İsrail’in Türkiye’den özür dilediği AKP tarafından ballandıra ballandıra anlatılıyor! Şüphesiz ki Türkiye’nin ne İsrail’le ne herhangi bir devletle hayati ve meşru hak ve menfaatlerine saygılı olmak kaydıyla ne ihtilaf halinde, ne de hasım halinde olması istenmez. İsrail Devleti vb. halkıyla da seviyeli dostluk ve işbirliğinden yanayız. İsrail’in Mavi Marmara Gemisi’ne haksız yapılan tecavüz sebebiyle farklı bir biçimde özür dilemiş olmasından memnunuz.
Bayrak Dergisi 1259
Ancak bu durum, AKP’nin anlattığı gibi değildir. ABD Başkanı Obama, İsrail’e yaptığı ziyaret esnasında, İsrail Başbakanı ile görüşmüş ve Türkiye ile İsrail arasındaki bozulan ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğinden bahsetmiş ve bunun üzerine Türkiye’yi arayan İsrail Başbakanı Türkiye’den Mavi Marmara dolayısıyla Türk vatandaşlarının şehadeti ve yapılan hatalı davranışlar sebebiyle özür dilemiştir. Bu özür kimin eseridir, diye sorulacak olursa besbelli ki Obama diplomasisinin eseri… Yani olayları nakış gibi işleyen Obama diplomasisi, keşke sayın Davutoğlu’nun dediği gibi olsaydı ama değil… Keşke biz işlemiş olsaydık ama görülüyor ki kanaviçe gibi işleyen biz değiliz, elin oğlu bizi kanaviçe gibi işlemiş? Peki neden İsrail Başbakanı Obama’nın telkini yerine getirip, Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir dostluk dönemi açma gayretine giriyor? Elbette Obama’nın telkini… Sonra Suriye ile girdiği çatışmada Türkiye’nin İsrail’in yanında yer alması, Suriye’nin karşısındaki husumetini sürdürmesine dersiniz tam zamanında yapılmış bir özür jesti değil mi? Kim kanaviçe gibi işliyor?… İnşallah ayrıntıya daha sonrada girmek fırsatımız olur.
“ÇÖZÜM SÜRECİNİN” MASKESİ DÜŞTÜ, APO-FİYASKOSU…
ÇÖZÜM, ÇÖZME Mİ, ÇÖZÜLME Mİ?
On binlerce vatandaşımızı katleden, kanlı ASALA’nın görevini üslenen, kanlı, vahşi, ödlek, kıyıcı, uyuşturucu kaçakçısı bir çetenin cinayetleri sebebiyle kaybettik. Kadınlar, ihtiyarlar, gençler, çocuklar ve hatta bebekler bu dinsiz, ahlaksız, hayvandan da aşağılık vahşet yüzünden canlarından oldular. Türkiye’ye uzun süre Suriye ve Lübnan’daki karargahından yöneten çete başı, ne yazık ki uzun süre Suriye, Lübnan ve Yunanistan’dan tecavüzlerini sürdürdü. Ve çeteciyi Türkiye’ye karşı kullanmak isteyen ülkelere gereken tavır gösterilince, çeteci Türkiye’ye teslim edilmek zorunda kalındı. Ve yeni bir dönem başlatıldı…
DOSTLARIMIZ TERÖRLE NASIL MÜCADELE EDİYORLAR, BİZE NE TAVSİYE EDİYORLAR?
Malum cani, Türkiye’ye “asma da besle, baş tacı et” ricası ile verildiği için ve o zamanki yöneticilerin hepsi de zaaf içinde olduklarından çete başı yıllarca beslendi ve sonrada baş müşavir ve ortak haline getirildi.
Dostlarımız kendi teröristlerini, yargılamasız kanlı bir infazla bertaraf etmekle kalmadılar ve ayrıca mezarı belli olmasın diye de Hind Denizi’nin karanlıklarına attılar. Ama bazılarını kıymetli teröristi bizde AKP’nin has ortağı, danışmanı, kılavuzu oldu çıktı. İşte Türkiye’mizdeki politikanın akıl almaz çukurluğu!
ÜSAME’NİN İCAD VE İMHA EDİLMESİ ÜZERİNE…
Şüphesiz söz konusu kişi, değerli dostlarımızın Yeşil Kuşak Projesi’nin ABD ve NATO’nun stratejisi olduğu dönemde İslam’ın ve dini değerlerin yüceltilmesi, savunulması hayati ihtiyaçtı. Daha sonra, Ruslar’ın Afganistan’da bir askeri darbe ile kendilerine bağlı bir Afganistan Yönetimi oluşturmalarından sonra, Batı’nın ve özellikle ABD’nin Afganistan’da kurulan Sovyet yanlısı sözde tarafsız karma diktatörlüğüne karşı savaş açtığını gördük. Böylece İslam Dini’nin ve özellikle Müslümanlar’ın gücünü harekete geçirme ve kullanma dönemine gelindi. Rambo, İslam Dünyası’nda da yeni Rambolar oluşturmaya başladı. Taliban ve Usame gibi oluşumlar o günlerin meyvesi idi. Bu tür oluşumlar, kullanılır ve kullandıktan sonra atılırlar. Ama oluşturulan bu tür silahlı oluşumları tasfiye edivermekte pek kolay olmaz. Bu tür örgütlerde görev alanlar bu prestiji ve rant imkanını bırakmak, istemezler.
NEVRUZDA NE OLDU? MASKELER DÜŞTÜ!
Barış, kardeşlik, demokrasi ve birlik lafları bir İSYANCI TERÖRİST tarafından söylenecek ve senin sözde yöneticilerin de şov yapacaktı, alkışlayacaktı? Öyle mi?… Silahlı güçler (katiller topluluğu, silahlarıyla geri çekilecek? Silahsızlandırma bu mu? Silahlı çeteleri “geri çekil” çağrısı yapan, gel çağrısında her zaman yapar? Yani bu silahlı terör eylemlerinin tek başına veya birlikte yapılageldiğinin itiraf ve tescilidir. Bu silahlı tehdit altında, şakinin emrine boyun eğmek değil midir? Nitekim büyük beklenti uyandırılmaya çalışılan teröristin Diyarbakır’da okunan konuşması bir barış oluşturmak için gerekli samimiyet, pişmanlık, hüsnüniyet gibi özellikler taşımıyor. Aksine, tehdit, kanlı silahların ve cinayetlerin baskısı altında ortaya konan bit dizi taleptir. Bunun neresinde saygı var?
YENİ BİR TÜRKİYE’Yİ BİRLİKTE İNŞA ETMENİN AHLAKİ ŞARTLARI;
HAZRETİ MUSA, HZ.İSA VE HAZRETİ MUHAMMED(SAV)’iN YOLUNDAN NE VAR?
Hz. Musa, İsa ve Hz. Muhammed’in yolundan bahsediliyor. Haksız, kan dökenlerin, zarar verenlerin ne yapması gerektiği bellidir? Hele yol kesen katillerin, özellikle bebek katillerinin baği, şaki ve asilere neler yapılacağı bellidir. Diyelim ki helalleşmek, barışmak istiyorsun, ne güzel… Demokrasiden, yeni bir dönem açmak güzel… Yapman gerekenler şunlar:
TERÖR ÖRGÜTÜ VE ELE BAŞISI ÖNCE NELER YAPAMAYA MECBUR?
Bahsettiğin üç dinin şeriatında ne kadar korunan kutsal değer var ise sen onları yüzbinlerce sefer çiğnedin, katil oldun, haksız kan döktün, anaları ağlattın, babaları hicrana boğdun. Sözünün eriysen! Önce şunları yapman gerekir:
1) Pişman olacak ve tövbe edeceksin.
2) Sonra çirkin hukuksuz eyleminden vaz geçecek ve silahları teslim edecek, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından vaz geçeceksin.
3) Verdiğin zararları ödeyeceksin,
ç) Af dileyeceksin! Aynı Türkiye’ye getirildiğinde söylediğin sözleri tekrar edecek ve o pişman ruh
4) Şayet mağdur seninle helalleşmek isterse, helalleşme yolu açılır. Nerede görülmüş baskı ve tehdit altında helalleşme? Mağdur ve mazlum seni affeder ve bağışlar ve hakkını helal ederse, senin için yol açılır, helalleşirsin.
Baştan aşağı cehaletle dolu samimiyetsiz ve tehdit içeren bir konuşma değil mi bu?
SİLAHLI ÇETELERE KARŞI MİLLETİN VE MÜSLÜMANLAR’IN YAPMASI GEREKENLER
SİLAHLI ÇETELERE KARŞI MİLLETİN VE MÜSLÜMANLAR’IN YAPMASI GEREKENLER
Öcalan sen helalleşmek için gerekli olan şartların hangisini yerine getirmeğe çaba gösterdin?! Bunların hangisini yaptın? Bak çömezine, çömezinin isyan diyor… Barış isteyen böyle mi yapar? En ufak nedamet duymuyorsun. Daha ne diyeceksin? Senin büyük isyan önderi olduğunu söylüyor? Bu ne Tevrat, ne İncil de var. Ve bakmıyormuşsun. Ne güzel… O halde Hücurat Suresine bak? Orada buyrulur ki:
Silahlı bir topluluk, önce silahlarını bırakmaya çağrılır. Ve o topluluk Hakka, adalete, tabi olmayı kabul edesiye kadar, bütün Müslümanlar’ın, o silahlı topluluğu silahlarını bırakıncaya ve adalete uyuncaya kadar tavır koymaları emredilir. Sen ve kafadarların bu şartlara uyacak mısınız? Yoksa tehdide yeltenmeye devam mı edeceksiniz ?
ÇETELERE HAKİMEN SORUMLUSUN DEMEKTİR
İlahları bırakmak dediğimizde söylenmesi gereken birkaç şey daha var! Her şeyden önce, silahlı çetelerin senin emrindeyse sen ve yoldaşların işlenen bunlarca cinayetin gerçek sorumlularısınız! Yani sen isteyince silahlı şakiler harekete geçiyor, dur deyince duruyorsa sen çetelere mutlak hakimsin demektir. Ve yargılaman adil ve aldığın ceza uygun bir cezadır. Eğer çetelerine sen tek başına hakim değilsen ve kollektif bir yönetim veya şuranın etkisiyle çeteler geri çekilebiliyorsa, çetelerine hakim olan veya etki eden pek çok mihrak var demektir.
SİLAHLI UNSURLARIN NAKLİNDE İSTENEN ŞARTLAR DENSİLİK VE AYIPTIR! MASKE DÜŞMÜŞTÜR!
Eğer şimdi silahlı çeteler, Türkiye’den bir başka ülkeye, “parlemento teminatı” altında nakledilecekse hem çirkin bir tehdit var, hem de sahnenin önünde oynanan bu silahlı güçlerin kaydırılması oyunu, Türkiye’ye karşı bir bir Truva tuzağıdır! Bunu görmeyen AKP İktidarı’nın terör tehdidi altında millet iradesinin gaspına boyun büküşünün ilanıdır… Hazindir bütün samimiyetimizle milyonlarca vatandaşımız gibi, katkı sağladık, umduk! Ama bugün tüm vatandaşlarla birlikte gördü ki AKP “anaların gözyaşını dindirme” davasında samimi olmadığı gibi, en küçük ehliyete de sahip değil. Hele “silahlı ortak” samimiyet ve gerçeklik duygusuna hiç sahip değil.
Çekilmek için şartlar ileri sürülüyor? Parlamento teminatı, hükumet garantisi, Oslo Süreci gibi kesilebilirmiş?
Ayrıca zihin karıştıran ve iktidarın cevap vermesi gereken hususular var. ABD Adana konsolosunun orada işi ne? Toplanan kalabalık elinde her türlü işaret ve malum paçavralar var ama ilaç için bir Türk bayrağı yok. Bak milyonlarca insan bu densizliği nasıl karşılıyor? Çok şükür Sayın Başbakan da Nevruz gösterisi esnasında “bir tek Türk bayrağının bulunmayışından” üzüntüsünü dile getirmiş? Ama Sayın Erdoğan, işin üzüntü beyan etmek mi? Ve terörle mücadeleden sorumlu olan eski İstanbul Valisi Bakan, protesto ediyor, bayrak bulunmayışını… Ama bu Nevruz gösterisi sizin sorumluluğunuz içinde yapılmadı mı? Terörist başı silahlı şakilere egemen oluyor da, bayrak astırmayı beceremiyor mu? Çete başının Mesajını hayır umarak bekleyen vatandaşlar, gençler ne kadar üzülüyorlar? Mamafih bunda da hayır var! AKP’nin öncülük ettiği sözde barış davasının bir aldatmaca olduğu, Nevruz gösterisi ile bire yere daha ortaya çıkmış oldu. Maske düştü!…