TARİHTEKİ KATLİAM, ZULÜM VE İŞKENCELER (2.BÖLÜM)

      Dergimizin 1306. sayısında Yahudilerin katliamlarını anlatırken, bu sayıda da Hristiyan haçlıların yapmış oldukları tarihteki katliam, zulüm ve işkencelerinden bahsedeceğiz.

HRİSTİYAN HAÇLILARIN KATLİAMLARI:

Haçlı Seferleri’nin kışkırtıcılığını üstlenen Papa II. Urban, arka plânda tamamen siyasi menfaatler elde etmeyi arzuladığı hâlde, “Kutsal savaş” nidâlarıyla Hristiyan halkı galeyana getirip Müslümanların üzerine salarken, onları kışkırtmak için her türlü yalan ve hileye başvuruyor, uydurduğu asılsız iğvâlarla (yalan ve kandırma) gönüllerindeki kin ve nefret hislerini canlandırıp harekete geçirmeye çalışıyor ve şöyle diyordu:

“Lânetlenmiş bir millet, Hristiyan beldelerini kasıp kavurdu, ateş ve zulüm yağdırdı. Bu alçaklıkların intikamını, Tanrı’nın kahramanlıkta diğer milletlerden üstün kıldığı (!) sizlerden başka kim alabilir? Vazifelerin en önemlisi mukaddes Kudüs’ü kurtarmak, mukaddes yerleri istilâ eden pis milletten kutsal yerleri geri almaktır.”

“Tanrı, İsa’ya tapanların yardımına koşmaya ve topraklarından uzaklarda, o lanetli ırkı kökünden kazımaya, ister şövalye, ister halktan olsun, ister zengin ister yoksul olsun, herkesi sık sık dâvet etmeniz için, İsa’nın bayrağını taşıyan sizleri benim ağzımdan teşvik etmektedir.”(1)  

Haçlıların, Katlettikleri Türkler ’in Etlerini Kızartıp Yemeleri:

Fransız Akademisi üyelerinden Funck Bretano’nun ifadesine göre; “vahşî hayvan sürülerinden farksız olan haçlı gürûhu 1096 yılında Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civarında yakaladıkları Müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı. Antakya’ya ulaştıklarında ise, başlarındaki kan içici papaz Pierre I’Ermit’in ısrarıyla, yerlerde yatan şehit Türkler ‘in cesetlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemiklerinden ayırmışlar; sonra da tuzlamış, pişirmiş ve karınlarını bununla doyurmuşlardı. Onlar kızarttıkları Müslüman etleriyle iştahlarını (!) tatmin ederken, ölenlerin zincire vurulmuş olan yakınları da surlardan büyük bir acı ve çaresizlik içinde, gözyaşları dökerek olup biteni seyrediyorlardı.”

“Antakya önlerinde açlıktan şikâyet eden haçlılara, Hristiyan din adamı (!) Pierre I’Ermit şu tavsiyede bulunur: ‘Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesetlerini toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!..” Bunun üzerine haçlılar onun dediğini yaptılar.” (2)

Gözlerini kan ve vahşet bürümüş olan haçlı gürûhu yalnız bu kadarıyla kalmamışlar, Antakya’ya saldırdıklarında yaklaşık on bin Türk’ü boğazlayarak, bölgedeki bütün câmileri yakmışlardı. Nitekim hâdiseyi bizzat gözleriyle gören papaz Lemoine yapılan yağma ve katliamdan bahsederken; “Bizimkiler sokakları dolaşıyor, rastladıkları çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı. Ancak o gün herkes boğazlanamadı. Ertesi gün bizimkiler geri kalanları kestiler.” demişti. (3)

Birinci Haçlı Seferi’nin meydana geldiği 1096 yılında, Frank kumandanı Raymond, Mâratü’n-Nu’man şehrini işgal etmiş ve bu esnada yüz binden fazla Müslümanı hunharca ve acımasızca katletmişti. .” (4)

Kudüs’te Sel Olup Akan Müslüman Kanı:

Kudüs’ü istilâ eden vahşî haçlı sürüleri 1096 yılında yetmiş bin Müslümanı kılıçtan geçirmişler, yaptıkları bu büyük katliam yetmezmiş gibi, Hazret-i Ömer Camii’ne sığınan on bin Müslümanı da boğazlayarak şehit etmişlerdi.

Birinci Haçlı Seferi’nde Müslümanların katledilmesine öncülük eden Godefroy de Bouillon, etrafındaki canilere Müslümanların etini pişirmelerini tavsiye eden Papa II. Urban’a yazdığı mektupta, Kudüs topraklarını Müslümanların kanlarıyla sulamaktan ve kendince “İsa’nın ruhunu hoşnut etmeyi” başarmaktan (!) duyduğu vahşî sevinci, akılları donduran bir üslûpla şöyle bildiriyordu:

“Kudüs’te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malûmunuz olsun ki, Süleyman mabedinde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yüzüyoruz!.”(5)   “Böyle bir katliamı o güne kadar hiç kimse ne duymuş, ne de görmüştü! Ölüler piramitler şeklinde yığınlar hâline getirilerek yakıldı. Sayılarının ne olduğunu Tanrı bilir.” (6)

Ünlü Arap târihçisi Ebu’l-Fidâ ise “el-Bidâye ve’n-Nihâye” adlı eserinin ilgili kısmında; “Öldürülenlerin büyük bir kısmı Müslümanların ileri gelenleri, âlimleri ve mukaddes mekâna mücavir olan âbid ve zahitleriydi” demektedir.

Üçüncü Haçlı Seferi’ni başlatan İngiliz kralı Aslan Yürekli (!) Richard, bağışlayacağına söz verdiği üç bin Müslüman esiri hunharca katletmişti. (7)

Alman Tarihçi L. Heeren kendisi de bir Hristiyan olmasına rağmen, insanlık tarihi boyunca haçlıların yaptığı çirkin katliamların bir benzerine rastlanmadığını ifade ederek: “Bunlar Moğollar veya dinsiz kavimlerin taşkınlıklarıyla meydana gelmiyor, onlardan daha da barbar olan Hristiyanlarca yapılıyordu!” demişti. (8)

Haçlı katliamları bununla sınırlı değildir. Biz sadece bu kadarını aktarabildik.

Endülüs’teki Müslümanların Hıristiyanlar Tarafından Hunharca Katledilişi:

Gustave le Bon, İspanya’daki Hristiyanların Müslümanlara yaptıkları barbarlık ve zulmün vahşet ve soykırım seviyesine ulaştığını “Civilasition des Arabes” adlı eserinde şöyle anlatır:

“Zafer kazanan Hristiyanların mağlûp Müslümanlara karşı icrâ ettikleri her çeşit zulüm ve katliamların hikâyelerini titremeden okumak mümkün değildir! Onları zorla vaftiz ettirdiler. Kutsal (!) Engizisyon mahkemelerine teslim ederek kabil olduğu kadar diri diri yakılmalarını sağladılar. Bu işleri kestirmeden halletmek için de Tuleytule başrahibi Hristiyanlığı kabul etmeyen bütün Arapların kılıçtan geçirilmelerini emretti. Dominiken tarikatı papazı daha da kestirme hareket etti. Kadın ve çocuklar dâhil, ne kadar Müslüman varsa kafalarının uçurulması emrini verdi. İspanya’nın yüksek tabakasını, aydınlarını ve sanayicilerini teşkil eden üç milyon Arap ya öldürüldü, ya da yarımadadan dışarı atıldı. Sekiz asırdan beri Avrupa’nın üzerine ışık saçan parlak medeniyetleri ebediyyen söndü. Bu korkunç katliamlar yanında, ‘Saint Barteleni Gecesi’ (Protestanların Katolikler tarafından katledilme gecesi) basit bir arbede gibi kalır. Şunu da itiraf etmek gerekir ki, en vahşî istilâcılar arasında bile, bu derece korkunç katliamlarda bulunan tek bir kimse gösterilemez!” (9)

Kazıklı Voyvoda’nın Uyguladığı Katliam ve Vahşet:

Macarların ‘Drakul’, yani şeytan, Ulahlar’ın ‘Çpelpuç’, yani cellat, Türkler ‘in de “Kazıklı Voyvoda” diye isimlendirdiği, III. Vlad Tepeş, yemek yerken, kazıklara oturtulmuş insanların çığlıklar içinde can çekişmesini seyrederdi. Hayvanları da kazığa oturttururdu. Öldürttüğü annelerin kızartılmış etlerini çocuklarına zorla yedirirdi. Bazen de annelerin göğüslerini kestirip yerine çocukların başlarını diktirir; insanları doğrayarak çömlek içinde pişirtirdi.

Onun binlerce insanı nasıl acımasızca katlettiğini dönemin papalık elçisi Modrusa şöyle tarif etmekte: “Kimilerini arabanın tekerlekleri altında kemiklerini kırdırarak öldürttü, kimilerinin bağırsaklarına varıncaya kadar derilerini yüzdürttü; kimilerini ya kazıklara geçirtti, ya da kor hâlindeki kömürlerin üzerine yatırttı, kimilerinin ise başlarını, göbeklerini, göğüslerini deldirtti; kazıklara oturtarak, kazığın ağızlarından çıkmasını sağladı. Böylece, hiçbir işkence yöntemini ihmâl etmedi. Annelerin göğüslerine kazıklar saplayıp, bebeklerini bu kazıkların üzerine attırdı.” (10)

(Not: Tarihteki katliam, zulüm ve işkenceler yazısı gelecek sayıda devam edecek)

DİPNOTLAR:

1-(Fuad Carım, “Haçlı Seferleri ve Kruvazadlar”, s. 10.)

2-(Funck Brentano, “Les Croisades”, Paris 1934, s. 24.)

3-(Funck Brentano, “Les Croisades”, Paris 1934, s. 57)

4-(“The Crusades Through Arab Eyes”, s. 38-39.)

5-(Necati Kotan, “Tarih Fıkraları”, İstanbul, 1988, s. 80)

6-(T. G. Djuvara, “Türkiye’yi Parçalamak İçin 100 Plân”, s. 37, bas.: İstanbul, 1979.)

7-(Ch. Mills, “Histoire des Croisades – Haçlı Seferleri Tarihi”, s. 183.)

8-L.Heeren,“Essai sur I’influence des Croisades-Haçlı Seferlerinin Tesiri Üzerine Deneme”, s. 414.)

9-(Gustave le Bon, “Civilasition des Arabes”, s. 129, 160.)

10-Zeynep Dramalı,Canavarlar Galerisinin Esas Oğlanı:Drakula”Hürriyet Tarih dergisi,5/2/2003 s.5

Yorum Yapın

Navigate