Yeniden Millî Mücadele’den Millet Partisi’ne Millet Davası

Son dönem Türk tarihinin en önemli sosyal, kültürel ve siyasal olaylarından biriYeniden Milli Mücadele Hareketi’nin Türkiye’de boy göstermesi olmuştur. Hareket; orjinal, Türk’ün ruh ve mana köküne bağlı, sağlam temellere dayanan yeknesak bir hareket olarak kendini göstermiştir. Dosta güven, düşmana korku salan bir hareket olmuştur. Her önemli hareket için olabileceği gibi Yeniden Milli Mücadele Hareketi de kimilerince heyecanla karşılandığı gibi kimi kesimlerce de çekememezlik, kıskançlık ve hatta düşmanlıkla karşılanmıştır.

Gariptir ki Yeniden Milli Mücadele Hareketi’ni incelemek isteyenler, genellikle, nedense, Hareketin siyasi bir yapıya kavuştuğu andan sonraki seyrini pek görmemişler, görememişler ya da görmek istememişlerdir. Şurası kesin muhteşem bir gerçektir ki, Yeniden Milli Mücadele Hareketi hem bu dönemde hem de siyasi bir harket olarak Millet Partisi olarak ortaya çıktıktan sonra çok önemli işler yapmıştır. Bu önemli işler, koca koca partilerin ve devasa imkânların yapamadığı işler olmuştur. Ama bunlar görülmemiş, duyulmamış ve bilinmemiştir. Bu, devekuşunu utandıracak bir körlüktür.

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki; her insan ve tüzel kişilik hata ile malüldür. Bu, insan olmanın doğal sonucudur. Bir de insanın ve tüzel kişiliğin istikameti, takip ettiği seyir vardır. Değerlendirilmesi gereken, insan ve tüzel kişiliğin istikameti, takip ettiği seyirdir. Salt başarı ya da başarısızlık, değerler ibresinde tek başına kıymeti harbiyesi olmayan bir ölçümdür. Devasa imkânlar ile kendi helal imkânlarını seferber edenin kıt imkânlarını karşılaştırmak, adı ne olursa olsun, ancak kapitalist bir yaklaşım olur. Mistik bir maske altında kapitalist bir değerlendirme ise, bizim değerlendirme sahamıza almayacağımız bir konu olmalıdır.

Şimdi, Millet Partisi’nin yapıp ettiklerinden bir kaçına göz atalım kısa kısa.

Milli Eğitim Müfredatının Millileştirilmesi

Yeniden Milli Mücadele Hareketi, partileşme sürecine girmeden, devlet yönetiminde bulunanlarla görüşmeler yapmak suretiyle Türk Milli Eğitimi’ndeki müfredatın millileştirilmesi konusunda sonuç alıcı olumlu adımların atılmasını sağlamıştır. Burası gerçekten çok önemli bir noktadır. Başta tarih, edebiyat, felsefe dersleri olmak üzere önemli değişiklikler yapılmıştır. Felsefe kitaplarında tek bir tane Müslüman, Türk adı geçmezken onların adı kitaplarda yer almaya başlamıştır. Avrupa bilim adamı ve bilim merkezlerinin adından sitayişle söz ettikleri düşünür ve bilim adamlarımızdan kimisi ders kitaplarımızda yer almaya başlamıştır…

Millet Partisi’nin Kurulması

Millet Partisi, Türk siyasal hareketinin en saygıdeğer partisidir. Bu, asla bir övgü değil, sadece bir hakkın teslimidir. Gerçek anlamda bir okuldur. Ancak bu okulun eğitim ve disiplini savsaklanamaz bir düzeyde olduğu için okulu arka kapıdan terk edenlerin olmasını olağan karşılamak gerek. Millet Partisi’nin programı masa başında çala kalem yazılmış bir program değildir. Millet Partisi’nin kadrosu da sağdan soldan devşirilmiş bir kadro değildir. Bu parti, kendi imkânlarıyla, gönüldaşlarının ana sütü kadar helal paraları ile varlığını sürdürmüştür, sürdürmektedir; masa kasa baronlarına rağmen ve onlara karşı…

Kardeş ve Dost Toplulukların Haklarının Korunması

Türkiye; Türk dünyası, İslam dünyası ve mazlum milletlerin umut kapısıdır. Tarih boyunca böyle olmuştur yine öyle olacaktır. Bu durum, Müslüman Türk Milletinin omuzladığı tarihi misyonun doğal bir sonucudur. Dindaşımız ve soydaşımızı korumak, mazluma kol kanat germek; Türk’ün töresi ve bizlere yüklenen ilahi misyonun gereğidir. Ancak, bugün bizim ilgi alanımıza giren alanlar, düşmanca bir kuşatmanın etkisi altındadır. Kendi öz vatanlarında huzurlarına suikast düzenlenen kardeşlerimiz, çareyi memleketlerini terketmede bulmaktadırlar. Bu kaçış iki açıdan yanlıştır:

1.Bu terazi bu sıkleti çekmez. Türkiye o kadar göç ve yığılmayı kaldırmakta zorlanabilir. 

2.Önemli olan Türkiye’ye iltica eden insan ve toplulukların haklarının kendi ata topraklarında korunması olmalıdır. Türkiye muktedir bir devlet olarak Türkiye’ye nereden iltica ederse etsin, o insanların haklarını kendi topraklarında koruma gücünü etkin kılmalıdır.

Millet Partisi, bunun en somut örneğini 1990’lı yılların öncesi ve ilk yıllarında Bulgaristan’dan göç eden soydaşlarımız için devletimizi yönetenlere açıkça deklare etti. Ama “70 milyon olunca onların ümüğünü sıkarız.” çıkışı, bütün bu haklı ikazları etkisiz hale getirmekte gecikmedi. 

Bu durum, bugün de geçerlidir. Suriye sorununu Suriye’de çözmek mümkün iken, sorunu uluslararası bir boyuta taşıyıp ülkeyi yolgeçen hanına çevirmek, emin olunuz, maharet değildir. Ama en büyük beceriksizlikler dahi en büyük enformatik şaklabanlıklarla en büyük başarı olarak karşımıza çıkarsa, şaşmamak gerek. Çünkü içinden geçtiğimiz süreç, hep bu tip örneklerle doludur fazlasıyla…

Milli İttifakın Yapılması

1991 milli ittifakının sağlanmış olması, o günkü şartlara göre gerçekten önemli bir başarıdır. Bu ittifak, genişleyerek devam edecek olan bir muhteşem proje iken, içimizdeki beyinsizlerin ve bu ittifaktan rahatsız olan güçlerin küçük dokunuşlarıyla akamete uğramış durumdadır. Ama istenen birlikteliğin sağlanmasının mümkün olduğu görülmüş, fakat bu hayırlı yapının serpilerek gelişmesi için gerekli gayret ve hassasiyet gösterilmemiştir.

Bugün ülkemizde çeşitli ittifak girişimleri yapılamakta ama ne yazık ki bunların temelinde milli ittifakın başlangıcında bulunan “muhterem duygular”  ne kadar bulunmaktadır? Türkiye’de gerçek anlamda bir milli ittifakı Millet Partisi gerçekleştirebilir Allah’ın izni ile. Türkiye ortak paydası etrafında bir kenetlenme olmalıdır ve bunu gerçekleştirecek olan Millet Partisidir evvel Allah. Böylesine muhterem ve muhteşem derleniş ve toparlanış, elbette kimi çevreleri rahatsız edecektir. Onların rahatsızlığı kadar, milli birlikten uzak kalmanın verdiği rahatsızlık olmadıkça, bir toparlanış yürüyüşü de kendiliğinden olacak değildir…

 

Öleceksen Türk Tütünüyle Öl

Özelleştirme konusu, çok yönlü araştırılması gereken devasa bir konudur. Ancak kestirmeden şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Özelleştirmeler yapılırken Türk milletinin hakları korunmamıştır. Muhteşem Türkiye yönetiminde özelleştirme dosyası bütün yönleriyle üniversiteler bazında ayrı ayrı tezler halinde araştırılarak gerçekler ortaya konacak ve Türk Milletinin hak ve hukukunun savsaklanmasının önüne geçilecektir. Haramizadelerin korkuları,  hesap sormayı engellemek için Millet Partisini engellemektedir.

Özelleştirme denizindeki önemli ayaklardan biri de Türk tütüncülüğünün özelleştirme adı altında katledilmesi olduğu için Millet Partisi ( o günkü adıyla Islahatçı Demokrasi Partisi), kamuoyunun dikkatini bu konulara çekmiş ve “Öleceksen Türk Tütünüyle Öl” kampanyası başlatmıştır…

Uzun İnce Bir Yol

Avrupa Birliği macerası, Türkiye’nin önüne serilmiş uzun ince bir yoldur. Avrupa Birliğine girmeden Gümrük Birliğine giren dünyadaki tek ülke Türkiye’dir. Türkiye, üst birlikte söz sahibi olmadan kendisi hakkında söz sahibi olmayı başkalarına vermiştir. Türkiye; Gümrük Birliği ve Avrupa Birliğine balıklama dalış yapmayı aşk derecesinde sevmiştir. Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği hakkında kapsamlı bilgilere sahip akademisyenler, bu memlekette düzme Ergenekon mizansenleriyle zindanlara atılmıştır. Olayın bir kurgulama olduğu ta baştan bellidir. Sonunda “Afedersiniz, yanlışlık oldu.” denilmiştir. Bu kadar basit mi? Evet, bu kadar basit olmuştur.

Bu memlekette Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği hakkında lehte ve aleyhte konuşan partiler ve siyasiler olmuştur. Ama Gümrük Birliğinin ve Avrupa Birliğinin ne olduğunu ne getirip, ne götürdüğünü net bir şekilde ortaya koyan, tavır koyan ve illaki gireceksek bile hangi şartların kabulü ile bunu kabul edebileceğimizi ortaya koyan sadece, evet sadece Millet Partisi olmuştur.

Burada size ilginç bir durum hakkında bilgi de verelim: Türkiye 1995 yılında Gümrük Birliğine girme kararı alırken, teklifin ortaklarından biri ne yazı ki Avrupa Birliğine güya en fazla karşı çıkan partilerden biri olmuş, teklif, meclisteki diğer partilerin oylarıyla kabul edilmiştir. Bu mecrada fazla söz söylemeyi fazlalık kabul ediyorum.

Türkiye, kendi muhteşem birliğini kurduğu zaman, bütün birlikler onun etrafında yer almak için sıraya gireceklerdir…

Yavruvatan Kıbrıs

Türkiye’nin Kıbrıs diye bir davası var mı yok mu tartışılırken, Türk Milletinin içinden bir adam çıkmış ve yol göstermiş; “Türkiye’nin Kıbrıs Politikası Ne Olmalıdır” kitabını yazmıştır. O adam, Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali’dir. Türkiye’de ilk defa Kıbrıs mitinglerinin yapılmasını sağlayan da kendileri olmuştur. Rahmetli Denktaş’a; “Git adada konuş.” diyenlerin aksine Denktaş’a sahip çıkmıştır. Edibali ve 40 yiğit arkadaşı kendi imkânlarıyla Kıbrıs’a gidip Kıbrıs Türkünü yok etmeye göre kurgulanmış Annan Planının içyüzünü Kıbrıs Türküne anlatmıştır. “Kıbrıs Girit Olmasın” yayını ile Kıbrıs gündemde tutulmaya çalışılmıştır…

Milli Birlik Ve Doğu Meselemiz

Haçlı Siyon itifakının ileri karakolu olan pkk’nın ne olduğunu ve nasıl üstesinden gelineceğini Millet Partisi, Türk Devletini yönetenlere açıklayarak yol göstermiş ama basiretsizlik; “Devlet üç beş eşkıyayla mı başa çıkamayacak?” yaklaşımı ile konuyu hafife almış, sonunda günümüzdeki manzara gelinen sonuç olmuştur. Hain, millet düşmanı piyon örgüt, ilk kurşunu Mücadele Ocağında yetişen Diyarbakırlı bir civanmert vatan evladına sıkmıştır; ruhu şad olsun.  Rabbim onu ve bütün vatan evladı şehitlerimizi Cennetine alsın. Andolsun ki onların mücadelesi mücadelemizdir…

Kıbrıs, Kudüs, Türkistan

Kıbrıs, Kudüs ve Türkistan; birbirlerine kopmaz bağlarla bağlıdırlar. “Ağlama sen nazlı gardaş” ağıtlarımız, arkasında durduğumuzda, dünya arenasını bir zafer şölenine çevirecektir. Gayretimiz onadır.

Ya Seyircisin Ya Sefir

Sadece başlıklar halinde verdiğimiz bu konuların her biri kitaplık çapta konulardır. İsa Yusuf Alptekin, Gençler Silahlı Çatışmayı Durdurun/Birlik Ve Kardeşlik Bayrağını Birlikte Yükseltelim gibi konu ve dosyalarla konuyu uzatmak istemedik. Ama bunların her biri, gerçekten önemli konulardır.

Ya çoluk çocuğunu toplayıp gelip bu kutlu çabaya omuz vereceksin ya da sadece seyredecek ve mızlanıp duracaksın. Haramla donatılmış bir dünyadaki küçücük sempatik yansımaları, seni haram deryasında tutmak için yeterli göreceksin…

Andolsun ki, kısır dedikodularla bu onurlu hareket savsaklanmaya çalışılsa da milletin onurlu evlatları bu kutlu ocakta yerini alacaktır.

Zafer; Hakk’ın ve Hakk’a inananlarındır.

Milletimiz yaşayacak, düşmanları kahrolacaktır.

Ne gam: Allah var, gam yok cancağızım.

Yorum Yapın

Navigate