Emekli büyükelçi, tarihçi Bilal Şimşir, 1933’te Bulgaristan’da bir Türk kasabası olan Osmanpazarı’nda doğmuştur. Daha sonra ailesiyle İstanbul’a yerleşmiştir. Diplomat bir tarihçidir.
Dışişleri Bakanlığından emekli olduktan sonra üniversiteler, öğretim üyeliği teklif etmişler, “Hayır, emeklilik hayatımda kitap yazacağım.” diyerek hayatını tarihi araştırmalara vakfetmiştir.
Büyükelçimizin üzerinde çalıştığı biri birinden değerli yayınlanmış onlarca eseri vardır.
Komünist dönemden serbest döneme geçerken Arnavutluk’ta Türkiye’nin büyükelçisiymiş. Bu dönem hakkındaki Türkiye Arnavutluk İlişkileri/Büyükelçilik anıları okunmaya değer, ibreti alem şahit olduğu olayları anlatan bir kitap.
Büyük elçimiz Bilal Şimşir’in hatıraları, Komünist düzenin dağıldığı döneme denk geliyor. Hantal bir devlet yapısı ve ufuksuzluğun nasıl bir felaket olduğunu öğrenmek isteyenler onu okusun.
Evladı Fatihan
O bir göçmen çocuğu, evladı fatihan. Kayıp toprakları her zaman hatırlatır: Bilal Şimşir’e göre “Tanzimat’ın kaybı, Rumeli’nin kaybı olmuştur. Yaptığı reformlar karşılığında bu kadar büyük bedeller ödemiş başka bir ulus var mıdır? Söyleyelim; Rumeli Anavatan toprağı idi. Tuna ile Dicle nehirleri arasındaki topraklar Osmanlı Devleti’nin metropol toprakları idi. Yani Türklerin anavatan toprakları idi. Rumeli’nin elden çıkması, vatan topraklarının yarısının kaybedilmesi demekti.”
Destansı Mücadele
Bilal Şimşir; yazdığı iki ciltlik Kürtçülük kitabını okuyan herkese, böyle bir eseri ortaya koyan bilgili, donanımlı bir elçiye sahip olduğu için her vatandaşa gurur verir. Kitapta anlatılanlara bakılacak olursa Türkiye düşmanlarına karşı diplomatlarımız dişe diş mücadele etmişlerdir. Her ihanet ve düşmanlık olayını rapor etmişler; maalesef bu destansı mücadele halka yansıtılmamıştır.
Millet düşmanlarının ihanetlerinin ciltler dolusu araştırması, Bilal Şimşir’in kitaplarında anlatılıyor. Kitapta; “Bugün Avrupa’da, Amerika’da “İncil Topraklarının Bugünü” diye kitaplar basılır durur. Bunlar da Türkiye’nin yerleşim yerleri, dağı taşı, akarsuları, gölleri de İncil’deki adlarıyla anılır veya öyle hatırlanır. Bu haritalarda Ermenistan veya Kürdistan adıyla haritalar koymayı da unutmazlar. Sanki havariler zamanında Ermenistan varmış gibi! “Bu yaptığınız yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde Ermenistan ve Kürdistan yoktur. Değiştirin bu haritayı lütfen.” dediniz mi, “Bunlar tarihi haritalardır, değiştiremeyiz.” derler. Tabi mızrak çuvala sığmaz; verilen cevap doğru değildir. Niyetleri başkadır. Günümüzde Toprakları üzerine Kürdistan Ermenistan diye sözüm ona tarihi haritalar, siyasi harita olarak da kullanılır.” (Kürtçülük c1, s. 60)
Kürtlerin Kökeni
İsmet İnönü Lozan’da Musul vilayetinin Türkiye’ye bağlanmasını isterken Kürtlerin Turan soyundan olduklarını savunmuş. Orada şöyle bir cümlesi var “Kürt halkının İran kökenli olduğu öne sürülmüş; oysa bu iddia Kürtlerin Turan kökenli olduğunu kabul eden Encyclopdia Britanica yalanlamaktadır.” İsmet Paşanın bu konuşması, Ocak 1923’te yaptığı bu konuşma; 48 yıl sonra Ankara’da hatırlanmış ve benden bu konuyu aydınlatmam isteniyordu. İnsan gerçekten merak ediyor. Encyclopdia Britanica’da tam olarak ne deniliyor. Kürtlerin Turan soyundan geldiği ansiklopedinin hangi maddesinde belirtilmiştir. Maddeyi yazan hangi kaynaklara dayanarak ileri sürmüştür vs. Araştırınca şunları gördüm: Kürtlerin Turan soyundan oldukları Encyclopdia Britanica’nın 9 edisyonunda (1889) yayınlanmış olan Kürdistan maddesinde yer almıştır. O maddeyi kaleme alan kişi Henry Creswicke Rawlinson (1810-1895 adıyla bilinen bir İngilizdir. Rawlinsonasker diplomat, Asuri tarih uzmanıdır. Asuri çivi yazılarını okuyan bir kişidir. İran’da, Irak’ta uzun yıllar çalışmış 16 kitap yayınlamıştır. Kazılardan çıkan kayalara Asuri belgelerine dayanarak Kürtlerin Turan kökenli bir halk olduğunu savunmuştur. Milattan bin yıl önce Turan’dan bizim yaşadığımız bölgeye gelmişlerdir. Rawlinson 1895 yılında ölmüş ölümünden sonra da onun Kürtlerin kökeni hakkındaki görüşü 1910-1911’de değişmiştir.
Bildiğimiz bir şey var; İngiliz Politikasıdır; İngiltere ta William Pitt zamanından beri Rusya’nın Asya’ya doğru yayılmasına set oluşturmak amacıyla Osmanlı toprak bütünlüğünü savunuyordu. 1877-78 yılından itibaren İngiltere’nin bu politikası yavaş yavaş değişti. İngiltere Osmanlı toprak bütünlüğü yerine Osmanlı toprakları üzerinde küçük küçük zinde ulus devletler kurarak Rus yayılması önüne set çekilebileceği düşüncesini benimsedi. Osmanlı Devleti’ni parçalama politikasına yöneldi. (Bilal Şimşir, Kürtçülük, c 1, shf 15-16)
Yurtdışında İşçi Çocuğu
Bu kitabında yurtdışında çalışmış bir işçi çocuğu olarak anlattığı bir hatırası tam ibretlik. 1970’li yıllarda Hollanda, Türkiye’de din eğitimi ile ilgili olarak Diyanet görevlilerini davet eder. Şimdiki gibi telefon, internet yok. Hocalardan ses seda çıkmaz. Sonra Diyanet, hocalar ne yapıyor, diye büyükelçiliğe sorar. Hollanda hükümetinin konuk ettiği müftülerin çalıştığı otele Bilal Şimşir de davet edilir. Hollanda devleti konforlu bir otelde hocaları ağırlıyor. Hocalara denilmiş ki Türk çocuklarına dini bir eğitim verelim. Teklifte hiç teknik fen dersi yok. Maksat Türk çocukları mesleki ve teknik bilgi öğrenmeden yetiştirmek. Bilal Şimşir der ki; “Bu teklif, Türkiye’deki ilahiyatlardan da ağır. Eğer çocuklar hep din hocası olacaksa burada ne işi var? Hollanda devleti, bunu, Türk çocuklarının donanımsız, teknik bilgiyi öğrenmeden yetişmesi için yapıyor. Bunun için sizi böyle ağırlıyor.”
Bilal Şimşir; “Almanya, önceleri Türk işçileri ve Türk öğrencileri laik-dinci diye bölmeyi amaçlıyordu. Türk kitlesi Alman toprağında bir kuvvet olmamalıydı. Bir ulusal azınlık statüsü kazanmamalıydı. Topluca hak aramamalıydı. Küçük küçük parçalara bölünmeliydi. Küçük lokma kolay yutulur, kolay sömürülürdü. Büyük lokmanın hazmı zordu.
Almanya PKK terörünün fideliğidir. En önemli finans kaynağıdır. Almanya, PKK aracılığıyla Türkiye’yi bölmeye soyunmaktadır. Bunlara güçleri yetmezse bile Türkiye’ye verilecek her zarar Almanya için kardır.”
Vasıfsız İşçi Olarak Kalmak
Bilal Şimşir, Kürtçülük isimli eserinde bir hatırasını anlatıyor: Hollanda Türk Büyükelçiliğinde görevli bir diplomattır. Orada Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı yirmi civarında din görevlisi de vardır. Hollanda hükümeti bunlarla bir toplantı yapar. Türk Büyükelçiliğinden Bilal Şimşir de davet edilir. Hollanda devleti beş yıldızlı otelde hocalarımızı mükemmel ağırlamakta, onlara çocuklarına -sadece-dini eğitim konusunda nasıl yardım yapılacağını sormakta, bu konuda Hollanda üzerlerine düşen devlet görevini eksiksiz yapacağını vaat etmektedir. Din görevlileri proje üretsin, Hollanda hükümeti de uygulasın; istek budur. İlkokula giden bir Türk çocuğu burada dini eğitimini nasıl alacak ortaokulda, lisede nasıl eğitim alacak? Bu program dahilinde eğitim gören çocukların fen ve matematiği öğrenmeleri, fen ve matematik eğitimi veren üniversitelere girmeleri kesinlikle mümkün değildir. Çünkü çocuklara ihtisas yapacakmış gibi hep sadece teoloji dersi verilmek istenmektedir. Bilal Şimşir, Hollanda hükümetinin on binlerce Türk işçi çocuğunun fen ve tecrübeye dayalı eğitimden geçmesini istemediğini din görevlilerini ağırlamasının nedeninin bu olduğunu belirtir. Maalesef Hollanda hükümeti buradaki çocuklarımızı avuçlarının içine alır. Beş yıl içinde Türk Büyükelçiliğinin üniversiteyi okuyacak Türk çocuklarına burs verilecek ilanına rağmen ilk beş yılda bu bursa müracaat eden kimse olmaz. Türk çocukları Müslüman olarak yetişirler ancak babaları gibi sadece vasıfsız işçi olarak kalırlar. (Kürtçülük II, Bilgi yay. s 20-21, bsk. 2011)