FENERİN İÇİNDEKİ IŞIK

Y. Sümeyra Çelik

Hayatta her zaman bir yerlere ulaşmanın ve aklımızda gizli olarak kalmış, açığa çıkmasını beklediğimiz ideallerimizin gerçekleşmesinin yolunun ancak çalışmak ve okumak olduğu düşüncesi, unutamadığım bir gerçek olarak hep sabit kaldı. Bu konudaki samimiyetimi, tanımlı varlığımı geliştirmek ve okuldaki ders çalışma tempomu artırarak kanıtlamak istiyorum.     

Eğer okul benim düşüncemi geliştirmede ana vasıta ise, ders çalışmak da o okuldaki varlığımın kanıtıdır. Çünkü ders çalışmak, okumanın bir parçası ise okul da gelişmiş bir insan olanın en önemli vasıtasıdır. Ve biz bu parçaları büyük bir azimle çalışarak, gayret edip dersleri özümseyip hayattaki yeriyle birleştirerek, elde ettiğimiz başarıyla bütünleştiririz.

Emek vermeden hiçbir zaman bir şey elde edilmez. Sorunlarımız olsa dahi bunlar gelip geçicidir. Şu an bulunduğumuz durum şudur: Okulda okumak, meslek kazanmak ve bilinç kazanmak için ilerisi için birer basamaktır. Bu basamakları sağlam adımlarla ve seri bir şekilde çıkmak için de programlı bir şekilde çalışmak lazımdır. Belki bize bu çalıştığımız dersler, bazen saçma veya gereksiz gelebilir. Ancak ilerde seçtiğimiz hayat yoluna göre mutlaka bir faydası olacaktır, mutlaka! Bence en azından yaşam biçimimizde sorumluluklarımızı yerine getirmeyi öğrenmemize vesile olacaktır.

Erişmek istedikleri, bir hedefi olmayanlar; çalışmaktan hiç zevk almazlar. Çalışmanın tadı, başarmanın tadıyla birleşince doyumsuz olur. Şekillenen ve kıvamına ermiş istek, haz veren enerjiye dönüşür. Masrafı olmayan ama hep kazandıran, avuç açmayı engelleyen bir enerji… Sadece çalışana değil, etrafındakilere de aydınlık verir, karanlığı bertaraf eder.

 

AYDINLIK BEDENLERDEN SONRA…

Ve yüreğimizden sunduk elimizdeki dilimizin ucundaki sevda tohumlarını, ilk filizini bizimle verecek bir gün. Güneş aldı okşadı beynimiz, kendinden saydı, sevdi kokladı. Çabanın üzerine rahmet şekillendi, bulut oldu, bulut da yağmur! Yağmur sevincinden ağladı, büyüdü, yeşerdi, serpiştirdi gerçeğe sevdalı millet tohumlarını…

Güneş bir başka sevindi ve bir başka parladı sanki. Kendinden parçalar saydı gelişmiş beyinleri, aldı okşadı, insanlık davasına sevdalı tohumlarını… Aydınlık beyinleri, tabip olacak kimlikli ve kinsiz gönülleri sevdi…

Hayat bir dönenceden ibaret hani: Doğum, büyüme ve ölüm! Bu dönencenin içinde yaşanan birçok gerginlik, mutluluk, alışıla gelmişlik… En büyük mutluluğu bize hayallerimizin gerçekleşmesi verir. Bunun için hayallerimizin varlığı bile yeter deriz ya! Zaman olur, olmadık yerlerde karşımıza çıkıp küçük tebessümlere vesile olan umudumuz, bilmeyi seven beynimizin bize sunduğu harika hediyelerdir. Bilmek; insanı bilindik yapar, bir gün kıymetlendirir. Günün sıkıntıları, dünün ve günün iyi bilinmesiyle şifaya neden olan akıl nimetiyle yeni çareye kolayca ulaşır. Yeter ki aklımızı gerçekten ayırmayalım, okuldan hayata uzanan yolu iyi yapalım! Ve hakikate ermek için çabayı destekçi kılalım. Merhametin, sevginin adaletin atmosferiyle ilgili olalım. Başarıyla elde edilen güzelliklerin olması ya da olmaması çok önemlidir hayatımızın tadı için. Gelişmişliğimiz ve toplumsal mutluluğumuz geleceği açısından önemli şeylerdir bunlar.

Hayat; kaptıklarımızla değil, kattıklarımızla bizim olur. Bizi biz yapar.

 

DENİZLE HASBİHALİM…

Ulaşamadığımız ideal ve hayallerimin arkasından tükenmeden ama denize bir gün ağladım. Deniz kabardı, yüzüme konuştu, herkes adına benimle! Bana dedi ki: “Ümitlerin, ideallerin var ki hayalleri kurdun. Ne mutlu sana, hissedebilmişsin o sorumlulukları ve duyguları, düşüne bilmiş, okumanın verdikleriyle bir şeyler üretebilmişsin. Daha neler neler düşünecek, daha neleri tadacaksınız! Ah bir bilsen, ben oluştum bak sizin bu ıstırap ve ağlayışlarınızdan hiç hayal ettin mi bunu? Bana katkınızın olduğunu, beni üretip büyüttüğünü içimde bulunan milyonlarca canlıya hayat verdiğinizi de hiç unutmayın. Olmayacakları ve yoracak olanları, çaresiz bırakacak hayallerini askıya al, düşünme. Zamanın boşa gitmesin, düşün olacak olanları ve olabilecekleri, zamanın kalsın sana, başarı için hem çalışmana, hem de mutluluğuna… Doğru yaşamak, zengin yaşamanın kendisi değil midir zaten? Bunu hak eden ol. Hayalin, gerçeğine uygun olsun. Sadece boyunu aşıp seni boğmasın balçıklarında…

Bir de beni, beni, sevincin gözyaşlarıyla besle. Gayenin gayreti daima sevincin olsun…”

Dinlenmiş, güçlenmiş olarak başladım güne ve aydınlık zamanlara…

Yorum Yapın

Navigate