İnsanlık tarihinde, çok önceden hesaplandığı belli olan kanlı senaryoların yer aldığı yeni karanlık sayfalar aralanıyor. Kimlerin ne hesaplar yaptığı ise belki asırlar sonra ortaya çıkacak. Bu senaryolar önceden olduğu gibi bugün de masum ve mazlumların kanları ile yazılıyor. Yine masum çocuklar ölüyor, yine şehirler yıkılıyor. Bir farkla; bu sefer ölen masumların tenlerinin rengi, dinleri ve yaşayışları; planları yapan sömürgeci Batı’nın insanlarının rengi ve saldıran, planları uygulayan Ruslar ile aynı.
Batı ve Rusya’nın Ortak Katliamı mı?
Kışkırtılmış Rusya, NATO’nun nüfuzu Kiev Knezliğine dayanınca beklenen kanlı domino devrilmeye başladı. Ruslar, Karadeniz’i adım adım bir Rus gölü haline getirme hayalini gerçekleştirmeye koyuldu. Hülyalara kendini kaptıran Rusya; kendisinin tarih sahnesine çıkış sahası ve medeniyetinin beşiği gördüğü Kiev Knezliğini ele geçirmeye çalışırken belki Batı’nın senaryosunu uyguladığının farkında değil, belki de insanlık, Batı ve Rusya’nın kanlı ve gizli bir çıkar ortaklığının yeniden kurbanı oluyor. Görünene ve şimdilik ortaya çıkan sonuçlara bakacak olursak, bu işten ne Rusya ne de Batı zararlı çıkacak. Rusya emperyalist hayallerine adım adım ilerlerken Batı da kendi aralarında ortaya çıkan ayrışmaları ortak bir düşman edinmeleri sayesinde ortadan kaldıracak. Belli ki işin sonunda ABD, “Beyin ölümü gerçekleşen” NATO’yu yeniden canlandırma fırsatı bulacak. Konunun detaylarını bu sayımızda bulabilirsiniz.
Ne Yapacağız
Dünya’da yaşanan felaketler ne bugün başladı ne de yarın birdenbire bitecek. Ancak büyük ve şerefli bir inançla ilân etmek gerekir ki; insanlığın, milletimizin, İslâm dünyasının asırlardır içerisinde debelendiği sefalet, cehalet ve savaşlar batağından çıkış ümidi hâlâ dipdiridir. Kurtuluş insanın aslına dönüşündedir.
Milletimizinin kaderi topyekûn insanlığın kaderinden bağımsız olması düşünülemez. İnsanlığın ve milletimizin aç gözlülükle, cehaletle, adaletsizlikle, zulümle ve ihanetlerle korkunç bir sona sürüklendiğini itiraf etmek zorundayız.
İnsanımız, dünya siyasetinde yaşanan felaketler kadar iktidarın yaptığı vahim hataların da sonucu olarak fukaralıkla boğuşmaktadır. Türk ailelerinin çoğunluğu yoksulluk sınırının altında ve maalesef pek çok aile ise açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir.
Gençliğimizi yani yarınlarımızı kaybediyoruz. Millî bilinçten yoksun, kendi öz değerlerine yabancı ve hatta düşman, vatan sevgisine sahip olmak bir kenara ilk fırsatta ülkesini terk etmek hayali ile yanıp tutuşan insanlara yeni bir ruh üflemek zorundayız. Başka çaremiz yok!
Millet Davası mensupları bilirler ki teşkilatımızın varlık amacı, ezelden ebede akan Hakk davaya hizmet edenler nehirde bir damla olmak gayretinden ibarettir. Teşkilatımızın kutlu yürüyüşü, çağlar aşan, ölümsüz, sonsuz zafer kervanında şerefli bir halkadır. Bizler ne ilkiz ne de son olacağız! Allah, ayaklarımızın altında serilen yeryüzünde nice topluluklar var etti ve yok etti. Arzda bizden önce kimler yürüdü ve kim bilir daha kimler yürüyecek. Allah’ın davası ne bizlerle kaimdir ne de sınırlı. Her birimizin imtihan için gönderildiği fani dünyada Aykut Edibâli de yürüdü. Allah ondan, onun gibi ebediyete intikal etmiş öğrencilerinden razı olsun. Mekânları cennet, makamları ali olsun.
Onlar bir güzel topluluktular. Geldiler, şerefleri ile hizmet ettiler ve gittiler. Şimdi geriye biz kaldık! Ne mi yapacağız! Ne tereddüt… Emrolunduğumuz gibi dosdoğru yürüyeceğiz! Şerefli ve meşakkatli yolculuğumuza devam edeceğiz! Allah’ın arzında onun davasına hizmet edeceğiz! Mazlum milletimize zafer tacını giydireceğiz! Korkmak yok! Endişe etmek yok! Gevşeklik göstermek yok!
Her birimiz kendi mesul olduğumuz sahada, milletimizi teşkilatlamak tarihi görevimizi, meşru, aleni şekilde yerine getireceğiz! İdrak etmekte olduğumuz tarihin karanlık sayfalarını yırtıp atacağız! Kurallarımızdan bir milim uzaklaşmadan karanlıkları aydınlığa ulaştıracak millî iktidarı tesis edeceğiz!
Nice güzellikler dolu yarınlara selâm olsun!