SABİT GÜNAYDIN
Bebek sıfır yaştayken sevgiler heyecanlar
Nasıl olur el ayak içten içe kaynaşır
Dünyaya gelir gelmez sevinçler sarmalanıp
Açılık göz ve kulak. Birbiriyle oynaşır.
Baştan aşağı bir bak bakışlar göz gözedir
Görünmez bir noksanlık sevgiler ta yürekten
Mevlam tastamam vermiş sohbete dalar gözler
Keşke bilse insanlık. Söyleşi mana cinsten.
Tutunmaya yürümeye ağlamaklı gülüşler
Eller ayaklar vermiş göz yaşına dönüşür
Oturmaya kalkmaya en duygusal mutluluk
Oynar eklemler vermiş. Göz yaşında buluşur.
Baş gövde el ve ayak nazenin tebessümler
Hem uyumlu hem güzel güzellik verir yüze
Tam oturmuş yerlerine yüzünü al al eder
Kullanımı mükemmel. Dönüşür pembe güle.
Bu muhteşem bedende bu doyumsuz muhabbet
Ne harika organ var döner yüreğe iner
Yorulmaz isyan etmez açılır iç dünyamız
Mihnetsiz çalışırlar. Uzar ukbaya gider.
El ayak olmasaydı et kemik yığınından
Akıl başa konmasaydı nasıl mana oluşur?
Göz kulağı saymazsan nasıl olur ey münkir?
Nasıl yaşardı insan. Dil susar göz konuşur.
Bunları veren Allah Musavvir olan Mevlam
Tesadüfen olamaz güzel tasvir eylemiş
Murad etmezse Mevlam madde ile manayı
Tesadüf bile kıpırdamaz. Aşk ile ram eylemiş.
Bu esrarlı yapının demek şu gördüğün can
Bir de mana yönü var sade et kemik değil
Sevinç, heyecan, hüzün yiyen içen uyuyan
Bedeni tül gibi sarar. Kupkuru yığın değil.
İki candan arkadaş bilakis mana yüklü
Buluşsalar hasretten tüm canlardan üstüm
Mana kaynar bedende eşsiz anlam kazanmış
Hasretlik gidermekten. Eşrefi mahluk ins