KUTLU SEVDAYA ADANAN ÖMÜR

“Bu ülke için düşünmeyen beyin, çalışmayan beden, ıstırap duymayan yürek bizden değildir.” 

Aykut Edibâli

1940 – 50- 60’lı yıllar; ülke genelinde ekonomik sıkıntıların çekildiği, manevi duygular yönünden insanlarımızın, özellikle gençlerimizin boşlukta bırakıldığı yıllardı. Anne, baba ve dede dediğimiz insanlar bile büyük ölçüde idealist duygularla yetiştirilmemişti. Hayat gençler için yeme, içme, eğlenme ve gezmeden ibaretti. Aileler evlatlarının sadece okumalarını, hayatlarını maddeten garanti altına almalarını istiyordu.

Aslında bu durum genç cumhuriyet için büyük bir yetersizlikti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Gençler; cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlersiniz.” demesine rağmen istiklâl gazilerinin torunlarına Millî Mücadele ruhu ve şuuru verilmemişti. Atatürk’ün ölümünden sonra İstiklâl Savaşında kazanılan zaferler siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik zaferlerle taçlandırılmamıştı. Gençlerin kanlarının deli gibi kaynadığı o yıllar, ölçüsüzlüğün ve idealizmden yoksunluğun kol gezdiği yıllardı. Vatan, millet, din, devlet, bayrak, tarih şuurundan yoksun nice millet evladı kendini eyyamcılığa bırakmıştı. Kahvehaneler mekânları olmuştu. Külhanbeylik, apaş ruhluluk almış yürümüştü. Ahlaksızlık her geçen gün artmıştı. O günün medyası bu durumu yayınlarıyla teşvik ediyordu. Millet kaderine terk edilmişti. Meydan boş bırakılmış, ortalığı puslu hava kaplamıştı. Okullarda ideolojik gruplaşmalar başlamış, fikri mücadeleler yerini fiili kavgalara bırakmıştı. İktidara sahip olanlar, iktidarda nasıl kalırız düşüncesiyle günü birlik politikalarla uğraşıyorlardı. 

Milletin yok oluşa giden durumu karşısında Edibâli beyinlerde fırtınalar estirdi. Edibâli söylem ve çağrılarında; “Bir millet ıstırap içinde inlerken onun evlatları rahat edemez.”, “Bu ülke için düşünmeyen beyin, çalışmayan beden, ıstırap duymayan yürek bizden değildir.”, “Her köye bir Yunus gerek” dedi. Ulvi söylemleriyle on binlerce gencin psikolojik yapısını şekillendirdi. Vatan, millet, din ve devlete hizmet aşkıyla donananlar, bu aşk ile bu yüce duyguları yaymak, “Milletim Uyan” çağrısını yapmak üzere Anadolu’ya dağıldı. Şehirlerde, caddelerde, sokaklarda, köylerde haykırdı. “Kıbrıs, Kudüs, Türkistan.” sloganıyla o günkü iktidarları dış Türklere sahip çıkmaya davet etti. 

Edibâli, yayınladığı gazete ve dergilerle “Mehmetçik Kıbrıs’a” diyerek Kıbrıs’a hürriyet getirilmesine, yine yazdığı ve yayınladığı “Türkiye’nin Kıbrıs Politikası Ne Olmalıdır.” kitabıyla KKTC’nin kurulmasına fikri katkısı oldu. Yöneticileri Hakk’a, hukuka, adalete uymaya davet etti. “Ortak Pazar, millete mezar.” dedi. Millî tarım, millî eğitim, millî ordu, millî harp sanayi, millî ekonomi, millî teknoloji oluşturmaya yönlendirdi. Millî kültür, millî ahlak, İslâm Rönesans’ı dedi. Türkiye Ankara’dan TBMM’den yönetilmeli dedi. Bunları yaparken bile demokratik ve meşru mücadeleden taviz vermedi. 

Edibâli, özellikle “Önümüze yığılan meseleleri ancak Allah ve Resulünün muazzez ölçülerine uyarak, O’nun beyan buyurduğu hedeflere yönelerek çözebiliriz.”, ‘’Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımda gelin paylaşalım demiyorum. Ben size zorlu ve ıstıraplı bir yola çıkıyorum. Benimle var mısınız diyorum.’’ çağrısını yapıyor, geleceğin kerim devletini yönetecek ehliyetli ve liyakatli kadroların yetişmesini istiyordu. Yetişecek insanların mensubu olduğu milletin inancını, kültür ve medeniyetini layıkıyla temsil etme yeteneğine sahip olması gerekirdi ve bu doğrultuda itikadı sağlam, dinini, vatanını, tarihini, devletini, bayrağını, kültür ve medeniyetini seven şair, yazar, bilim insanı ve siyasetçi insanların yetişmesi gerekirdi. Bu uğurda on binlerce insan yetiştirdi. Onları vizyon ve misyon sahibi yaptı. Yetiştirdiği idealist ve şuurlu insanlar ülkemiz bürokrasisinde hakkını verecek hizmet ettiler. Farklı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarında etkin rol oynadılar.

Edibâli’nin ekibi Anadolu’nun her köşesinde yaptıkları etkinliklerle, çıkardıkları mahalli dergilerle “Milletim Uyan” çağrısı yapıyor, yetiştirdiği öğretmenler, görev yaptıkları okullarda, öğrenciler okudukları liselerde Temsil ve Eğlence kolu adına sahneledikleri “Sancaklar Düşmeyecek” piyesiyle Çanakkale ruhuna sahip çıkmaya davet ediyor, yaşlı, genç, kadın ve kız herkesi hıçkırıklarla ağlatıyordu. Bu gibi programlarla milletimizin ruhuna hitap edilmişti. Bu gün Çanakkale Zaferi her yıl devlet törenleriyle kutlanıyorsa, okullarımızda mecbur hale getirilmişse o günkü çalışmaların neticesidir.

“Yeniden Millî Mücadele”, “İlim kültür ve sanatta Pınar”, “Gerçek” dergieri, günlük “Bayrak” gazetesi o günün şartlarında adeta bir bilgi hazinesi, bir ekol oldular. Haftalık kültür çalışmaları içerisinde dergilerimizde tefrika halinde yayınlanan akaid çalışmaları itikadımızı güçlendirdi. Siyer çalışmaları peygamberimizin metodunu öğrenmemizi sağladı. “Millet Düşmanlarının İhanet Planları Belgeler” tarih bilincimizi kuvvetlendirdi. “Gerçek Emperyalizm” kitabı insanlığın baş belâsı olan Yahudilerin amaç ve niyetlerini anlamamızı sağladı. Bunları farklı yerlerde anlatırken, emperyalizmin beyni Siyonizm’dir derken, “siz de her taşın altında Yahudi arıyorsunuz “ diyenlerin kulakları çınlasın. 

“Millî Mücadelede Kadroların Vazifeleri” isimli kitabında “Kardeşlerinize ve halka karşı mütevazı, nazik, saygılı ve müşfik olunuz. Kardeşlerinizi istihza etmeyiniz. Bu, suçlamağa ve yersiz gurura götürür. Sakınmalıdır. Alay, küçümseme en tehlikeli musibettir, teşkilatın esaslarından olan kardeşliği yıkan zehirdir.” diyen Aykut Ağabey bizlere ilmi, teşkilatçılığı, kardeşliği, dava adamlığını miras bıraktı. Her zaman, her yer ve şartta nasıl davranacağımızı öğretirken, akaid, ideoloji, prensip ve metot gibi kavramları da öğretti, Gençleri, devlet terbiyesiyle yetiştirdi.

 Haftada bir yayımlanan “Yeniden Millî Mücadele”, ayda bir çıkan “İlim, Kültür ve Sanatta Pınar”, üç ayda bir çıkan ilmi bir dergi olan “Gerçek” dergilerinin yeni sayılarının çıkması dört gözle beklenirdi. Bir ay boyunca okunurdu. Her yazıda mesajlar vardı. Sanatın sanat için değil millet için yapılması gerektiği, başta Aykut Edibâli Bey’in başyazılarından ve yetiştirdiği arkadaşlarının yazılarından öğrenilirdi. Hele hele Aykut Beyin “Sanat ideolojinin estetik hüviyet kazanması” tanımı gençlerin ufuklarını daha da açtı. Yüzlerce millet evladının eli kalem tutar hale geldi. Nice yazarlar, şairler, bilim insanları ve siyaset insanları yetişti bu ocakta. Hakkını vererek görev yaptılar. Her biri millete ışık oldu. 

Mücadelecilerin yurt çapında yaptığı mitingler, toplantılar, basın yayın faaliyetleri, sosyal, kültürel ve sportif etkinlikleri aziz milletimizi uyandırmak içindi. Edibâli ısrarla, “Evlerinizi kütüphane, mescit yapın” “Çok okuyun, özellikle Kur’an-ı Kerim’in mealini okuyun, çok şeyler keşfedeceksiniz” diyecek kadar bilgeydi. Bilge insanlar olmamızı sağladı. Bilge toplum oluşturmak en büyük arzusuydu. “Allah, insanı; arzın halifesi, ıslah edicisi, düzelticisi, düzenleyicisi kılmıştır. Vazifemiz yeryüzünü ıslah etmek, zürriyeti korumak, altüst olan her şeyi düzeltmektir.”; “Mümin, Allah’ın mutlak hâkimiyetini ve otoritesini kabul ederek buna baş eğen kişidir. Kendi hürriyetlerini Allah’ın iradesine teslim eder. O’nun emir ve yasakları çerçevesinde hayatına yön ve düzen verir.”; “Allah sevgisi, Allah için bütün değerleri feda etmek demektir. Bu, Allah uğruna rahat, huzur, servet, şöhret, itibar ve en son hayat değerlerinin terk edilmesiyle gerçekleşir. Hayat baştan sona, her türlü küçük ve büyük faaliyetleriyle Allah’ı tanımaya, bilmeye adanmıştır. Ama bu bilgi iyi düşünerek değil, daha çok iyi davranılarak kazanılır.” sözleri ışık tuttu. Salih amel işleyen kullardan olmamızı isterdi.

Bu çağrıyı duyanlar, bu mübarek çağrıya uyarak aydınlandılar, Dinamik tahlil metodunu öğrendiler. Ufukları açıldı, olayları değerlendirme bilgisi ve yeteneğine sahip oldular. Her birinin vatan, millet, bayrak din ve devlet sevgisi, bilinci gelişti ve güçlendi. Her şeyden önce var oluşlarının gayesinin ne olduğunu anladılar. Bu şuurla problemler karşısında yılmadılar. Edibâli’nin; “Önümüze yığılan meseleleri, ancak Allah ve Resulünün muazzez ölçülerine uyarak, O’nun beyan buyurduğu hedeflere yönelerek çözebiliriz.” söylemi bu yiğitlerin kılavuzları oldu. 

 Bununla da kalınmadı. Aykut Edibâli’nin başlattığı bu hareketin yaptığı her eylem; millîyetçiyim, mukaddesatçıyım diyenlere de örnek oldu. Bugün binlerce millet evladının yüreği vatan, millet, din, devlet ve bayrak sevgisiyle doluysa ve bilge insanlar oldularsa, bu çalışmaları başlatanların gayretleriyle olmuştur. Bu insanların bu yüzden onlara şükran borcu vardır. Onlar için daima dua etmelidirler. Kaldı ki Edibâli, anarşinin kol gezdiği, her gün onlarca gencimizin öldürüldüğü 1970’li yıllarda arkadaşlarını anarşiye bulaştırmadı. Şu an “Yeniden Millî Mücadeleciyim” diyen millet evlatlarının bunun farkında oldukları inancındayım. 

Yeniden Millî Mücadele hareketinin gerçek lideri Aykut Edibâli’dir. Bunu hareketin içinde olanlar da olmayanlar da net bir şekilde biliyorlar. 

 İstiklâl Savaşı’nın kazanılmasından elde ettiğimiz zafer; siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yönden de taçlanması gerekirken maalesef başarılı olunamamış, milletimiz her geçen gün yozlaşmaya maruz bırakılmıştır. “Bir millet ıstırap içerisinde inlerken onun evlatları rahat edemez.” diyen Edibâli, milletin yok oluşa giden yıkılışına son vermek amacıyla milletin tarihi ve millî değerleriyle yeniden teşekkül etmesi gerektiğine inanmış ve Türk milletinin varlık ve beka davasının sarsılmaz savunucusu olmayı üstlenmiştir. Her türlü maddi ve manevi sıkıntılar içerisinde kalsa da, bu kutlu sevdasına ömrünü adamıştır. O’nun ömrü sükûneti ve tefekkürüyle milletin problemlerine çözüm üretmekle geçti.

 Şöyle demiyor muydu bir makalesinde; “Türkiye’nin tüm beşeri kadrosunu tarihi coğrafi dallarıyla, kökleriyle kucaklayan; tarih, coğrafya ve medeniyet bütünlüğünde toplayan akla gerçeğe uyan, ahlaki, çağcıl, insani; kaynaştıran, ötekileştirmeyen bir “barış projesine”, anayasal nizama tastamam uygun bir ülküye ihtiyaç vardır. Ancak böyle bir ideal ve gerçekçi program nesillerimizi sağın solun tasallutundan, Türkiye dışı mihrakların “devşirmesi” haline gelmekten kurtarabilir. “Muhteşem Türkiye” projesi işte böyle bir projedir! Türkiye, bölge ve insanlık için bir umuttur.” Bu ülkü uğruna onlarca kitap, on binlerce makale yazdı.

Edibâli her zaman demokratik mücadeleyi tercih etmiştir. Meşru çizgiden asla sapmamıştır. Sosyal, kültürel ve demokratik mücadelesini Islahatçı Demokrasi Partisiyle siyasi çalışmalara dönüştürmüş, Millet Partisiyle devam etmiştir. Edibâli’nin siyasi çalışmalardaki amacı: 

1-“İnsan hak ve hürriyetlerine dayalı “Hukuk -Devletini oluşturmak, 

2-Millet iradesinin önündeki engellerin kalktığı “demokrasiyi” hayata geçirmek,  

3-Din düşmanlığı gibi din istismarının da bittiği “Laiklik” anlayışını herkese kavratmak ve yaşatmak,

4- Fakirlik ve çaresizliğin tarihe gömüldüğü, herkesin sosyal adalet şemsiyesine alındığı “Kerim Devleti” hayata geçirmek, 

5-Bilim, hikmet ve erdemleriyle donatılan, sorun üretmeyen, çözüm üreten “Bilge devlet ve bilge toplumu” oluşturmak,

6- Büyüyen, gelişen, zengin, mutlu, muktedir ve insanlığın yeni barış medeniyeti “İslâm Rönesans’ını yöneten “Muhteşem Türkiye Projesini” gerçekleştirmektir.” 

“ Bu kalkınmada tek muharrik, tek güç biliyoruz, o da Türk milletidir. Türk ekonomisini, Türk dehası, Türk zekâsı, Türk bilim adamları ve Türk milleti yürütecektir.”

Şu söylemini de asla unutmayalım! “Her zaman devlet, millet ve dinin düştüğü her tehdit ve tehlike karşısında yiğitçe duran ve tarihi değiştiren kardeşlerim, Türk Milletinin varlık ve bekasını ilelebet korumak için, kendin için çocukların için, Türkiye için gelin bu acıları birlikte dindirelim. Ülkenin muhteşem geleceğini birlikte inşa edelim. Bir gün gelecek bu dediklerimiz tek tek hayat bulacaktır!..”

Başta şahsım olmak üzere on binlerce gencin yetişmesinde büyük emeği geçen, onların yüreklerine vatan, millet, din, devlet ve bayrak sevgisini nakşeden, edip (şair, yazar), siyasetçi, misyon ve vizyon sahibi olmasını sağlayan Türk milletinin varlık ve beka davasının sarsılmaz savunucusu, siyaset, ilim ve dava insanı bilge lider, Millet Partisi Genel Başkanı, Genel Başkanım Sayın Aykut Edibâli Ağabeyimiz Hakk’a yürüdü. Biz ondan razıydık. Rabbim de ondan razı olsun. Üzerimizde büyük hakları var. Varsa bizimde hakkımız helal olsun. Kabri nur, mekânı cennet olsun. 

Öğretmenimiz, mürşidimiz, liderimiz, Genel Başkanımız ebedi yurduna göçtü, ama O’nun davası ilelebet yaşayacaktır. Kutlu davasının takipçileriyiz. Haydi! Liderimizin arzuladığı İslâm Rönesans’ını gerçekleştirmeye, Millî İktidar, Millî Devlet ve ‘Muhteşem Türkiye’yi kurmaya! Tarih yazmaya!.

Yorum Yapın

Navigate