DEVLET, DOĞRU SİYASETLE; SİYASET İSE EHLİYETLİ İNSANLARLA ÇÖZÜME VASITA OLUR!

Hükümet; Devletten Büyük Bir Beden Değildir.

Devlet Arabasını Yürütenler, Millet ve Yargının Sorgusuna Mahkûm Kaptanlar Olmalıdır…

Ülkemiz insanı, mesele olmayacak meselelerle uğraştırılıp, asıl meseleler karşısında iğdiş edilmişçesine, güçlerini yapay nizalarla tüketerek adeta hastalığını artırmaktadır. Bu girdap ve sosyo-politik hastalık; tarihten miras kalan büyük problemlerimizin artan devamıdır. Ciddi olmayı, farkında olunmayı gerektiren büyük zorluğumuzu doğru anlamak gerekir. Yani ehil, milletiyle kavgalı olmayan, milletin değer ve enerjisiyle buluşmaya lâyık, gücünü dış ve işbirlikçi iç odaklardan almayan, yeni bir siyasî kültür ve kurumlarının yapılanmasını gerektirir durumu belirmiştir. Sarmalın, çözümsüzlüğün, umudu tüketen girdabından çıkışın müdahalesi aciliyet arz etmiştir. Çünkü “Ülke sıkıntıdadır, Kuşatma yoğunlaşmıştır ve Vakit daralmıştır”.

Şükür, hükümetsiz değiliz. Ama millî iradeye de ulaşamadık ve seçim entrikalarıyla, muvazaalı seçim kanunlarıyla milletin irade yolunu da tıkadık. Hükümetsiz devlet olmaz elbet. Hükümet; milli, insani, tabii güçleri realize eden, yönetmenin en temel ve çağın gerektirdiği en kavi bir uzuvdur. Ancak devletten büyük bir beden değildir, devlet arabasını yürüten kaptandır hükümet… Hükmetme hukukla ve ahlakla ayrılmaz bir bütündür. Hukukî, ahlakî, meslekî sınırları içinde, siyasî bir irade olan hükümet, işlevlerini; devletin etkin bir kurumu olarak tanzim ve icra eder. Tabii ki bir hukuk ve program doğrultusunda… Bugün olduğu gibi keyfinin yettiği şekilde değil…

Hâlbuki sağlıklı bir siyasî yapılanmanın vazgeçilmezleri şunlardır:

-Problemleri çözmede hem çağdaş, hem de millî bakış açısına sahip olmak

-Millî-insanî ideallerle donanmak. Hazırlıklı olmak ve millete rehberlik edecek kadroya sahip olmak.

-İlmin sağladığı çözümlerle halkın destek ve gücünü birleştirip, başkasına köle kılmayan, başkasını da kendine köle yapmayan sosyo-politik bir güç olmak gerekir.

 

Siyasal Sistemimiz; Millî İradeye, Ehliyet Ve Liyakate Kapalı.

Temel Sorunumuz da Bununla Başlar…

Bu gerekler maalesef ülkemizde dış ve iç engellemelerden dolayı düzene kavuşamamış, güç olamamıştır. Ama potansiyel olarak bizi ayağa kaldıracak beşeri güç, bünyemizde fazlasıyla mevcuttur. Sorun; partililerimizin ve partilerimizin kötülüğünden ziyade, siyasal sistemin; milli birikime, iradeye, ehliyete, çağın donanımlarına kapalı olmasından kaynaklanmaktadır. Çözümün ilacı olabilecek yapılanma, bireyi ve partiyi öne çıkarmak değildir. Doğruda mutabık kalmak, doğru çözümleri hukukî bir tertip, terkip ve terbiye ile partilerin önüne geçirip kurumsallaştırmaktır. Hükümet meclisin karar ve iradesiyle çalışırsa, bürokrasisini de ilim, adalet, tecrübe ve ehliyetle çalıştırırsa, partinin değil millet mülkünün sorumlusu olarak, hem işlerlik, hem de güven kazanır. Çözüm sağlar. Hükümet, bürokrasi üzerindeki tavassut ve keyfiliğini kaldırarak adaleti zayi etmez. Güven duygusu gelişir meşruiyet güç kazanır, girişimcilik düzeyimiz yükselir.  Yetki ve faaliyetler kanunla tespit edilip meşrunun takibi sağlanırsa, yönetim anarşisi önlenir.

 

Figüran Değiştirme Oyunundan Sıyrılıp,

Devlet Adamına Yol Verme Sorumluluğuna Muhtacız!

Ülkemizin temel problemlerini sen-ben iktidarına (her seçim sonrasında olduğu gibi) fedâ etme yanılgı ve gafletinin, boş bir oyunda figüran değiştirme yorgunluğundan başka bir netice veremeyeceği unutulmamalıdır.

İçi boş iktidarlığın hiçbir temel probleme getireceği çare, kalıcı çare olmayacaktır. Aynı problemlerin sadece sıralaması, yeri, öne-arkaya doğru alınarak değişmektedir. Problemler aynı kalmak kaydıyla sadece sıra numarası değişmektedir.

Niza üreten bilgilerin çöplüğü haline getirilmiş, millî ve insanî değerden her gün hızla uzaklaştırılan haliyle siyasetimiz, millî meselelerimize, hiç ama hiç çare olma kabiliyetinde değildir. “Verin-kurtulun”‘ un tescili sayılan oy pusulasıyla, vatandaşın sihirli seçim sandığına mahkûmiyeti, insanımıza saygısızlıktır. Halkın iradesini çöpleştirmektir. Bu hukuksuz, ilimsiz, ahlâksız halin önü kesilmeden, çözüm için soruna başlama noktamız hiç bir zaman doğru olmayacaktır. “İlk taşı yanlış koymanın” garabeti buradan başlıyor. Veren neyi verdiğini ve meselesinin nasıl takipçisi olacağını bilecek, alan da emanete sadakatin hukukî, ahlakî mesuliyetine erecek ki sonuç alınsın. Bir cehalet yaftası olan “oy ver kurtul” u millî ayıbımız haline getirenler, sırasıyla besbelliyken, kursaklarındaki haramları söküp alacak, adil, ehil, cesur bir yapıya, işleyen yargıya ihtiyacımız vardır. Bu tescilli kötü aktörleri ihya eden çark ıslah edilmeli. Mutlaka önü kesilmeli ve bunlar ifşa edilmelidirler. Bu ayıptan dönüşün ve itirafının haysiyet borcumuz olduğu da artık bilinmelidir. Ve ardından da millî bir siyaset modelinin hukukî alt yapısını oluşturarak işe başlamak ikinci işimiz olsun. Siyaset, muhterislerin dümen suyunu hukukunu yok etmiş, seçimin hukuki düzeneği kevgire dönmüştür.

“Şeytanî siyaseti durduracak, rahmani siyasete yol aralayacak” kanunî düzenleme mutlaka olmalı, ehlinden başkası o işi yapmamalıdır. Paravan particiliğin önü kapatılmalı ki, bütün partiler; dava ve proje kurumu haline gelerek sağlam zemine oturabilsin. Çıkar-rant şebekesi halinde avanta dağıtan kirli işleri sergilemesin.

Yorum Yapın

Navigate