Günümüzde dünyevileşme hastalığına yakalanmış ve davranışları bir beklenti içerisinde olan insanlar akıl tutulması yaşamakta. Bilelim ki tüm sıkıntıların sebebi İslam’dan ve takvadan uzaklaştığımızdandır. Hayat tecrübeler bazen de çok acı ve büyük kayıplar yığınıdır. En iyi okul ve en iyi öğretmen de hayatın bizzat kendisidir.
Dünyaya imtihan için gönderilmiş mahlûkatın en şerefli varlığı olan insanoğlu; nefis ve şeytani arzuların saldırısı altındadır. Günümüzde her şeyin sekülerleştiği nefis ve şeytana hizmet edildiği, gururun kibirin, riyanın, şehvet ve şöhretin, iki yüzlülüğün hâkim olduğu bir ortamda, sıratı müstakim üzere bulunmak kendimizi, ailemizi, sorumluluk taşıdıklarımızı korumak, kurtarmak elbette kolay olmayacaktır. Bütün bu bela ve musibetlerden kurtulmak dünyevi ve uhrevi mutluluğu yakalamak şüphesiz ilahi ahlak esaslarına bağlılıkla olacaktır.
Neler Var Sahnede?
İnsanların ticarette, siyasette, dostlukta her işte güvenilir yol arkadaşlarına ihtiyaçları vardır. Hayat sahnesinde görev yaparken nefsimizden ziyade önce inancım, davam diyenlerle yolculuk yapmak çok daha manalı ve heyecanlı olacaktır. Bugün inancımızın, milletimizin derdini dert edinen insanlara ihtiyacımız var. Bu kutlu mücadelede, uzun bir yolculukta, milletin umudu olmakta samimi, fedakâr yol arkadaşlarına ihtiyaç var. Nefislerden uzak, şahıslara değil davaya çağıranlarla yolculuk kutlu ve mutlu olacaktır…
Kendimizi hesaba çekebiliyor, ölmeden evvel ölebiliyor muyuz? “Ey insan, ey nefsim ne oluyorsun, kendine gel” demeliyiz. En büyük tehlike nedir biliyor musunuz; haksızlıklar karşısında hakkı savunup dik duramamak, haksızlıkları yadırgamamak ya da kabullenmek, bu bir Müslüman için züldür…
İnsanlar mücadele içerisinde; yol arkadaşlığında, ticarette, siyasette ve komşulukta daha iyi tanınıyor, sınanıyor. Bir toplumda birbirine güven, itimat, hürmet hissi kaybolursa, çöküş başlamıştır. Hayatta tüm işlerimizi meşruiyet çizgisinde yapmalıyız. Bununla birlikte yasalar cevaz verse de söz yazılı belgelerden üstün tutulmalı, helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan üstün tutulmalıdır. Önemli olan yasal olanla helal olanı örtüştürmek olmalıdır.
Resulullah Efendimiz (s.a.v): “Siz birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız” buyurduğu halde, mümin kardeşlerini sevmek bir tarafa, onlara kinlenmek, hasımlık etmek, onlarla çekişmek ve tepişmek, iman kardeşliğini zedeler ki, günahların büyüğüdür… İslam kardeşliği bizi kenetleyen o kadar güzel ve geniş kapsamlı bir bağdır… Gıybet etmeyelim, laf taşımayalım ki, kalbimizde kin ve intikam duyguları barınmasın.
Şu dünyada herkes farklı yaşantı ve beklenti içerisindedir. Büyük insanların amaçları, diğerlerinin istekleri vardır. İnsanlara umut ve ideal aşılamak, onları milli ve manevi amaçlar etrafında örgütlemek, teşkilatlamak gerekir ki geleceğimiz anlamlı ve mutlu olsun.
Sınanma ve Sabır
Şu sınanma/ denenme dünyasında ölçüler şaşmış. İmtihan, kulların sınanması için bir ikram da sayılabilir. Bazen en yakınlarımızla, sevdiklerimizle, dostlarımızla, eş ve çocuklarımızla, malımızla hatta canımızla, kendimizle imtihan ediliyoruzdur. De ki: “Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar size Allah’tan, Resulünden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevgili ise Allah’ın (azap) emri gelene kadar bekleyin! Allah fasıklar grubunu hidayete erdirmez.” (1)
Bu imtihan zor olsa da başarırsak mükafata dönüşebilir. Hayatımızda “zahmetsiz rahmet olmaz” sözü önemli yer tutar. Unutulmaması gereken “Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (2) ayeti hatırlanmalıdır. “Sabır acı meyvesi tatlıdır.” Bir çoklarımız hallerinden şikayetçi olurlar, bilmezler mi beterin beteri var. Kimisi, senin benim derdini nimet sayarlar. Unutulmaması gereken sabır gibi güzelliğimiz var. İyiliğe niyet edip, sıkıntıya sabredersek daha huzurlu oluruz.
Dünya tamahı değil akıl için uhrevi ticaret daha karlıdır. İnsana lüzumlu, yeterli olan mal, mülk ve evlattan evvel inancıdır. İnsanı yücelten “hazret” yapan budur. Alçaltan ise inancından uzaklaşması, söylem ve eylemlerin uyuşmadığı, örtüşmediğidir. Unutmayalım ki, Allah bize sıkıntı verse de daha sonra büyük bir hayır verir. Hz. Yusuf imtihana tutulmasaydı Mısır’a hükümdar olamazdı…
Dünya imtihanların başarılması ve ahiretin bir hazırlığıdır. Buradaki eksiklerin, hataların telafisi vardır. Ancak ahirete taalluk eden imtihanların telafisi yoktur. Allah bizi din, devlet yolunda hadim eyleye.
İnsan Mütevazı Olmalı ve Güvenilir Olmalı
İnsan mütevazı olmalı ne oldum değil ne olacağını düşünmeli… “Dağ ne kadar yüksek olursa olsun, yol onun üzerinden geçer. Sen dağ olmaya heveslenme, asla gururlanma; yol ol ki, herkes senin üzerinden geçerken, sen dağların üzerinden geçesin” (3)
Kartala sordular “Yere düşmek gibi bir korkun var mı?” kartal güldü ve dedi ki; “Ben insan değilim ki biraz yükseldiğim zaman kendimi beğenip havaya gireyim. Ben zirvedeyken gözlerim hep aşağıdadır.”
Ne aldatan ne aldanan olmamalıyız. “İnsanları aldatanlar bizden olamaz.” Kendisi gibi düşünmeyen ya da kendisinden olmayan herkesi tekfir ederek ötekileştiren anlayış, Müslümanların en büyük zaaflarındandır. Hiç kimse bir başkasını kendisi gibi düşünmediğinden dolayı tekfir edemez.
İnsanoğlu nefsin esiri olarak kendi yanlışlarını doğru diye kabul ettiği sürece sıkıntı ve problemlerden kurtulamaz. Nefislerimizle dost olmayalım, asıl dostluğu inancımızla kuralım. Nefsimize uyup inancımızın söylemlerine ihanet etmeyelim. Nefsimizi değil ruhumuzu canlı tutmaya çalışalım ki, bin bir zahmet ve zorluklarla elde ettiğimiz emeklerimiz bir nefis kaymasıyla heba olup gitmesin.
İnsanoğlu ne la yüseldir (sorumsuz) ne de la yemuttur (ölümsüzdür) Ölüm gerçeğini hatırlayarak yaşamalıdır. İnsan haysiyet ve şerefiyle yaşar. Şerefimizi kötü işler, söz ve yaşantılarla kaybetmeyelim. Bakınız değer verdiğimiz insanların varlığı için şükretmeliyiz. Bunların yetişmesi de unutulması de yılları alabilir, kaybedilmesi de bazen çok kolay olabilir. Bin bir emek ve zahmetle kazandıklarımızı delik çuvala doldurmayalım ki, emekler boşa gitmesin. Birbirine kenetlenmek için güvenilir olmak başta gelir. Nefsimize yeniden format attırıp hata ve günahlardan arınarak hayata yeniden başlamalıyız. İnsan ilkönce kendini bilmeli kendinden ve kendisinden emin olunanlardan olmalıdır.
Düşünce ve fikirler pozitif enerji taşırsa hayata bakış ve yaşayış da enerjiyle yüklü olur. Düşüncelerimize, sözlerimize, davranışlarımıza ve yaşantımıza dikkat etmeliyiz. Çünkü bunlar hayatımıza ve başkalarının da hayatına yön verici olurlar. Tüm düşüncelerimiz hayırda yarışmak ve hayra hizmet aşkıyla olmalıdır. O bakımdan düşüncelerimizi enerjimizi ve her türlü gücümüzü hayra yönlendirmeliyiz.
“Hiç kimseye hor bakma / İncitme gönül yıkma/ Sen nefsine yan çıkma/ Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.” (4)
İnanmış İnsan İçin Mücadelesiz Hayat Düşünülemez!
En büyük güç Allah’ın iradesine inanmış insandır. “İnanmış bir kişinin azmi kararı alemi değiştirir.” (5) Milli ve manevi uyanış için emperyalizmin saldırılarına dur demek için mücadele şarttır. Hangi unvana sahip olursanız olun mücadele ruhunuz olsun. O mücadelede ruhu ki, insanı başarıya götürür, nefsi ve nesli ıslah eder.
Makam ve mansıplarımız bizi mücadeleden alıkoymamalıdır. Hiçbir dava mücadelesiz kazanılamaz. Hiçbir önemli fikir ve düşünce icraata dönüşmediği sürece mükemmel, başarılı ve güzel değildir. Mücadelede söylemler, eylem safhasına taşınmalıdır. Bize düşen kutlu medeniyetimizin yeniden inşa ve ihyası, yeniden diriliş için mücadeledir. Umudun zafere taşınması mücadeleyle olur.
Herkesin amacı “Yeryüzünde fitneden fesattan eser kalmayıncaya, din de yalnız Allah’ın oluncaya kadar mücadele” (6) olmalıdır. Niçin mücadele ediyoruz; yeryüzünde hakkın, adaletin yayılması, insanoğlunu uyarmak ve uyandırmak, her iki dünyada da huzura varmak için …
Hayattaki mücadelede dost, kardeş, arkadaş çok önemlidir. Kimi arkadaş vardır kişiyi ölümün eşiğinden kurtarır, kimi de ölümün eşiğine bırakır. Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden alır. “Allah yolunda kardeşlik ellerle gözlerin ilişkisine benzer. Gözler yaşlandığında eller yaşlarını siler, el ağrıdığında gözler onun için yaş döker.”(7) Dünyayı ahirete götüremeyeceğimize göre öyle yaşamalıyız ki, dünyamız bizi cennete götürsün.
“Emrolunduğun Gibi Dosdoğru Ol!”
İnsanoğlu his ve duygularıyla değil aklıyla, düşünmeyle doğrulara ulaşır. Hayattaki ilişkileri enaniyete göre değil hakka ve insaniyete göre olmalıdır. Yapılacaklar şahsi endişe ve menfaatten uzak sadece inanç, vatan ve millet sevdasıyla yapılmalıdır.
Hırs büyür ihtiras dercesine gelirse dünyanın kölesi ve kulu olur insan… Bütün hastalıklarımızın şifası, maddi ve manevi sıkıntılarımızın devası kardeşlik, huzur, barış ve yükseliş Vahyin mesajındadır. Bir çoklarımız yaşadıklarımızı ya da yarım yamalak inandıklarını İslam zannediyor. İslam şüphe götürmez ve hayatım tüm alanlarını kapsar.
Kişiliğin ve onurun satın alınıp verilemeyeceğini, insanın onuruyla oynanmaması gerektiğini bilerek yaşamak Müslümana yakışandır. Sorgulayarak, kayıplarımız kazançlarımızı hesap ederek sonradan pişmanlıklar yaşamadan emin adımlarla doğru yolda yürümeliyiz. Hayata doğruluk, dürüstlük, sevgi ve dostluk penceresinden bakarak yol almalıyız. “Sevmek mesele değil de güvenmek çok zor be azizim/ Neyin var neyin yok dediler. Rabbim var sorun yok dedim.” (8)
Davanın Adamı Olmak
Bizim davamız ecdadın yolu Allah rızasına vuslattır. Bu davadan başka dava edinenler yolunu kaybeder, uçuruma yuvarlanırlar. İnsan için birilerinin değil sadece ve sadece davanın adamı olmak, davaya hizmettir amaç…
Doğru yolu yanlış insanlarla yürürsen yolunu da doğruluğunu da kaybedersin. Bir dostta ne aradığını bilmiyorsan kiminle dost olduğunun ne önemi var. Yaptığını, sevdiğini, kınadığını Allah için yapmıyorsan neyi, kimi sevdiğinin ne önemi var. Hayat yanlış insanlarla uğraşacak kadar uzun değil. Samimi, yüreği temiz olanlarla dost olunmalı… Hayallerimizi, umutlarımızı, hedeflerimizi gerçekleştirmemize destek veren, bizimle aynı davayı paylaşan, aynı yöne bakan, bize omuz veren, aynı değerlere sahip insanlarla dostluklarımızı artırmalıyız. “Kişinin dostu, aklının kılavuzudur.” (9)
Allah’ın rızasından başka bir davası olmayanlara selam olsun. En güzel köprü gönüller arasında kurulan köprüdür. En güzel söz gönle hitabeden onu etkileyendir. En güzel göz her şeye sevgiyle, inançla bakandır. En güzel kalp Allah sevgisiyle yanandır. Ölümü hatırlayarak yaşayalım ki kılavuzumuz olsun. “Gevşemeyin, hüzünlenmeyin gerçekten iman etmiş kimselerseniz üstün olan sizlersiniz.” (10)
“Var mı Allah’tan yukarı, kabirden aşağı? / Toparlan ruhum gidiyoruz, sen yukarı ben aşağı.” (11)
……………….
- Tevbe/ 9; 24
- İnşirah/ 94; 5
- Fatih Sultan Mehmet
- Erzurumlu İsmail Hakkı
- Namık Kemal
- Bakara/ 2; 193; Enfal/ 8; 39
- Şemsi Tebrizi
- Mevlana
- Hz. Ömer
- Al-i İmran/ 3; 139
- Necip Fazıl Kısakürek