ÇİN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER NOTLAR

Çin, dünyanın en kalabalık ülkesi. Doymak bilmeyen bir kalabalık. Asya’nın en güçlü devletlerinden, ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi üyesi. Dünyada despot komünizmle yönetilen hemen tek ülke. Ancak Amerikan liberalizmi onu gevşetmeye çoktan başladı. Türkleri hapsetmek için tarihte yaptıkları Çin seddi yetmemiş olmalı ki şimdilerde Uygur Türklerine insanlık dışı uygulamaları yapmaktan perva etmiyorlar.

Çin’de Çin’in Uygur Türklerine yaptığı zulüm ayyuka çıkmış durumda. Bir iki beylik laf dışında kılını kıpırtatan yok. Devlet bazında ciddi bir adımı başkasının atmasını bekliyoruz. Adeta zulmü teleffuz etmekten, gündeme taşımaktan korkuyoruz. Görülen manzara bu. Ancak Allah zulme asla razı değildir. Bunu kitab-ı keriminde beyan ediyor.

Hiç kimsenin hesap etmediği bir vak’a ortaya çıktı Çin’de; korona virüsü. Bine yakın insan, bu virüs sebebiyle öldü. Onbinlerce insan etkilendi. Çin’de sosyal hayat adeta bitti. Bunu, ilahi adaletin bir ikazı olarak almak hiç de yabana atılacak bir değerlendirme olmamalıdır. Çünkü Kadir Mevla bu dünyada, evrende çok yönlü bir denge kurmuştur. Bu dengeye aşırı yüklenmek “gayretullah”a dokunur.  “Allah zulmetmez, fakat siz kendi yaptıklarınız yüzünden kendinize zulmedersiniz.” ilahi fermanına iyi kulak vermek gerektiği açıktır. Acaba, haddi aşan, insanlık doğasının sınırlarını zorlayan Çin yönetimine ilahi bir ikazla mı karşı karşıyayız?

Burada şunu da göz ardı etmememiz gerekir ki; uyarının muhatabı sadece zalimler değildir. Hud 11/117. ayette Yüce Allah; “Rabbin, bir beldeyi, oranın halkı ıslah edip dururken helak edecek değildir.” buyurmaktadır. O halde seyirciler, biz uzağız, demesinler. Helak olmaktan kurtulmanın şartı ıslah ediciler olmaktır. Ya ıslah ya helak. Hesap ve denge ortada.

Haddi aşmak, sadece zulüm olarak ortaya çıkmamıştır Çin’de. Haramın bile bir sınırı vardır. Çinliler adeta hiçbir ayrıma gitmeksizin hemen her şeyi yemek eğilimindedirler. Öğreniyoruz ki; yılan, fare, yarasa, her türlü haşere onların vazgeçilmez temel gıdaları. Tiksinti kelimesi adeta sözlükten silinmiş. Sübabın bir gün patlayacağı mukadderdir. Patlamanın adı korona virüsüdür.

Bilinmelidir ki haramın tedavisi olmaz. Sadece gecikme olur belki; insanlar akıllarını başlarına devşirirler mi diye. AİDS aşısının sonuç vermediği bugün bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Zulüm konusunda olduğu gibi burada da muhatap sadece doymak bilmeyen iştiha değildir. İki kitap okuyan ya da iki titr alan nice cahiller var ki zırcahillere taş çıkartacak bir cür’etle ahkam kesmektedirler. “Adam” pervasızca; “Kur’an, sadece dört şeyi yemeyi yasaklamıştır.” diyebilmektedir. Oysa İslam bir bütündür ve Mübarek Kur’an, emir ve yasaklarını bir ansiklopedi mantığı ile bir cümle ya da bir parağrafta verme cihetine gitmemiştir. Bu, emir ve yasakların, hayatı örgüleyerek ilerlemesinin doğal bir sonucu olmuştur. Kadir Mevla yenilecek nesneleri “tayyib” kelimesi/kavramı ile ifade etmiştir.  Hepsi sayılmış olsa Mübarek Kur’an bir zooloji ansiklopedisi haline gelirdi adeta. Hal böyle iken; fare, yılan, solucan, sülük, yarasa… vs. saymanın ne anlamı olabilir? Bir anlamı olsaydı zaten sayılırdı. O halde haramlar ve helalleri sayarken ayetleri, sahih hadisleri ve “mütebahhir” İslam âlimlerinin izahatını dikkate almak esastır. Aksi takdirde bir gün gelir uluorta konuşmanın cezasını koronaya çarparak/çarpılarak öğrenmek zorunda kalır insan. Mesela dedik.

Sonuç

Doğu Türkistan’a sessiz kalırsak, bu sessizlik bizi de boğabilir.

Haramı helali bilmez, haddimizi bilmez haddi aşarsak, sınırı aşmanın cezası bize de ulaşmakta gecikmez.

Bilinmelidir ki; Allah, ihmal etmez, imhal eder.

Kadir Mevla, bizi sırat-ı müstakimden ayırmasın.

Yorum Yapın

Navigate