Hüseyin SEZER
Şabloncu ve taklitçi değerlendirmelerle gündemi takip edenler gerçekleri göremezler. Körü körüne bir yere tabi olanlar, bağnazca tutum sergileyenler inceleme ve araştırmaya gerek duymadan başkalarının ortaya koydukları tavırlarla tercihlerini belirlemektedirler. Geleceklerini başkalarının akıl ve mantıklarına ipotek edenler, sevginin insanın gözünü kör ettiği gibi gerçekleri göremezler. Maalesef bu anlayışla olayları değerlendirenler, önlerine çıkan problemleri akıl ve mantık süzgecinden geçirmeden taklitçi bir anlayışla çözmeye kalkanlar eninde sonunda telafisi imkansız sonuçlara katlanmak zorunda kalırlar.
16 Nisanda Türkiye, geleceğini çok yakından ilgilendiren bir referanduma gidiyor. Referandum için evet- hayır tartışmaları iki kişinin bir araya geldiği her oramda bir şekilde tartışılıyor. Taraflar tartışıyor da neyi tartıştığından bihaberler. Tartışmanın içeriğinden daha çok kamuoyunda meydana getirilen algıya göre değerlendirme yapıyorlar. En hayati bir konuda körü körüne veya bağnazca bir tutum sergiliyorlar. Birlik berberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönmede ‘Evet’, ‘Hayır’ kampanyası yürütenler kardeşliği bozacak söylem ve tavırlardan uzak durmalıdırlar. Düşmanlığı körükleyecek, topluma kin ve nefret tohumları ekecek çalışmalara kimden gelirse gelsin müsamaha göstermemelidirler. ‘Evet’ veya ‘hayır’ sonucunun meydana getireceği olumsuz hava bir şeklide telafi edilebilir. Ama kin ve nefretle oluşturulacak kamplara ayırmanın telafisi mümkün olmayacaktır. Kampanyalara din hiçbir şekilde alet edilmemelidir. Vatan hainliği, teröristlik ithamı yapılmadan, vatan ve din sevgisi yalnız bir zümrenin inhisarına bırakılmadan siyasi nezaket içerisinde çalışmalar yürütülmelidir.
16 Nisanda oy kullanacaklara; değişiklik maddelerini okudun mu, hangi maddelerini beğeniyorsun veya karşı çıkıyorsun diye sorulacak bir suale okudum diyerek alınabilecek cevap sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. Okumadığın halde neyi, nasıl tartışıyorsun, sonucunun neler getireceğini bilmediğin bir konuda oyunu hangi düşünceyle kullanacaksın diye sorarsanız alacağınız cevap benim temsilcilerimin sözlerinden bu değerlendirmeyi yapıyorum, onlara güveniyorum, batacaksak da çıkacaksak da fark etmez demekten öteye geçmeyecektir. Bir ülkenin geleceği böyle bir anlayışa teslim edilebilir mi? Türk milletinin varlık ve bekası için millet fertlerinin uyanması, uyandırılması ve her bir ferdinin sorumluluk sahibi olarak yetiştirilmesi gerekmektedir.
Siyasi Parti liderleri de sahada referandum için çalışanlar da değişikliklerin neler getireceğini, nelerin değişeceğini anlatmaktan daha ziyade sloganlarla durumu idare etmeye çalışıyorlar. “Güçlü Türkiye”, “vesayet rejimini kaldırıyoruz”, “2023 hedefi”, “Cumhuriyet elden gidiyor”, “Rejim değişiyor”, “Teröristler bu cephede” …
Güçlü olmak, vesayet rejimini kaldırmak sloganlarla gerçekleşmiş olsaydı işimiz çok kolay olurdu. Kavramların içerisini doldurmadığınız, ekonomiyi sağlam temellere oturtmadığınız, ilmi ve bilimi kendimize rehber edinmediğiniz, hukukun üstünlüğünü sağlamadığımız müddetçe belirlediğimiz hedefler boş sözlerden öteye geçmeyecektir.
16 Nisan’da sandık başına gidenler kullandıkları oy ile neye karar vereceklerini öğrenmeleri için özet halinde referandum değişiklik maddelerini okuyucularımızın takdirine sunuyoruz
Yeni Anayasada neler değişiyor?
- Başbakan ve Bakanlar Kurulu tabiri geçen tüm hükümler Anayasadan çıkıyor. ‘Bakan’ sıfatı kalıyor, Bakanlar Kurulu’nun tüm yetkilerini Cumhurbaşkanı kullanıyor.
- Cumhurbaşkanı, istediği kişileri Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bakan olarak atıyor, görevden alıyor. Bu kişiler TBMM’ye ve millete değil, sadece Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu oluyor.
- Milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkarılıyor ve Milletvekili seçilebilme yaşı da 25’ten 18’e indiriliyor. Sistemde Hükümet yok. Tek tek Bakanlar var. Anayasanın TBMM’nin bilgi edinme ve denetim yollarına ilişkin maddesindeki değişiklik ile yasamanın belli bir konuda Meclis Araştırması yapması, Genel Görüşme açarak Genel Kurulda görüşmesi ve milletvekillerinin, cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanların cevaplaması istemiyle yazılı soru sorması yeniden düzenleniyor.
Buna göre, TBMM, Meclis Araştırması, Genel Görüşme, Meclis Soruşturması ve Yazılı Soru yollarıyla bilgi edinme ve denetleme yetkisini kullanacak. Gensoru, denetleme yetkisinden çıkarılacak.
- Cumhurbaşkanı’na, TBMM Başkanı yerine -sayısı belirli olmayan- Yardımcılarından biri vekalet ediyor. Seçime girmemiş biri Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanıyor.
- Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nun tüm yetkilerini tek başına kullanıyor. TBMM’yi gerekçesiz feshedebiliyor.
- Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla TBMM üye tam sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebiliyor.
- Meclis, üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar verilebiliyor.
- Cumhurbaşkanı seçilme şartı olarak gösterilen ‘doğuştan Türk vatandaşı’ ifadesi ‘Türk vatandaşı’ olarak değiştiriliyor. Büyük yetkilerle donanmış Cumhurbaşkanına, siyasi parti üyeliği yolu açılarak bir Parti Başkanı olabiliyor.
- Yargının üst yönetim organları, hemen tümüyle Cumhurbaşkanı’nca ve TBMM çoğunluğunca atanıyor.
- Anayasa değişikliğinin bütün maddeleri seçim sonrasında yürürlüğe girerken, Cumhurbaşkanı’nın parti üyeliğine izin veren madde hemen yürürlüğe giriyor.
Körü körüne evetçilere de bağnazca hayırcılara da karşıyız
Ülkemizin üzerinde bulunduğu coğrafi konum, jeopolitik ve jeostratejik konumu tek kişide toplanacak, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yapılacak bir yönetim anlayışında büyük problemlerin yaşanacağı kanaatindeyim.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçiminin aynı anda yapılması ve parti lideri olan Cumhurbaşkanının belirleyeceği milletvekillerinin mecliste salt çoğunluğu sağlayarak denetim yapması oldukça zor görünmektedir. Her an meclisin de feshedilmesi mümkün olduğuna göre, meclis yürütmede formaliteden öteye geçemeyecek ve Cumhurbaşkanlığının gölgesinde kalacaktır. Başkanlık sistemine geçilecekse de milletvekili seçimleri ön seçim ve tercihli oylarla yapılmalıdır.
Evet- Hayır kısır çekişmesi, Türk milletinin tarihi misyonuna uygun devlet yapılanmasına engel olmaktadır.
Uzun süreden beri devam eden, başkanlık sistemi, yarı-başkanlık sistemi gibi arayışların Türk siyasal gelişimine uygun olmadığını ifade etmeliyiz.
Körü körüne evetçilere de bağnazca hayırcılara da karşıyız. Anayasa’nın pek çok bölümünü aynen bırakan iki partinin anlaştığı tadil tasarısı yerine milli mutabakatla yapılacak bir anayasa için gerekli çalışmaların yapılması kanaatindeyiz.
Seçim Kanunu’nda, Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklikler yapılmadan; teşkilatlanma, seçim barajları kaldırılmadan, siyasi partilere yapılan hazine yardımları adaletle sağlanmadan 1982 darbe Anayasası’nda yapılacak yama değişikliği Türk milletinin problemlerini çözmez. Aksine ayıplı darbe anayasasını tekrar onaylamak demektir. Yeni bir milli mutabakat anayasasına yol açmak için 16 Nisan halk oylamasında HAYIR demek daha hayırlı gibi…