TÜRKİYEYİ NELER BEKLİYOR!           

Dünya kıyamete doğru koşarken Türkiye olarak bizi bekleyen tehlike, tehdit ve umutlarımız nelerdir?  Haçlı seferleri devam ediyor, emperyalistlerin 1000 yıllık amaçları sürüyor. Bugün bir Siyon Argemedon savaşı yeni boyut kazanmışken, Yeni dünya düzeni kurulurken, soğuk savaş bütün şiddeti ile devam ederken, ülke olarak bizleri neler bekliyor?

Dünya düzenine yön veren ülkeler, kendilerini ve yaşadıkları toplumu asla dünya düzeninden ayrı görmezler. Bu bir devlet geleneği olup, büyük devlet olabilmenin şartındandır. Büyük devlet olmayı teorik anlamda düşünen ancak pratik olarak gerçekleştirmeyen devletlerin önünde iki seçenek mevcuttur; ya düzeni değiştirmek için oyuna dahil olacaksın ya da olan biteni seyredip, kendi payına ne düşerse rıza göstereceksin… İşte bugün Türkiye’nin verdiği mücadelenin hedefinde, oyuna dahil olmak ve sürecin gidişatında rol almak gibi bir siyasi manevra mecburiyeti gerekiyor.

Dünya ve insanlık son derece karmaşık, adlandırılması kolay olmayan bir süreç içerisinden geçiyor. Küresel güçler arasındaki sert rekabetin stratejik, siyasi ve ekonomik yansımaları çoğu zaman karmaşık biçimlerde görünse de uluslararası sistemi kontrol etme amaçlı bir hegemonya yarışı ve dünya hakimiyeti sürüyor. Hedeflenen nedir? Günümüz de hedeflerini ortaya koyanlarla, koyamayanlar arasındaki savaş devam ediyor. Dünyada bir tiyatro oynanıyor ve en iyi oynayan kazanıyor…Ülkelerin geleceğini belirleyenler sadece iktidardakiler, şahıslar değil, o devletin temel taşları olan güç merkezleri oluyor.

‘Medeniyetler çatışması’, ‘Batı-Doğu çatışması’, ‘İslam-Hristiyan çatışması’, ‘mezhep savaşları’, ‘terörle mücadele’, ‘Teröre Karşı Küresel Savaş’ vb. ifadeler adeta gündelik yaşamımızın bir parçası olmuş durumda. (İslamsız Dünya, Graham E. Fuller, Profil Yayıncılık, 2012 4. Baskı, s 9) Bu günlerde gizlenen hedefler artık deşifre oluyor. Bir yığın haline getirilmeye çalışılan uyuşturulan, uyutulan bir İslam coğrafyası var. Teknolojik, biyolojik, kimyasal ve soğuk savaşlarla korku imparatorluğu oluşturuluyor. Ülkelerde askeri, sivil kurum ve kuruluşlar, emperyal merkezlerin reçetelerini uygulayarak uyutuluyor ve sömürülüyor. Talan edilen ülkeler, yok edilen insanlar, kardeşi kardeşe kırdırmalar, coğrafyalarda güçlü olanlar zenginlikleri paylaşıyor. Bunun yanında, Ortadoğu’da Müslüman tek etkin güç ve devlet olarak, halen uğraşmalara rağmen tam teslim alınamayan bir Türkiye var.

Oyunlar hiç bitmez!

Emperyalizmin emelleri hiç değişmez. Uluslararası emperyalist odaklar, milletleri din, ahlak, milliyet ve tarih bağlarından kopararak, köleliğe koşan insanlık dünyasına büyük bir sosyal ihtilalle hâkim olma amacındadırlar. Bugün Ortadoğu’nun, İslam coğrafyasının ve ülkemizin yaşadıkları önceden hazırlanan gizli stratejilerin, planların günümüzde uygulanmasıdır. Dost ve müttefik görünenler, kuzu postuna bürünmüş kurtlardır… Bilinmelidir ki, devletlerin dost ve müttefiklerinden ziyade menfaatleri vardır. İnsanlar, devletler dost, müttefik ve düşmanlarını iyi tanımalıdırlar.

Zamanımızda, küreselleştirme politikaları adı altında, tarihte olduğu gibi devletimiz aleyhine kutsal ittifaklar başlamıştır. Küresel tehdidin merkezinde Türkiye vardır. Bugün görünmese de asıl amaç, Tanrının krallığı için savaşan, sömüren, avangelist (Hıristiyan Siyonist) bir batı vardır. Bu krallığın kurulması için her yolu deneyen ve zorunlu gören Armagedon savaşı vardır… Hatta avangelistlere göre Türkiye’nin parçalanması ve kuşatılması Tanrının emridir!

ABD planlarını yapıyor. CIA organizatörlüğünde bölge ülkelerinde iktidara getirdikleri anlayışlar ile bu planlarını devreye sokuyorlar.                                                                               Ünlü CIA teorisyeni Graham Fuller “İslamsız Dünya” adlı kitabında, Ortadoğu’da milliyetçiliğin çözülmesiyle birlikte yükselen İslamcı hareketlerle ABD’nin uzlaşması gerektiğini söylemekte. Bölgenin sakinleşebilmesi için Amerikan ve Batılı güçlerin bölgeden çekilmesini, Müslüman dünyasındaki “demokrasinin desteklenmesini önerir. (İ.D. Profil Yayıncılık, 2010 s. 323).                                                                                                                  

ABD’den bakıldığı zaman Çin ve Rusya, aslında çoktandır adı konmamış ve resmiyete dökülmemiş bir ittifak ilişkisi içindeler. ABD’nin özellikle Avrasya ana kıtası ve Asya-Pasifik’teki etkisinin kırılması, küresel tedarik ve finans zincirlerinin ABD kontrolünden çıkarılması gibi kritik konularda ortak çıkarlara sahipler. Ayrıca Suriye’den Kırım’a kadar birçok bölgesel çatışmada birlikte pozisyon alarak ABD’nin manevra alanını daraltmaya çalışıyorlar. Çin ve Rusya’nın ortak çıkarları içinde en önemli unsur ise küresel sistemin siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel olarak ABD merkezli bir yapıdan kurtarılması ve entegre bir Avrasya vizyonu etrafında yapılandırılan yeni küresel etkileşim ağlarının kurulmasıdır.

 Şer ittifaklar ve operasyonlar!

Emperyalizm hiçbir ölçü tanımaz. Henry Kissinger “Amaç, kullanılan araçları meşrulaştırır.” der. “CIA’nın eski Ortadoğu bölge şefi Robert Baer; 2008 yılında kaleme aldığı ‘İran’ın Önlenemez Yükselişi’ kitabında, yeni Ortadoğu’yu kurabilmenin tek yolunun, bölgede geniş çaplı bir ‘Şii-Sünni iç savaşı’ tetiklemekten geçtiğini söylüyor… ‘Niye biz (Amerikalılar!) ölelim ki?’ diyor, kısaca… ‘Bırakalım (Sünni ve Şii) Müslümanlar kendi aralarında birbirlerini öldürsünler!’ Bitmedi! ‘Yeni Ortadoğu’yu kurabilmek’ için Robert Baer’in olmazsa olmaz saydığı en temel öneri, Ortadoğu’daki sınırları yeniden düzenlemek. Bu konuda da özetle şunları ilave ediyor; ‘Etnik temeller üzerinden Irak resmen parçalanmalı ve Kürdistan mutlaka kurulmalıdır. Yeni sınırların çiziminde karşılaşılacak en büyük sorun ne var ki, İsrail’in mi, İran’ın mı bu yeni durumdan daha kârlı çıkacağıdır.’

Türkiye, ABD ve Haçlı ittifakı ile bir savaşın içindedir. ABD liderliğindeki Haçlı Ordusuyla birlikte bazı Arap ve körfez ülkeler de emperyalizmin değirmenine su taşımaktadır. Birçok ara hedef yanında ana hedef İslam’ın yok edilmesidir. G. Fuller “İslamsız Dünya” kitabında açıkça “İslam Dünyasının sömürge hâline gelmesi için Sünni (Ehl-i sünnet) itikadının yıkılması şarttır. Bu ise Türkiye’nin yıkılması ile mümkündür” tavsiyesinde bulunur. Niçin Türkiye hedeftedir? Türkiye’yi yıkmak İslamiyet’i yıkmakla eş değerdedir. Çünkü, Türkiye İslamın kalesi ve sancağıdır…

Dünden bugüne ülkemiz soğuk savaş ve terörle meşgul edilerek ABD planı işlemiştir. Gayet iyi bilinmelidir ki, ABD’nin dost ve müttefiki öncelikle menfaatidir. Bugün Ortadoğu’nun, İslam coğrafyasının ve ülkemizin yaşadıkları önceden hazırlanan gizli plan ve stratejilerin sonucudur. Ancak zülüm baki değildir. Nihai güç ABD’nin elinde değil, Allah’ın iradesindedir.

Ülkeleri, İslamı yok etmek ve Büyük Orta Doğu Projesi’ni uygulayabilmek için “İslam içi çatışma stratejisini” geliştirenler ABD ve İsrail merkezli Siyonistlerdir. BOP veya GOP stratejisini hayata geçirecek ülkeler arasında Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt vardır! Diğer yandan Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye karşı Afrika’da başlattığı istihbarat savaşı, Vatikan öncülüğündeki ABD-Rusya anlaşması, İran’ın mülteci kılığında ülkemize soktuğu ajanlar, bu oyunun arka planıdır…

Milletimiz Ortadoğu’da ve Müslüman coğrafyasındaki operasyonları görmeli. Batı menfaatte birlik oluştururken, Vatikan 2018 yılında ilk defa ABD-Rusya ile ittifak yaparken İslam ülkeleri, İslamın birlik anlayışı konusunda sınıfta kalmıştır.

Stratejiler, hedefler…

Dünyada milletlerin, ülkelerin parçalanmasında, Şovenizmin temelinde, Beynelmilel Siyonizm’in hedefleri, Amerika’nın menfaatleri vardır. Demokrasi adına yapılan çeşitli oyunlarla ülkelerin bölünüp parçalanmasının asıl sebebi, GOP ve Siyonizm’in hedefleridir.

Bugün var olma yok olma mücadelesi vermesi gereken bizleriz. Medeniyetimizdir.   Ortadoğu’da, Balkanlarda, Kafkaslardaki barışın sağlanmasının merkez üssü Türkiye’dir. Türkiyesiz bu coğrafyada huzur ve barış oluşturulamaz. Ancak İslam ve Türkiye, süper güçler tarafından her zaman potansiyel düşman görülmektedir. Günümüzde, ABD kendine rakip tanımayan stratejisi geliştiriyor ve uyguluyor. Bugün Türkiye’ye reva görülenler; şöyle dost, şöyle müttefikliğimiz laftan öteye geçmiyor… Bunun yanında, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gibi ülkeler, ABD’nin etkisiyle Türkiye’nin büyümesini istemiyor.

Türkiye Ortadoğu’da ve Afrika’da etkinliğini koruyacak mı, koruyamayacak mı, mazlumlara umut olacak mı, olmayacak mı? Mazlum milletlerin, yeni dünya düzeninde yapılanması ve umutları ne olacak?                                                                                                 Günümüz uyanma, uyandırma, kazanma ve kaybetme zamanı, bunun ortası yoktur… Türkiye’nin önünde uzun bir mücadele ortamı ve zamanı var. Vakit kaybetmeden devleti, milleti kazanca götürecek stratejiler belirlenmezse ve milletimiz uyandırılmaz ise elde edilecek imkanlar uçar gider. Vakti saatinde karar vermek ve zamanında hamle yapmak çok önemlidir. Gerek fert gerek devlet olarak kiminle, hangi amaç için, hangi zamanda yola çıkılacağı bilinirse sonuç başarı ve zaferdir. Tersi de hezimettir, hüsrandır.

Dava için; “Medeniyeti politikacılar yaratmaz. Medeniyet alimlerle sanatkarların işidir.” “ İslam siyasetin arkasında filizlenen doktrin değildir. O hedefine tek başına yürür. İslam davasının asıl yükü fikir adamlarının omuzlarındadır. Müslüman aydınlar, din adamları, mütefekkirler, sanatkârlar bu sorumluluğun şuuruna ermelidir. (Prof. Dr. Erol Güngör)

Türkiye’yi  Bekleyenler.

Türkiye toprakları asırlarca kavimlerin gelip göçtüğü medeniyetler mezarlığıdır. Bu topraklarda 500 yıl yaşayan olmamış. Bu diyarda uzun soluklu yaşayan millet ve devlet bizden başkası yoktur. Bu topraklarda, zamanın en ağır saldırı ve savaşlarına maruz kalmasına rağmen yaşayan bir millet ve Türk devlet vardır. Bu millet ve devletten mazlumlar bir ışık, bir umut beklemektedir. Bu ışık Malazgirt’le başlamış, Sakarya, Çanakkale ve Dumlupınar’la büyümüştür. Bugün de bu topraklar davaya ve vatana aşık yiğit vatanseverleri bekler.

Küresel savaş, kargaşa, terör örgütlerini taşeron olarak kullanma, ülkelerdeki idarecileri, iktidarları kullanma, zoraki de olsa bugün güce bağlı olarak uygulanıyor. Ancak her şeyin üstünde İslam’a inanan, ona bağlanan ve bunun da üzerinde yaratıcının gücü ve kudreti olduğu hatırlanmalıdır!

Batının, Ortadoğu’da plan ve projeleri; Sünni ve Şiileri çatıştırarak, Sünni Kürtlerin ağırlığını ve etkisini kırmak, ülkeleri parçalayıp gücü ele geçirme…                                                                           Devletimiz, Kuzey Irak ve Suriye’de, Sünni Kürtlerin ve Türkmenlerin yok edilmesi planlarını bozdu. İnşallah bu bölgede barış, Türkmeneli Türk Cumhuriyetinin Kurulması ile sağlanacaktır. Bugün Türkiye girdiği, kan verdiği toprakları terk etmeyecektir. Törede, kan dökülerek elde edilen topraklar kan dökülmeden verilemez. Türkiye er-geç misak-ı Milli sınırlarına kavuşmalıdır!

Türkiye, geçmişte Ortadoğu için bir modeldi, bugün de olmaya devam ediyor. Türkiye, görünen coğrafyadan çok daha büyüktür. Ülkemizin, milletimizin, devletimizin gönül coğrafyası kıtalara sığmaz… Dünya, ülkeler yeniden dizayn edilirken Türkiye yerini belirlemelidir. Türkiye, kendi stratejisin belirleyen ya bölgesel etkin güç olmaya gayret edecek ya da emperyal güç merkezlerinin taşeronluğunu yapacaktır.

Türkiye’nin tarihi misyonu

İngiltere, ABD İslam dünyasını sindirerek sömürmeye devam etme gayretindeler… Biri Kudüs’e saldırırken biri Kıbrıs derdinde. Ortadoğu toprakları asırlarca Türk ülkesi olarak kalmış, değişik oyunlarla birliğimiz bozularak, ihanetlerle elimizden çıkmıştır.

Artık Türkiye, Ortadoğu’daki güç dengesinin kurucularından biridir. Mekke ve Medine’yi, Kudüs’ü özgürleştirecek, Müslümanları birleştirecek bir mücadelenin başındadır. Bu mücadelenin baş aktörü de Türki’yedir. Türkiye Bölgesel güç olarak tanımayanlar yanılacak ve kaybedeceklerdir. Türkiye tarafından Sudan’da, Somali’de, Katar’da kurulan askeri üstler tesadüfi değildir! Kudüs’ün, Mekke ve Medine’nin savunması tarihte olduğu gibi öyle görünüyor ki, yine Yüce Türk milleti ve devletine kalmıştır.

Bakınız 1571 Kıbrıs’ın fethi amaçsız değildi. Gerek Yavuz Sultan Selim gerekse Kanuni Kudüs’ün, Hicaz’ın güvenliği için daima Kıbrıs’ı elde tutmuşlardır. Hatta Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden sonrası Savakin adasını Kudüs’le aynı tarihlerde Osmanlı topraklarına katmıştır. Bu stratejik öneme sahip yerlerden Savakin adası Afrika’nın ve Kızıldeniz’in kapısıdır. Sevakin, Türkler için tarihi bir önem ve değere sahiptir.  Özellikle Sudan, Somali ve Afrika’nın diğer bölgeleri ile siyasi ve ticari ilişkilerin gelişmesi çerçevesinde ada geçmiş tarihlerdeki rolünü tekrar ifa edebilir. Kıbrıs, Savakin aynı zamanda Mübarek beldelerin muhafızıdır. Biz unutsak da düşman bunları unutmadı, unutmuyor.         Şimdi Kudüs ve Mübarek topraklar, Kıbrıs bizde olduğu sürece yine bizim tarafımızdan korunacaktır, bu beldeler sahipsiz olmayacaktır.

Türkiye tarihi misyonuyla Kuzey Afrika’ya da uzanacaktır. Sudan’da Türkiye sevdası var. Bu bölgeye baktığımızda, Birleşik Arap Emirlikleri’nin buradaki silahlı grupları desteklemesi, Somali’deki çatışmalar, Türkiye’nin buradaki etkisini azaltmak içindir. Hatta Çin, Afrika’ya kadar uzanmış işçiler gönderiyor, oradakilerle evlendiriyor! Onlar sömürmek derdinde biz ise mazluma kurtuluş ümidi olmak gayretindeyiz… Türk illerinin, İslam coğrafyasının umudu olan Türk milletinden düşmanlarımız korkmakta, bu umudu yok etmek istemektedirler. Bu ümit yok edilemeyecek inşallah.

Dünyayı, olayları değerlendirirken büyük resme bakmak gerekir. Dünyada etkinliğimiz ve Orta Doğuda, Balkanlarda ve Kafkaslarda var olma mücadelemiz devam edecek 21. Yüzyılda inşallah umutlarımız büyüyecektir. Ortadoğu coğrafyası kaosunda Türkiye, tarihine yakışır görev almalıdır. Ancak rolünü, gücüne göre kendi belirlemelidir. İslam coğrafyasındaki Müslümanlar, her türlü güç ve imkânlarını, başta hakkıyla ümmet olma gayesine teksif ederek birliği oluşturmalıdırlar! İslam toplumları artık agâh ve duyarlı olarak, gaflet uykusundan uyanarak, basiretsizlikten ve idraksizlikten kendilerini kurtarmalıdırlar. Bu da Türkiye’ye destek vermekle olur. Türkiye’nin yanında olanlar kazanacaktır…

İslam kültür ve medeniyetini Türkiye’den başka savunacak bir devlet görünmüyor. Onun için İslamın yok edilmesi için, başta Türkiye’nin yok edilmesi amacını güdenler var.  Türkiye mazlumların, İslam ve Türk coğrafyasının bahtıdır. Ortadoğu’da çözümün merkez üssü Türki’yedir. Sulhun ve barışın merkezi Türk devletidir. Türkiye tarihi, siyasi ve dini gücünün büyüklüğünü devreye sokarak, İslamın şerefli bayraktarı olmaya devam edecektir.

Türkiye, kendi stratejisini ortaya koymalıdır!

Her düşünce kendi sistemini üretir. Devletleri kuran ve yöneten de o toplumun ideolojisidir. Türk devleti yabancıya muhtaç ve bağımlı hale getirilmeden, tüm kurum ve kurallarıyla yerli ve milli alt yapısını gelecek adına oluşturmalıdır! Milli ve yerli kadroları hazırlayıp iş başına getirmelidir! Türkiye’yi, zalimlere karşı mazlumları korumak, Türk ve İslam dünyasının selameti için ‘Muhteşem Türkiye’ yapmak zorundayız. Bunun için her alanda ilme sarılıp üretkenliği artırmalıyız. Eğitimi baştan dizayn edip, milli ekonomik modeller ortaya koymalı, milli savunma sanayini daha da büyütmeli ve geliştirmeliyiz.

Dava ve hakikat yolunun yolcuları için yol uzun ve zahmetli, menzil uzaktır… Biz biliyoruz ki, galip olan daima, sadece Allah ve onun yolunda olanlardır.                                            Türk Milletinin şahlanışı tarihteki gibi değerlerine, kültürüne sahip çıkması, milli ve manevi potansiyelini devreye sokmasıyla gerçekleşecektir! Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlenerek, “Muhteşem Türkiye” olarak, inşallah Türklerin 2. Ergenekon’dan çıkışının müjdecisi olacaktır.

Müslüman dünyanın kilit aktörü Türki’yedir! ‘Yeni dünya kurulur, Türkiye yerini alır’ İslam coğrafyası, mazlum milletler Türkiye’yi bekliyor…Dünya, ülkeler, yeniden dizayn edilirken Türkiye yerini belirlemelidir. Türkiye, kendi stratejisini ve milli siyasetini hayata geçirebilmelidir. Yeryüzü operasyonu, düşmanla mücadele hareketi başlamıştır. Dosta merhamet, mazluma umut ve şefkat olan yüce milletimiz, Allah’a güvenmeli var olma mücadelesi vermelidir. Sefer ve gayret bizden, zafer Allahtan…

Nereden geldiğini bilenler nereye gideceğini de bilirler…Muhteşem Türkiye ülkümüz ve sevdamız, kızıl elma hülyamız, hak rızası mücadelemiz, Kelimetullah yol haritamız olsun…Türk milletinin haklı ve onurlu mücadelesi sürdükçe, 21.yüzyılda inşallah yükselecek, yankılanacak ses, Türk ve İslamın sesi olacaktır…

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate