OLAN BİTEN

OLAN

  1. Gün: Doktor henüz 9 aylık bebeğin burnunu serum ile yıkamamı önerdi. İşlem şöyle oluyor, küçük bir enjektöre serumu çekiyorsunuz, iğnesini çıkarak enjektör ile burnuna hızla zerk ediyorsunuz. Basınç ile burnu açılarak genizden sıvı akıyor. Bebek ağlıyor, çırpınıyor, sizdeki duygu üzüntü, düşünce “canını yakıyorum, işkence ediyorum”
  2. Gün: Bebek, dün yaşananlardan sonra bir daha burnuna hiçbir şekilde dokundurmuyor. Su ile oynamayı çok sevse de lavabonun önüne geldiğimizde başını diğer tarafa çevirerek ağlamaya başlıyor. Ben de burnuna dokunmadım, akan burnunu silmedim bile. Doktor ise tavsiyesini ısrarla sürdürüyor. “Burnunu ne kadar çok yıkarsan o kadar hızlı azalır semptomlar, çocuğuna güven”
  3. Gün: Kucağımdan yere yatırdığımda mızırdanmaya başlıyor, elimde enjektörü gördüğünde kıyametler kopuyor. Doktorun ısrarına saygı duymakla birlikte kafam karışık. Kafamın karışmış olması benim ile ilgili, onun çektiği çileyi azaltmıyor. Ben kaçındıkça o burnu tıkalı olduğu için beslenemiyor, uykuya dalamıyor, nefes alamadığında çığlık atarak uyanıyor. Bu şefkat bir işe yaramadı. Duygum üzüntü ve çaresizlik, düşüncem “burnunu temizlemeyerek zarar veriyorsun”
  4. Gün: Dünden beri kararlı bir şekilde yemeklerden ve uykudan önce burnunu serum ile yıkıyorum. Eskisi kadar ağlamıyor. Ağladığında çabuk sakinleşiyor. İştahı düzeldi. Uykusu daha uzun ve derin.
  5. Gün: Bu sabah yere yatırdığımda neşesini kaybetmedi. Elimde enjektörü gördüğünde kafasını sağa yatırıp gözlerini sıkı sıkı yumdu ve ona yapacağım şeyi bekledi. Serumu burnuna zerk ettim, ellerini çırptı, gülümseyerek gözlerini açtı ve neşesi kesintisiz devam etti. Uyum sağladı.

Bu uyum süreci benim de bebeğin de sınandığı bir deneyim oldu. Doktorun “çocuğuna güven” telkini durum ile ilgili duygu ve düşünceleri düzenlemeye ne de yardımcı oldu.

BİTEN

  1. Uzmanlar bazı durum ya da dönemlerde problem yaşayan çocuklara ilişkin tavsiyelerde bulunur. Bu tavsiyeler çoğunlukla nahoş yaşantılara sebep olur. Çocuk istediğini elde edemediği için üzülür, öfkelenir, ağlar, saldırır. Uzmanlar tam bu noktada kararlı olmayı tavsiye eder. Kararlı hissetsek de kendimizi manzara içler acısıdır, bunu sürdürmek bir ebeveyn için yürek ister. Haliyle ebeveyn vazgeçer. Bu kaçınma kısa süreli olarak ebeveyni gerginlikten kurtarır. Uzun vadede ise sorun orada durur ve doğasına uygun olarak sabit kalmaz, beslenmeye devam eder ve büyür. Hatta bir engeli daha aşmış olmanın gururu ve haklılığıyla büyür. Ebeveyn ise “ne yaparsam yapayım olmuyor” düşüncesi ile kendini çaresiz hissetmeye devam eder.
  2. Acı veren her şey hazzı engeller. Haz bir bedenin konfor alanı ve ulaşmak istediği durumları ifade eden duygudur. Bir kurala, tavsiyeye, yaptırıma uymak o anda hazzı engellemek ve ertelemek anlamına gelir. Hazzı engelleyen her şey beynin konfor alanını bozar. Konfor alanını korumak ise hayatı ve dünyayı çekilir bir hale getirmez, bilakis konforu korumak acı vermeye başlar. Ne tuhaf bir paradoks ki konfora ulaşmak için acı çekmek zorundayız. Konforu korumak ise acı çekmemizi sağlar. Acı çekmeyi göze aldığımızda ise konfora ulaşırız. Ulaştığımız konforu korumaya çalışmak acı çektirir. Bu durumlar bir tekerlek gibi dönedursun acı çekmeyi göze almak ise acı çekmek arasında bir fark var. Örneğin matematikten x konusunu bilmiyorum diyen öğrenci iki koşulda da acı çeker. Öğrenmeyi tercih ederek ve öğrenmeyerek. Öğrenmeyi tercih ettiğinden beynin konforu bozulur, zorlanır ve süreci tamamlar. Sınavdan performansı doğrultusunda bir ödül alır ve haz duyar. Peki öğrenmeyerek nasıl acı çeker? Sınava kadar olan süreç boyunca konforunu bozmaz(öğrenme adına bozmak fakat sınav sonucunu dert ediyorsa stres devam eder), sınav sonrasında ödül alamaz, sene sonunda hüsrana uğrar. Özetle bir şeylerin bedelini ödemeye çalışmak ve kararlı durmak hazzın kendisi olabilir. Sonuç değil süreç hazzın kendisi olabilir.
  3. Değişmeye karar vermek ve kararlı olmak için bilginin güvenilirliğine ihtiyaç duyuyoruz. Doğru bilginin, doğruluğundan emin olsak da gereğini yapmıyoruz hemen. Günümüzde tüm sigara kullanıcılar sigara kullanımının zararlarını bilirler, keza devlet politikası olarak sürekli gözlerine sokulur bu bilgi. Fakat yapılan araştırmalarda sigara aleyhinde yapılan uyarıların sigara içmeyenleri daha çok etkilediği tespit edilmiştir. O halde doğruyu bilmek doğru olduğumuzu göstermez. Etkisini hissetmek ve davranışa geçirmek için gerekli bedellerin de ödenmesi gerekmektedir. Allah bedevilere iman ettik demeyin, teslim olduk deyin diyor ve imanın kalbe yerleşmesi için sürece vurgu yapıyor. Bu süreci doğru bilgi lehine duygu ve düşüncülerimizi besleyerek en verimli şekilde geçirebiliriz.
  4. Değişim konusunda kendine ve eşyanın tabiatına güvenmek ise değişimin bu yazı ile vurgulamak istediğim en can alıcı konusu. Doktor çocuğuna güven derken kandırmıyordu. İnsan esnek bir mahluk. Bulunduğu kabın şeklini alıyor. Fakat bazen kendisi, diğerleri ve dünya hakkında bildikleri yargılar oluşturuyor. Bu yargılar işlevsiz de olabiliyor. Benim bebeğin canını yakacağım yargısı ile onu daha uzun vadeli acılar yaşatmam gibi.
  5. Yargılarımızı analiz ettikçe, düşüncelerimizin gerçek olmadığını, kanıta ihtiyaç duyduklarını hatırda tutmalıyız. Düşüncelerimizin bebeklikten bugüne kadar edindiğimiz tecrübelerin bir ürünü olduğunu hesaba katarsak çok sorgulanması gereken ürünlerdir. Bebeğin burnunun tıkalı olması bir durum ve bebeği rahatlatmak için bana önerilen tavsiyeyi “işkence” olarak düşünmem şifayı geciktirdi. Benim uyumsuz olmam bebeğin daha korkulu tepkiler vermesine, huysuzlanmasına neden oldu. Benim daha fazla ihmalime ve hastalığın uzamasına. Bebeğin daha fazla acı çekmesine huysuzlanmasına. Benim daha stresli ve yorgun olmama…

Olan biten bu işte. Yaşam esnek, şekil alıyor, değişiyor. İnsan fıtratı itibariyle esnek, şekil alıyor, değişiyor. Bu esnekliği bazı düşünce yargılarına hapsettiğimizde ise yenilenme ve büyüme fırsatını kaçırmış oluyoruz. Bu kalıpları henüz olabildiğine esnek çocuklarımıza devredip, hayatı 3  5 yargıya hapsettiğimizde büyüme ve gelişme imkanlarını köreltiyoruz. Çocuklarımızın bedenlerine yaptığımız yatırımın kalitesini tartışırken, zihinlerine ve duygularına sunduğumuz imkan ve yatırıma daha az kafa yorduğumuzu düşündüm ben. Her düşünce tartışmaya açıktır ve umarım ben yanılıyorumdur.

“Bütün çocuklar
Yokluk bilmesinler
Et, şeker, süt bulsunlar
Giyimli, tok ve rahat
Gitsinler okullara
Sınıflarını geçsinler.
Büyükler biraz daha yorulsun
Onlar da büyüsünler
Onlar da mesut olsunlar
Geçti, kaç savaş ezikliği
Çocukları düşünsünler
Çocuklar iyi gün görsünler.”

Behçet Necatigil

 

Yorum Yapın

Navigate