Kitap Adı: SİYONİZM DOSYASI

Yazarı: Roger GARAUDY

Türkçesi: Nezih UZEL

Yayıncı: PINAR

Roger Garaudy; “Siyonizm Dosyası” ile dokunulmaz bir meseleyi ele aldığını, Fransa’da her türlü ideolojik ve dini akım eleştirilebilirken Siyonizm söz konusu olduğunda her şeyin bir anda değiştiğini, Nazilikle suçlanmaya ve ölüm tehdidi almaya kadar bu işin gidebileceğini belirtir. Siyonizm’in iç mantığını inceleyen ve bu mevzuya dair tüm hileleri deşifre eden yazar, bahsettiği o ağır bedelli süreçlerden bir bir geçmiştir. Demek ki, hakikatin gün ışığına çıkması ancak yüksek bir cesaret ve kudretli bir iradeyle mümkün olabilir.

İnsanlığa düşman bir ideolojinin bileğini bükmek, titiz bir çalışmanın yanı sıra her türlü psikolojik duvarları aşmakla gerçekleştirilebilir. Eserin tahlil isabeti ve tenkit kabiliyeti, suni barikatların aşıldığını çok net bir şekilde göstermektedir. Yazar, daha kitabın başında iki projenin birbirine karıştırılmaması gerektiğini öğütleyerek meseleye çok sağlam bir başlangıç yapmıştır. Siyonizm konusunda mangalda kül bırakmayanların dahi birbirinden farklı kavramları nasıl birbirinin yerine sehven ya da cehlen kullandıkları ehlince malumdur. Birbirinden farklı bu iki proje: ‘Dini Siyonizm’ ve ‘Siyasi Siyonizm’dir. Dini Siyonizm, beklenen kurtarıcı mehdi inancı ile şekillenmiş bir tür mistisizmdir. Ahir zaman mehdisi ortaya çıktığında, yeryüzünde Allah’ın saltanatının başlayacağına ve dünyanın bütün ırklarının tek bir ırka bağlanacağına inanılır. (Tekvin XXII,3) Bütün insanlığın tek bir gerçeğin etrafında toplanacağı coşkuyla ifade edilir. (Bütün ırklar senin önderliğinde takdis edilecektir. Zira sen, benim sesime kulak verdin. Tekvin XXII, 18) “Bütün insanlar İbrahim ve Musa peygamberin İncil’de hikâyelerinin anlatıldığı yere döneceklerdir” Bu Dini Siyonizm “kutsal topraklara” doğru bir hac geleneğinin doğmasına sebep olmuştur.

Dini Siyonistler, bir devlet kurmayı ve Filistin üzerinde egemenlik halkası yaratmayı düşünmedikleri için Müslüman ve Hristiyanlarla gayet mutedil ilişkiler geliştirdiler ve gayet mutlu bir hayat sürdüler.

Siyasi Siyonizm; Theodore Herzl ile doğdu. Herzl, 1894’te “Yahudi Devleti” adlı kitabıyla fikirlerini sistemleştirdi. 1897 Basel’de “Dünya Siyonist Kongresi” ile de ilk defa fikirlerini aksiyon sahasına taşımış oldu. İşte bu Siyasi Siyonizm, prensipleri ve sonuçları ile kitabın temel konusudur.

Dini Siyonistlerden başka olarak Herzl, Yahudiliği din olarak savunanlara karşı amansızca savaşan kaskatı bir insandır. O’na göre her şeyden önce “Yahudiler” bir halktır. Asıl uğraşısı din değil politika olan Herzl, Siyonizm problemini ortaya koymada “Dreyfus olayından” etkilendiğini belirtmiştir. Garaudy; kitabında, Şeytan Adası’na Bazı Fransız silahlarının teknik özelliklerini Almanlara bildirmekle suçlanarak müebbet bir mahkûmiyetle sürgün edilen Alfred Dreyfus hadisesini detaylandırmamıştır. Oysa Fransız ihtilalinin getirdiği kardeşlik ilkelerine rağmen, orta çağdan kalma bir Yahudi karşıtlığının nasıl yükselebildiğini bu talihsiz olay üzerinden daha berrak bir şekilde işlenebilirdi. Şüphesiz düzmece bir mahkeme ile haksızlığa uğratılan Yahudi Yüzbaşı Alfred’in uğradığı sefilane akıbet Herzl’in kalbindeki kini daha da köpürtmüştür.

Herzl, bu olay üzerinden şu üç sonucu çıkarmaktadır: 1- Yahudiler nerede olursa olsunlar tek bir halk meydana getirmektedirler. 2- Her devirde ve her yerde işkenceye uğramışlardır. 3- İçinde yaşadıkları toplum tarafından hiçbir zaman eritilememişlerdir. Theodore Herzl, bu görüşlerin sonucunda problemi kökten çözecek şu üç çözüm aşamasını geliştirmiştir. 1- Erimeyi reddetmek 2- Yahudi Devleti kurmayı hedeflemek 3- Bu devleti boş bir arazide sömürge ideolojisi gereği yerli halkı göz önünde bulundurmadan kuruluşunu gerçekleştirmek.

Boş araziye en uyumlu bölgenin Filistin olarak belirlenmesi, Siyon dostlarının beğenisini kazanmak, Herzl inanmasa bile bir dinsel geleneğin desteğine kolaylıkla sahip olunacaktı. Herzl için bölgenin önemi yoktu, bu Arjantin’de ya da Uganda’da boş bir arazi olabilirdi. Stratejideki temel yöntem, her türlü kargaşalıktan istifade edilmesiydi. 1917’de yayınlanan “Belfour Bildirisi’nde İngiliz hükümeti Filistin’de bir “Yahudi Devleti’nin” kurulmasından yana olduklarını açıklaması Siyasi Siyonizm’in yöneticilerini daha da iştahlandıracaktı. Bu devletin kurulması için Filistin’deki yerli halkın ortadan kaldırılması Siyasi Siyonistlerin başlıca gayeleri olacaktı.

Siyasi Siyonistlerin bu sömürgeci karakteri, idealin efsaneleşmiş temelleri, bu kitapta sorgu ve ifşa kapsamında ustaca ele alınmıştır. Dini Siyonizm’den Siyasi Siyonizm’e geçişliliği dini politikanın emrine verip, menfaati kutsallaştıranlar tarafından hızlandırıldı ve Siyasi Siyonizm’e dair her türlü eleştiri “antisemitizm” olarak yaftalandı. Oysa antisemitizm; Hristiyan kokusu taşıyan Yahudi aleyhtarlığı ile muzaffer olan kilisenin ideolojik ve politik konstanticiliğinin bir alt ürünü olarak boy atacaktı. Hristiyanlar kurtarıcı İsa’yı tanımadıkları için onları “Tanrı’nın” katili olarak görüyorlardı.

Binlerce yıllık Yahudi geleneğine karşılık Siyasi Siyonizm, sömürgeciliğe geri dönüştür. Bu hareket, Yahudiliğin özüne değil XIX yüzyıl Avrupa’sının sömürgecilik ruhuna uygundur. Siyasi Siyonistler bugün bile Kitab-ı Mukaddes’i bir aşiret kafası ile yorumlamaya devam etmektedirler. Bunun doğal sonucu olarak İsrail, bütçesinin büyük çoğunluğunu savunma masraflarına ayırmıştır. Geçmişte Ariel Sharon’un dediği gibi bundan asıl gaye İsrail’in savunması değil bölgede yaşayan bütün Arap devletlerinin dağıtılmasıdır. Sınırların sürekli genişletilmek istenmesi bu gaye iledir. Yine bu gaye uğruna soykırım ve devlet terörizmi en etkili yöntem olarak kullanılmaktadır. Temel dayanak ise muharref Tevrat’taki şu sözlerdir:” Şimdi git Amelek’i (İsrail düşmanı Ulusu) vur, her şeylerini ellerinden al. Geriye hiçbir şey bırakma! Her yere ölüm saç! Erkekleri, kadınları, çocukları, süt çocuklarını, öküzleri, koyunları, develeri ve eşekleri öldür.” Demek ki efsaneleşen ve tahrif edilen her inanç önce insan hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmaktadır. Her mitolojik düzen çabası bir yeryüzü cehennemi ile sonuçlanmaktadır.

Kitapta Siyasi Siyonizm’e önemli eleştiriler getiren Yahudi Filozof Martin Buber’dan de çok çarpıcı alıntılar yapılarak anlatım zenginleştirilmiştir: “…İsrail ruhu bizim milli kişiliğimizin sentezi olmaktan öteye geçmese dahi putlaştırılmış kollektif egoizmimizin mükemmel bir gösterisinden başka bir şey değildir.” “Eğer siz Tanrıya bağlı olarak yaşamak yerine “seçilmişlik” olmayı tercih edecek olursanız bu bir ihanettir”

Filozof doğru söylüyor, seçilmişlik hastalığından neşet eden bir büyük ihanetle mazlum bir milletin ıstırabı dinmemekte, kara bulutlar Filistin’den bir türlü gitmemektedir. Bizim savaşımız politikayı kutsallaştırırken dini kullanmayı ihmal etmeyen Siyasi Siyonizm’dir. Siyasi Siyonizm’i Dini Siyonizm’den ayrı düşünmeden meselenin hakkıyla anlaşılması mümkün değildir. Bu kavramsallaştırma hüneri kitabın en büyük başarısıdır. Kavram kargaşasından kurtulmak, batıl bir ideolojiyi tanımak ve tanımlamak için son derece zaruridir. Eğer kavramsallaştırma doğru olarak yapıldığında görülecektir ki, Garaudy’nin en enfes bir şekilde ifade ettiği gibi “Antisemitizmi doğuran Anti Siyonizm değil Siyasi Siyonizm’in ta kendisidir.”

Siyasi Siyonizm’i başlatan mitoloji, bu kitapta derinliğine incelenmiş ve Siyonizm’in efsane oluşturma ihtiyacı şu politik gerekçelere bağlanmıştır:1-Irkçı temellere dayalı bir iç politika 2-Yeni yaşam alanları açma adına saldırgan bir dış politika 3-Devlet terörizmi kavramını yaşatan bir siyasi hareket olma ihtiyacı.

Garaudy; tarihi haklar efsanesi, Kitab-ı Mukaddes efsanesi ve seçilmiş halk efsanesini bilimsel delillendirme yöntemi ile kökünden çürütmüştür. Toprağın ilk sahipleri olduğunu iddia eden Siyasi Siyonistlerin bu iddialarını destekleyecek tek bir arkeolojik bulgu yoktur. Bu kitabın daha iyi anlaşılması için Theodore Herzl’ ın “Yahudi Devleti” adlı kitabının muhakkak okunması gerekmektedir.

Yazar, seçilmiş halk düşüncesini siyasi bir cinayet olarak kabul etmekte ve “bir yerde seçilmiş olan varsa diğer yanda kovulmuş olan olacaktır” der, haklı olarak.

Siyasi Siyonizm, 1897’de resmen ilan edildiğinde ilk olarak Yahudi din adamlarından büyük tepki almış, bir kısım Alman Hahamlar Theodore Herzl’e “Filistin’de milli bir Yahudi Devleti kurma arzusu Judaizm’in kurtarıcı vaatlerine aykırıdır” demişlerdir. Yine Einstein, Martin Buber, Judah Maynes gibi tanınmış Yahudi bilim adamları Siyasi Siyonizm’i gelecekte büyük çatışmalara sebebiyet vereceği endişesi ile reddetmişlerdir.

Antisemitizm; Siyasi Siyonizm’in, Nil’den Fırat’a uzanan Büyük İsrail hedefine varması için mühimdir. Theodore Herzl bu bağlamda “Yahudi düşmanları bizim en ileri dostlarımız olacaktır” demiştir.               Düşman bir ideolojinin tuzağına düşmemek için siyasi fikriyatımızı mayınlı arazilerden temizlemek ve onun her nefesini büyük bir dikkatle izlemek mecburiyetindeyiz. Aksi durum batıl bir ideolojinin söylemlerimiz üzerinden hâkimiyet kurması ile neticelenecektir.

 

 

Yorum Yapın

Navigate