Ayasofya’nın açılışı yeni bir uyanışın başlangıcı olabilir mi?

İslam dünyası ve Türk dünyasının yıllarca hasretle beklediği Fatih Sultan Mehmet hanın emaneti Ayasofya müze statüsünden çıkarılarak Camii olarak ibadete açılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığına devredildi. Allah hayırlara vesile eylesin.

Ayasofya’nın camii olarak ibadete açılması için yıllardır yazıları, konferansları, mitingleri ile mücadele veren ve Ayasofya’nın milli bir mesele olarak milletin zihinlerinde yer etmesini sağlayan sayısız dava adamı ve kuruluş vardır.  Aykut Edibali, Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu, Alparslan Türkeş, Necip Fazıl Kısakürek… gibi.  Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Vefat eden dava adamlarına da Rabbim rahmet eylesin.

Ayasofya hiçbir siyasi partinin tekelinde değildir. Ayasofya’nın camii olarak ibadete açılması milletin yıllardır hasretle beklediği bir karardır. Ayasofya’nın camii olarak açılmasına destek veren tüm siyasi parti, basın yayın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerine teşekkür ediyoruz. Ayasofya’nın camii olarak ibadete açılmasında son olarak muhalefetin de destek vermesi ile milli bir mutabakat sağlanmıştır. Şimdiye kadar neden beklendi de açılmadı, müze olması için atılan imzalar doğru muydu sahte miydi gibi tartışmaları bir kenara bırakarak yıllardır hasetle beklediğimiz kararın mutluluğunu yaşayalım.

Ayasofya Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliği altında bulunan bir yapıdır. Egemen bir devlet olarak bu yapıyı istediği gibi kullanabilir. Nasıl kullanılacağı ile ilgili kimseden izin almasına gerek yoktur. Hamasetten uzak ve sükunetle süreci yönetmek gerekmektedir. Süreç iyi yönetilemezse İslam – Hristiyanlık çatışmasını körükleyecek açıklamalarla dışarıya meydan okumak islamofobi dalgasının dünya ölçeğinde yayılmasına vesile olabilir. Buna fırsat vermemek gerekir.

Müze olarak alınan karara atıf yaparak eski ile hesaplaşma içerisine girmek sağlanan milli mutabakatın zedelenmesine sebep olabilir. Yeni dönemin kahramanı olarak birkaç siyasi partinin zaferi gibi gösterilmesi, bu konuda yıllardır mücadele veren dava adamları ve teşkilatların yok sayılması bu davaya hizmet edenlere vefasızlık olur.  Ayasofya üzerinden suçlu ve kahramanlar ilan etmek yerine Fatih’in emanetine hakkıyla sahip çıkmak için gayret gösterilmelidir. Ayasofya iç siyaset gündemine malzeme yapılmamalıdır. Siyasi ranta dönük malzeme olarak kullananlar belki kısa vadede seçmenlerin gönüllerini kazanabilirler ama içerideki tartışma haklı olduğumuz bir davada uluslararası arenada bize karşı hareket edenlere malzeme olmuş olur.

Ayasofya’yı açmak dört tarafı kapalı kubbeli bir binayı açmak değildir. Ayasofya’yı açmak Türkün ve İslam’ın önü kesilen engellenen yükselişinin önünü açmak demektir. Ayasofya’yı açmak zincire vurulan bir milletin ve inancının önünü açmaktır. Hasretle beklediğimiz Ayasofya camii olarak açılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken camiyi şuurlu bir şekilde cemaatle doldurmaktır. Fethin ruhuna uygun olarak toplumumuzu nasıl fetih toplumunun ilmi, siyasi, kültürel özellikleri ile donatmanın çalışmalarının yapılmasıdır. Fethin ruhunu anlamaz ve canlı tutmazsak Ayasofya’nın açılışı şekli bir açılıştan başka bir mana ifade etmeyecektir.

Türkiye’nin varlık ve bekasını savunmakta kararlı olanlar; Ayasofya’ya camii hüviyetinin kazandırılmasının kendi başına yeterli olmadığının farkına varmalıdırlar. Fatih’in nasıl bir fetih toplumu oluşturduğu hususunu göz önünde bulundurarak, fetih toplumunun özelliklerini inceleyerek, fetih toplumunun inşasını hazırlayacak projelerin hayat bulması için gayret göstermelidirler. Milletimizin, İslam dünyasının ve insanlığın ihtiyaç duyduğu yeni bir projeye ihtiyaç vardır. Bu proje İslam medeniyetinin yeniden inşası projesidir. İslam dünyası ve hatta dünya böyle bir uyanış projesine muhtaçtır. Bu projeyi hayata geçirebilirsek Ayasofya’yı gerçekten açmış oluruz.

 

Yorum Yapın

Navigate