Muhteşem Türkiye Misakı’nın Esasları
Türkiye’nin ciddi, hayati, çözüm bekleyen, ama çözülebilir meseleleri var.
Bu meselelerin çözümü için sabır gerek, cesaret gerek, fazilet gerek ve bilim gerek. Bu ehliyet ölçülerini bir araya getiremediğimiz için Türkiye meselelerin altında eziliyor. En basit meselelerle zaman yitiriyor, enerji yitiriyor, umut yitiriyor.
Türkiye’nin bütün meselelerini elbette hürriyet nizamı içinde çözeceğiz. Yönetimler, ülkemizin sıkıntılarından birinci derecede sorumlu, ama halk da bir o kadar sorumlu. Çünkü, “Nasılsanız öyle idare edilirsiniz.” buyrulmuştur. Ve insanoğlunun karşılaştığı her şeyin, her sonucun ancak kendi elleriyle hazırlanmış bir karşılık olduğunu görmek, bilmek ve kabullenmek zorundayız.
Anadolu Birliğini Sağlayan Güç İttifaktır
İttifak tarihsel bir gerçektir. Sadece partiler arası uzlaşma ile olamaz. Müslüman Türk’ün Anadolu’ya gelişinden itibaren Selçuklu’nun büyümesinin, Osmanlı büyümesinin, gelişmesinin temelinde yatan büyük güç ittifaktır. İttifak, o günkü toplumun bütün katmanlarının aralarında yaptıkları büyük bir sözleşmedir.
Anadolu’da bir “Cihan Devlet”inin yeşermesi, istişareye dayanan, gerçek anlamda demokrasiye dayanan bir uzlaşmayla mümkün olmuştur. Bugün Osman Gazi’nin etrafındaki insanlara baktığınız zaman Anadolu’nun bütün kesimlerini görürsünüz. Öylesine hür, öylesine demokrat, öylesine ileri bir uzlaşmanın sonucu Anadolu Birliği kurulmuştur ki, o dehaya şaşırmamak mümkün değil.
İlk Meclisteki İttifak
Bu büyüklüğü fark edemeyen Tanzimatçılar ise, Fransız merkezi birlik yapısını Osmanlı Devleti’nin zayıf bir döneminde aynen uygulama gayretine düştüler ve devletin bünyesinde ağır sıkıntılara yol açtılar. Fakat dikkat ediniz! Bu yıkılış karşısında Anadolu Birliği’ni korumak için, düşman işgalinden vatanın kurtarılmasını sağlayan bir ittifak gücü Ankara’da ortaya çıktı. 1920 ile 1923 arasındaki TBMM’nin yapısına dikkatle baktığımız zaman bütün kesimlerin temsilcilerini görürüz. Ve bu insanlar siyasi bir misak etrafında toplanmışlardır. Kuvay-ı Milliye, milli güçlerin seferberliği, Türkiye istila altındayken herkesin kendi maddi ve manevi imkanlarını kardeşçe, hürriyet içinde bir araya getirmesidir.
İttifakın Ruhu Medine Anayasası
İnsanların kurtuluşlarına imkân veren, bu ittifak modelinin ilk uygulanışı Hz. Peygamber’in Medine Anayasası’dır.. Peygamberimiz Medine’ye vardığında bir site devleti oluşuyor. Site devletinin anayasanın birinci maddesinde şöyle deniliyor: Aşağıda imzası bulunan bizler muhacir, ensar, Yahudilerin üç kabilesi, bütün insanlardan ayrı bir camia teşkil ederler. Kaderleri, sorumlulukları bir olan bir topluluk olmuşlardır. Hz. Peygamber bunları o insanlara kabul ettirebilmiş. O günün Hristiyanları, Yahudileri Hz. Peygamberi yönetici kabul eden ama dinini henüz kabul edemeyen bu insanlar, Hz. Peygamberin siyasi yeminini, mesajını kabul etmişlerdir.
Uzlaşma Hürriyetçilik ile Mümkündür
Dünyanın neresinde olursanız olun insanları ancak hürriyetçi uzlaşmalarla birleştirebilirsiniz. Ama bunun yerine gücünüze kudretinize sayı üstünlüğünüze dayanarak baskılar yapmaya başlarsanız hiç kimse yanınızda kalmaz. Saltanatlar ne denli güçlü olursa olsun eğer rızaya dayanmıyorsa uzun ömürlü olamaz, yaşamaz, kaybolur. Bütün büyüklüklerin temelinde karşılıklı rızalar vardır. Akitler, sözleşmeler ancak karşılıklı rızalara dayanır. Gönül hoşnutluklarına dayanır.
Yeni Bir Milli Mutabakatta Toplanalım
Bizim büyümemiz, Türkiye dertlerinin dermanı olan ittifak üzerinedir. Onun da yaygın hali ittifaktır. Türkiye temel siyasetinde, anayasa çerçevesinde yeni bir mutabakata muhtaçtır. İşte onun için geliniz, Türkiye’de bayrakta, yurdun bölünmez bütünlüğünde, İslam’a saygıda, çoğulcu-hürriyetçi demokraside, birbirimize tolerans göstermede, laiklikte anlaşalım. İşte bu milli mutabakatımızın temeli olmalıdır. Gelin adaleti yaymakta uzlaşalım. Bu bir davettir. Bütün liderlere bir davettir. Bütün vatandaşlarımıza da bir uyarıdır. Gelin yeni bir milli mutabakatta toplanalım.
Milli Mutabakatın Esasları
Milli mutabakat hem dar manasıyla hem de geniş manasıyla elzemdir. Milli Mutabakat şu belli başlı ilkeleri ölçüleri tastamam kabul etmek, bunların asla münakaşa kabul edilemez ölçüler olduğunu beyan etmekten başlar.
Türkiye topraklarıyla bölünmez bir bütündür. Misakı Milli’de yazıldığı şekliyle, Osmanlı İmparatorluğunun Arapça dilinin konuşulmadığı tüm bölgeleri ayrılmaz bir bütün teşkil eder. Vatan bölünmez bir bütündür, esas budur. Misakı Milli hudutları içerisindeki topraklarımız üzerinde kimler yaşamış olursa olsun, hangi suni devletler kurulmuş olursa olsun bir bütündür, Türk toprağıdır.
“Bayrağa, hilalli bayrağın ucuna Haç mı taksak, put mu taksak” demeye kimsenin hakkı yok. Bayrak değişmeyecektir. Hiçbir şekilde Mithat Paşa kafası takınmaya lüzum yok.
Türkçe devlet dili olarak, resmi dil olarak yurdun her tarafında konuşulacaktır. Milli birliğimizi sağlamaya devam edecektir.
İnsan hak ve hürriyetleri Türkiye’de herkesin sahip olacağı haklardan olacaktır. Vicdan hürriyeti, inanç hürriyeti, ibadet hürriyeti, mezhep hürriyeti tastamam sağlanacaktır. İşte bu ilkeler etrafında herkesin mutabık kalması lazım.
Türk Milleti Kabileler Yığını Değildir. Boyların İttifakı Binlerce Yıllık Geçmişe Sahiptir
Parti başkanları ne dediklerini iyi bilsinler. Türk milletini oluşturun boyları, binlerce yıllık ittifakın unsurlarını tek tek sayma gafletine düşüyor. Bu kadar saçma, zararlı bir söylem olmaz. Çünkü bir başbakanın, yetkili ağzın konuşması uluslararası platformlarda Türkiye aleyhine kullanılıyor.
Bir başkası, bir dönem maalesef iktidar olanlardan birisi, üst kimlikten, alt kimliklerden ve tanınacak ayrıcalık haklarından bahsediyor. Bunlar İngiliz, Amerikan ve Rus müsteşriklerinin Türkiye’yi bölmek için hazırlamış oldukları cazip laflardandır. “Kürtlerin milli kimliklerini tanıyacağız, kimlik haklarını sağlayacağız” gibi Öcalan ağzı ile konuşmaya kimsenin hakkı yoktur.
Bir başka sayın lider de ‘Federasyon olmalıdır.’ gibi laflar söyledi. Bunlar tehlikeli ve yanlış sözlerdir. Ve Milli gerçeklere aykırıdır. Neden mi? Türkiye, Kürt gerçeğini yeni tanımıyor. Bin senelik bir tanımadır bu. Hatta bunu daha da eskilere götürebilirsiniz. Orhun Yazıtlarında açıkça “Kürt boylarım, Kürt kavmim” diyor. Türk Milleti’nin dairesi içinde mütalaa ediyor. İster kabul etsinler ister etmesinler, gerçek budur. Hiçbir iktidar yetkilisinin de kendi toplumunun önünde emperyalistlerin ağzıyla konuşmaya, canlı bir vücut üzerinde ameliyat yapma hakkı yoktur.
Mukaddesleri Münakaşa Ettirmeyiz
Münakaşa edemeyeceğimiz bir gerçek daha vardır. Bir Türk hanımefendisinin istediği yerde, istediği şekilde giyinmesi, istediği gibi başını örtmesi haktır. Bayrağın semalarda dalgalandırmak kadar mübarek ve mukaddes bir haktır. Bu hakkı da münakaşa ettirmeyiz.
Türk bayrağına saygılı olacağız, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne saygılı olacağız, insan hak ve hürriyetlerine saygılı olacağız, İslam’a saygılı olacağız. İşte bu, bunun dışında başka bir şey yok. İşte hürriyetin sınırı bundan sonra başlar.
Kimsenin Yolu, Hakk Yolundan Üstün Olamaz
Partiler, makamlar vasıtadır, gemileri yakacaksak hep beraber yakmalıyız. Kim kalkar ismini, programını, yolunu, cemaatini, eserini, Allah’ın ve Resulü’nün eserinden daha üstün görüyorsa, onun önünde bir engel olarak görüyorsa onu da aşmalıyız. Mevlana’nın dediği gibi “Akıl, aklını Muhammed’in yoluna kurban et.” O halde kendi eserimiz ne kadar mübarek olursa olsun, o büyüklerle Allah’ın ve milletin yolunda bir engel haline asla getirmemek, parti taassubuna asla düşmemek lazım gelir.
“Evet- Hayır kısır çekişmesi, Türk milletinin tarihi misyonuna uygun devlet yapılanmasına engel olmaktadır.
Çözüm; Milli Mutabakat esasıyla hazırlanacak yeni anayasadır.
Uzun süreden beri devam eden, başkanlık sistemi, yarı-başkanlık sistemi gibi arayışların Türk siyasal gelişimine uygun olmadığını ifade etmeliyiz.
Anayasa’nın pek çok bölümünü aynen bırakan iki partinin anlaştığı tadil tasarısının açıkladığımız gerekçelerle “Hayır” oyu vereceğimizi ve Anayasa’nın müzakere usulünü değiştiren bu antidemokratik mutabakatı protesto ettiğimizi vatandaşlarımızın dikkatine saygı ile arz ediyoruz.”