HAYATI ANLAMDIRARAK YAŞAMAK

İnsanoğlu hayatın gayesinden uzak anlam ve tadına varmadan nasıl da yaşıyor? Hayat ne istediğini ne için ve neden yola çıktığını bilen insanlara kolaylaşır, huzurla bereketlenir.

Hayat, kendisini verimli kullanarak ve hayat gayesiyle anlam kazanır. Zaman, rakam ve mekanlardan ibaret görmeyerek kendi gerçeğini ve görevini bilerek yaşamaktır hayat.  Dün dünde kaldı, bir muhasebe ister, bugün yaşanan andır hayat. Yarın umuttur, daha fazla emek ister, inanç ister. Hayat, bakışımız ve yüklediğimiz anlam bakımından değer kazanır.

İnsan hayatı doğum ile ölüm arasındaki zamandır. Allah’ın insanları sınamak için verdiği bir sermayedir hayat, bilene göre… Zamanı hızlandırmak ya da durdurmak gibi bir meziyetimiz olamayacağına göre, zamanı en verimli kullanan üreten, emek veren bir imtihanda başarıya koşan, yaşama değer katmaya çalışan, hayır ve iyilikler peşinde olanlar için çok önemli bir olaydır hayat. Çünkü onlar hayatı ömrün kendisi olarak görürler. Kendilerine ödünç verilen hayatı en verimli kullanmaya çalışırlar.

Hayata anlam katmak için iyilik ve güzellikte bir farkındalık oluşturmalıyız. Hayata hırsları, egoları ve bencil ihtiraslarını kullanarak şekil verenlerden hak rızası uzaklaştığı gibi kendileri de zarara uğrayacaklardır… Tüm engellere, zorluklara rağmen yaşamasını bilene göre güzeldir hayat.

Hayat denen yolda rota sağlam, hakikat pusulasına göre olursa yolculuk da seyir de gayet rahat olur. İnsan olmanın, kul olmanın anlamına varamazsak, maddi yanımız, gücümüz ne kadar fazla olursa olsun sıkıntı ve dertlerden kurtulamayız. Hayata değer katmada içimizdeki, ruhumuzdaki inanç bağını kuvvetlendirip şahsiyetlerin yeniden inşa edilmesinde ilim, fikir, sanat, edebiyat ve ahlak alanında Mevlanalar, Yunuslar, Hacı Bektaş’ı Veliler, Ahmet Yesevi’ler, Yusuf Has Hacip’ler, İmamı Birgivi’ler, Ömer Bin Abdülaziz’leri yetiştirmeli ve o düşünceleri yaşamalıyız.

Meziyet, hayatı amacına göre yaşamak ve yaşadığı ana anlam kazandırmaktır. Tüm zamanı gençliği, tecrübeyi, acıyı, hüzün ve sevinçleri ile hayatın bir sınanma olduğunu bilerek yaşamaktır hayat. Günümüz dünyasının bazı insanların, ruh ve gönül dünyası boşlukta durduğundan huzuru bulamazlar. Ölüm gelip çatmadan bu boşluk Allah inancıyla doldurulmadıkça, bu yolda mücadele edilmedikçe saadet ve mutluluk bizlere uğramayacaktır.

Yaşantımız güçleştiğinde, yüreğimiz umutsuz olmadan, aklımızla benliğimizi yoğurarak ileriye adım atmalıyız. Baş döndürücü bir hızla geçen zamanda günler birbirinin aynı geçiyorsa yerimizde sayıyor, ziyandayız demektir. Hayatımızın merkezine inancı yerleştirerek ve umutla kendimizi her gün yenileyerek, geliştirerek geleceğe yol almalıyız ki mutlu sona ulaşılsın.

Hayatta mücadele ettiğimiz sürece ayakta kalır güçleniriz. Hayat seyretme yeri değil sahnede olma yeridir. Her gün, başlı başına bir hayattır ve fırsattır. Ömrü sınırlı olanın varlık gibi fırsatları deneme şansı olmayabilir. Kayıplarımızı kazanca dönüştürmedeki acele etme gayreti bizi yüceltecektir.                                                                                                                Hayatı muhteşem yapan şeyler kolay elde edilmese de egosunu yenenler, tüm kusurlarını bilerek, umutla mücadeleyi azık edip yola koyulanlar, sınanma içerisinde inançlı, akıl ve düşünen birisi olması bir farkındalık oluşturacaktır.

 

Bir çocuğun ilk adımlarındaki umutta, bir gencin geleceğe bakışlarındaki heyecanda, bir yaşlının hatıralarında hayatın anlamını görebilmeliyiz! Çalışarak başarmayı, severek sevilmeyi, mutlu ederek mutlu olmayı becermeliyiz! Bir ömür harcayarak dostlar, dostluklar sevgiler çoğaltılmalı, iyiliklerle yad edilmeli insanlar. Ruhun, kalbin ve vicdanın sesi dinlenmeli ve umutlar sonsuza uzanmalı…

Hayatı anlama ve anlamlandırmada madde ve mana, akıl, vicdan ve gönül eş zamanlı yürümediği sürece, insanlık ve insanlar bocalamaya, sarsılmaya savrulmaya devam edecektir. Hakikat insana muhtaç değil, insan hakikate muhtaçtır… Hayat gayesine uygun, inançlı, ahenkli, huzurlu bir yaşam dileğiyle…

 

 

Yorum Yapın

Navigate