ARTAKALANLAR

Ben Sabri. Ben ve abim varız, başka kardeşim yok. Annem de çocuğu olsun istememiş aslında. Babam Güneydoğuda askerlik yaparken görmüş annemi. Annemin dayısı ağa imiş, hala hatırı sayılır kişilerdendir. Bir askere, hele bir de köye bu kadar uzak kim olduğunu bilmedikleri birine annemin verilmesini hiç istememiş. Babam nasıl bir yetenek varsa kandırmış işte kadını. Almış getirmiş bu viraneye. Eskiden daha kötü idi derdi annem bu ev için. Bakımsızlıktan ölürmüş, annem ise yaşı küçük ama becerikli, çekip çevirmeye başlamış evi deee bizde baba hayırsız. Düzenli para girmez eve, girse de nereye gittiği belli olmazmış. Abim bu kargaşa içinde okula devam etmek yerine evin ihtiyaçlarını karşılamaya başlamış. Babam daha da rahatlamıştır herhalde, bazen eve gelmediğini bilirim. Sonrası kavga, küfür, gözyaşı…  Babam hayırsız olmasına hayırsızdı da annem de hep dertli, hep gözü yaşlı. 35 yaşıma geldim ben annemin şikayet etmediği, babama lanet etmediği tek bir gün bilmem. Babamı tanımasaydı çok güzel bir hayatı olacağından emindir hep. Biz doğmuş olmasak kaç kere gidermiş memlekete. Abim imkânsızlıktan okula devam edemedi, ben de sevemedim okulu. Okulda sevilen biriydim aslında. Derslerle aram yoktu. Tek bir defter ile liseyi bitirdim ben. Ödev desen bu tarz şeyler bize göre değil. Arkadaşlar arasında saygın biriydim, öfkemden korkarlardı. Şimdi saçma geliyor gerçi, o kadar sudan yere kavgalar ettim, canlar yaktım ki, sözde delikanlı idik. Bu yüzden başım polisle de derde girerdi sık sık. Bak bu elimde ve kolumda olan izler o günden kalma. Fakat şunu da ekleyeyim kimse beni kullanamazdı. Kimse adına kötü bir iş yapmam yani, gaza gelmem ama öfkemi de zapt edemediğim oldu gerçekten.

Başımı derde çok soktum, bizimkileri çok üzdüm, bir dönem bağımlılık tedavisi de gördüm. Şimdi daha iyiyim şükürler olsun. Elim ustalık işlerine yatkındır inşaat işlerinde yol tutum gidiyorum. Sözüne sadık olursan, işini de iyi yaparsan bu işten geçim kolay. Piyasada da tutuldum şükür. Telefonum susmaz, yanımda da bir elemanım var devam ediyorum.

Geçenlerde kahvede duydum, köyün gençlerine yönelik bir merkez kurulacakmış. Onu konuşuyor yazın köye tatile gelmiş birkaç kişi. Çocukluklarından bilirim onları, aynı okulda idik, benim alt sınıftandı biri. Okudular bir yerlerde de çalışıyorlar. Kurulacak merkezden söz eden delikanlı heyecanlı; “bu merkez gençleri kötü alışkanlıklardan koruyacak, gençlere iş imkânı sunacak, toplum ve mahalle bilinci oluşturacak çalışmalar yapmak üzere kurulacak, sadece kendi köyümüz değil, diğer köyün gençleri de isterlerse burada vakit geçirip bu çalışmalardan istifade edebilecek. Biliyorsunuz madde kullanan, alkol kullanan gençlerimiz var, değil üniversite liseye devam etmekte güçlük çekiyorlar” dedi.

Masada oturan diğer köyümüzün okumuşu da  “artakalanlara hizmet edecek yani” dedi gülerek.

Başımdan vurulmuşa döndüm. Bu genci iyi bilirim, hatta geçen haftalarda babası beni çağırdı yanına, bahçe duvarı, evin dış cephesi, birkaç oda derken bir hafta evlerinde çalıştım. Projeden söz eden genç beni heyecanlandırdı aslında tam söze girecektim ki, diğer genç artakalanlar deyince neye uğradığımı bilemedim. Söz ettiği artakalanlardan biri de benim gençliğim. Bizim evde de çocuklar sevildi ama bizimkiler kendi dertlerinden bizimle pek ilgilenemedi ya da biz adam olmayı bilemedik. Okumadık, okuyamadık, elimiz kalem tutmuyor ama babanın evini ben boyadım bu ellerle demek istedim. Ne haddime diyemedim.

Ben Metin. Sabri abi benim çocukluğumun abilerindendi. Yanlış işler yaptığını duyardık ama delikanlıdır, çocukluğumda da hayrandım ona. Annem ona müptezel derdi. Ben ortaokulda iken o müptezellere takılma derdi sık sık. Müptezelin ne demek olduğunu bilmezdim de Sabri abi delikanlı abi diye onu savunurdum anneme. Ardımdan bir terlik ve annemin çığlık sesleri ile kaçardık işte. Çocukluk.

Çocukluk zor, aklın ermiyor, doğru yanlışı bilmiyorsun, kim ne derse heyecan da var, başında da aklı başında bir büyüyün yoksa dağılıp gidiyorsun bizim gibi. Sonra toparlanabilirsek de şanslıyız diyoruz. Ben şanslıymışım.

Babam ben küçükken ölmüş, bahçe tarla davasına. Halen gazetelerde böyle haberler var ya, zerre kadar üzülmüyorum bu haberleri okurken. Ölene de öldürülene de gıcığım. Böyle pisipisine suç, ölüm, acı mı olur?

Kardeşim yok, annem ise babamın ölümünden sonra çok da normal biri olamadı. Önceden de normal miydi onu bilmiyorum ya? Babaannemlerle kalırdık. Gelin kaynana ilişkilerini işte. Bazen halamlarda girerdi işin içine, işte o zaman seyreyle gürültüyü. Annem kızgın, babaannem kızgın, dedem desen ayrı bir terane. Okul desen ayrı bir sorun. Sık sık öğretmen annemi çağırırdı, dedem giderdi, sonra kızıl kıyamet. Ben de okuldan kaçmaya başladım. Çok sürmedi okulu da bıraktım. Dedem beni kendisi gibi huysuz ihtiyarların yanına çırak diye verdi, oralarda da barınamadım. Artık toparlanmam lazım, askerlik de bitti. Sabri abi ile de bunu konuşuyorduk kahvede o gün. Çalışkan adamdır Sabri abi, ustalık iş oldu mu bilenler onu çağırır. Birkaç gence de vesile olduğunu bilirim. Ne diyorum? İşte Sabri abi ile bu meseleler nedeniyle kahvede oturuyorduk, rengi birden atınca abi bir durum mu var diye sordum. Canım sıkıldı dedi. Sonra artakalanlar sözünün canını yaktığından söz etti.

“Bak Metin, ben de çok hatalar yaptım, anama babama suç bulmayayım şimdi ama bizimkiler de çok hata yaptı. Kendilerini de bizi ye yedi, ama bazı insanların kendilerini bulmaları, doğru işler yapmaları için daha fazla zaman lazım. Daha fazla düşünmek, daha fazla çaba lazım… Ben artık öyle düşünüyorum. Adam olmak düzenli maaş ile müdürlükle olmaz ki, artakalan sözü çok ağrıma gitti.”

Ben Semih. Artakalan lafına ben hiç gücenmedim. Bu insanlar böyle işte, az biraz ellerine para geçince, birileri bey hanım deyince kendinden düşük gördükleri hakkında böyle derler. Sabri Abiyi severim ama hassas adam. Çabuk güveniyor, istiyor ki insanlar onu sevsin saysın. İnsanlar menfaati sever, işi mi var arar, işi yoksa… ağzımı bozmak da istemiyorum.

Köyde hayat daha zor. İnsanlar birbirlerinin ciğerini bilir, o yüzden de birbirlerinin kusurları hakkında çok kolay söz söyler. Sen kimsin ki artakalan diyorsun, baban vali miydi? Baban da günlükle çalışan bir adamdı. Derler ya köyde oksford vardı da biz mi okumadık. Gerçi onun babası okumaya çok önem verirdi. Çocukları okusun diye ilgilenir ,en çok öğretmenin yanına o gelirdi. O zamanlar biz dalga geçerdik ağzı süt kokuyor, anasının kuzusu diye. Bende ana baba yok, yani var da yok. Şehirde çalışacağız diye gitmişler ben ananemle dedemle büyüdüm. Öğretmen çağırıyor derdim dedeme. Gelirdi, zaten ağır işitirdi. Bu çocuk bize emanet derdi öğretmene. Anne babası çok çalışıyor. Biz bakıyoruz derdi. Ağlamaklı olurdu öğretmenle konuşurken. Bizim öğretmen de aynı bu artakalan lafının sahibi gibi adamdı işte. Yine sinirim kalkıyor düşündükçe. Dedem alttan konuştukça, okumanın öneminden, benim yaramazlığımdan söz ederdi. Bizim ki daha da ezik.

Anama babama da bozuğum. O kadar çalıştılar geldiler köyde ev yaptırdılar. Senin için diyorlar, bu ev senin diyorlar, kullandığın o zıkkımı bırak adam ol işe gir diyorlar. Benim ihtiyacım yok bunlara, küçükken vardı size ihtiyacım o zaman da siz yoktunuz. Okula başlarken çok sevinmiştim, sevincim öğretmeni tanıyıncaya kadar oldu. Hala var bu köyde böyle öğretmenler. Bu kahvede çok lakırdı duyar, çok tecrübe öğrenirsiniz. Öğretmenler köye gelir, zaten köylü çocuğundan bir şey olmaza inanır, yılını doldurunca kaçmak için iş yapar gibi yapar sonra çeker gider.

Ha bak bu öğretmenler artakalmış, gördün mü? Maaşları var, kalem tutuyorlar ama Sabri abi kadar iş çıkarsınlar bakalım. Her yıl okulu emeğinin karşılığını almadan boyar Sabri abi. Müdür bazen boya parası için bile zırvalar da Sabri abi laf etmez.

Ben diyorum, bu insanlara güvenilmez diye. Ye kürküm ye dünyası işte. Ben düşünmem ardını da ama Sabri abi hassas adam, kalkıp bir şey desem şu artakalanın sahibine yine Sabri abi üzülür.

 

Yorum Yapın

Navigate