İlk hamlede devletin iki güvenlik kurumunun karşı karşıya geldiği, bir kaos ve kargaşa ortamında acı ve elemlerle dolu bir savaş yaşanmıştır. Darbe planı içinde “tatbikat yapılacak” denilerek emir komuta mekanizması ile bir kısım askeri güçler aldatılarak silahlı hareket içine sevk edilmiştir. Silahlar patlamış, kan dökülmüş, kimin suçlu, kimin hain, kimin masum olduğu bir anda karışmıştır. Darbe planından habersiz masum askerlerimiz, askeri bir tatbikat için “ateş” emrine uyarak hareket etmişlerdir. Ancak namlunun karşısındaki insanların kendi milletinin evlatları, komşusu, arkadaşı, akrabası, din kardeşi olduğunu fark edenler olayın vahametini görmüşlerdir. Gerçek hainler ise kendi vatandaşına, kendi kardeşine kurşun sıkmışlardır. Hainlerin ve masumların ancak yüce adaletin kararları ile belirleneceğine inanıyoruz. Temennimiz, adalet karşısında hainlerin müstahak oldukları cezaya çarptırılması yanında masumlar ezilmesin. FETÖ örgütüne kanmış veya ihanetle, bilerek suç işlemiş vatandaşların işledikleri cürüm sebebi ile müstahak oldukları cezadan kaçamayacaklardır. Sonuç olarak vatanın bütünlüğü ve selameti için, milletin huzuru ve birliği için, adaletin kestiği parmak acımaz.
Silahlı savaşın hakim olduğu bir kargaşa ortamında, at izinin it izine karışmış olduğundan geri dönüşü mümkün olmayan sonuçlar doğuran bir fitnenin ateşi yanmaya başlayacaktır. Bu ateş ulaştığı masumları da yakabilir. Bu nedenle, doğru ve yanlışın belli olmadığı, fitne ateşini görenlerin ondan uzak durması, müdahale etmemesi gerekir.
Fitneyi Uyandırmayın
26 Temmuz 657 tarihinde Hz. Ali ile Muaviye arasında cereyan eden Sıffin Savaşını hatırlayalım. Savaşın olmaması için Hz. Ali (ra) nin gayretleri kafi gelmemiştir. İki ordu arasında fitneyi körükleyen “intikam” duygusu giderilememiştir. Hz. Osmanın katilinin bulunmasını isteyen Muaviye tarafındaki ordunun karşısında Hz. Ali savaş yerine Muaviye ile müzakere etme fikrini kabul ettiremeyip 70.000 kişinin şehit olduğu bir savaş yaşanmıştır. Muaviye’nin askerleri Kur’an sayfalarını mızraklarının ucuna takarak insanları Kur’an ile aldatmış ve savaşın seyrini değiştirmiştir. Hz. Ali, Dini değerlerin siyasi emellere alet edilmesine dayanan oyunun farkında olmasına karşılık, bunu insanlara anlatamamış, 70.000 insanın şehadeti ile sonuçlanan bir fitne ateşini söndürememiştir.
Hedef Vatanı Bölmek
15 Temmuz 2016 tarihinde, FETO hareketi olarak adlandırılan ve uzun yıllar TSK içinde yuvalanmış bir çete askeri darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Darbe teşebbüsünün bütün yurt genelinde yapı- landırıldığı görülmüştür. Darbeci gücün TSK içindeki silahlı çetenin harekete geçmesiyle suçüstü yakalanan çete mensupları hukuken yargılanacaktır ve gerekli cezaya çarptırılacaktır. İhtilalcı çetenin mensupları sadece suçüstü yakalananlardan ibaret olmadığı açıktır. Devletin bütün kurumları ve daireleri içinde örümcek ağı oluşturmuş bulunan bir çete elemanlarını bir anda tespit edip temizlemek mümkün değildir. Böyle bir çete temizliğinde ulu orta tutuklama ve gözaltı operasyonları ile hukuk dışına çıkıldığı takdirde devletin kurumları bundan zarar görür. Bu hükümetin yakın tarihinde bu hatalı uygulamanın nasıl olduğunu herkes bilir. Masum olan insanlar yıllarca tutuklu kalmışlardır.
Bir milletin varlığı ve gücü, içte ve dışta vatanın bütünlüğünü koruma ve kollama görevi olan silahlı kuvvetlerinin gücü ile doğru orantılıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin zayıflatılması, milletin varlık ve bütünlüğünün tehlikeye girmesi, vatan savunmasının zaafa uğratılması demektir.
15 Temmuz harekatında sadece askeri yapılanma göz önüne alınıp ve suç oluşumunu asker üzerinden hareketle tespit etmeye çalışmak eksik ve hatalıdır. 15 Temmuz harekâtının sivil ayağı nerededir? Bu soru 15 Temmuz harekâtının can damarıdır. Yıllardır terörle mücadele içinde bulunduğumuz bir çağda zayıflatılmış bir askeri yapılanma ile vatanın bütünlüğü, milletin varlığı tehlikeye girmek üzeredir. Tedbir almak sadece TSK nın darbe yapacak diye gücünü dağıtmak, zayıflatmak, gayri askeri unsurlar ile kontrol altına almak girişimi tehlikeli bir yaklaşım olur.
15 Temmuz darbe girişiminin suçüstü çetesinden hareketle, çetenin sivil yuvalarını adalet önüne koymadan gerçek bir temizlik yapılamaz.
15 Temmuz darbe girişimi sadece devlet yönetimini ele geçirmekten ibaret değildir. Bu hareket vatan bölme faaliyetlerinin bir ürünü olarak tatbik edilmiştir. 15 Temmuz gününden itibaren her gün 1 4 / Yorum / 1282 cereyan eden PKK saldırılarının 3 gün duraksadığı görülmüştür. 15 Temmuz darbe girişiminin yurt dışı desteği, vatanımızın ve milletimizin bölünmesini isteyen şer güçler olduğu açıktır.
BOP Projesi
15 Temmuz darbe girişiminin lideri olarak gösterilen kişi ABD’nin Pensilvanya eyaletinde bulunmaktadır. Bu kişi kimin himayesindedir? İlk bakışta darbe çetesinin liderini ABD’nin koruyup, kolladığı söylenebilir. Ancak F.Gülen BOP projesi kapsamında yıllardır ABD istihbaratı CIA tarafından korumaya alınmıştır. F. Gülen vaazlarına başladığı 1966 yılında teşkilatının ilk temellerini oluşturuyor. Vaazları ile cemaatı etkilediği bu yıllarda Graham E. Fuller (CIA’nın Ortadoğu sorumlusu, 1964 yılında Türkiye’ye tayin edilmiş.) ve G.E.Fullerin adamı, Kasım Gülek ile tanışmış. BOP projesinin gerçekleşmesi için hazırlanan F.Gülen CIA tarafından görevlendirilmiş ve eğitilmiş. Ilımlı İslam (?) adıyla İslam dünyasında operasyonlarla, savaşlarla BOP için bir çalışma yapmak üzere himaye altına alınmıştır. Afganistan ile başlayan operasyonlar, Irak, Libya, Mısır ve Suriye’de devam etmiştir. Sıra Türkiye’ye gelmiştir. Operasyonlar CIA planlarına göre CIA görevlilerince takip edilmektedir.
CIA’nın eski şeflerinden G.E.Fuller 15 Temmuz günü Türkiye’de, İstanbul’da bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarından Cemil Ertem’in açıklamalarına göre F.Gülen’in baş hamisi Henry Barkey ile birlikte İstanbul’da bulunan G.E.Fuller 16 Temmuz günü Türkiye’den başka bir ülkeye kaçmıştır. Olaylar göstermiştir ki 15 Temmuz harekâtı CİA tarafından izlenmekte ve gözlenmekteydi.
BOP projesi, G.E.Fullerin Türk ve İslam dünyasında CIA namına araştırmaları, Yeşil Kuşak Raporu ile geliştirilen bir ABD projesidir. Projenin hedefi kuzey Afrika’dan başlayarak Pakistan’a kadar uzanan bölgedeki 22 ülkenin rejimleri değiştirilecek, sınırları yeniden çizilecektir. Bu durumu F. Gülen de medyada yayınlanan bir konuşmasında açıklamıştır. Türkiye’nin bu projedeki durumu nedir? Türkiye’de sürdürülen ve başını ermeni kökenli gayri Müslimlerin yönettiği bölücü Kürtçülük hareketine bağımsız kürt cumhuriyeti (Free Kurdistan) adıyla devlet kurdurulacaktır. Kurulacak devletin sınırlarını gösteren harita ABD Deniz Kuvvetleri komutanlığınca hazırlanıp ilan edilen haritada mevcuttur. Kurulacak bu devletin başkenti Diyarbakır olacak. Sınırları, haritada gösterildiği gibi Kuzey Suriye, Kuzey Irak, İran ve Güneydoğu Anadolu’yu içine alan bölge olacak.
15 Temmuz darbe hareketi başarılı olsaydı, bir itirafçının da dediği gibi, F.Gülen ABD’den gelecek, havaalanında, yeni tayin edilmiş olan Genel Kurmay Başkanı tarafından karşılanacak ve kurulacak devletin başkanı olarak koltuğa oturtulacaktı. Tıpkı İran’da Humeyni’nin gelişi gibi… 15 Temmuz darbe hareketi başarılı olsaydı, bölücü başı Apo Diyarbakır’a gelecek ve kurulacak Bağımsız Kürt Cumhuriyetinin (Free Kurdistan) başına geçecekti. Allah’ın lutf ü keremi ile bu hain plan gerçekleşmedi. Ancak su uyur, düşman uyumaz. Devlet yö- netiminde bulunan, emaneti koruma görevindeki yöneticilere Allah yardım etsin ve basiret versin. Allah milletimizi korusun.