KIBRIS ECDADIN VE ŞEHİTLERİN EMANETİDİR!

Kıbrıs Barış Harekâtı üzerinden 46 yıl geçmesine rağmen halen Kıbrıs tam özgür ve uluslararası statüye kavuşmuş değildir. Kıbrıs Düşmanların oyunlarına alet edilmeden bir an önce bağımsız ‘Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ statüsüne kavuşturulmalı, özgür olmalıdır!

Kıbrıs Rum kesimi, hedef ve ideallerinde (Enosis) ısrar ederken biz ne yapıyoruz; Kıbrıslılaştırılıyor muyuz? Yıllardır sorunun çözülmesinden yana olan Kıbrıslı Türklerin 1958 yılından beri değişik nedenlerle dünyadan izole edilmek istendiği artık görülmüş olunmalıdır. Kıbrıs Türkü yalnızlaştırılamaz. ‘İki arada bir derede’ bıraktırılamaz.
Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulunmadan, geçici ara çözümlerle hareket etmek problemleri artıracaktır.

Tarihin akışı içerisinde Kıbrıs Türklerinin büyük çilesi bitmemiş; 1959,1960 Londra ve Zürih Konferansları ile Türkiye Kıbrıs’ta garantörlük hakkı kazanmış olmasına rağmen, Kıbrıs Türklerine karşı 1963, 1967 katliamları, bu katliamlara karşı Türkiye’nin kararsız tutumu, Başkan Johnson mektubunun anlamı ve özelikle 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına kadar sürmüştü. KKTC’de yıllarca süren zulüm ve katliamların ardından Barış Harekâtı ile elde edilen kazanımlar; huzur ve güven ortamı için bir adım atılmış, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 15 Kasım 1983 yılında kurulmuş, fakat uluslararası toplum tarafından ekonomi, ulaşım, spor gibi alanlarda  ambargo ve uygulanmalar devam etmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kaderi batıya teslim edilemez!

Dünya sömürgeci devletlerinin gözleri, asırlardır “Ortadoğu’nun anahtarı Kıbrıs” üzerindedir. Batı, Güney Kıbrıs’a verdiği desteğin belki yüzde birini bile KKTC ne vermiyor. Batı yeni sömürü alanları oluşturmak için Kıbrıs’ı bahane olarak kullanıyor.  Sanki Kıbrıs meselesi çözülürse Türkiye’nin AB’ne tam üyeliğini destekleyecekler…

Türkiye, Ortadoğu barışı ve özgürlükler yolunda mücadele verirken Kıbrıs meselesi geçiştirilemez! İstenenler karşılığında tavizler verilemez! KKTC’nin ayrı ve bağımsız bir devlet olduğu ispatlanmalıdır. Batının veya bir başka ülkenin himayesinde, ömür boyu kimliksiz yaşaması kabul edilebilir mi? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tek başına uluslararası maçlara bile katmamışlardır. Siyasiler, Türkiye ile birlikte giderek daha da güçlenen KKTC’nin önünü tıkayacak adımlardan kaçınmalıdırlar. Yıllardır verilen mücadele masa başlarında zaafa uğratılmamalıdır.

KKTC kaderi, egemenliği ve Türk halkının geleceği, yabancı projelere bırakılamaz. Kıbrıs Türkiye’nin bir paçası ve Türk yurdudur.                                                                         KKTC devleti bu günlere kolay gelmedi; yıllardır verilen mücadeleyle ağır bedeller ödedi. Güçlü ve kararlı politikalarla Kıbrıs’ın önünü açmak için uğraşılmalıdır. Bu işin çözümü, KKTC’ni, Bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti statüsüne dönüştürüp tek başına uluslararası topluluklara katılımını sağlamaktır.                                                                                                   Kıbrıs’ın geleceği ve güvenliği ne Amerika ne İngiltere ne de batıya Emanet Edilemez!

Kıbrıs Şehitlerimizin ve ecdadımızın emanetidir, korunmalıdır!

Şehit kanlarıyla yoğrulan topraklar Türk yurdudur. Adriyatik’ten, Viyana’dan Çin Seti’ne hatta Kore’ye kadar dünyanın bu bölgelerinde şehit kanı vardır. Dolayısıyla buralar ecdat diyarlarıdır. “Kıbrıs Bir İslam Toprağıdır, Ebediyen Öyle Kalacaktır. Dünya Barışı İçin Hayatidir” (A. Edibali)

Adanın tarihine baktığımızda, Müslümanlar tarafından 649 tarihinde fethedilmiştir. Peygamberimizin süt halası Ummu Haram, bugün Kıbrıs Larnaka’da “Halâ Sultan” adıyla bilinir. Daha sonraları düşmanların eline geçen Kıbrıs,1571yılında Osmanlılar tarafından alındıktan sonra, Ummu Haram’ın mezarının bulunduğu yere bir tekke ve cami yapılmıştır. Hala Sultan Türbesi, İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbesi gibi Kıbrıs’taki İslâm varlığının en eski izini teşkil etmektedir.

Kıbrıs’ın fethi tamamlanınca Lefkoşe merkezli bir beylerbeylik oluşturulmuş; Baf, Magosa, Girne, Alanya, İçel (Mersin), Tarsus ve Trablus Şam sancaklarından meydana gelmekteydi. Görüldüğü gibi sadece adanın kendisi değil, Anadolu ve Suriye’den de bazı yerler bir araya getirilerek, idari bir birim oluşturulmuştu. Kıbrıs asırlarca Türk yurdu olarak kalmış ve araştırmalara göre Kıbrıs Türkleri, fetihten sonra Anadolu’daki Türkmenlerden getirilerek adaya yerleştirilmiş ahalidir.                                                                                Bağımsız Kıbrıs Türk Devleti, tarihi ve varisi olduğumuz ecdadın emanetidir, her zaman korunmalı, güçlendirilmelidir!

Düşman planları bilinmeli, stratejiler geliştirilmelidir.

Ülkeyi yönetenler, iyi bir devlet adamı ve siyasetçiler basiretli olmalıdır. “Göz odur ki o dağın ardını görmeli! Yol odur ki nereye varacağını bilmeli!” Düşmanını, dostunu bilmeyen, plan ve proje geliştiremeyip hazırlıklı olmayanların başarı şansı yoktur. Tarih unutmaz; 1974 yılında Kıbrıs’a çıkarma yaptığımızda bize ambargo koyanlar, Rahmetli Denktaş’a “Git memleketinde konuş” diyenler her an hatırlanacaklardır.

Kıbrıs halkının beyni AB ve birçok ülke tarafında yıkanarak, duyguları istismar edilerek düşman emellerine alet edilmek isteniyor. Halen başta İngiltere, ABD ve İsrail’in gözü Kıbrıs’ta. İsrail’in, Yunanistan’la adalar ve Kıbrıs üzerinde emelleri var. Bazı adalarda İsrail savunma silahları var. Kıbrıs’tan alacakları mal mülk ile de buranın yerli insanları haline gelme çalışmaları var…

Kıbrıs, tarih boyunca Orta Doğuya açılmak isteyen devletler için, vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görülmüş, etrafını saran bölgelere “bölgesel ve stratejik güç” olma yolunda bir açılım sağlamıştır. Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs’ın en yakın komşusu Türkiye’dir. Türkiye’ye uzaklığı 65 km, Suriye’ye 100, Yunanistan’a ise 965 km dir. Kıbrıs’ın dünyanın en yoğun ve gündemde çatışma alanı olan Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Filistin bölgesine yakın olması da Kıbrıs’ın stratejik önemini artıran faktörlerdendir.

Ayrıca, Kıbrıs özellikle son zamanlarda yapılan Ortadoğu açılımları ile bulunduğu bölgede ticaret ve turizm için bir cazibe merkezi olabilecek bir konuma ve coğrafyaya sahiptir. Dolayısıyla Kıbrıs Akdeniz’i kontrol altında tutan büyük bir stratejik üstür.                                                   Yunanistan ve Rumlar Enosis’ten vaz geçmemişlerdir. Bunu bilerek ve görerek her ne pahasına olursa olsun Kıbrıs korunmalı, ikinci Girit olamamalı ve olmayacaktır!                         Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin güvenlik üssüdür. Ortadoğu’nun, Mukaddes beldelerin savunma ve korunmasında kilit noktadır…

Kıbrıs Bağımsız Bir devlettir hükümranlık hakları korunmalıdır!

1974 yılından bu tarafa tam 46 yıl geçti fakat, halen Rum Yönetimle problemler halledilmiş değil. Adada artık iki devlet vardır. Bağımsız Kıbrıs Türk Devleti egemen devlet olup tek kimlikli ve tek vatandaşlı olmalıdır. Bundan böyle Bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla yaşantısını sürdürmeli, biran evvel gidişatını belirlemelidir.

Türkiye, Kıbrıs’ın güvenliğini tehlikeye düşürecek, Kıbrıs’ı1974 öncesi zulüm ortamına sürükleyecek, Kıbrıs Türklerini temel hak ve hürriyetlerden mahrum bırakacak hiçbir adıma müsaade etmemelidir. Batının oyunlarıyla sonuçlanacak tavsiye mahiyetindeki herhangi bir karara izin vermemelidir!

Kıbrıs meselesinde yerli ve milli olma konusunda bu yazımıza bir parantez açarsak; Kıbrıs davasından bahsederken sayın Aykut Edibali’nin Kıbrıs’la ilgili yaptığı taktire şayan çalışmalar unutulmamalıdır. 1974 yılında yazdığı “Türkiye’nin Kıbrıs politikası ne olmalıdır.” Kitabı ve akabinde “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmelidir” öngörüsü Kıbrıs’a yön vermiş, 24 Nisan 2004 tarihinde de ekibiyle Kıbrıs’ta Annan planına karşı ‘hayır’ kampanya çalışmasının tarihte önemli bir yeri vardır…

Bizler devletimize, yurdumuza, milletimize her zaman sahip çıkan kutlu nesiliz. Bizim 1970 yıllardan beri dillendirdiğimiz bir marşımız var;

Aziz millet aziz millet / Uyan artık geç oldu.

Kıbrıs, Kudüs, Türkistan’ın / düşmanlarınla doldu.

Davamız; Türk milletinin varlık ve beka davasıdır! Bu dava herkes tarafından biline…

Kıbrıs Türkünün ayağına diken batsa Anadolu acısını hisseder. Kıbrıs Türkü, Büyük Türk Milleti’nin ayrılmaz bir parçasıdır, asla yalnız değildir. Türkiye bölgesinde büyüyen kararlı duruşu, onuruyla barış elçisi olarak yerli, milli bir plan ve politika takip ederek tüm oyunları bozmalıdır. Kıbrıs Türkünün mücadelesi her alanda desteklenmelidir. Türkiye üzerinde, Kıbrıs konusunda yoğunlaştırılan baskılar karşısında Türkiye’nin garantörlüğü, Kıbrıs üzerindeki hakları hiçbir şekilde müzakere ettirilemez. Londra ve Zürih anlaşmalarıyla doğan haklarımız sürekli saklı kalarak, hiçbir platformda bu hakların münakaşasını dahi kabul edilmemelidir. Kıbrıs konusunda toprak, anayasa, göçmenler, haklar ve benzeri konular hiçbir şekilde ayrı ayrı paketler halinde değil bir bütün olarak ele alınmamalıdır.

Kıbrıs ebediyen Türk İslâm yurdu olarak kalacaktır!

Tarihimiz şan şeref ve kahramanlık örnekleriyle doludur. Şanlı 20 Temmuz Barış Harekâtının mutlu yıl dönümünü üzerinden 46yıl geçti. Ne kadar süre geçmiş olursa olsun, güvenle, gururla, şükranla kutlamaya devam edeceğiz. Unutmayacağız! Unutturmayacağız!

Kıbrıs, tarihi ve coğrafi açıdan Türkiye’nin ayrılmaz parçasıdır. Kıbrıs’ı ‘Misakı Millî’ ile birlikte Müslüman’ın ve Türk’ün gerçek varisleri olarak savunmaya devam edeceğiz, etmeliyiz! Türk İli olan Kıbrıs’ta ezanlar susmayacak, Türk bayrakları dalgalanacak, istiklal marşı gök kubbede yankılanacaktır…

Kıbrıs Türkleri tarihinden, inancından, milli kimliğinden uzak kalmamalıdır! Kıbrıs davasının öncülerinden Merhum Dr. Fazıl Küçük’e, Rauf Denktaş’a, yakında vefat eden Saygıdeğer eşi Aydın Hanım’a, isimsiz kahramanlara ve bütün Kıbrıs şehitlerine Mevla’m gani gani rahmet eylesin, gazilerine de sağlık afiyetler versin.

Uyanmalı, davamıza sahip çıkmalı, ihtişamlı yürüyüşe, Muhteşem Türkiye’ye doğru yol almalıyız. Kıbrıs, zayıf ve yabancıya muhtaç, tarihi yapılanmasından, kutlu hedeflerinden ve diriliğinden yoksun hale getirilmeden Türkiye ile bahtı yücelen hale gelmelidir…

Kıbrıs ebedi Türk yurdu, ecdat yadigarıdır, öyle de kalacaktır!

 

 

Yorum Yapın

Navigate