Türkiye Yol Ayırımında, AB mi yoksa Şanghay işbirliği mi?

 

Avrupa Birliği 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Antlaşması’yla Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında doğmuştur. Türkiye 1959 yılında bu topluluğun bir parçası olmak için başvuruda bulundu. 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında bir ortaklık çatısı oluşturdu. Bu antlaşma 12 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girdi.1963 yılında başlayan Türkiye – AB ilişkileri yarım asırlık zaman içerisinde yapılan tüm görüşmelere, müzakerelere rağmen Türkiye üyelik statüsünü hala alamamıştır.  

Türkiye-AB ilişkilerinde temel tarihler

12 Eylül 1963: Ankara Anlaşması’nın imzalanması (Yürürlük: 1 Aralık 1964)

1 Ocak 1996: Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesi

10-11 Aralık 1999: Helsinki Zirvesi’nde adaylığımızın tescili

3 Ekim 2005: Üyelik müzakerelerinin başlaması

12 Haziran 2006: Müzakere sürecinde ilk olarak “25-Bilim ve Araştırma” faslının açılması

14 Aralık 2015: Son olarak 17-Ekonomik ve Parasal Politika” faslının açılması

2005 yılında başlayan müzakere sürecinden bugüne kadar birçok fasıl açılmış ve bu fasıllardan bazıları zaman zaman kapatılarak Türkiye’den üyelik için yerine getirmesi gereken taahhütlerle ilgili düzenlemeler yapmalarını istemişlerdir. Türkiye hala müzakere süreçleri ile oyalanmaktadır.

1963 yılında üyelik müracaatında bulunduğumuz AB ile olan tam üyelik görüşmeleri hala neticelenmemiş ve müzakereler süreci ile devam etmektedir. Demokrasi, insan hakları başta olmak üzere dikte ettirilmeye çalışılan birçok konuda ilerlemeler sağlanmasına rağmen, Türkiye’den sonra üyelik müracaatında bulunan birçok ülke üye olarak kabul edilmiştir.

Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmeler, terörle mücadele, mülteciler sorunu, 15 Temmuz darbe kalkışması ve sonrasında yaşanan tutuklamalar, idamın yeniden geri getirilme düşüncesi ve kayyum atamaları AB ülkeleri tarafından yakından takip edilmekte ve raportörlerin hazırladıkları raporlar dikkate alınarak Türkiye, üyeliğin askıya alınması ve değişik yaptırımlar uygulanması tehditleri ile karşı karşıya kalmıştır.

Daha düne kadar AB içinde yer almak için istenen tüm düzenlemeleri, zinanın serbest olması dahil yapan ülkemiz kapıdan içeri giremeyince ve AB’nin içişlerimiz ile ilgili talepleri karşısında Şanghay kartını açarak yeni bir süreç başlatmış bulunmaktadır.

Şanghay nedir?

Şanghay İşbirliği Örgütü ilk olarak 1996 yılında Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan tarafından üye ülkeler arasında güvenin arttırılması, sınır bölgelerinin silahsızlandırılması ve bölgesel işbirliğinin teşvik edilmesi amacıyla “Şanghay Beşlisi” adıyla kurulmuştur. Örgütün merkezi Pekin’dir.

Şanghay İşbirliği örgütüne üye ülkeler; Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan

Gözlemci Ülkeler: Afganistan, Moğolistan, İran, Hindistan, Pakistan

Diyalog Ortağı Ülkeler: Türkiye, Sri Lanka, Belarus,

14-15 Haziran 2001 tarihlerinde Şanghay’da düzenlenen Devlet Başkanları Zirve toplantısında, Şanghay Beşlisi’nin bölgesel bir örgüt haline dönüştürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu çerçevede anılan Zirve’de Özbekistan’ın “Şanghay Beşlisi”ne katılımına ilişkin bir Ortak Deklarasyon kabul edilmiş ve 6 ülke tarafından imzalanan “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Kurulmasına Dair Deklarasyon” ile örgüt resmen hayata geçirilmiştir.

7 Haziran 2002 tarihinde St. Petersburg’da düzenlenen ŞİÖ Devlet Başkanları Zirvesi’nde imzalanan Şanghay İşbirliği Örgütü Şartı’nda Örgüt’ün amacı, ilkeleri, yapısı, faaliyetleri, işbirliği alanları ve dış ilişkileri gibi hususlar ortaya konmuştur.

  1. Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi 8-10 Temmuz 2015 tarihlerinde Rusya/Ufa’da yapılmıştır. Zirve sonunda 19 belge kabul edilmiş, ŞİÖ’nün 2025 Kalkınma Stratejisi, 2016-2018 dönemi terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılıkla mücadele programı gibi belgeler onaylanmıştır.

Zirve’de Hindistan’ın ve Pakistan’ın üyeliğe kabul edilmesine yönelik süreçler başlatılmış olup, Belarus’a gözlemci üyelik statüsü ile Azerbaycan, Ermenistan, Kamboçya ve Nepal’e diyalog ortağı statüsü verilmesine dair kararlar kabul edilmiştir.

Türkiye’nin diyalog ortaklığı

Türkiye, 23 Mart 2011 tarihinde Örgüt nezdinde Diyalog Ortağı Statüsü kazanmak üzere başvuruda bulunmuştur. Türkiye’nin Diyalog Ortağı Statüsü başvurusu 6-7 Haziran 2012 tarihlerinde Pekin’de düzenlenen ŞİÖ Devlet Başkanları Zirvesi’nde onaylanmıştır. Diyalog Ortağı Türkiye ile Şanghay İşbirliği Örgütü arasında, başta bölgesel güvenlik, terörle mücadele, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçların önlenmesi ile ekonomik ve kültürel alanlar olmak üzere çeşitli konularda işbirliğinin geliştirmesini öngörmektedir.

Türkiye bir taraftan AB ile yola devam etmek isterken diğer taraftan AB’nin Türkiye için alacağı kararların yok hükmünde olduğu iddiası ile Cumhurbaşkanlığı ve hükümet nezdine rest çekilmiştir. AB ülkelerine siz bizi almazsanız biz de sizi tanımıyoruz diyerek Şanghay beşlisi içinde yer alma kartı ortaya atılmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hem başbakanlığı hem de cumhurbaşkanlığı döneminde pek çok defa Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olarak kabul edilmesi karşılığında AB’ye tam üyelik başvurusunu geri çekebileceğini açıklamıştır.

Erdoğan’ın, son olarak  “Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. ‘Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği’ dememeli. Mesela, ‘Şanghay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın?’ diyorum. Temenni ederim ki orada olumlu bir gelişme olması halinde, yani Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum” açıklaması, ŞİÖ üyeliğini tekrar gündeme getirmiştir.

Türkiye AB içinde mi, Şanghay beşlisi içinde mi yer almalıdır?

Türkiye hissi ve reaksiyoner olmadan bunun kararını vermeli, kendisine ona göre bir yol çizmelidir. Diplomatik görüşmeler seçmene selam konuşması şeklinde meydanlarda ve basın önünde değil müzakere masalarında ülke menfaatleri göz önüne alınarak yapılmalıdır. Ölümü görüp sıtmaya razı olan hasta gibi hastalıklı dolaşma yerine sağlıklı bir şekilde hayatta kalmanın yolları aranmalıdır. AB bizi kabul etmedi ama Şanghay ondan daha iyi, biz kendimize yeni bir kapı bulduk, bunlarda bizi kabul ediyor anlayışını bir başarı olarak sunmak son derece yanlıştır.

AB ülkelerinin ülkemize ve İslama bakışı ile Şanghay ülkelerinin bakışı arasında fark yoktur. Sincan Uygur Özerk Bölgesinde (Doğu Türkistan), Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızlar gibi Türk topluluklarına karşı Çinlilerin yaptığı baskı ve zulümu unutmamız mümkün değildir.  Rusya ve Çin’in AB ve Amerika bloku karşısında yaptıkları siyasi ve ekonomik mücadelede Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumundan istifade etmek için bize sıcak davrandıkları dikkatlerden kaçırılmamalıdır.

AB veya Şanghay içerisinde yer almamızın ekonomimizi nasıl etkileyeceği üzerinde de düşünmek gerekir. Türkiye AB ülkelerine toplam 64 milyar dolar, Şanghay ülkelerine ise 7.5 milyar dolar ihracat yapıyor. AB ile olan dış ticaret açığımız 14.7 milyar dolar, Şanghay ülkeleri olan dış ticaret açığımız 40.1 milyar dolardır. Şanghay ülkeleri ile olan dış ticaret açığımızın toplam dış ticaret açığımız içindeki payı yüzde 63.2 ‘dir.

Türkiye tarihi kültürel birikimi olan bir millettir. Türk dünyasına ve islam dünyasına karşı tarihi sorumlulukları vardır. Bu sorumluluk bilincinde hareket etmelidir. AB veya Şanghay içinde ne olursa olsun mutlaka yer alma arz ve isteklerimiz bir tuzaktan kurtulurken başka bir tuzağa yakalanmamıza sebep olabilir. Sağduyu ile hareket ederek kurulan tuzaklara karşı uyanık olalım.

 

 

Yorum Yapın

Navigate