Erdoğan’ın AB Çıkışı ve Dayandığı Deliller Hakkında…

Sayın Erdoğan ilginç açıklamalar yapıyor. Yıllardan beri AB’nin bahçe kapısı önünde bekletilen Türkiye’nin uğradığı hayal kırıklığını Prag’da dile getiriyor! Biriken hayal kırıklığı, öfke, şüphesiz ki bir güçtür. Ve Erdoğan bu enerjiyi tilkilere taş çıkartacak bir şekilde kullanıyor. Hiç kimsenin iltifat etmeyeceği bir biçimde kullanıyor. İç politikada tepe tepe kullanıyor.

Bayrak Dergisi 1258

Hani bazı liderleri anlatırken kafasında 9 tilki dolaşır ama kuyrukları biri birine dokunmazmış, denir ya! Bunu vaktiyle İsmet İnönü için söylerlermiş… Maşallah Sayın Erdoğan, kafasının içinde tilki dolaştırmakta İnönü’ye rahmet okutur, haldedir!  Bu şüphesiz ki bir siyasetçi için iyi bir meziyet… Ama iyi işlerde kullanılması şartıyla…

MİLLİ MESELELERDE VE DIŞ POLİTİKADA BİRLİK İDRAKİMİZE NE OLDU?
KIBRIS, İMAM HATİP OKULLARI…

Yıllar önce siyasetimizde, özellikle dış politikada ve milli meselelerimizde bir uzlaşma gayreti vardı. Şimdilerde bu hassasiyet kayboldu, tarih oldu. Mesela Kıbrıs Davası’nda DP’nin uzun ihmaline, körlükte ısrar etmesine rağmen, Kıbrıs’ın bir milli dava haline gelmesi kolay olmadı. Aynen İmam Hatip Okulları gibi, okullarımızda din dersleri verilmesi gibi… Ancak bu taleplerin kabulü kolay olmamıştır. Kaç aydının, kaç fedakar kahramanın gayreti ve milletin desteği sayesinde bir milli dava haline gelebilmiştir. Bu aziz  davanın liderlerinden Kıbrıs müftüsü Danâ Efendi’yi,  rahmetli Fazıl Küçük ve aziz dost, kahraman ve merhum Denktaş’ı ve bu davanın çilekeş müjdecisi rahmetli Derviş Manizade Hoca’yı, Kıbrıs’ın gencecik mücahitlerini ve Kıbrıs Adası’nda yatan Peygamberimizin(S.A.V) baldızı “Hale Sultan” dan zamanımıza kadar tüm Kıbrıs davası gönüllülerini sevgi,  saygı ve minnetle ve rahmetle anıyor, Fatihalar gönderiyoruz!

TÜRKİYE AB KONUSUNDA TEHLİKELİ BİÇİMDE YANILTILMIŞTIR!

Ancak söz buraya gelmişken Sayın Erdoğan’ın bilmediği veya tecahülü arifane yaptığı bazı gerçekler var. Bunları da hakka saygılı insanlar olarak belirtmek gerekiyor. Her şeyden önce Sayın Başbakan’ın AB davasında delil olarak kullandığı hususlar, üzerinde durmak gerekiyor. Birinci husus,  Türkiye AT’a İsmet İnönü zamanında, Yunanistan’la birlikte müracaat etmiş olmasına rağmen, yıllar sonra Ankara anlaşmasıyla Gümrük Birliğine girmeyi kabul etmiş ve bazı politikacılar cehaletten güç alarak, kolaycılık yapmış, Gümrük Birliğini Avrupa topluluğuna giriş diye Türk milletine yutturmağa çabalamışlar ve başarılı da olmuşlardır! Yani Türkiye sabık başbakanlardan biri zamanında, adı önce AT ve sonradan AB olacak olan bu topluluğa; topluluğun karar kurumlarında yer almadığı, hiçbir karar yetkisi olmadığı ve itiraz hakkı da olmadığı halde, hiç bir menfaati elde etmeden, Gümrük Birliği’nin Türkiye’ye yüklediği tüm yükümlülükleri, şartları, sınırları paşa paşa kabul etmiş ve Avrupa Birliği’ne girdik, diye ülke kandırılmıştır! Öyle anlaşılıyor ki Sayın Başbakan ve akıldaneleri de bu gerçeği ya görmezden geliyor veya bilmiyorlar?!  Veyahut da bilmek istemiyorlar! Eğer bilselerdi “Kıbrıs Meselesi’ni çözün” telkin ve baskısının nereden geldiğini ve ne manaya geldiğini idrak eder ve gereğini yaparlardı.

 

KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NDAN SONRA TÜRKİYE’YE KARŞI YÖNELTİLEN KARANLIK OPERASYONLAR

Türkiye’enin  Londra ve Zürih Anlaşması’na dayanarak yapmaya mecbur kaldığı Kıbrıs Barış Harekatı Amerika’nın akıl almaz biçimde Türkiye’ye ambargo uygulamasına sebep olmuştu?! Bu ambargo sadece ekonomik ve askeri bir ambargo olmadı, maalesef. Bu tarihten itibaren ASALA terörü yığınla hariciyecimizi alçakça şehit etti. Asala terörü azalır ve biter bitmez PKK terörü peydahlandı. Ve binlerce masum vatandaşımız da şehid edildi.

Hatırlayalım ki çok gecikmiş olarak yapılmış olmasına rağmen, Londra ve Zürih Anlaşmaları’nın verdiği hakla yapılan Barış Harekatı’ndan sonra, Kıbrıs Türkleri, arz ettiğimiz milletlerarası anlaşmaya dayanarak müdahale hakkını kullanmış ve Ada’da Rum tarafının ve Yunanistan’ın teşvikleriyle Kıbrıs’ın Müslüman halkı akıl almaz zulümlere uğramış, yeşil ada kanlı EOKA teröristlerinin Müslüman katliamına sahne olmuştu.

BARIŞ HAREKATI’NDAN SONRA “KIBRISTA ÇÖZÜM”  LAFINI NEDEN ORTAYA ATTILAR?

Barış Harekatı, işte bu zulme son vermiş ve Kıbrıs’taki zulüm sona erdirilmişti. Kıbrıs Adası’nı Yunanistan’a ilhak etme çabaları engellenmişti. Elbette bu durum Kıbrıs’ı  Yunanistan’ın parçası ve Rum-Yunan kalabalığının tapulu malı sayan Rum ve Yunan liderliği ve Kilisesi’ni, çok ama çok rahatsız etmişti. Ve bu tarihten itibaren Yunan ve Kıbrıs Rum liderliği, 1974 öncesi kanlı terör ve baskı rejimine dönebilmek için her türlü hileyi, tuzağı seferber etmişti. Ve milli tarihlerine çok uygun bir şekilde, dünyayı aldatmak üzere,Kıbrıs Adası’nı işgal ve Yunanistan’a bağlamak ve kanlı EOKA terörüne dönüşün adını Kıbrıs’ta çözüm diye yaftalamışlar ve Kıbrıs Türkleri’nin varlığını ve geleceğini koruyan tüm hakları yok saymak için çabalamışlardı. AB’yi, ABD’yi kullanmak istemişler ve pekala da kullanmışlardı. Ve ne yazık ki pek çok safderun bu iğfal propagandasının esiri olmuştu. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkü’nün varlık ve gelişmesinin temel hak ve garantilerini, Türkiye için bir külfet sanacak kadar şaşırmışlardı. Ne yazık ki Sayın Erdoğan yıllar önce, iğfal politikasını fark etmemiş veya fark etmez görünmüştü.

Kıbrıs’ın her şeyden önce Türkiye’nin güvenliğini ve Akdeniz’de var olmasını sağlayacak paha biçilmez bir mekan olduğunu anlamamışsanız, “ timsahın kuyruğu” der ve çözüm, çözüm diyenlerin safına fark bile etmeden geçersiniz. Milli davaya aykırı lafları tekrar edenler arasında bulunursunuz. Elbette Yunan propagandasının dünyayı saran ağının çözüm çözüm diye tekrarlattıkları nakaratın ne manaya geldiğini özel dikkat ve birikimi olmayan politikacının anlaması mümkün olmayabilir.

ANNAN PLANIN KABULÜ İÇİN YAPILAN BASKILARI VİCDANINIZ NASIL KABUL ETTİ?

Sayın Başbakan’ın AB çıkışında dayandığı delillerden bir başkası da, Kıbrıs’ta Annan Planı’nın kabulü için akıl almaz bir baskının uygulanması sonucunda, akıl ve vicdanları kabul etmemesine rağmen Kıbrıs Türkleri’nin anavatana bağlılıkları hatırına, kerhen evet demeye mecbur hissetmeleridir. Peki acaba Sayın Başbakan Kıbrıs üzerindeki ambargonun kaldırılacağı sözünü, kimden almıştı? Annan’ın  planı gibi hayali bir planı kabulü halinde Kıbrıs üzerindeki izolasyonun kaldırılacağını ve Kıbrıs Türkleri’nin “bir evetle dünyaya bağlanacağını” vaad ettiği için kendini suçlamıyor mu? Okumadığı ve hiçbir danışmanının da okumadığı açık olan Annan Planı ve 12 bin sahifeyi bulan eklerinin neler götürdüğünü biliyor muydu, acaba? Elbette mümkün değil, Sayın Başbakan’ın birikiminin buna müsait olmadığı biliniyor. Zaten kendisi söylüyordu, danışmanlarının okuması yeterliymiş. Annan Planı’nı ve eklerini tetkik etmesine imkan olmayan milletvekillerimiz Annan Planı ve 12 bin sahifeyi tutan eklerini okumadan evet oyu veren vekillerimizin vicdanı nasıl rahat edecek?

EHİL YARDIMCI VE DANIŞMANIN AĞIR SORUMLUĞU…

Hele bu çağda ne kadar zeki ve kabiliyetli olursa olsun bir politikacının her konuda uzman olmasını beklemek de hata…  Bunları tahlil edecek bilgi ve tecrübe birikiminden mahrumsanız konu hakkında size hakkı söyleyecek yardımcılara, hakiki danışmanlara ihtiyacınız kaçınılmaz. Bu dost ve danışman çevrenizin bilgi ve medeni cesaret sahibi olması, önce vatan, millet ve din diyecek insanlar ve danışmanlar olması gerekir. Onun için Peygamberimiz (s.a.s) danışmanların önemini belirtmişlerdir. Ve dünya ve ahiret selametini, bir yöneticinin dürüst, bilgili, samimi, fedakar cesur danışmanların var olmasına bağlamışlardır… Unutmamalı ki, Allah bir yöneticinin iyiliğini murad etmişse, dostlar, yardımcılar ve gerçek danışmanlar nasip eder. Hatırlayın Haçova Meydan Muharebesi’ni, Hoca Saadeddin Efendi gibi bir kahramanın gayreti, sendeleyen padişaha rağmen, Hoca’nın kahramanlığı ve ikazı, zaferi sağlamadı mı?.. Ama Allah korusun Allah(c.c) bir yöneticinin veya politikacının helakini dilemişse (Allah korusun!) Firavun’un veziri Haman tipinde danışmanlar ve yardımcıları ona musallat eder. Mutluluğunu dilemişse, Hazreti Ebubekr ve Ömer gibi yardımcılar, vezirler ihsan eder…

TÜRKİYE’NİN HAKLARINI SAVUNMAK FEDAKARLIK VE KAHRAMANLIK GEREKTİRİR…

Gerçek dostların ve danışmanların bir siyasetçiyi, bir komutanı uyarması gerekir. Kolay değil elbette, Amerika’nın ve Avrupa’nın ısrar, şantaj ve tehdidi karşısında, Türkiye’nin haklarını savunmak!…  Bazen Türkiye’yi ve Türkiye’nin haklarını savunmak iktidara, hatta partiye veda etmeyi bile gerekli kılabilir. Rahmetli Menderes’in bir darbe ile iktidarına ve hayatına son verilmesinde, Rahmetli Ecevit’in ve Erbakan’ın en yakınları tarafından saf dışı edilmesinde, hatta sayın Demirel’in defalarca iktidardan düşürülmesinde şahsi, idari hataları bulunsa bile Milletin menfaatlerini kendi idrakleri ölçüsünde savunma çabalarının rol oynadığını unutmamalıyız. Umarız bu aydınlatma çabası, iktidar emanetini taşıyanlara faydalı olur.

Yorum Yapın

Navigate