARİHİ

 

Yahudiler Hz. Musa döneminde Mısır’da yaşamışlardır. Hz. Musa Mısır Kralı Firavun II. Ramses zamanında Yahudilerin Mısır’dan göç etmelerini sağlamış, kendisine inananlarla beraber Filistin’e yerleşmek üzere harekete geçmişlerdir. “Filistin’in eski ahalisini Kenanlılar, Amurrular, Mittaniler, Palestiler ve Aramiler teşkil ediyordu. Filistin’in İsrail tarafından fethi, uzun zaman devam etti.” (Millet Düşmanlarının İhanet Planları S.12)

 

Yahudilerin M.Ö. 1215 yıllarında Hz. Musa ile Mısır’ı terk etmelerinden önce, Filistin’e yerleşme mücadelesi M.Ö. 1285 yılında başlayıp devam etmiştir. Yahudilerin Filistin’deki hayatlarına ait yaşamları ve başlarına gelen felaketleri Kuran-ı Kerim’de haber verilmiştir.

 

M.Ö. 933 yılında Hz. Süleyman vefat etti. Bundan sonra Yahudiler arasında taht kavgaları başladı. İsrail toprakları iç çarpışmalar sonucunda ikiye bölündü. Kuzey ve Güney olarak adlandırılan bölünmede Kuzeyde İsrail Krallığı, Güneyde Yahuda Krallığı kuruldu. Yahudilerin zayıf düştüğü bu dönemde Asurlular harekete geçerek Yahudilere karşı savaş başlattı. Kuzey İsrail Krallığı yıkıldı. Yahuda Krallığı Asur Kralı Sargon tarafından işgal edildi. (M.Ö. 722) Güney Yahuda Krallığı Asurluların yarı sömürge ülkesine dönüştü. Birçok Yahudiler mağlubiyetten sonra yurtlarından çıkarılarak sürgüne gönderildiler. Direnenler katledildi. Olaylar Kuran-ı Kerimde şöyle haber veriliyor:

 

Biz kitapta İsrâiloğulları’na şöyle bildirmiştik: “Yeryüzünde mutlaka iki defa fesat çıkaracak, çok böbürleneceksiniz.”Bu iki fesattan ilkinin zamanı gelince üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşıp köşe bucak her tarafı aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi. (İsra Suresi A:4-5) Bir zaman sonra onlara karşı size tekrar üstünlük verdik, servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; adamlarınızın sayısını daha da çoğalttık. Eğer iyilik ederseniz kendiniz için iyilik etmiş olursunuz; kötülük ederseniz yine kendinize edersiniz. Nihayet ikinci cezalandırma vakti gelince, düşmanlarınız onurunuzu çiğnesinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yakıp yıksınlar istedik. (İsra Suresi A: 6-7)

 

Hz. Musa zamanında huzurlu ve bolluk içinde yaşayan Yahudiler bir süre sonra sapkınlığa düşerek puta tapınmaya başladılar. Azgınlık içinde bulunan, peygamberlerini inkar etmeye yönelen Yahudiler, Peygamberleri Hz. Musa’yı öldürdüler. Hz. Musa zamanında ikinci kez Kudüs’te yapılan meşhur Süleyman Mabedi Yahudilerin en kutsal yeri haline geldi. İlk defa Hz. Süleyman peygamber tarafından yapılan mabet o günün en görkemli eseridir. Kudüs’e yerleşen Yahudiler Süleyman mabedini sahiplendiler. İbadetlerini ve Yahudi ayinlerini, eğitim çalışmalarını bu mabette yaptılar. Altın varaklarla süslenmiş, sarı metal alaşımları ile yapılan mabed dini ayinler ve kültür merkezi olarak kullanılmıştır. Gençlerin eğitimi, dini vaazlar mabette yapılmaktaydı. Kurbanlar mabette kesilirdi. Buna rağmen bir kısım Yahudiler Tevrat yolundan saparak azgınlığa düştüler. Yahudilerin bu sapıklıklarına karşı Allah’ın ilk vaadi gerçekleşti. Babil Kralı Nebukadnezzar tarafından Kudüs işgal edilerek, (M.Ö. 587) Süleyman Mabedi yıkıldı. Mabedin bütün değerli eşyaları Babil’e taşınmış, mabedin tunçtan yapılmış direkleri parçalanarak Babil’e götürülmüştür. Birçok altın kabartmalar, tarihi eserler Babil’e taşınmıştır. Yahudilerin evleri teker teker aranmış, Karşı koyan Yahudiler öldürülmüş, hayatta kalanlar Babil’e sürgün edilmiştir. Kralın çocukları teker teker kralın önünde öldürülmüştür. Kralın gözü kör edilerek sürgüne gönderilmiştir. Babil’e gönderilen Yahudilerin sayıları 10 000 civarındadır. Böylece Filistin’deki Yahudi krallığına son verilmiştir.

 

İlk sürgün hayatından yaklaşık 40 yıl sonra Kudüs Persler tarafından kuşatılmıştır. Pers Kralı Kyros M.Ö. 538 da Babillilerden Kudüs’ü alarak Yahudilerin Kudüs’e dönmelerine izin vermiştir. Yahudiler Kudüs’e yerleştikten sonra Süleyman Mabedini yeniden yapmışlar. Kültürel hayatları ve dini hayatları yeniden canlanmaya başlayan Yahudiler mutlu ve mesut bir hayata kavuşmuşlar.

 

Yahudilerin Mutluluk ve bolluk içindeki refah dönemi daha fazla sürmemiştir. Bir kısım Yahudiler Romalılarla birlikte hareket etmeye başlamışlar. Hz. Yahya’yı da katletmişlerdir. Nihayet M.Ö. 63 Yılında Romalılar Filistin’e girmişler. Onbinlerce Yahudiler öldürülmüş. M.S. 70 yılında Romalılar Kudüs’ü işgal ederek, baştan aşağı yakmışlardır. Bu tarihten sonra Yahudiler dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Çok azı Filistin’de kalan Yahudiler, Mısır, Makedonya, Batı Avrupa ülkeleri ve Mezopotamya bölgelerine dağılmışlardır. M.S. 70 yılındaki Yahudilerin yeryüzüne dağılması ve vatansız kalmaları sonucunda yaşanan 2000 yıllık tarihin neler getirdiğini görmek gerekir.

 

YAHUDİLİK İDEOLOJİSİ

 

Yahudilerin Hz. İsa’nın doğumundan önceki yıllarda sürekli sürgün hayatı yaşamaları, Kudüs’ten uzaklaştırılarak en önemli tapınma kutsal mabedi olan Süleyman mabedinin defalarca yıkılıp, parçalanması, ileri kültür ve medeniyet merkezi olan Kudüs’ün devamlı olarak zarar görmesi karşısında büyük bir kin ve öfke birikimi ile hırçınlaşmışlardır. Kaybedilen bu toprakları Tanrı’nın Yahudilere vaad ettiği kutsal vatan olarak benimsemeleri, bunun inanılan dinin esasları olarak kabul edilmesi sonucuna varılmıştır. Yahudi ideallerinin temeli iki önemli tabanda oluşmuştur. Birinci ideal, vaat edilen topraklardan Kudüs şehrine kavuşmak ve Süleyman mabedini inşa etmek. İkincisi ise şartlar ne olursa olsun, sürgündeki hayatta egemen toplumun içinde yaşarken, onların kültür ve inançlarını kabul etmekle birlikte ‘Yahudi kalabilmek’ esasından vazgeçmemek olarak özetlenebilir.

 

Yahudilerin Babil sürgünleri, bu günkü kültürlerinin ve inançlarının oluşumunda önemlidir. Kutsal mabedin dışında ibadet yapılmayacağı inancı, mabet yıkıldıktan sonra, mabedin bulunduğu tarafa yönelerek dua etme ibadetine dönüşmüştür. Kurban kesme mabedin dışında yapılmadığından, bir süre terk edilmesine rağmen mabedin dışında da yapılabilir olmuştur. Tanrının İsrail oğullarına olan vaatlerinin Mesih merkezli gerçekleşeceği inancı oluşmuştur. Dini inançlar, kutsal uygulamalar gelmesi beklenen Mesih merkezinde toplanmıştır. Yahudi gelenekleri Musa’dan sonra gelen 7 peygamber döneminde Mabetsiz uygulanan inanç ve kültür olarak şekillenmiştir. Sünnet ve Şabat inancı geleneğine önem vermişlerdir. İnançlarına göre, Tanrı dünyayı 6 günde yaratmıştır. 7 inci gün dinlenmiştir. Bundan dolayı Şabat (cumartesi tatili) Yahudi inancının temellerinden biridir. Cumartesi günü bedeni güç harcayarak çalışmak dinen yasaklanmış, sadece sinagoglarda (havra) ibadet ve dua edilebilmektedir.

 

Yahudi çocukları sinagoglarda ilk eğitimlerini Muharref Tevrat öğretisinden almaktadırlar. Asırlarca devam etmiş olan başka milletlerin arasında, başka dini inancı kabul edip yaşamış (dönmelik) gibi görünmek, Yahudilerde büyük bir kin ve intikam birikiminin oluşumu gerçekleşmiştir. Ancak bu kin ve intikam birikimi açıktan dillendirilmeden, kendi aralarında inanç haline gelerek, sabırla beyinlerde yoğunlaştırılmakta ve kanlı katliam fırsatını yakalayana kadar devam etmektedir. İsrail askerlerinin Filistin’deki insanlık dışı, kanlı katliamları sürdürmeleri bunun en bariz örnekleridir.

 

Yahudilerin kendi cemaatleri dışında dinlerini yaymak için propaganda yaptıkları görülmemiştir. Bunun nedeni, Yahudilik sonradan kazanılan bir mensubiyet değildir. Yahudilik doğuştan başlar. Tora kanununa göre doğan çocuğun annesi Yahudi ise bu yeterlidir. Yahudiler Muharref Tevrat’a inanarak, oradaki emirleri tamı tamına uygulamaktadırlar. Yahudi doğmayanlar asla cemaate dahil edilmezler. Kendinin Yahudi olduğunu kabul edenler Yahudi değil, ama Yahudi’ye hizmet eden köle olarak kabul edilir. Yahudiler yaşadıkları ülkenin dini inancını ve kültürünü, geleneklerini kabul ederek hayatlarını sürdürmektedirler. Kendi aralarında İbranice isimlerini kullanırken, dışarıda dönme isimlerini kullanırlar. Musevi kimliklerini gizleyerek, bulundukları ülkenin en zengini, en kültürlü, başarılı insanları olmak temel hedeftir. Böylelikle dini ve ekonomik kurumları ele geçirerek devlet yapısı içinde kolaylıkla yükselmişlerdir. Bu konularda birbirilerini gözeterek destek olurlar. Yahudilerin bulundukları ülkede birinci sınıf vatandaş olmaları, onların, kralların yanında muteber makamlara geçmelerini sağlamıştır. Engizisyon mahkemelerini kuran rahiplerin, piskoposların, eğitim kurumlarının başındaki rektörlerin, yargıçların, hazinedarların konversolar (Yahudi dönmeleri) oldukları tarihi kaynaklarda mevcuttur.

(Devam edecek)

 

 

Yorum Yapın

Navigate