Türk milleti, iktidar ve muhalefet arasında gerçekleşen muvazaalı siyaset oyunu ile oyalanırken milletimizin maddi varlıkları gayri milli sermaye tarafından sömürülmekte, inancı dejenere edilmekte, büyük bir ahlaki ve sosyal buhran ilmek ilmek tüm yurt sathına yayılmaktadır. Söylemler milli, kavramlar İslami, insanlarımızda da şabloncu bir değerlendirme hâkim olunca maalesef gerçekler görülememektedir. Gerçeklerin görüldüğü andaki son pişmanlığın fayda vermeyeceği unutulmamalıdır.
Duyarsızlaşmaya dair geliştirilmiş meşhur kurbağa metaforu vardır. Kurbağa sıcak suyun içine atılır. Ardından kurbağa türe özgü çevik hareketiyle fırlayarak sudan kaçar. Asıl deneyde kurbağa oda sıcaklığında suyun içine konulur ve su yavaş yavaş ısıtılır. İlginç bir şekilde kurbağa yükselen sıcaklığın farkına varmaz ve haşlanarak ölür.
Kurbağa misalindeki gibi milletler kendi değerlerine açıktan yapılacak sözlü veya fiili saldırılara hemen tepki vererek kendilerini korumaya alırlar. Ama saldırı sinsi olursa yok oluşa doğru olan gidiş adım adım gerçekleşmiş olur.
Orhun Abidelerinde Bilge Kağan’ın Türk Milletini uyaran cümleleri bugün de geçerlidir. Tarihin sayfalarına ibretle bakıp hatalardan ve başarılardan dersler çıkarmalıyız.
Şu an İktidarda bulunan Ak Parti yirmi yıla yakın bir süredir tek başına iktidarda bulunmaktadır. Cumhuriyet tarihinin sürekli olarak iktidarda kalan tek siyasi partisidir. İktidara gelirken verdikleri “yolsuzluk, yoksulluk ve yasakla” kararlı mücadele sözü ne kadar gerçekleşmiştir? Verilen bu sözlerden bugün geldiğimiz noktada eser kalmış mıdır?
Kâğıt üstünde her şey dört dörtlük işliyor. İstatistikleri iktidarın istediği doğrultuda açıklamayanlar görevden alınarak, yerlerine gönüllerine göre açıklama yapacak birileri getiriliyor. Rakamlar ile vatandaşın yaşadığı gerçekler birbirini doğrulamıyor. Maça çıkan boksör rakibinden aldığı yumruklarla kafa gözü dağıldığı halde hocasının moral için söylediği: “Çok güzel dövüyorsun. Böyle devam et, maçı kazanacaksın.” telkinlerine karşı boksörün: “Hocam tamam. Ben onu dövüyorum da beni kim dövüyor?” dediği gibi biz de rakamlarla vatandaşın gözünü boyayanlara soralım: Pandemi sürecinde sıkıntıya girmeyen, daralmayan tek ülke biziz, onlarca ülkeye yardım yaptık, diyorsunuz ama sıkıntıya düştüğünü söylediğimiz ülkelerden borç istiyorsunuz. İşsizlik rakamlarının azaldığını açıklıyorsunuz, İŞKUR’un önünde asgari ücretle de olsa iş arayan insanların sayısı her geçen gün artıyor. Asgari ücret yoksulluk rakamlarının çok çok altında… Kısaca hamaset ile her şeyimiz dört dörtlük ama gerçekler bunun tam tersi.
Tümgeneral Mehmet Dişli’nin emeklisine kim engel oldu?
Dört yıldır FETÖ ile yatar FETÖ ile kalkar olduk. Askerinden polisine, esnafından memuruna kadar yüz binlerce kişi soruşturma geçirdi, tutuklandı FETÖ’nün tüm ayakları açığa çıkarıldı her ne hikmetse bir türlü siyasi ayağı bulunamadı.
Ak Partiden ayrılarak yeni parti kuranlar eski defterleri açarak ağızlarındaki baklaları çıkarmaya başladılar. Bakalım açılan eski defterler siyasi ayağı bulmada yardımcı olacak mı? Eski Başbakan Davutoğlu’nun: “15 Temmuz darbe girişiminin kilit isimlerinden biri olan ve tutuklanarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen eski Tümgeneral Mehmet Dişli’nin kesinlikle emekliye sevk edilmesi konusunda ben de MİT Müsteşarı da çok ısrarcı olduk. Bunu MİT’ten gelen bir rapor üzerine söyledim. Son geceye kadar Dişli’nin emekliye sevki söz konusuydu ama son gece kimler devreye girdi de emekli listesinden çıkarıldı” şeklinde bomba iddialarda bulunması dikkat çekici değil midir?
Dişli’nin darbe sonrası Genelkurmay başkanı Akar ile birlikte helikopterden inmesi de dikkat çeken bir olay olarak hafızalarda durmaktadır.
Silahlı kuvvetlere bilgi verilmesin talimatı mı verildi?
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer de telefonla bağlandığı TV yayınında eski MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 15 Temmuz Darbeyi Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede, hükümetten FETÖ’cüler dâhil olmak üzere silahlı kuvvetlere bu konuda bilgi verilmemesi, talimatı aldıklarını söylediğini belirtti.
MİT’in raporu ve Başbakanın ısrarına rağmen darbe girişiminin en önemli aktörlerinden birisi bilerek mi bilmeyerek mi korunmuştur? Emekliye sevk edilmemesinde kimlerin rolü olmuştur?
İlker Başbuğ’un avukatının iddiası doğru mudur? Doğru ise MİT’in belirlediği bu isimler Silahlı Kuvvetlerden neden saklanmıştır?
AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısından FETÖ itirafı
AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı’nın, CNN Türk’te yayınlanan “FETÖ’de Siyasi Ayak’ tartışmasında kullandığı ifadeler bir itiraf değil midir? Ayvalı diyor ki:
“İktidara geldiğimde sanki kendi kadrolarım vardı da çok muktedirdim de böyle bir fanteziye mi girdim? Hayır. Bir tarafta darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta FETÖ vardı ve bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldık.”
Ayvalı bu açıklamasından sonra istifa ederek köşesine çekildi. Davutoğlu ve Sezer’in iddiaları, Ayvalı’nın itirafları üzerine Cumhuriyet savcıları görevleri gereği dava açarak hain darbe planının perde arkasını aralamaları gerekmiyor mu? FETÖ’nün siyasi ayağı için bu açıklamanın üzerinde ciddi olarak durulması gerekmez mi?
Türkiye’de kaynaklar şu an sadece belli kesimlere aktarılıyor
Eski Başbakan Davutoğlu, Kamu-Özel İş Birliği ile yapılan hazine garantili ihaleleri de eleştirerek; Rusya ile girilen yeni ilişkiler nedeniyle hiçbir karşılık alınmadan Akkuyu’ya vergi muafiyeti tanındığını iddia ederek şunları söyledi:
“Hedefim görev süremin ikinci üç ayında imar yasası, siyasi etik yasası, ihale yasasının değişimini sağlamaktı. Özellikle ihale yasasına doğrudan müdahale edecektim. Tabii şimdi olduğu gibi ‘oraya-buraya verin’ diye değil, şeffaflaşması için. İhalelerde neler döndüğünü görüyordum. Bir diğer müdahale çabam Akkuyu Nükleer Santrali için oldu. Rusya ile girilen yeni ilişkiler nedeniyle hiçbir karşılık alınmadan Akkuyu’ya vergi muafiyeti tanındı. Bunun ekonomiye bedeli ağır oldu. Vergi istisnası olacaksa o zaman başka kalemlerde indirim olsun dedim, başarılı olamadım. Zaten o günlerde parti içi darbe süreci yaşadım. Hep söylüyorum demokrasi olmazsa oligarklar oluşur. Türkiye’de kaynaklar şu an sadece belli kesimlere aktarılıyor.”
Sayın Davutoğlu ve Babacan acaba köprü, otoyol, havaalanı ve şehir hastaneleri ile ilgili bildiklerini de açıklayacaklar mıdır?
Davutoğlu ve Babacan icranın başında iken gördükleri bu hataları neden o zaman gündeme getirerek millete bunları anlatma ihtiyacı hissetmemiş de bugün açıklama gereği duymuşlardır?
Siyaset yeniden şekillenirken oyun kurucular yeni bir oyunun mu peşindeler. Milletimiz uyanmalı, gerçekleri görmeli yaldızlı lafların peşine takılarak geleceği üzerine oynanan oyunlara müsaade etmemelidir.