Mısır’ın seçilmiş ve devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi, 17 Haziran 2019 tarihinde kendisini savunmak için çıkarıldığı mahkemede savunma makamında iken vefaten şehit oldu. Allah rahmet eylesin.
Dünyadaki hemen her olayın ilginç, garip yönleri olabilmektedir. Mısır’da ilginçlikler, olağan olaylar kadar çoktur neredeyse. Mürsi’nin kendi atadığı genelkurmay başkanınca makamından indirilmesi ilginç bir gelişme olmuştur. Yaklaşık bir yıl kadar makamda kalan Mürsi’nin yıllarca süren bir mahkeme serüvenine tabi tutulması da başka bir ilginç noktadır. Akla iki ihtimal gelmektedir: Ya Mürsi, bir yıllık icraat döneminde yıllarca ayıklanamayacak kadar çok cürüm işlemiştir ya da yıllarca dişe dokunur bir suç bulmak/isnad edebilmek için mahkeme uzatılıp gitmiştir. Kestirmeden sonuca ulaşmak istenirse görülecektir ki; kayda değer bir suç bulunsaydı karar/ferman çoktan verilir ve infaz ivedilikle gerçekleştirilirdi.
Mürsi’nin hafız olması, pek çok yabancı dili biliyor olması, tevazu ve adalet anlayışının dikkat çekmesi, akademisyen kökenli olması, mütedeyyin bir insan olması önemsenmelidir.
Şimdi olayın aktüel boyutuna fazla girmeden kuşbakışı bir seyir yapmak bize bir fikir verecektir. Bilge Lider Edibali’nin ahmakların savaşı dediği Irak-İran Savaşı, Cezayir seçimlerinin FİS’in başarısından dolayı iptal edilmesi, Irak’da Saddam’ın devrilmesi, Tunus’daki bahar ayaklanması, Libya’nın ateşe atılması, Suriye’nin demokrasiye(?) geçiş sancıları çekmesi, Yemen’deki akıl almaz durum ve sırada bekletilen bir dizi potansiyel hadise hep Büyük Ortadoğu Projesinin ayak sesleri, icrası ve felaket tablosudur. Mısır, bundan ayrı değildir. Mısır, İslam dünyasının önemli ülkelerinden biridir. Bizim dünkü eyaletimizdir. Anadolu’dan Mısır’ı savunmak için giden vatan evlatları, hegemonyacı İngiliz askerlerinin insanlık dışı zulüm, işkence ve kırımına maruz kalmışlardır. Bizim tarih kitaplarımız ilim kisveli tarih yaklaşımıyla insanlarımızı uyutmayı terk ettikleri zaman, daha doğru bir ifade ile Muhteşem Türkiye Allah’ın izni ile icraya başladığı zaman, bizim insanlarımız tarihin gerçekleriyle yüzleşeceklerdir. Pek çok vatan toprağımız gibi Mısır da elden kayıp gitti. İngilizler Mısır’a hegemonya kurmakla yetinmediler. Mısır halkına köleleri aratmayacak derinlikte insanlık dışı uygulamalar yaptılar.
İlk Milli Refleks
Kabul edilmelidir ki; Müslüman Kardeşler, Arap dünyasının 20. yüzyıldaki ilk milli refleksidir. Bu, gerçekten önemli bir noktadır. Her hareket gibi Müslüman Kardeşlerin de doğru ve yanlış yönleri elbette vardır. Ancak teslim edilmelidir ki; yerel kaynaklı Arap ırkçılığına, batı kaynaklı liberalizm ve kapitalizm ile Kuzey kökenli sosyalizm akımları ve kimliksizleştirme akımlarına karşı ilk milli refleksi Müslüman Kardeşler vermişlerdir. Despot yönetimlerin sindirme, baskılama ve yok etme girişimleri Müslüman Kardeşlerin kimi önderlerinin şehadetiyle sonuçlanmıştır. Hasan el-Benna, Abdülkadir Udeh, Seyit Kutup… ve son olarak Mürsi bunlardandır. Mısır’daki İngiliz hegemonyasına ilk milli tepkinin zeminini Müslüman Kardeşlerin intibah ettirdiği/uyandırdığı Mısırlı gençler yapmışlardır.
Otomatik Ve Sağduyu
İşin püf noktası şudur: Batı emperyalizmi işi hiçbir zaman sonlandırmıyor. Otomatiğe bağlıyor. Mısır’da olanlar bunun tipik bir örneğidir. Doğru yanlış bir adamı/iktidarı alaşağı yaptın. Bu kadar kin, intikam, öfke nedir? Seni ordunun başına getiren adama bu garez nedendir?
Savunmasını yapan bir adamın mahkeme salonunda son nefesini vermesi, dünyayı bir tarafa bırakalım, Mısır’da doğaldır ki tarifsiz bir infiale sebep olacaktır. En önemli nokta; bu haklı infialin, emperyalizmin işini kolaylaştıracak bir mecraya sürüklenmesine engel olmaktır. Mısır, Mısır halkınındır. Mısır’ı kamplara ayırmak, emperyalizmin iştihalı hevesidir. Mısırlılar aklıselim ve sağduyu ile emperyalizmin ileri karakollarına asla fırsat vermemelidirler.
Hukukun Üstünlüğü
Devrik bir liderin haksız olarak yargılandığını farz edelim. Hukukun üstünlüğü varsa, o yargıdan zulüm çıkmaz. İşte hukukun üstünlüğünün yargıladığı yerde “şeriatın kestiği parmak acımaz”. Hukukun üstünlüğü yoksa o yargı cihanı sarsar. Boşuna “Yer gök adaletle ayakta durur.” denmemiştir.
İman ve salih amelden sonra hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teale Asr Suresinde beyan etmiştir. Mısır’a bigane kalan Arap ülkeleri/liderleri ve sessiz dünya da potansiyel meşum sonuçlarla karşıkarşıya kalmayacak mıdır?
Mürsi’nin denizaşırı kıtalarda doktorasını yaptığından hareketle onun yaftalanması ne kadar doğru olur? İnsanlar; niyet, irade ve eylemlerinden sorumludurlar. Batıni yorumlarla zahiri sonuçlara varılamaz. Ön yargıdan/suizandan sakınmak esastır. Elbette somut deliller varsa, işte o zaman şeriatın kestiği parmak acımaz. Aksi halde sonu pişmanlık olan ve Büyük Ortadoğu Projesinin en etkili silahlarından olan düşman üretme ve kamplaşma; düşmanın gayretine gerek kalmadan etkisini gösterecektir. Yaşadığımız serüven bunu göstermiyor mu?
Mısır’ın yaşadığı dram, bütün bir İslam dünyası için potansiyel bir tehlikedir. Türkiye için de. Onun içindir ki; Muhterem Edibali’nin; “Birlik ve kardeşlik bayrağını yükseltelim.” temenni ve uyarısı ne kadar da anlamlıdır.
Allah, şer güçlerin oyunlarını boyunlarına geçirsin.
Allah yardımcımız olsun.