Sevgili insan
Sevgili demem seni şaşırtmış olmalı keza sana karşı çok sevgi dolu olmadığımı düşünüyorsun. Kötü söz söylemek istemem ama “halt ediyorsun”. Bu zanna konfor düşkünü ve aceleci olduğun için kapılıyorsun. Senin düzenin bozulmasın da istersen çöplükte yaşa istiyorsun. Benim hakkımda düşmanca türküler şarkılar yapıyorsun, ağlamaklı filmler, kitaplar yazıyorsun ve bunların kendi zihin ürünün olduğunu görmüyorsun.
Çünkü bana dert diyorsun. Bela diyorsun. Sıkıntı, kaygı bazen de panik ile karşılıyorsun beni. Bazılarınız sonuçları değiştiremeyeceğine inanıp çaresizlik hissediyor. Bazılarınız enerjilerini yanlış şeylere yönlendirip “dert”lerini derinleştiriyor. Çok azınız dert dedikleri şeye kafa yoruyor, dağılmıyor, mücadele ediyor, kazanıyor ya da kaybediyor ama büyüyor.
Bu son gruba teşekkür ediyorum. Onların dudaklarında eminim ki ben “sevgili” dediğimde hafif bir gülümseme oluşmuştur. Onlara zarar vermek amacında olmadığımı bilirler. Onlara faydalı olmak gibi bir amacımın olmadığını da…
Sadece ben benim işte. Bunu bilir ve buna göre davranırlar. Başa gelen hadisenin iyi ya da kötü olduğuna kim karar verir ki? Ya da hangi fenomen salt iyi ya da kötüdür bunun ayrımını kim yapabilir ki? Bir dert olarak da ben de tam bu noktada dertleniyorum. Ben de kendi kendime diyorum ki, seni birilerinin sorun olarak algılaması seni sorun haline getirir mi? Buna yanıtım evet oluyor maalesef. Çünkü beni sorun gören benden sorun gibi kaçtığı için başka olaylara sebep olduğunu fark edemeyerek daha büyük sorunlara yol açtığını görmezden gelip “derdim bin bir iken bin beş yüz oldu” diyebiliyor.
Görmüyor ki İnsan, kendi geliştirme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle semboller üretiyor, derdini anlatıyor, soyut ifadeler kullanıp sanat yaparak derdini anlatıyor, teknoloji icat edip derdini çözüyor, dert edip dert üretip şifa arar şifa bulur şifa olur hale geliyor. Bunların her birini kendine sunulan imkanları en iyi şekilde kullanarak eski “ben” olmama ihtimalini göze alarak yapıyor. Bu dert devinimi insanın kişisel tarihinde itici bir güç oluştururken, toplumun tarihinde medeniyeti oluşturur. Bunu fark eden insanlar “bir derdim var bin dermana değişmem” diyor.
Toplumların dert olarak gördüğü şeyler esasında itici güçlerdir bunu görün. Bu itici güçler bireylerin sorumluluk almasına, kendini geliştirmesi, yeni davranışlar deneyimlemesine sebep olur. Böyle bir bakış açısı ile “öldürmeyen şey güçlendirir”.
Kendimi övmek istemem ama sayemde neler yaptığınıza bir bakın. Kişisel ve kamusal hijyene ne kadar dikkat eder hale geldiniz. Aslında olması gerektiği gibi bedeninizi ihtiyaçlarına duyarlı hale geldiniz. Sokakların, toplu taşımaların tertemiz olabileceğini ve temiz kalabileceğini gördünüz. Karantinada kalarak toplumun diğer fertlerini korumanın da bir değer olduğunu düşünmeyi öğrendiniz. Hayatın çok kontrol edilemez olduğunu, dünya lideri olsanız bile risk altında olduğunu fark ederek yaşamdan beklentilerinize ayar verdiniz. Toplum olarak tedbir almanın ne kadar işlevsel olduğunu fark ettiniz. Toplum olarak kriz yönetebilme potansiyelinizi gördünüz. Dünya tarihinde başka var mıdır bilmem ama bir barış döneminde de ülkeler kendi içlerine kapanabildiklerini ve belli bir süre bile olsa rölantide varlık sürdürebildiklerini gördünüz. Hep hız, hep başarı nereye kadar. Var kalmanın da başarı olduğunu gördünüz Her nefes alışın bir bayram olduğunu…
Şimdi 2020 kötü başladı kötü gidiyor, ülkemizin başındaki bu felaketler, dünya nereye gidiyor demekten vazgeçin de biraz dünya tarihi okuyun. Sizin dert dediğiniz şeylerle mücadele eden toplumların, kendi tarihiniz de olabilir, tarihinden feyz alın ve olayları iyi ya da kötü olarak sınıflamaktan vazgeçerek daha iyi ne yapabilirim diye kafa yorun.
Bir derdiniz de ben olmayayım.
Selametle,
İmza:
“Salgın Hastalık”
DERT ADI VERİLEN OLAYLAR TOPLULUĞU ÜYESİ