CUMHURİYET, MİLLET VE DEVLET              

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 97.yıl dönümünü kutluyoruz. Bu yıl dönümünün Milletimiz ve devletimiz için birlik, beraberlik, dirlik, mutluluk, nice başarılara ve hayırlara vesile olsun. Uzun, çileli mücadeleyle, nice canlar, kanlarla, şerefle kurulan cumhuriyet neyi amaçlıyordu ve neler yapıldı? Cumhuriyeti yaşatmak ve ona işlerlik kazandırmanın kazanımları nelerdir? Cumhuriyet erdemi yaşatılmalı ve yüceltilmelidir.

Osmanlının mirasçısı, bakiyesi olarak kurulan Cumhuriyet, devlet ve milletimizindir.   Bugün gelinen noktada, cumhuriyeti kuran iradenin ve ideallerin neresindeyiz? Milli ve ilmi bir muhasebeye ihtiyaç vardır…

Cumhuriyet, kökeni bakımından Arapça bir terim olup, “cumhur” kelimesinden ve Osmanlı Türkçesinde türetilmiş bir isimdir. Cumhur “kalabalık, cemiyet, toplum, kamu” yani halktır. Şu hâlde cumhuriyet “halkın yönetimi” demektir. Buna göre birçok yönetim biçiminden farklı olarak çoğunluğu, halka ait bir yönetim olduğunu söyleyebiliriz.

“Cumhuriyet ancak demokrasiye dayandığı taktirde cumhuriyet olma vasfını kazanır. Demokrasinin vazgeçilmez kuralları ve kurumları bulunmaktadır.  İnsan hakları ve hürriyetleri… Demokrasinin zaruri unsuru insan hak ve hürriyetlerini dışlayan, askıya alan bir siyasal rejimin adına cumhuriyet dense de cumhuriyet değildir.” (A. Edibali)

Türk milleti, medeniyet adına kendini tarihten silmeye veya boyunduruk altına almaya ant içmiş dev dünya devletlerine karşı ölüm kalım savaşı vererek cumhuriyete kavuşmuş bir millettir. Cumhuriyet, Türk milletinin asırlar boyu hür yaşadığı ve bundan sonra da hür yaşayacağının ifadesidir.

Cumhuriyeti kuran milli iradedir. O halde milli iradenin işlerlik kazanması gerekir. Türk milletinin ilerlemesini, vatanın birliğini ve dirliğini, ülkenin kalkınmasını sağlayacak, hür düşünceyi temsil edecek yönetim cumhuriyettir.

İhanetin planları karşısında yılgın durmamaktır yiğitlik!

Bir zamanların muhteşem Osmanlı İmparatorluğu gerek iç gerekse dış etkenlerin sonucunda hızlı bir çöküntüye girdi. Kapitülasyonlar sebebiyle Avrupa devletlerinin açık pazarı durumuna geldi. Batılı devletlerin ve Rusya’nın devamlı saldırıları sonunda savaşları kaybederken, önemli toprakları da elden çıktı. Birinci cihan savaşına sokulmasıyla İmparatorluğun pay edilmesini amaçlayan düşmanların saldırısı sonucu zayıf düştü. Fakat muhteşem direnişiyle, milli mücadeleyle yeniden küllerinden dirildi, ayağa kalktı…

“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir. “Cumhuriyet; fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.” “Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartıyla, her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir.” Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. (Atatürk)                                                                                            Bugün karşılaştığımız birçok problemlerin çözüm anahtarı, uzlaşma zemini cumhuriyetin kuruluş temellerinde mevcuttur.

Türkiye’nin, Türk ve İslam coğrafyasından koparılma çalışmalarından, etnik veya dini hayaller uğruna toprak bütünlüğünün zedelenmesine izin verecek hiçbir teşebbüse Türkiye müsamaha gösteremez. Bu hakikati herkes bir defa daha iyice kafasına yerleştirmelidir.

ABD’nin ve AB’nin, ülkemizle ilgili sinsice oynadığı oyunlar gereği; demokrasi ve barış bahanesiyle dayatma reform programlarını Türkiye’nin önüne koyduğu ve sindire sindire kabul ettirdiği dönemler artık sonlanmalıdır. Cumhuriyet, milli irade ve kültürle yücelecektir!.. Bu birlik ve dış oluşumlar içinde Türk milletinin varlık ve bekasını korumak mümkün değildir. Cumhuriyetimizi ve cumhuriyetle elde ettiğimiz kazanımlarımızı korumak için hangi tedbirleri aldık, hangi projeleri ürettiğimizi görmeliyiz.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetici ve bilim adamları, istismarcıların oyununa gelmeden Cumhuriyetle elde ettiğimiz kazanımlarımızı mutlaka korumalı ve büyütmelidir.
Hiçbir mazeret, ecdadımızın büyük özverilerle koruyup Cumhuriyetle bize emanet ettiği değerlerimizden vazgeçmemize gerekçe olamaz.

Cumhuriyete, devlete millete sahip çıkmalıyız!

Cumhuriyete sahip çıkmak devletin, milletin varlığına sahip çıkmaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti tüm kurum ve kuruluşlarıyla, parlamentosuyla bağımsız bir hukuk devletidir. Cumhuriyet sisteminde iki unsur vardır idare edenler ve idare edilenler. Bu iki unsurun sahip olması gereken özelliklerin başında adalet, samimiyet ve dürüstlük gelir. Cumhuriyet rejiminde her iki tarafında hak ve hukuka göre dürüst ve namuslu olması gerekir. Cumhuriyet, milletin vatan ve hukuka sevgisi ve içten bağlılığı ile yaşatılmalıdır. Cumhuriyete hayat veren damarların başında demokrasi gelir. Cumhuriyetin demokrasi idaresi olmadığı taktirde gerçek bir cumhuriyet olması mümkün değildir. Demokrasinin de temeli, temel insan hak ve hürriyetlerinin gerçekten var olmasıdır. Demokrasinin amacı, farklılıkları yok etmek, ortadan kaldırmak değil, özgürce düşenebilmektir.

Cumhuriyet; adil, hak hukuk taraftarı olmaktan, bilim toplumu olmaktan, bir uzlaşma ve tahammül ortamında, farklı düşünceleri ifade edebilmek ve hür düşünceye sahip olmaktan, özgürlüğün korunmasından, başta siyasi, ekonomik ve kültürel alanda yerli ve milli olmaktan geçer. Cumhuriyet yöneticileri de daima adil, dürüst, hak-hukuka, ehliyet ve liyakate önem veren, milli iradeyi esas alan ve özgürlükten yana, vatanın birliği ve korunmasında hassas olmalıdırlar.

Bugün idarecilerin, yönetenlerin ve siyasilerin bizlere yaşattığı, cumhuriyetle özdeşleştirilemez. Atatürk’e göre sadece cumhuriyete sahip olmak yeterli değildir. Bir örnek! Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa’ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmaktaydı. Bir kadının elinde bir kâğıtla Atatürk’e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle:
– Beni tanıdın mı oğul? dedi. Ben sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var. Devlet demiryollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleseniz.
Atatürk’ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
– Oğlunu almadılar mı? dedi. Ben tavsiye ettiğim hâlde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş… Çok iyi yapmışlar… İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak…
Kadın, kalabalığın içinde kaybolmuştu. Atatürk adeta kendinden geçmiş bir sesle:
– İşte cumhuriyetten beklediğimiz netice… diyordu.

Görevimiz, milletin arzularına uygun olarak bir idari sistemin bütün toplum katmanlarınca kabulüdür. Bugün siyasi bağımsızlıkla ekonomik bağımsızlığı ayrılmaz bir bütün olarak gören Mustafa Kemal Atatürk’ün özlemine hala ulaşmış değiliz. Millî mücadelenin siyasi ve ekonomik hedeflerine varmış değiliz. O halde Türkiye, engellerini nasıl aşıp hedefe nasıl varacağını yerli ve milli politikalarıyla ortaya koymalıdır. Muasır Medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı bir ölçü alarak, Türkiye kültür birikimini ve aydın kadrosunu harekete geçirmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacak düşmanları kahrolacaktır…

Türkiye, tarihi misyonuna sahip çıkarak Balkanlardan Kafkasya’ya, Orta doğuya, Kırımdan Kuzey Afrika’ya kadar, uzun vadede tüm gönül coğrafyasına uzanan barış, adalet, huzur elçisi ve kutup yıldızı olacaktır inşallah. Tarihi yolculuğa hazırlanmalı ve donanımlı olarak, ‘Kızıl Elmaya’ sefer başlayacaktır. Bu sefer ilimle, hikmetle, çalışma ve cesaretle sağlanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ne düşen görev; tarihin, kendisine yüklediği misyon gereği, birilerine tabi olmak değil tüm insanlığın barış ve mutluluğuna katkı sağlayacak, Cumhuriyet anlayışıyla uyumlu yeni, Türk İslam Barış Medeniyeti Projesi ortaya koymaktır.           Asırlara yön veren kutlu devletimiz milletimizle, cumhuriyetle tekrar ihtişamına bürünecektir

“Türk Milleti’nin çağın en ileri ve güçlü kültür ve medeniyet hamlesinin vazgeçilmez savunma siperi Cumhuriyet’tir.” (A. Edibali) Cumhuriyete işlerlik kazandırarak, sahip çıkarak, kıymetini bilerek, nimetlerinden istifade ederek, var olmamızın ve gelişmemizin temeli olduğunu bilerek, onu tüm yabancı akım ve düşüncelerden koruyarak yüceltmeliyiz. Bilim toplumu olma yolunda çalışarak, adaletle hükmederek, yeniden medeniyetimizi ihya etmek için, Cumhuriyeti yaşatmak, muhteşem Türkiye’ye dönüştürmek hepimizin görevi olmalıdır.

Cumhuriyeti var olmamızın ve gelişmemizin temeli olduğunu unutmadan, kıymetini bilerek, şu güzelim ülkede kardeşçe yaşamaya ve paylaşmaya çalışarak büyüyelim. Dayanışmayı iç barışı tesis etmeden ileri bir ülke olamayız. Özlenen çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı hedef almışsak, hiçbir şatta, siyasetin yanlışları ve kiri başta Ordu, Okul, Cami! bu üç kurumdan uzak olmalıdır. Toplumunda şucu-bucu, şu partiden bu partiden yana olma yerine gerçek demokrasiden, demokratikleşmeden, haktan hukuktan yana olma ve onun mücadelesini vermek her şeyden önemlisi… Bunu kavradığımız ve gerçekleştirdiğimiz ölçüde hür ve mutlu olma, huzurlu yaşama yollarını yakalayabiliriz.

Siyasetin hizmet yarışı olduğu gerçeğini hatırlatarak, herkes hukuku kendi istekleri doğrultusunda kullanamaz ve istismar edemez. Hiç kimse la yuhti (hatasız) ve la yüsel (sorumsuz) değildir. Doğruya ulaşmada, ortak akıl ve istişare önemlidir.  Hiç kimse değerlerimizi istismar etmeden, farklı siyasi anlayış ve düşünceden dolayı birbirini ötekileştirmeden, kırmadan, dökmeden Cumhuriyet devletimizin ve milletimizin değerlerini geleceğe taşımalıdır.

  1. Asır Türk Asrı olacaktır!

Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş, mazlumlara destek ve cesaret vermiş bir milletiz. Ne olduğumuzu ve neler yapmamız gerektiğini bilmeliyiz.                      “Bil Clinton Türkiye ziyaretinde; “20. yüzyılı Osmanlı imparatorluğunun yıkılması belirledi. 21. yüzyılı da Türkiye’nin tutumu belirleyecek” demişti. Biz de diyoruz ki 21. Asır inşallah Türk Medeniyetinin asrı olacaktır.                                                                                                     21. asır çeyreğinde dünya adaletinin garantörü, zalimin yegâne düşmanı, mazlumun tek hamisi olma ve insanlık ahlak ve erdemini dünyaya hâkim kılma hedefimizi yineliyorum.  Türk kültür ve medeniyeti atinin medeniyet burçlarında dalgalanacak, huzur barış ortamı sağlanacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 97.yıl dönümünü kutlarken, bu yıl dönümünün milletimiz için birlik, beraberlik, dirlik, düzenlik hayır ve mutluluklara vesile olmasını diliyorum. Bu vesileyle tüm vatan millet, devlet ve bayrağı için şehit olanları da rahmetle minnetle anarken, gazilerimize, milletimize esenlikler diliyorum.

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate