Türk-Fransız ilişkileri 16. yüzyıl başlarına dayanır. Şarlken‘in Fransa Kralı Fransuva‘yı esir alması sonucu annesinin, Osmanlı’dan yardım istemesi ile diplomatik ilişkiler başlar.
Ardından Osmanlı, Fransa’ya ticari ayrıcalıklar tanır ve en ayrıcalıklı devlet konumuna gelir. Bu bir Osmanlı’nın denge politikasıdır. Kapitülasyon, anlaşan padişahın ölümüne kadar geçerliydi. Kapitülasyonun veriliş nedeni, Avrupa’daki Hıristiyan birliğini bozmaktı.
İkili iyi ilişkiler, III. Selim dönemine kadar sürer. Ancak F. Devriminden sonra, Napolyon Bonapart‘ın Mısır üzerindeki emelleri, ilişkilerinin bozulmasına yol açar. Mısır’ı ele geçiremezler ve Osmanlı ile 1801 yılında El-Ariş Antlaşması‘nı imzalarlar. İlişkiler tekrar düzelir. Napolyon Savaşları sırasında, Osmanlı, İngiliz ve Ruslara karşı Fransızların yanında yer alır. F. Devrimden Türkler de etkilenir, milliyetçilik anlayışları doğar. Osmanlı‘nın millet anlayışından uzaklaşır. 19. yy’ da Osmanlı aydını için Fransa, önemli ilham kaynağı olur.
- Dünya Savaşı‘nda, farklı cephelerde savaşırız. Osmanlı yenilmiş sayıldığından, Anadolu’yu işgale Fransa da dahil olur. Önceleri, bizdeki azınlığı gizli destekleyen Fransa, sonra desteğini gizlemez. Anadolu’nun birçok bölgesinde, Ermenilerin katliamlar yapmasına göz yumar. Fransa, Ruslar gibi onları silahlandırır, kışkırtır ve destekler. Adana ve Maraş’ı da işgal ederler. 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması, yeni ilişkilere temel olur.
Özet Halinde Fransa ile Sorunlarımız…
Yıllar, yılları kovalar, gizli ve açık sorunlar devam eder. 1980’li yıllarda Ermeni Gizli Ordusu ASALA, Türk diplomatlarını hedef alırken Fransa, terör eylemlerine göz yumar. Bu da gerginlik oluşturur. Saldırılar sonucu birçok diplomatımız şehit edilir. 2000’li yılların başından bu yana ise sözde Ermeni soykırımı iddiasını başlatırlar. Kendilerinin yaptığı Cezayir’deki soykırımlara rağmen…
Fransa 2001’den sonra sürdürdüğü Ermeni ‘soykırım’ iddialarını, 2011 yılında ise Fransa Parlamentosu 1915 Ermeni soykırım inkarını suç sayacak yasa teklifini meclise sunmuş ve kabul etmiştir. Fakat bazı Fransız senatörler bu tasarıyı Fransa Anayasa Mahkemesi’ne götürmüş ve Tasarı, Fransa’daki ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle mahkeme tarafından iptal edilmiştir.
Netice olarak; “Ey Ermeni, Gör Beni, Korurum Seni!” Diyen bir Fransa vardır!
Yaklaşık 700 bin Ermeni’nin yaşadığı tahmin edilen Fransa, 2019’da 24 Nisan’ı “Ermeni Soykırımını Anma Günü” olarak kabul ederken ülkelerinde yaşayan 800 bin Türk kökenli vatandaşı ve 5 milyon Müslüman’ı yok sayar ama 700 bin Ermeni’yi önceler. Bu da önemli bir anlaşmazlık konusu. Diğer anlaşmazlık konusu ise PKK sorunudur. Fransa, geçmişten günümüze, bu terör örgütünün ülkesinde faaliyetine izin verir. Bu sorun, Fransa eski Cumhurbaşkanı F. Mitterand (1981-1995) döneminde bölücü teröre verdiği açık destekle başlamıştı. Günümüzde de PKK terör kolu olan PYD-YPG ile yağlı ballıdırlar. Türkiye’yi hedef alan terör örgütleriyle bir hami gibi ilgilenirken Irak, İran, Suriye’deki uzantılarıyla destek için politika yürütmesi de dikkat çekicidir.
1995-2007 yılları J. Chirac dönemidir. Türkiye’yi ziyaret etmeyen tek Fransız başkanıdır. Chirac, 2006’da Ermenistan resmi ziyaretinde, ‘Türkiye’nin AB’ye üyeliği için Ermeni soykırımını tanımalıdır’ demiştir.
Son Fransa Cumhurbaşkanı Macron’ un Türkiye’ye karşı izlediği karşıtlık politikasının nedenleri arasında Ermeni ve Kürt sorunları, AB üyelik sorunu, Doğu Akdeniz sorunu, Yunan tarafgirliği, İslam düşmanlığı gibi sorunlar vardır. Göreve geldiği 2017’dan beri uluslararası ilişkilerde Fransa’nın oyun kurucu pozisyonda olmasını, AB içinde baskın devlet ve bölgesel konularda politika belirleyici ülke pozisyonuna ulaşmayı hedefliyor. 2019’da ‘NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini’ söyler. ABD ile NATO müttefikleri arasında bir koordinasyon eksikliği olduğunu dile getirir. Kasım 2018’de ise Macron, AB Ordusu’nun kurulmasını önererek bir nevi NATO’dan vazgeçilmesini talep eder. Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Libya’da aktif rol almasını, nüfuz alanına bir tehdit olarak algılıyor.
- Macron son günlerde daha çok Türkiye ve İslam karşıtı söylemlerini sıklaştırmıştır. Bu konudaki gerilim, belirli aralıklarla devam ettiği de söylenebilir. Bu bir fikir özgürlüğü değil, mukaddeslere hücumdur. Konunun arka planında Fransa’nın uluslararası ilişkilerde, Avrupa Birliği içinde (Almanya’ya rağmen) lider devlet olma isteği yatıyor.
Yaşanan Son Olaylar…
Peygamber Efendimize yönelik Charlie Hebdo dergisinde çizilen hakaret karikatürlerinin yayınlanması herkesin malumudur. Fransa’da 47 yaşındaki öğretmen Samuel Paty’nin Hz. Muhammed ile alay eden bir karikatürü sınıfta göstermesinin sonrası günlerde Paris dışında başının kesilip öldürülmesi, uluslararası kamuoyunun gündemine oturdu. Bu ölüm ölümü Fransa’yı sözde yasa boğdu. Türkiye’den de destek, kınama ve taziyenin beklendiği ifade edildi. Ancak karşılığını bulamadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa’daki bazı kentlerde kamu binalarına hakaret karikatürünün yansıtılmasına ilişkin sert mesajlar verdi. Erdoğan, “Macron denilen zatın İslam ile, Müslümanlarla derdi nedir? Macron’un zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var. Öncelikle akli noktada kontrol gerekli” dedi. Fransa elçisini ülkesine çağırdı.
- Macron da öldürülen öğretmen S. Paty’nin cenaze töreninde ‘özgürlükleri savunmaya devam edeceklerini, Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürlerden vazgeçmeyeceklerini’ dile getirdi. Erdoğan ise, ‘Avrupa faşizminin yeni seviyesi’ diye karşılık verdi.’
Erdoğan, “Nasıl ki Fransa Türk malı almayın diyorsa, ben de milletime sakın Fransız markalarını satın almayın diyorum” dedi. Erdoğan-Macron gerilimi İngiliz Gazetesi Guardian, dünya haberleri sayfasında akis buldu. Patrick Wintour, “Tartışmayı sürdürmek ikisinin de işine geliyor” diye yorumunu yaptı.
Genel Değerlendirme ve Sonuçlardan Anlamamız Gerekenler
Söv Fransa söv, döv Fransa döv mü diyelim? Haşa! Ama hasımlık yapanın yumruğu, dostun merhamet eli gibi uyandırıcıdır derler. Sen Fransa, kendini senin gibi nankörlerin merhametine terk etmiş biz zavallıları döv. Döv ki, soykırımı iftiranla, teröre payandalığınla, peygamberimize hakaret çapulculuğunla milletimin aklı başına gelsin. Kendini kurtarmamış Müslümanın sana teslimiyetini, acziyetini ve ahmaklığını gösterene vur tokadı. Vur ki; Bilge Kağan’dan, Alpaslan’dan, Osman Gazi ‘den, M. Kemal’den ve ebedî kurtuluşun yolunu inşa etmiş Hz. Peygamber mirasından unuttuğumuz değerler bizde uyansın ve yükselsin. Bize Müslüman Türklüğümüzü, talan edilip saptırılan tarihi mirasımızı hatırlatsın.
Biz içimizdeki Fransaları, birleşik güçleri söküp atmadan sadece gölgeye yumruk sallamış olacağız. Gırtlağına kadar çağdaş sömürge olmaya arzulu bir hal ile, kendi kültür mirasından habersiz bir cehaletle, bu tokatları belki de hak ediyoruz. Tahkimle, düşman tahakkümünü kanun güvencesine kavuşturmuş biziz! Bunu sağlayan meclis aritmetiğini sağlayan kitlelerin de yaptıklarını gözden geçirme vaktidir.
Birliği içine sığınarak huzur ve zenginlik bulmayı umduğumuz AB çatısı altında, bugün birinci sınıf besleme insan kimdir biliyor musunuz? Ülkemize ihanet edip, oralara kaçıp sığınanlardır! Hainlerimizi bal-kaymakla besleyen, süsleyen ve bize göndermeler yapan onlardır. Varlıklarını; talana, sömürüye, yalana ve zulme adayan bir kültür ve bu değerlerin oluşturduğu milletler topluluğuna sığınmak, bir gaflettir, utançtır. TC’ nin kuruluş ilkelerine terstir. Kurtuluş; yerli bir çabayı, fikir ve değer unsurlarını gerektirir. Bizi millet yapan değerler üzerinde kalkınmamızı sağlayacak, fikir ve projeleri yönetenlerimiz terk-i diyar edince, zulmün bakiyesi üzerine maddi bir değeri inşa eden hasımlarımızın küllüklerine gömülürüz. Onların bahşişleri ile millet kalma, özgür olma şansımız da imkânımız da yoktur.
Şark Meselesi Bizim Unuttuğumuzdur…
Kavga inşa etmenin beyanları değil, kendimizle barışmanın çağrısıdır söylediklerimiz… Kendimizi inşa etmemizin mecburi gerek ve gerekçeleri bizim için hayatidir. Savaş, kavga; arzuların, temennilerin en kötüsüdür. Ama alanı, imkânı, yöntemi çağa uydurulmuş Şark Meselesinin ideallerine kaynaklık yapan yapılanmalara karşı da ancak milletçe gelişerek, gelişmenin bilgi ve donanımını oluşturarak, kendimizi savunabiliriz. Sorunlarımıza, müsebbiplerine, maşalarına; milli bir demokrasiyle, milli birliktelikle, yekvücut olmuş milletle dur diyebiliriz.
Sevr bakiyesi Tahkimi söküp atarak ecdadımızın ruhunu şad edebiliriz. Yoksa Kurtuluş Savaşını veren kahraman milletin de düşmanlarıyla, bir kölelik talebiyle, mevcut sıkıntılarımızı asla aşamayız. Kölelik arzumuza, istiklâlimizin komutanlığını yapmış büyükleri ancak alet ederiz.
Fransa’ ya en gerçekçi tepkiyi bizi, bizim olmayan bir kültür ve medeniyetin peyki kılan her türlü köleci yolculuğa, az gelişmişliğimize son vermekle başlayabiliriz.
Her türlü iftiranın, yalanın ve mukaddeslerimize ihanetin önünü kapatacak bir güce, devlet ve milletimiz kavuştuğu gün, millî kültürünün temsilcisi bir millet oluşturulduğu gün; gerçek tepki verilmiş olur. Çünkü tepki; bağırtı ve tepinme acziyeti değil, dirilme kararlılığıdır.
Gerçek tepki; hayatın ve hayalin sorunlarına doğru cevap vermekle başlar. Kendimize yönelmek, milletimizi güçlendirmekle olur. Gerçek tepki; milleti kavgadan, bilgisizlikten, fakirlikten kurtaran yapılanmaların yol ve yöntemini bilmek, bildirmek ve bunları gerçekleştirmekle olur. Kıymetli olan tepki budur. Tepki, haddini bilmezlere korku salmıyorsa mırıltıdır. Tepki, tedbiri gerektirmiyorsa; samimiyetten eser yok demektir. Çünkü; iftirayı, hakkı inkârı, kışkırtmayı altı boş laflar bertaraf etmez.
Ne Yapacağız?
Neyi ve nasıl yapacağımızı öğrenmenin kararıyla hayatın sabahına dâhil olmalıyız. İyiyi öğrenmeden ve iyi şeyler yapmadan geçireceğimiz her anı, bu milleti köleleştirmeye mahkûm etme anlamı taşıdığını artık bilmeliyiz. Kişi başına düşen milli geliriyle; on kat fazla, okuduğu kitabıyla; yirmi kat ileride bir topluma, getirisi olmayan kinler havale etmek yerine, yücelmenin çarelerini en önce aramalıyız. Millet sevgisi de din sevgisi ve müdafaası da böyle olur. En önce kendi gelişmişliğimiz için çareler hazırlayalım ki; varlığını muhafaza etmede aciz kalmış diğer insan ve milletler de rahat etsin. Hülâsa, kötünün kötülüğüne engel olmak; kötüyü aşan bir akıl ve irade gücüne kavuşmakla mümkündür.
Önce gerçeğe, gerçeğimize, gerçek gelişme ve hürriyete yol bulmalıyız öyleyse. Böylece efendilik zulmüne bulaşanlara, insanlığın gerçek değerlerini ikram ederek, insaniliği yükseltmiş olalım. Üç yüz yıldır sömürülenleri uyandıralım ve cesaretle, çıkış yoluyla sevindirelim.
Bir karar, her karar ve tepki; akli, milli gelişmişliğe kapı aralamıyorsa, olanlar ve olacaklar sızlanmayı gerektirmez. Bugünden itibaren vereceğimiz kararlar zinciri bizi, Tam Bağımsızlığımızı esas alan/kılan oluşumlara, Muhteşem Türkiye’ye götürmeli. Yeni Dünya, hayalleri zorlayan yeni savaş yöntemlerine karşı, huzurlu bir millet birliğine-savunmasına destek için canhıraş bir seferberlik gerekli. Varlığımızı bu çerçevede inşa etmede, araya verecek hiçbir insanımız, zamanımız ve imkânımız olmamalıdır. Soralım öyleyse: Millet olarak biz bu istiklal ve istikbal savaşının neresindeyiz ve buna ne kadar hazırız?
Türkiye’yi sıkıştıran her türlü ihanet, yalan ve iftira belgeleri; bize hâlâ gerçek kurtuluşu düşündürmeyecek ve ilk adımı attırmayacak mı?
Biz, biz olduktan sonra Fransa, şu veya bu herkimse, onlar kim ki? Ama tarihin, aklın sözünü duymayana bir Fransa değil, daha çoook Fransa’lar tokat atar. Belki de bu en hafifi! Ben teslim olmuş aklımın Fransa’sından, Fransa’nın aklına iltihakta ısrar ettiğim sürece, daha çok tokat yerim. Kendimden kopup başkalarının emrine “hazır ve nazır” olduktan sonra, daha çok tekil değil, kolektif iftiraların, imhaların ortaklığıyla, haçlı darbelerine maruz kalacağız. Beni en çok kahreden ne Fransa’nın varlığı ne de adice yaptıkları… Sadece, başımın, işimin, ekonomimin, silahımın, ilmimin Frenk kontrolüne, iradesine teslimiyetidir!
Yani bizi kahreden uzun yılların ahmaklıklarıdır. Dünden bugüne bağımlı, vesayetçi, içsiz politikalardır!
Faydalanılan Güncel Kaynaklar:
1)–https://tr.wikipedia.org/wiki/Fransa-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri
2)-T.C. Dışişleri Bakanlığı Sitesi (http://www.mfa.gov.tr/turkiye-fransa-siyasi-iliskileri.tr.mfa)-
3)-Anadolu Ajansı (https://www.aa.com.tr/tr/analiz/fransanin-turkiye-siyasetinin-sorunlu-tarihi/1965193)- 07.09.2020
[Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. M. Nail Alkan
4)-Sözcü Gazetesi, (https://www.sozcu.com.tr/2020/dunya/son-dakika-turkiye-fransa-gerilimi)
5)-26 Ekim 2020, Türkiye ve Fransa Ekonomik İlişkileri Ne Boyutta? (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya)
6)-https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54687594
7)-27-28Ekim2020 Millî Gazete:(https://www.milligazete.com.tr/fransa-boykot-listesi-turkiyedeki-fransiz-urunleri)
8)– Ozan ÖRMECİ (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/291457)
9)– Sözlükler (01A02AG2001GA20)