Oruç tüm uzuvlarımızda tesirini göstermelidir

On bir ayın sultanı Ramazan rahmeti, bereketi ve mağfireti ile her yıl gelerek mü’minlerin manevi duygularını zirveye çıkarmaktadır.

On iki ay içinde, Kur’an-ı Kerim’de adı anılan tek ay, Ramazan ayıdır.  

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.

Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”  (Bakara 183- 184)

Buradaki güç yetiremeyenler hem de “ zorlukla güç yetirenler” anlamına açık olmasından dolayı sahabe, “Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” ( Bakara 185) ayeti gelene kadar isteyen oruç tutmuş isteyen fidye vererek tutmamıştır. Bu ayet geldikten sonra ise herkes orucunu tutmuştur.

Kur’an’da oruç tutan erkeklerden bahsedilirken “saihun”, kadınlardan bahsedilirken “saihat” sıfatının kullanılmış olması da orucun hedefiyle ilgilidir. “seyahat eden” anlamına gelen bu kelimeler, söz konusu manevi, ahlaki yolculuğun; arınma sürecinin bir gereği olarak anlam kazanmaktadır.

“Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar (saihun) , rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.”  (Tevbe 112)

“Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan (saihat), dul ve bakire eşler verebilir.” (Tahrim 5)

“Oruç tutanlar” şeklinde tercüme edilen “es-Sâihûn” kelimesi, “(Allah yolunda) seyahat edenler” şeklinde de tercüme edilebilir.

Ramazan ayını sadece o ayda tutulan oruçtan ibaret görmemelidir

Ramazan manevi atmosferi ile gönülleri rahatlatmakta, kardeşlik ve yardımlaşma duygularını ise zirveye çıkarmaktadır.

Ramazan ayını sadece o ayda tutulan oruçtan ibaret görmemelidir. Tuttuğumuz oruçlar günlük yaşantımızda, hal ve hareketlerimizde, sözlerimizde manevi inkılabı yapmışsa tuttuğumuz orucun bir kıymeti, değeri vardır. Oruçlarımızı taklitten tahkike çıkarmalıyız. İmsaktan iftara kadar normal zamanda helal olanların neden haram kılındığının şuurunda olmalıyız. Atalarımızdan gördüğümüzden, büyüklerimizin veya çevremizdekilerin tuttuklarından dolayı değil, Allah’ın rızasını kazanmak, takva sahibi olabilmek için oruç tutmalıyız. Tuttuğumuz oruç tüm uzuvlarımızda tesirini göstermelidir.

Oruç, mü’mine sorumluluk duygusu kazandıran bir ibadet olmakla beraber, aynı zamanda tüm kötülüklerden ve günah işlemekten de koruyan bir kalkandır.  Peygamber Efendimizin (SAV) orucun bu yönüne işaret eden sözleri bize rehber olmalıdır.

Oruçlu kötü söz sarf etmesin

“Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum!” desin (ve ona bulaşmasın).” (Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbnu Mâce)

“Kim yalanı ve onunla ameli terk etmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Ebu Dâvud, Tirmizî)

“Her kim Ramazan orucunu inanarak ve sevabını Allah’tan umarak tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari, Müslim)

“Çok oruç tutanlar var ki onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur.” (Nesai)

“Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk’ın bu husustaki sünneti şudur:) Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-kudsîde) şöyle buyurmuştur: “Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti.

Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halûf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.” (Buhari- Müslim)

“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhari, Müslim, Nesâî)

“Karşılığını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan’ı, gündüzleri oruçlu, geceleri namaz kılarak geçiren annesinden doğmuş gibi günahsız olacaktır.” (Buhari)

Ramazan ayını şuurlu bir şekilde idrak eden ve yaşayan iki cihan saadetini elde edecektir. Ramazan ayını şekli olarak geçiren ise bu saadetten mahrum kalacaktır. Dilimiz yalan söylüyorsa, gözümüz harama bakıyorsa, ayaklarımız haram yollarda adım atıyorsa, boğazımızdan haram lokma geçiyorsa, ellerimiz haram işlemekle meşgulse, vakitlerimizi boş işlerle dolduruyorsak, oruç tutuyoruz diye sahura kadar eğlence mekanlarında iftara kadar da yatakta vakit geçiriyorsak tuttuğumuz oruçların hayatımız üzerinde fazla bir tesiri yok demektir.

İş, aile ve sosyal hayatta karşılaştığımız en ufak bir problem karşısında hemen sinirlenerek kalp kırıyorsak, trafikte çok basit bir sebepten kavga çıkarıyorsak ibadetlerimizde bir noksanlık var demektir. Tuttuğumuz oruçları bir kez daha gözden geçirmek ve bilgisayar tabiri ile hayatımıza yeniden bir format çekmek gerekmektedir.

Allah’ın bir emri olan oruç ibadetini yerine getirmek için gün boyu aç susuz kaldığımız halde;  diğer emirleri, farzları görmezden gelerek yaşantımıza devam ediyorsak, tuttuğumuz oruçların neden müspet neticelerini yaşantımızda göremiyoruz diye bir kez daha düşünmemiz gerekmektedir. Biyolojik açlığımızı gidermenin yollarını nasıl biliyorsak manevi açlığımızın da nasıl doyurulacağını öğrenerek Ramazan ayı ile ihtiyacımız olan manevi doygunluğa ulaşalım.

Ramazan amellerimizin muhasebe ayıdır

Ramazan ayı; kendimizi hesaba çekme ve hareketlerimizin, eylemlerimizin fiili muhasebesini yapama zamanıdır.

Peygamber Efendimiz buyuruyor: “ Beş haslet var ki, herkim onları bilerek ve inanarak yaparsa cennete girer” diyor ve ekliyor; “Bu hasletlerin sahipleri, abdestin, rükuun, secdenin hakkını vererek vaktinde beş vakit namaz kılanlar, ramazan orucunu tutanlar, güç ve imkanı varsa Kabe’yi haccedenler, gönül rızasıyla verenler ve emanete riayet edenlerdir.” (Ebu Davud)

Allah Resulü’nün ”Günahlarını bağışlatmadan Ramazan’ı geçirmiş olanın burnu yere sürtünsün” (Tirmizi) dediği kimselerden değil, “İnanarak ve sevabını Allah’ta umarak Ramazan’ı ihya edenlerin geçmiş günahları bağışlanır” müjdesini verdiği insanlardan olmak için gayret gösterelim.

Ramazan ayını hakkı ile idrak etmek ve yaşamak temennisiyle…

 

Yorum Yapın

Navigate