KENDİNİ BİLMEMENİN GÜZELLİĞİ

12 aylık oğlum yürümeye çalışıyor. Bu onun için oldukça ciddi bir iş. Emekleyerek ayağa kalkmak için bir dayanağa ulaşıyor. İki eli yardımıyla tırmanıyor ve hoop! İki ayağı üzerinde duruyor. Gururlu.

Ardından bir iki hızlı adımla dayanak olarak seçtiği yerden uzaklaşıyor. Kendini sınarcasına hiç destek alamayacağı yere doğru koşarcasına yürüyor. Koşmak adım sayısını arttırdığı gibi düşüşü de engelliyor olmalı ki, düşmeye yakın daha da hızlanıyor. Sonra düşüyor. Bu düşmeler de ustalık işi. En az zarar alacak pozisyonda yere kapaklanıyor, popo üstü oturuyor vs. Sonra tekrar emekleyerek ayağa kalkmak için bir dayanağa ulaşıyor…

Sonra tekrar…

Bunu bıkmadan usanmadan ve hiç yorulmadan defalarca yapıyor. Bu çabayı iki haftadır izliyoruz. Elbette başladığı güne nazaran daha iyi olmakla birlikte arzulanan bağımsızlığa ulaşabilmiş değil. Şimdi siz bu duruma azim, kararlılık diyebilirsiniz. Ama ben bakıyorum da şöyle göz ucuyla herhalde bu çocuk anlamıyor bazı şeyleri diyorum. İnsan biraz kafa yorar, iki haftadır yerlerde sürünürken demez mi kendi kendine, “sanırım bu iş bana göre değil” diye.

Mesela ben olsam onun yerinde, bir kitabı iki hafta boyunca okumaya gayret etsem mesela. Ama sayfalar azar azar ilerlese, derim ki bu kitap bana göre değil.

Ya da dil öğrenmeye çalışsam mesela, ki bu başıma geldi, aylarca kursa gitsem, ödevlerimi yapsam, egzersizlere katılsam ve sınavda başarısız olsam, diyorum ki dile yeteneğim yok.

Ya da düzenli olarak egzersiz yapmaya başlasam. İlk gün kas ağrıları ile uyansam. İkinci gün yorgun olduğum için yapmasam üçüncü gün hemen kararımı veriyorum: spor bana göre değil.

Ben birçok insan tanıyorum kendini çok iyi tanıdığı için değişmekten vazgeçen.  Mesela bir danışanımın 3 ay boyunca bağımlı olduğu sigarayı içmediği halde, sigara isteği ile baş etme konusunda iyi bir iş çıkarmasına rağmen geçirdiği stresli bir günün sonunda bir nefes içti diye sigaraya eskisinden daha yoğun başlamıştı. Çünkü daha önce de bırakıp başlamış. Demek ki bırakamıyormuş. Diğer insanlar nasıl bırakabiliyorlarmış zorlanmadan, demek ki kaderinde sigarayı bırakmak yokmuş.

-Demek ki Allah senin sigarayı içmen üzerine bir kader yazmış.

-Haşa, olur muymuş? Ama işte her şey ortada imiş.

Başka bir danışanım da aynı şeyi kilo verme gayreti ile ilgili yaşamış ve buna benzer haklı (!) nedenlerle vazgeçmişti.

Daha trajik olanları da var tabi. Mesela bir danışanım 14 yaşındaki genç kızı ile zorlu ilişkisini sürdürürken, kızının kusurlu kendisinin de beceriksiz olduğunu hemencecik anlamıştı. Kendini değil başkasını da bu kadar iyi bilmek ne büyük konfor(!) demiştim kendi kendime.

Bir anne ile tanışmıştım, depremde kızını kaybetmiş, kızının yasını 20 yıl geçmesine rağmen yaşayan, gündelik yaşamına dönememiş. Demişti ki ben böyleyim, bu yaştan sonra değişemem. Ne derin bir bilgelik(!) kendisi ile ilgili.

Bu bakış açısının çok da ekonomik bir yanı var esasında. Değişim için harcayacağınız enerji size kalıyor. Tabii o enerji ile ne yaptığınız size kalmış. Gözlem odur ki buradan arttırılan enerji misli ile değiştirilmeyen sorun ile mücadelede harcanır ve hiç de etkin olmayan yöntemler ile.

Kısaca oğlum kendini bilmediği için hiç yapamayacağını düşünmüyor. Çünkü kendisi ile ilgili yargıları ve sınırlar yok. Bir değişime ihtiyacı var ve onun için ne kadar süre ve ne kadar çok bedel ödemesi gerektiğini bile düşünmeden çabalıyor çabalıyor. Kendine beceriksiz, sakar desek de anlamamazlıktan geliyor. Gerçek bir bilge gibi yapılması gereken konusunda emek, sabır ve zaman harcıyor. Ne kadar anlayışsız olduğunu düşünsem de belli ki benim kaybettiğim bir derinlik var hayatı öğrenme çabasında. Kendisi ile ilgili bir yargısını korusa yeter bana, tek bir yargı;

Dalga mı geçiyorsun düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler

Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum
Derlerse ki bu işler bir şeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar.

Aziz NESİN

 

 

Yorum Yapın

Navigate