DOĞRU İLETİŞİM, DOĞRUDAN İLETİŞİMDİR

 

Bilim adamaları iletişimin bazı temel varsayımlarının olduğunu kabul etmişlerdir ve bunlar üzerinde durmuşlardır. Bunlar bir kısmıyla aşağıdaki gibi sıralanabilir.

TEMEL İLETİŞİM VARSAYIMLARI:

Birinci varsayım: Her şeyin bir mesajı vardır ve iletişim kur-ma-mak imkânsızdır. Çünkü her davranışın bir anlamı ve değeri vardır. Her şeyi bir mesaj yüklü olarak bilmek, bu mesajı anlama sorumluluğu da insana yükler. Sözlü veya sözsüz her hali, iletişim için mesaj yüklü görme varsayımı iletişim kabullerinin ilkidir. Susmak ve hiç bir şey yapmamak (hareket etmemek) dahi iletişimin mesaj yüklü unsuru olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle; “faaliyet ve duruşların her birinin söz kadar bir anlamı vardır” denir.   

Aynı sosyal ortam içinde yer alan kişiler, birbirleriyle sürekli mesaj alışverişiyle beraber iletişim içindedirler. Muhatap olan kişilerin iletişim kuramamaları imkânsız olup, kabul edilebilir değildir. Bunların iletişim kurmadıkları söylenemez, mesajı anlamadıkları veya almadıkları söylenebilir! Yani her şeyin bir mesajı var olduğuna göre bu durumda sadece anlaşılmamış mesajlar vardır, denilebilir. Verilmek istenen mesaj, alıcı tarafından çözümlenmemiş, kıymet kazanmamış, cevabı verilmemiştir. Kaynağın verdiği mesajdan sakınma veya kaçış vardır. Durum niyet ve kapasiteyle de ilgili olabilir. Ya mesajın inkârı veya akıl körlüğü vardır.

İkinci olarak: İletişimin ilişki ve içerik düzeyleri vardır. İlişki düzeyi, içerik düzeyine anlam verir, değer kazandırır ve sınırlarını belirler. Bu nedenle daha üst aşamalıdır. İletişim bazen yatay veya düşey düzlemlerde olur. Konum, mevki farkından dolayıdır. Demokratik, özgür bir ortamda mesaj saklanmadan ifade edilir. Mesaj dizisinin oluşum biçim ve iletişimde anlam düzeyleri ‘iletişim ilişkilerini belirleyen önemli faktördür’. ‘Lan’ demek veya ‘beyefendi’ diye hitap etmek, münasebetlerde farklı içerik düzeylerini yansıtır.

Üçüncü olarak: Mesajlar iki türlüdür. Sözlü ve sözsüz mesajlar. Sözlü mesajlar sözle karşı tarafa iletilirken, sözsüz iletişimde vücut hareketleri, yüz ifadeleri geçerli olup daha (vücut dili) etkilidir. Bunda niyetin vücut diline yansıyan ipuçları vardır. Sözlü-yazılı iletişim; akıl ve mantığa, sözsüz iletişim; duyguya dayalıdır. İlişkilerin en etkili yolu, sözsüz iletişimle belirlenir veya belirleyici olur. Bunun için “Söze değil, göze bak” denir.

Bir başka kabul; eşit kişi ve eşit ilişkilerde kişi, karşısındakini kendine denk görür. ‘Ben ne kadar söyleyip yapmakta özgürsem, muhatabım da aynı şart ve haklara sahiptir’ kabulü esas alınır. Biz karşımızdaki insanı her şeyi söylemekte özgür gibi düşünürken, eşit olmayan ilişkiler de bunun tam tersi olup karşımızdakinin sınırları, engelleri vardır. Şayet muhataplardan biri kendini özgür görürken, karşısındakinin aynı hak ve düzeyde olduğunu görmeyip önem vermezse, sağlıklı bir iletişim ve ilişki ortaya çıkmaz. Makamlar, rütbeler, statüler arasındaki fark, bu işte yapay bir engeldir.

 

SÖZLÜ VE SÖZSÜZ İLETİŞİM

Sözsüz iletişim duyguları belirtir ve gerçekte insanın saklanacak yeri yoktur.

Sözlü-Yazılı (nihayetinde yazı da bir sözdür) iletişimde ise çoğu kez insanlar duygularını saklarlar veya tam olarak ne düşündüklerini söyleyemeyebilirler veya söylemeyebilirler de! Dilleriyle, benzetmeleriyle, teşbihleriyle, bildikleriyle, söyledikleriyle rol yapabilirler. Karşısındaki insan bazı sözlerden asli mesajı, lazım olan doğru anlamı, bu ‘kaypak’ durumdan veya rol yapmaktan dolayı ifadelerin ardındaki mesajı anlamayabilir. Bu hallerde, karşısındakinin ne düşündüğü veya neyi anlatmak istediğini anlamak imkânsız değildir ancak anlam çıkarmak zorlaşabilir. Bu durumlarda, mesajı alırken veya verirken yardımımıza muhatabın hareketleri, yüz ifadeleri yetişir. Muhatabın dedikleriyle anlaşılması gerekeni karşılıklı fotoğraflayarak anlamı çözümlenmeye çalışır. Mesajı alma, kodunu çözme, doğru anlam çıkarma alıcının sorumluluğundadır.

Sözlü iletişimin içine bazen sözsüz iletişim unsurları da dâhil olur. Bu durumda; anlama, dinleme, çözme dilini, iyi kullanmak gerekir. Mesaj; net, berrak, anlaşılır, etkili ve uygun vasıtayla, uygun zamanda sunulduysa, mesajı verenle, alan taraflar, yorulmadan ortak paydada buluşur. Bu netlik ve anlaşılırlık beraberinde olumlu çözümü ve uyumu da getirir.

 

İLETİŞİM UNSURLARININ BİRAZTAHLİLİ ve BEDEN DİLİ…

Geri bildirimler; zamanında ve doğru olmalıdır. Ayrıca cevap olarak geri dönen mesaj yani dönüşen bildirim, anlaşılır olmalıdır. Geri bildirimi önemsemeyen, kale almadan atlayan mesaj ya amaçsızdır veya baskı oluşturma eğilimi taşır. Ortaya atılmış bir mesajın sahipsizliğinin akıbetine uğrar. Geri dönülmeyen bildirim, kesintiye uğramış demektir. Meşgul edici, lüzumsuz bir mesaj olarak da addedilebilir. Geri bildirime ihtiyaç duymayan iletişim, ilişki düzeyini olduğu gibi mesajın değerini düşürür.

Demek ki; kaynak, mesajını kodlar ve İletişim Kanalıyla (vasıtasıyla) gönderir. Bu ilk iştir. İletişim Kanalını belirlenme sorumluluğu, bu vasıtanın uygun olup olmayacağı, mesaj güvenliğine uygun olup olmadığı hususu, mesajı gönderen kaynağa aittir.

Mesajı alana alıcıya (hedef) dendiğini biliyoruz. Hedef, aldığı bu mesajın kodlarını çözer ve anlaşılır hâle getirerek gereğini yapar. Bu, iletişim unsurlarını anlamlı kılan ve tamamlayan bir son durum vardır. Bu son durum da ‘Geri Bildirim’ dir. Son safhadan sonra tekrar geri bildirimi sunan alıcı, mesaj veren (kaynak) konumuna geçer. Mesajlar; gönderen ile alan arasında cereyan ederek, geriye ve ileriye akar, ilişki akışındaki sürekliliği şekillendirir.

Söz, görünüşte anlama imkânı sağlıyor gibi olmasına rağmen, sözü söyleyenin tam olarak mesaja içerik kazandıran duygularını tam olarak anlayamayız. Bu da beden dilini iyi okuma bilmeyi gerektirir. Halin dilini okumak, farklı bilgiyi, zengin tecrübeyi gerektirir. Ayrıca hiç de kolay değildir. Çünkü sözsüz iletişim belirsizlikleri içerir. Yüz ve vücut coğrafyasını, bu coğrafyaya hâkim olan iklimi iyi okumayı gerektirir. Sözsüz iletişimde beden, insanın, nasıl bir ruh hali içinde olduğunu belirtir ve beden asla yalan söylemez.

Beden, algının, verilmek istenen asli mesajın vitrinidir.

 

SÖZ, KARŞILIKSIZ VE YANLIŞ YAZILMIŞ ÇEK OLAMAZ

Demek istedim ki; “………” şeklinde cevap vermeye başlamak, iki eksiği vurgular! Ya denileni alıcı anlamamıştır veyahut da mesajı veren eksik söylenmiştir. “Demek istiyorum ki…” durumu, yetersiz iletişimin itirafıdır. Bozuk, neticesiz kısır bir döngüye vesiledir.

Yüz ifadeleri, sesin tonu ve rengi, vücutta beliren şekil; mesajın veya cevabını anlamada en önemli konuların başında gelir. İnsanın da yüzünde en dikkat çeken nokta gözüdür. “Sözü göz söyler” ve “Söz, gözle dinlenir” halk deyimimiz ne güzeldir! İnsanlar ilgi duydukları bir şeye baktıklarında göz bebekleri iyice açılır.

Sözlü iletişimde kültürel, yerel ve coğrafi farklılıklar, zenginlikler de vardır. Çoğu kez söylenen sözlerin anlamları, farklı toplumlar için, farklı anlamlara gelebilir. Bunu düşünmeden ifade edilen sözler, bazen anlaşılabilir, bazen eksik ve yanlış anlaşılabilir veya bazen de hiç anlaşılamazlar.

Günlük yaşamda söylenenlerle karşımızdaki insanın ne düzeyde ve ne kadar etkilendiği, en iyi sözsüz ifadelerden anlaşılır. Bir insanın yediği yemeğin iyi ve lezzetli oluşunu yüz ifadelerinden anlamak mümkündür. Konu takibi yapan insanın da söylenenleri anlayıp anlamadığı, sıkıldığı veya rahatsız olduğu hususlar, muhatabın tavırlarından belli olur.

Bir mesajı ilettiğimiz insanın o anda yüzünde beliren ifade mesajın en sağlam geri bildirimidir.

Bunu izlemeden ve önemsemeden verilen mesajın çök da hükmü yoktur. Suya nakış yapmak gibi beyhude bir iş olur.

Sözün ve eylemin kayıt altına alındığı ve zamanın ahirinde hesaba dâhil sermaye olacağı hususunu bilenler! En önce güzel söz söylemek, sonrasında da sözü güzel söylemek yani güzeli doğru söylemek gerekir.

Söz; savaş da bitirir, baş da kestirir. Söz ki; buluşturur. Söz ki; ayrıştırır.

Söz, özün meyvesidir. Özü güzeller söylesin, özünü güzelleştirerek söylesin!

Öz söylesin. Bıktırıp azdırmasın.

Güzel gayeler için doğru olan güzelleri insanlara sunmanın adı propaganda değil, tebliğdir.

Hakikate davettir.

Kendini davetten alıkoymayana, dua olsun, selam olsun! (07.02.2017-Ankara)

 

Yorum Yapın

Navigate