Türk Tolumları Her Devirde “Allah’ı Bir Ve İlah” Bilmiştir
Türk Milleti ve kavimleri insanlığın bilinen tarihlerinden bu yana Allah’ın gönderdiği bütün peygamberleri tanımış, onların din ve Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Her toplumda olduğu gibi puta tapan, küfür içinde olup yolunu sapıtan, Türk toplulukları olmuştur. Tarihçilerin ve edebiyatçıların topyekün Türk Milletini İslam’dan önce küfür ve dalalet için gibi göstermeye çalışmaları benim kanaatim yanlıştır, hatalıdır.
Hz. Âdemden, ahir zaman peygamberi Peygamber Efendimiz dâhil olmak üzere, gönderilen bütün peygamberler, Allah’ın Tevhit inanç ve imanını yaymaya çalışmışlardır. Hatta yeryüzünde aynı zaman dilimi içinde iki, peygamber olduğu bilinmektedir. Peygamber Efendimiz 124 bin peygamber olduğunu da belirtmiştir. Tevhid akidesi, Orhun Kitabelerinde silinmez bir şekilde görülür:
Kül Tigin Abidesi: “Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insanoğlu kılınmış… Yukarıda Türk Tanrısı, Türk mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş… Türk Milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselmiş olan Tanrı, il veren Tanrı… Zamanı Tanrı yaşar. İnsanoğlu hep ölmek için türemiş. ”
“Kara Han’ın büyük karısından bir oğlu oldu. Aydan ve güneşten güzel olan bu çocuk üç gün üç gece anasının memesini emmedi. Her gece anasının rüyasına girer, “ Hak dine gel! Gelmezsen sütünü emmem” derdi. Anası oğluna dayanamadı, Tanrı’nın birliğine iman etti. Çocuk meme emmeye başladı. Anası ne düşünü, ne de hak dini kabul ettiğini hiç kimseye söyleyemedi. Çünkü Türk Halkı Yafes’ten Alınca Han’a kadar Tanrının birliğine iman ederlerken Alınca Han’dan beri Halk, Tanrı’yı unutup bütün memleket kafir oldu.
“Kara Han çocuğu meclise getirdi; Oğlum bir yaşına geldi, ne ad koyacağız? Beyler cevap vermeden çocuk dile gelip “Benim adım Oğuz’dur. ” dedi. Ve onu Oğuz adıyla tanıdılar. Bir yaşında bir çocuğun böyle söylediği görülmemiş ve işitilmemiştir. Bunun için uzun ömürlü, ulu devletli, bahtiyar ve geniş bir ülkeye sahip olacaktır. Çocuk Allah, Allah diye bağırıyordu, lakin işitenler: “Bu çocuk ne dediğini bilmez “dediler… Cenab-ı Hak Oğuz’u veli yaratmış, adını gönlüne ve diline koymuştu. ”
Kara Han, Oğuz’un ilk karılarını neden sevmediğini sordu. Büyük gelin: Oğlunuz bir Tanrı var dedi bizi de o yola götürmek istedi. Biz kabul etmedik. Üçüncü gelin kabul etti, onun için oğlunuz onu çok sever dedi… Kara Han beyleri çağırıp bir meclis kurarak müzakere etti. Oğuz’un avda tutulup öldürülmesine karar verildi… Küçük gelin Oğuz’a haber gönderdi. Oğuz tüm yurda adam gönderdi. Babasının kendisini öldüreceğini bildirdi… İki taraf saf tertip edip savaştılar. Oğuz galip geldi. Oğuz Han babasının tahtına oturdu. Oğuz milleti hak dine davet etti… Oğuz Han yetmiş iki yıl Moğollar ve Tatarlar ile savaştı, yetmiş üçüncü senesi hepsini hak dine itaate aldı. ” (Türk Seceresi, Ebu’l Gazi Bahadır Han, Sh: 28, 29, 30 )
Hz. İbrahim, Oğuz Han Ve Kantura Oğulları
Peygamberimiz buyuruyor ki; “Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın Allah’ın ümmetime verdiği mülk ve saltanatı ellerinden ilk olarak alacak kavim Kantura oğullarıdır. (Ebu Davut)
Peygamberimizin haber verdiği, Kantura kimdir? Kantura oğulları kimler ve kimin oğullarıdır? Bu konuyu Prof. Dr. Sayın Zekeriya KİTAPÇI YENİSES Dergisinde şöyle anlatıyor:
“Yeryüzünde ilk mümin ve muvahhit”
Türk Oğuz Devletini “ kurmuş olan Oğuz Han, bundan sonra Doğu, Batı, Kuzey ve Güney istikametinde bir çok seferler yapmış ve buraları parlak kılıcıyla fethetmiş ve “ İç-Asya’da, Doğuda; Büyük Okyanus ve Batıda; Akdeniz’in doğu sahilleri, bugünkü Şam ve Kudüs de dahil Nil nehri hatta Yemen’e kadar hakim olmuş ve bu geniş iman ve kültür coğrafyasında bir büyük “ Barış İmparatorluğu” kurmuştur.
Oğuz Han bu fetihler sırasında Hz. İbrahim’le karşılaşmış, O’nun tebliğ ve irşadı ile “ Haniflik “ dinini kabul etmiş… Bunun güzel bir sonucu olarak Hz. İbrahim, Oğuz Han’ın kızı Kantura Hatunla evlenmiş ve bu evlilikten yeni bir Türk nesli ortaya çıkmıştır. İbnü’l-İbri de Tarih-u Muhtasar ed- Düvel isimli eserinde ise “ Hz. İbrahim Türk Hakanının kızı Kantura ile evlendi” ibaresi yazılıdır.
Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetlerine konu olan Zül-Karneyn’in şahsiyeti yeni bir aydınlığa kavuşmuş ve Cenabı Mevla’nın yüksek iltifat ve teveccühüne mazhar olan bu cihan fatihinin şüphesiz Oğuz Han olduğu anlaşılmıştır. Hz. İbrahim ve Nemrut hakkında ciddi araştırmalarda bulunan İ. Semahaddin Cem’e göre “ Hz. İbrahim, Mezopotamya’da zuhur etmiş ve kan itibariyle tamamen Sümer Türklerine mensup bir Hak Peygamber’dir. ” Tarih-u Mülük ve Müslüman kitabının yazarı Nahle Kalafat da, “Oğuz Han; adı geçen bu büyük Hakan İbrahim Halil asrında yaşamıştır” demektedir… (Oğuz Han ve Hz. İbrahim aynı çağda yaşamışlardır. M. Ö 1880 ) Oğuz Han’la Hz. İbrahim Suriye Şam’da görüşmüşler ve sonra ikisi birlikte hacca gitmişlerdir. Daha sonra ise; Oğuz Han, Hz. İbrahim’in eşi Sara’dan doğma oğlu Hz. İshak’ın kızı ile evlenmiş birçok erkek çocukları olmuş ve onlara “ İshak Oğulları” denilmiştir. ” (Yenises Dergisi )
Hz. İbrahim, Kantura Ve Oğulları
“Hz. Sare’nin vefatından sonra, İbrahim Aleyhisselam, Katura (veya Kantura) ile evlendi. Katura’dan doğan çocuklar: Zimran, Yokşan, Medan, Medyan, Yeşbak ve Şuah. Hz. İbrahim’in Horasan’a gidip yerleşen oğulları: Medan, Eşbak ve Şeuh olup bunların orada nesilleri çoğalmış ve Horasan Türkleri de, bunların soyundan gelmiştir. Bir Hadis-i şerifde de, Türklerin, Kantura oğulları oldukları bildirilmiştir. ” (Peygamberler Tarihi, M. Asım Köksal, Sh: 221, 222,223) Kısaca, Hz. İbrahim üç oğlunu dedeleri Oğuz Han’ın topraklarına göndermiş, “Hanif” dininin Orta Asya ve Türk illerine yayılmasında dedeleri Oğuz Han’a yardımcı olmuşlardır.
Peygamber Ululuğunda Zü’l Karneyn
“Kur’an-ı Kerim’de Kehf Suresi’nde adı geçen “Zü’l-Karneyn; “iki delil sahibi; maddi ve manevi güç sahibi, zamana hükmeden kişi” kendini hayra, iyiliğe adamış salih bir kimse, doğu, batı, kuzey ve güney istikametlerinde ve “Bir ilahi sebebe binaen” birçok askeri sefere çıkmış, yüce şahsiyetli ve üstün ahlaklı mümin ve muvahhit kimsedir. Kur’an’da zikri geçen ve dört yöne seferler yapan kimsenin tarifi Oğuz Han’la tam örtüşmektedir.
Kitab-ı Cihannuma’nın yazarı Ahmet Neşri’nin ifadesiyle; “Hak Teala’nın Kelamı Kadiminde zik
rettiği Zü’l Karneyn Türklerin ulu atası Cihan Fatihi Oğuz Han’dır. ” Türk Kağanı Oğuz Han, bir rivayete göre 116 sene ve bir başka rivayete göre ise daha fazla yaşamıştır. Oğuz Han’ın soyundan da birçok mümin ve muvahhit Türk han ve hakanları gelmiş ve bu böylece İslam hidayet güneşinin Orta Asya ufkunda doğmasına kadar devam etmiştir. ”( Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı )
Sonuç
Türk adının ne zaman ortaya çıktığını tartışmaya gerek yoktur. Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in bir oğlunun adı Türk’tür. Türkler Allah’ın Peygamberi Hz. Nuh’un torunlarıdır. Hz. İbrahim Sümer Türklerinden olup, Oğuz Han’ın kızı Kantura ile evlenmiş, Kantura’dan olma üç oğlunu dedeleri olan Oğuz atamızın topraklarına “ Haniflik” dinini yaymak için “Allah’ın emri” ile görevlendirmiştir. Bunun içindir ki Türkler Halil İbrahim Milletindendir.
Oğuz Han, Hz. İbrahim’in Sare’den olan oğlu Hz. İshak’ın kızı ile evlenmiş; kutlu, soylu ve Allah’ın buyruklarını yerine getirmede giden yolda peygamberlerin soyundan gelen nesiller Türk Milletinin altın halkalarını oluşturmuşlardır.
Kur’an-ı Kerim’in Kehf Suresinde adı geçen salih zat Zü’l Karneyn’in Türk Milletinin ulu atası Oğuz Han olduğu pek çok İslam Alimi tarafından kabul edilmiştir.
Türk Milletinin kökleri böylesine tarihi derinliğe; böylesine asil, mübarek ve kutlu peygamberlere; yenilgi nedir bilmez korkusuz cihan hakanlarına; nice ermiş veli ve Allah’ın sevgili kullarına dayanmaktadır. O yenilmez ruh bu ruhtur. İşte, cesur, korkusuz, sınırsız iman, sarsılmaz iradenin yeryüzünde ayak basmadığı, atının nallarını ezmediği toprak parçası kalmamıştır. Ve bu dünyanın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine şöyle yankılanmıştır:
“Dünya atının nalları altında ezildi.
Kaç haçlı sefer varsa göğsünde kesildi.
Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden
Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden. ”