REFERANDUM ÖNCESİ DÜŞÜNMEK ve GÖRMEK

Mustafa TEMİZER

Yıllardan beri ülkemizde faaliyet gösteren, emperyalist ülkeler tarafından desteklenen, emperyalist ülkelerin uzantıları durumunda olan kitle sevk ve idaresinde maharet sahibi partiler tarafından yönetilen, son yıllarda daha aktif bir şekle bürünen ve saldırganlaşan terör örgütleri; 1960’dan sonra Anayasa değişikliğinin getirdiği hürriyetlerden azamî derecede istifade etti. Propagandalarına ve çalışmalarına kanunî teminat kazandırdı.     

 

Bazı örgütler; Sosyalizmin ‘sosyal adalet’ prensibinin uygulanmasının zarureti gibi söylem ve taktiklerle güçlendi. Parlamento çalışmaları, konferanslar, açık oturumlar gibi kanunî faaliyetler yaptı. Bu faaliyetlerle devleti yıkmaya yönelik bir ihtilâlin tohumlarını attı. Bir taraftan halka, idarenin demokratlaşması hedefini gösterirken diğer taraftan sabotajlar, kundaklamalar ve soygunlar en şiddetli haliyle devam etti.

 

Yeryüzüne ilk insanın ayak basışından itibaren; din, devlet, ahlâk gibi manevî ve maddî bütün otoriteler var olmuştur. Din, devlet ve ahlakın varlığı olmadan toplumların oluşumunu ve dünya tarihinin akışını izah etmek mümkün değildir.

 

En basit kabileden, en medenî toplumlara kadar, bütün insanlık tarihi boyunca toplumlar; din, devlet ve ahlâk tarzında beliren kayıtlara tabi olmuşlardır. Bu kayıtlar toplumların uymak zorunda olduğu tabi ve zaruri kurallardır.

 

Terör örgütleri, toplum olmanın tabi sonucu olarak ihtiyaç olan kuralları, kuralları işleten devleti, bir sınıfın diğerleri üzerindeki tahakkümü olarak görür. Sınıflar kalkınca devlet de kaybolacağına, insanın dilediği gibi yaşayan, hiç bir kayda tabi olmayan bir mahlûk haline gelerek güya mesut olacağına inanır.

 

Onlara göre dine inanan, milliyetine bağlı, devlete tabi, meşru kazancını mülkü bilen insanın değişmesi için devletin yıkılması gerekir. Bu da ancak insafsız, zalim, gaddar ve hiç bir ahlakî hudut tanımayan terör, cinayet ve şiddet politikası ile gerçekleşir.

 

Emperyalist ülkeler ve uzantıları olan partiler, en şiddetli, en müsamahasız ve en iğrenç kuvvet kullanma teknikleriyle milyonlarca insanı katleden terör örgütlerini desteklemeye, yönetmeye devam etmektedir. Terör olaylarıyla topluma, karşı konulmaz zaruri tek mücadele yolunun silahlı mücadele olduğunu kabul ettirmeyi hedeflemektedir. Örgütlerin, uğraşılması imkânsız, karşı konması mümkün olmayan bir gerçek olduğunu kabul ettirmek, terörün hedefidir.

 

Türkiye’de silâhlı mücadelelerin kimler tarafından tezgâhlandığını görmek isteyenler için yaşanan terör olayları son bir fırsattır.

 

ÖNCEDEN GÖREBİLMEK

Yeni anayasa ve sistem değişikliği ile toplum olarak ne kaybedeceğiz?.. 1960’dan sonra anayasa değişiklikleriyle avantaj sağlayan terör örgütleri, yeni anayasa ve yeni sistemle ne gibi avantajlar sağlayacak?

Toplumsal mutabakatın sağlanmadığı anayasa ve sistem değişikliğinin toplum üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri düşünebiliyor muyuz?

Toplumun büyük bir kısmının istemediği kişilere, istemediği yönetim anlayışına, istemediği uygulamalarına nasıl tepki vereceğini, toplumu nasıl ayrıştıracağını, devletin üniter yapısının nasıl bozulacağını, devleti yıkma niyetinde olan kişi ve örgütlerin ne gibi avantajlar sağlayacağını, millet olarak nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kalacağımızı görebiliyor muyuz?

Bu tehlikeleri halka anlatabiliyor muyuz?..

 

Gerçekleri görmezden gelir, gördüğümüz ve bildiğimiz gerçekleri halka anlatmazsak; yarın hiçbir şeyden şikayet etmeye hakkımızın kalmayacağını görebiliyor muyuz?

 

Referandum sonrası istemediğimiz kişilere, istemediğimiz yönetim anlayışına, istemediğimiz uygulamalara, istemediğimiz ayrışmalara, istemediğimiz terörle yaşamaya bilmeyerek, kandırılarak mahkûm olabileceğimizi görebiliyor muyuz?

Milletimizin uyanması, gerçekleri görmesi; yöneticilerimizin basiretle hareket etmesi dilek temenni ve duasıyla…

Yorum Yapın

Navigate