Hakani ÖĞÜT
Hz. Süleyman’a, hayvanlarla, özellikle de kuşlarla konuşabilme yeteneği bahşedilmişti.
Bir gün yaralı bir kuş ona gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyledi.
Dervişi huzuruna getirten Hz. Süleyman sordu:
“Bu kuş senden şikâyetçi, niye bu kuşun kanadını kırdın?”
Derviş; “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı incindi” dedi.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa dönerek; “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin, şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun!”
Kuş cevap verdi:
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım!”
Hz. Süleyman bu savunmayı beğendi ve kısasın yerine gelmesi için; “Kuş haklı, hemen bu dervişin kolunu kırın!”, diye emretti.
Kuş o anda; “Efendim, sakın böyle yapmayın”, dedi.
“Niçin?” diye sordu, Hz. Süleyman.
Kuş; “Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın…”
Bu kıssa yoruma gerek duyulmayacak kadar açık ama yine bir cümlede olsa zülfü yâre dokunalım istedik.
Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam’ı doğru temsil ve tebliğ konusunda otorite haline gelecek ilmi bilgi, liyakat, cesaret ve yetki ile donanmalı ve insanları doğru bilgilendirmelidir…
Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, özellikle İslam itikadını bozucu ve İslam’ı küçük düşürücü din adına iş yapan derviş kılığına girmiş ne kadar cahil, hain, ajan, haramzade varsa kamuoyu ile paylaşarak ifşa etmelidir.
Yürütme, yasama ve yargı da Diyanet’i desteklemelidir.
Yoksa suçu oraya buya atarak sorumluluktan kurtulamayız.