HAVUÇSEVİCİLİĞİM ÜZERİNE

Duydunuz mu bilmiyorum. Ulusal basında da haber yapılmıştı kısa da olsa. Sanırım dünyada bunca ayrılık ve çatışma varken benim şehrimde yaşanan insanların çok ilgisini çekmezdi. İlgi çekecek bir konu olsa idi haber merkezleri “konunun uzmanı katalogları”ndan “konunun en uzmanları”nı bulur ve onları tartıştırırlardı. Bu tartışmalar gece yarılarına kadar sürer, insanlarda ülke liderlerin çok kızdığı sosyal medya ağlarından bu tartışmalara destek verirdi. Televizyona çıkmak için konunun uzmanı olmanız ve kanalın ideolojisine uygun söylemleriniz olması yeterlidir fakat sosyal medyada fikrinizi belirtmek için sadece mantıklı ya da mantıksız, alakalı ya da alakasız söyleyecek bir şeyinizin olması ve klavye kullanabilmeniz yeterli.

Tüm bunlara değmezmiş demek ki benim şehrimde olanlar. Bir havuçsevici olarak bu duruma içerlendim. Aslında benim, ailemin, sevdiğimiz havuçların konu ile ilgisi yoktu şükürler olsun. Çünkü ailem, havuç sever ve havuç sevmenin kıymetini bilirler. Bunun asaletini taşımaya kararlıdırlar, bizi de bu değerlerle büyüttüler. Havuçseviciler kardeşlikten yanadır ve çatışmayı sevmezler. Evet, haklısınız bazı dönemler çatıştıkları olmuştur fakat bilinmelidir ki havuçseviciler mecburiyetten böyle bir çatışmanın içine girmişlerdir. Takdir edersiniz ki göz göre göre elmaseviciler ile armutsevicilere pabuç bırakmak bize yakışmaz. Çünkü onlar hak hukuk nedir çok riayet etmezler. Oturup konuşalım deseniz laftan da anlamazlar.

Yine habere geçmeden aklıma bir anım geldi, izninizle ondan söz etmek istiyorum. Bir uçak yolculuğunda yurt dışından dönerken kendi şehrimin insanın yanına denk gelmiştim. Normal şartlar altında kendi şehrine diğer şehirlerden gelen birine yaban muamelesi yaparsın da yurtdışında iken ülkenin diğer ucundaki şehrinden birine bile hemşerim dersin. Kendi şehrimden biri ile denk gelmenin saadeti içinde iken ben denk geldiğim kişinin elmasevicilerden olduğunu anlayınca çok şaşırdım. Yarım saattir sohbet ediyorduk havadan sudan. Yabancı bir ülkede yaşadığımız zorluklar, üzücü yaşantılar, sevdiğimiz etkinlikler bir sürü ortak noktamız olduğunu düşünüyordum ki, kendisinin elmasevicilerden olduğunu söyledi. Aslında sırt çantasının üzerindeki gümüş elma rozetinden anlamalıydım fakat bu kişinin fiziksel olarak da benden çok farkı yoktu. Hatta içtiği meyve suyunun içinde havuç olduğunu ayrıldıktan sonra hatırladım. Tabii aynı meyve suyundan bende içtim, doğal olarak benim meyve suyumun içinde de elma vardı.  Tabii sonra inceledim, elma oranı havuca nazaran daha azdı şükürler olsun.

Neyse bu kişi benim havuçsevicilerden olduğumu öğrenince, bu durumu çok ilginç bulmuştu. Çünkü havuçsevicilerin bu kadar hoş sohbet ve açık fikirli olacaklarını düşünmemişti. Çünkü havuçseviciler genelde somurtkan ve yabani idi ona göre. Havuç sevicilerin bu kadar entelektüel zevklerinin olduğunu görmek onu şaşırtmıştı. Hak verirsiniz ki bu kadar önyargılı bir kişi ile daha fazla konuşamazdım. Kaldı ki ben de onun aynı gerekçelerle elmasevici olduğuna şaşırmışken…

Söz konusu haber ise elmaseviciler ile armutseviciler arasında çıkan husumet üzerine idi. Zaten bu iki grup geçmişte de birçok kere çatışmışlar, şehirde alınan olağanüstü tedbirler sayesinde çatışmalar sonlanmıştı. Şehrin yöneticileri çatışmaları sonlandırmak için mahallelerin sınırlarını daha belirgin hale getirmişler, her mahalleye okul, hastane, camii yaptırmışlardı. Bu kamusal binalara atadıkları memurlarında elmaseviciler mahallesine görevlendiriliyorsa elmasevici, armutsevici mahallesine görevlendiriliyorsa da armutsevici olmasına özen göstermişlerdi. Yine de bu çatışmalar önlenemedi. Geçen haftada armutseviciler elma ağaçlarını üzerlerindeki elmalar henüz olgunlaşmamışken yaktılar. Elmaseviciler ise armut depolarını yaktı. Ne gaddarlık ama..

Bir havuçsevici olduğum için şanslıyım. Keza havuçseviciler daha sevgi dolu ortamlarda büyürler. Tamam, haklısınız elmasevicileri ve armutsevicileri sevmeyiz ama bu durum sadece bizden kaynaklı değil. Genelde onlar bizi kışkırtırlar. Ben mahallemde azayım. Bu nedenle bazen şehrin yönetildiği binada valinin katıldığı bir toplantıda bulundum. Valiye havuçsevicilerin, elmaseviciler ve armutseviciler gibi olmadığını, bizlerin daha barışçıl ve adil olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Vali ters adammış, geriye doğru yaslanıp “benim oturduğum koltuktan havuçsevicilerin diğerlerinden pek farkı yok” demez mi. O an anladım ki Vali elmaseviciler ile armutsevicilerin etkisi altında. Yazıklar olsun! Bir daha da o binada hiçbir toplantıya katılmadım.

Eskiden böyle değil derdi babaannem. O da kendi babaannesinden duymuş. Eskiden herkes bahçesinde elma, havuç ve armut yetiştirirmiş. Hatta hasat sonrası havucu olmayana havuç, elması olmaya elma, armudu olmayana armut verirmiş büyüklerimiz. Mahalleler yine varmış fakat mahalleler arasında dikenli teller yokmuş. İnsanlar birbirlerine gider gelir, kötü günlerinde destek olur, hatta birbirleri ile evlenir akraba olur, bayramlaşır, dost olurmuş. Sonra gel zaman git zaman yine bir vali zamanında bir karar alınmış. Herkes azar azar bu yiyeceklerinin üretmesinin çok mantıklı olmadığı tartışılmış bir toplantıda. Bazı mahallerde sadece havuç yetiştirilmesi, bazılarında ise elma ve armut yetiştirilmesine karar verilmiş. Babaanneme göre Valinin bu kararları almasının sebebi tüccarlarmış. Herkesin azar azar bu yiyecekleri üretmesi Tüccarların yorulmasına sebep olduğu, ayrıca çiftçiye fazla para ödemek zorunda kalmasına neden oluyormuş. Çünkü çiftçiler hakları olan para tüccar tarafından ödenmediğinde “sana vereceğime ben yerim, olmayan komşuma hediye ederim” diyebiliyormuş. Fakat tonlarca havucun olursa iş değişir derdi babaannem. Sadece havuç yenmez, tonlarca hiç yenmez.

Mahalleler oluşturulunca da sınırlar çizilmiş. Sınırlar çizilince temas azalmış. Bazen elmaya, bazen armuda, bazen havuca yüksek meblağ ödeyen tüccarlar sayesinde haset çıkmış, husumet yaygınlaşmış. Sonra insanlar kendilerini yetiştirdikleri üzerinden tanımlamaya başlamış. Bizde bu nedenle gereksiz yere havuçsevici olduk derdi babaannem. Babaannemin bu fikri anneme karşı çıkardı babaannemin olmadığı ortamlarda. Tamam, eskiden böyle ayrımların olmadığını o da biliyordu, fakat ailesi nesillerdir en iyi havuç yetiştirirdi. Elma ve armut yetiştirdikleri de doğru idi, bu işleri havuç yetiştirirken aldıkları zevk ve bereketi alarak yapmazlardı. Dı dı dı diye bir sürü şey anlatır, babamın annesi olmasa onu hain olarak ihbar etmenin gerekliliğinden söz ederdi.

Uçaktaki o elmasevici ile karşılaştığımda babaannemi hatırladım. Bu adam tam da babaannemin anlattığı gibiydi. Armutsevici depoları yakabilecek biri değil. Bana ve diğer havuçsevicilere çok benziyordu. Gerçi biz havuçsevicilerinde bize yakışmayan hareketleri oldu.

Üzerimizdeki bu etiketlerimiz olmasa idi birçok havuçseviciden daha yakın bulabilirdim kendime. Üzerimizdeki bu etiketler olmasa idi…

 

 

Yorum Yapın

Navigate