HERKES AYRILIRKEN KIBRIS…
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış harekâtından bu yana 46 yıldan fazla bir zaman geçtiği halde Kıbrıs ile ilgili sorun henüz çözülemedi. Acaba çözülemedi mi, çözülmedi mi? Veya nasıl çözülmesi gerekiyordu da çözülmedi? Biz mi çözmedik onlar mı çözdürmedi?
Dünyada 1974’den sonra birbirinden ayrılmış nice devletler ve nice toplumlar var ve pek çoğu Birleşmiş Miller tarafından kabul edildi onaylandı. Bu günlerde bu topluluklar yollarına bakıyor. Yugoslavya vardı savaşlara rağmen parçalandı küçük, küçük devletlere ayrıldı; her biri sözüm ona kendi yoluna gidiyor. SSCB dağıldı içinden birçok devlet çıktı, hatta Türk Cumhuriyetleri bile bağımsızlıklarını ilan ettiler ve her biri kendi yoluna gidiyor. Fakat bizim Kıbrıs sorunumuz bir türlü çözülemiyor. Rum-Yunan ikilisi bir türlü anlaşmaya yanaşmıyor, bir araya gelmiyor. İşin garibi BM ve Türkiye’nin bütün çabalarına rağmen Rum-Yunan ikilisi bizimle anlaşmak için bir araya gelmediği halde; bütün batı, Hıristiyan dünyası top yekûn bu ikilinin arkasında durur ve bize bu meseleyi illaki çözün diye dayatır. Çözüme gelmeyen Rum-Yunun birliği, çözmesi istenilen Türkiye ve KKTC! Rum-Yunan istemediği halde sorunu siz tek taraflı nasıl çözersiniz? Barış içinde çözmek için bunun bir tek yolu var.”Tamam biz Kıbrıs’ı terk ediyoruz, bütün haklarımızdan vazgeçiyoruz Kıbrıs sizin olsun” demek.
BEŞ ARTI BİR…
Son günlerde batının yönetimindeki BM yine Kıbrıs ile ilgili çözümün olması için sözüm ona 5+1 formülü uygulayarak görüşmeler yapmak ve sözüm ona sorunu çözmek gibi bir çalışma var. Kim bu 5+1? Türkiye-KKTC, Yunan, Rum, İngiltere ve BM yani dörde karşı ikiyiz. Karşımızdaki dörtlü ne istiyor? Kıbrıs’ta federasyon! Yani! Türklerin azınlıkta olduğu bir federasyon; tıpkı 1974 öncesinde olduğu gibi. Türkler azınlık olarak Kıbrıs’ta olacaklar sözüm ona Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türklerden asıl yönetim Rumlardan olacak ve böylece KKTC toprakları da AB’ye girecek Türkiye garantörlükten çıkacak, Kıbrıs tümüyle AB toprağı olacak, Türk askeri ana vatana dönecek; sonrasında batı Trakya’nın durumu meydanda müdahale edebiliyor musunuz? Yani Kıbrıs’a el sallayıp veda edeceksiniz.
HİLELERLE ELİMİZDEN ALINAN KIBRIS
- yüzyılın başında Kıbrıs’ın Türkiye’nin elinden nasıl alındığını biraz tarih bilenler bilirler. Kıbrıs İngilizler tarafından öncelikle şartlar zorlanarak 93 Harbi sırasında Rusya’ya karşı yanımızda görüntüsü verilerek Ruslara balkanlardan vermediğimiz toprağı Kıbrıs olarak İngilizler bizden kiralamak adı altında alır. Sonrasında ise Türkiye’nin Almanların safında olduğu bahane edilerek ilhak edilir. Yani Osmanlının diğer bölgelerdeki toprakları gibi yüzsüzlükle ilhak edilir. Kıbrıs üzerinde herhangi bir İngiliz toplumu yoktur; üstleri vardır. Lakin hala Kıbrıs’ın hatırı sayılı %3 toprağı İngiliz üsleri vasıtası ile kullanılır, işgal altındadır fakat kimse bunu sorgulamaz. Türk’ün orada varlığı asimilasyonlar vasıtası ile azaltılmış olmasına rağmen, oradaki Rum varlığı suni olarak artırılır. Bunu da kimse sorgulamaz hatta teşvik edilir. Bu günse vatan toprağı Kıbrıs tamamen elimizden alınmak ve Türkler azınlık yapılmak istenir.
HAÇLI SEFERLERİ BİTTİ Mİ?
İşin enteresan tarafı bağımsızlık isteyerek Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmek isteyen Rum-Yunan ikilisi bugün pir-ü paktır. Arkasında sözüm ona bütün Hıristiyan dünyası vardır. O günlerde yani 1974 öncesi bağımsızlık isteyen Rumlara karşılık Türkler ne hikmetse federasyon isterler lakin bu gün bile cezalandırılmak istenen, hatta cezalandırılan Türklerdir. Bunun altında bir tek şey yatmaktadır Türk’e tahammülsüzlük, Bölgemizde Türk’ün varlığına olan tahammülsüzlük! Haçlı seferleri bitti mi? Bence bitmedi ve tüm hızı ile devam ediyor, sadece biz anlamıyoruz. Basında Mart 2021’in ilk haftasında BM denetiminde ve AB de gözlemci olarak görüşmelerin başlayacağı haberleri çıkıyor. Devamında ise bu görüşmelerde sorunun mutlaka çözülmesi gerektiği, bunun için gerekli tedbirlerin alınacağından bahsediliyor. Bütün bunlara karşı umudumuzu artıran ise Türkiye ve KKTC yetkililerinin sorunların farkına varmış görünmeleri ve bu kez tezin doğru ortaya konulmuş olmasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Artık iki devletli çözümden başka Kıbrıs’ta çıkış yolu kalmamıştır. İster kabul edersiniz ister etmezsiniz.” 11.2.2021 Hürriyet) Her ne kadar toprak talepleri konusunda Türkiye ve KKTC yöneticilerinin ne düşündüğünü bilmiyor olmamız sorun olsa da; yapılması gerekenin Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kesinlikle topraklarından bir milim bile toprağın Rum kesimine terk edilmemesidir.
FEDERASYONU KİM HAYAL EDİYOR?
İşin enteresan tarafı Batı’nın ve Rum-Yunan ikilisinin teklifi Kıbrıs’ta federasyon hayalidir. Bu hayal sadece Rum-Yunan ikilisinin hayali olsa çok fazla bir şey ifade etmezdi ancak; ABD’nin hayali de aynı! AB’nin hayali de hiç farklı değil! Ayrıca Rum kesimini ve Yunanistan’ı silahlandırırken bize karşı dağ gibi arkalarında duruyorlar. Tıpkı Türkiye’nin düşmanı ve baş ağrısı PKK/PYD’ ye ABD’nin binlerce TIR silah vermesi ve siyasal olarak arkasında durması gibi. Yunanistan Başbakan’ı Miçotakis; “Yunanistan’ın kendine güveni var. Çok iyi müttefikleri de var. Caydırıcı gücü ise zamanla daha da artıyor. Yunanistan bir Avrupa Birliği üyesi. Avrupa bizimle birlikte. Yunanistan’ı kimse tehdit edemez” diyor. (12.2.2021 Hürriyet)
DOSTLARIMIZ NERDE?
Yunanistan’ın topladığı “Dostluk Forumu”’na Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Ürdün dışişleri bakanları katıldı ve Yunanistan’a Akdeniz ve Kıbrıs ile ilgili desteklerini bildirdiler. İşin acı tarafı ise bizim yanımızda olması gerekenlerin de Rum-Yunan ikilisinin yanında yer almaları ve onlarla birlikte hareket etmeleri. ABD ve AB ülkelerini anlamak mümkün ama İslam ülkesi dediğimiz ülkeleri anlamakta zorlanıyoruz. Hangi sebeple Rum-Yunan ikilisinin yanında yer alıyorlar? Hangi yanlış politikaları yapmış olmalıyız ki İslam ülkeleri bizimle değil?
BATI NE İSTİYOR?
Türkiye her sorunumuz karşısında dostum sandığı muhataplarını bulurken, yapılmak istenenin Türkiye’nin Sınırlarına çekilmiş ve her şeye “evet” anlamında kafa sallayan, düşünmeyen, her emre baş sallayan; 1970’li yıllarda dediğimiz gibi “Ortak Pazar millete mezar.” Batının bizim için istediği budur. Türkiye’nin bunu iyi anlaması ve politikalarını buna göre geliştirmesi ve hazırlaması gerekir. Hamasi beyanlarla milleti kendine güldüren devlet anlayışından da vazgeçmelidir. Eskiden iflas etmiş, işini gücünü kaybetmiş adamlar karizmayı düzgün tutmak için cebinde Marlboro sigarası taşırlardı bu gün iPhone telefon taşıdıkları gibi! Bizim gösterişe ihtiyacımız yoktur. Bizim gerçekçi ve doğru, milli politikalar üreten devlet adamlarına ihtiyacımız vardır.
TÜRK TARAFININ ÖNCELİKLERİ
Türkiye Mart 2021 veya daha sonra 5+1 veya 6+1 her ne ise BM’e gittiğimizde karşımızda kim veya kimler olursa olsun yapılması gereken, acilen ortaya koyup, asla taviz vermeyeceği ilk şey;
1.Bağımsız Kıbrıs Türk devletidir.
- Bölgesel yer altı ve yer üstü zenginliklerinin konuşulup karara bağlanmalıdır.
- KKTC Toprak bütünlüğü tartışmaya kapalıdır.
- Garantörlük haklarından asla taviz verilemez,
- KKTC’nin AB üyeliği ancak Türkiye’nin AB üyesi olmasına bağlıdır; aksi düşünülemez.
Bunun dışında konuşulacak şeyler zaten yıllardır konuşulmuş ve yaşanmıştır. Bunlardan geri adım atılması halinde ise Türkiye’nin Akdeniz’de de tutunması, haklarını koruması asla mümkün olmayacaktır. Aksi halde haklarımızı ve varlığımızı korumak bize hayal bile edemeyeceğimiz şekilde pahalıya mal olacaktır. Türkiye ne kadar taviz verirse versin Rum’u, Yunanistan’ı ve batılı ülkeleri tatmin etmesi, memnun etmesi mümkün değildir. Üstelik petrol ve gaz arama faaliyetlerini de kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Her attığımız geri adım bize eski konumumuza dönmek için çok ağır bedellere mal olacaktır. Türkiye acile en yakın dostlarımızdan başlamak üzere KKTC yeni adıyla Kıbrıs Türk devletinin uluslararası alanda tanınması çalışmalarına başlamalıdır. Türkiye böylece Kıbrıs sorununa noktayı koyup, bölgede önüne bakmalıdır.