DEPREMLERE KARŞI NE ZAMAN TEDBİR ALACAĞIZ?

30 Ekim tarihinde İzmir’de yaşanan deprem bir kez daha yüreklerimizi yaktı gözyaşlarımız sel oldu aktı. Depremin şiddetinin dahi doğru dürüst tespitini yapamadan, resmi kurumların birbirlerinden farklı olarak yaptıkları ve en sonunda 6.6 da karar kıldıkları şiddet dışarıda 7 olarak açıklandı. Depremin şiddetiyle fay hatlarının kırıklığı değil de ticari ahlaktaki kırılmaların şiddeti gün yüzüne çıktı. Fay hatlarının meydana getirdiği hasar bir şekilde bertaraf edilebilir de ahlakta meydana gelen hasarların telafisi mümkün değildir.

Her deprem sonrası günlerce kitle iletişim araçlarında uzmanların yaşanan ve beklenen depremlerle ilgili geniş geniş açıklamaları yayınlanmakta. Bu yayınlarla adeta deprem konusunda yediden yetmişe herkes uzaktan eğitimini tamamlamış oluyor. Uzmanlar, “Türkiye bir deprem ülkesidir. Deprem ile yaşamaya alışık olmalıyız” diye devamlı uyarılar yaparlar fakat ne uyarıyı yapanlar ne de uyarıyı dinleyenler depremi ciddiye alırlar.

2020 yılında dünyada yaşanan depremler

Dünyada da depremler oluyor. Hatta 9 şiddetine varan depremler oluyor fakat ne yıkılan binalar bu denli enkaz haline geliyor ne de canlar enkaz altında kurtarma ekibi bekliyor. Hayat normal şeklinde akmaya devam ediyor. Demek ki deprem öldürmüyor depreme karşı tedbirsiz davranmak öldürüyor.

2020 yılında şu ana kadar tüm dünyada 6.5 büyüklüğünün üzerinde 22 deprem yaşanmış. Tüm bu depremlerde dünyadaki can kaybı 152…

ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) verilerine göre 2020 yılında dünyada 6 ve üzeri büyüklükte toplam 105 deprem meydana geldi. Bunların 9 tanesi 7 ve üzeri.

Alaska, Jamaika, Rusya, Meksika, Yeni Zelanda, Papua Yeni Gine’de meydana gelen 7 ve üzeri depremlerin sadece 3’ünde ölüm meydana geldi.

Japonya, Şili, Endonezya, Yunanistan, Solomon Adaları ve ABD’de gerçekleşen 6.5 ile 6.9 büyüklüğündeki depremlerde hayatını kaybeden hiç kimse olmazken Meksika’daki 7.4’lük depremde 10, Papua Yeni Gine’de 7.0 büyüklüğündeki depremde sadece 1 kişi yaşamını yitirdi. İzmir’de ise ölen canların sayısı 114 kişi.

Depremin şiddeti ve sonucunda meydana gelen can kayıpları ortada. Bizden daha şiddetli yaşanan depremlerde ölen sayısı neredeyse yok denecek kadar azken bizde neden can kayıpları bu kadar çok olmaktadır? Her deprem sonrası depreme hazırlıklı olmalıyız diye yetkili yetkisiz o kadar konuşma yapılıyor da depremlere neden hazırlıksız yakalanıyoruz? Deprem öldürmez tedbirsizlik öldürür diye ahkam kesiyoruz da bu tedbirler neden alınmadı diye niçin sorgulamıyoruz? Olayın ciddiyetini kavramak için daha kaç deprem yaşamamız gerekecek? Depremlere karşı sloganlar üretmeyelim de tedbirleri uygulamaya geçirelim.

Kim doğru söylüyor?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun şu iddiada bulunuyor:

“Belediyeler İzmir’de on bir binin üzerinde binayı denetlemiş, Bayraklı’da yıkılan üç bina dahil. Bayraklı’da 208 çürük bina tespit edilmiş ve tutulan raporlar Çevre Bakanlığı’na bildirilmiş. Raporlar ilgili yerlere iletildiği halde, gereği neden yapılmadı?..”

Seyit Torun’un bu iddiasına karşı, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tam tersini söylüyor:

“Bu binalara ilişkin başvuru olduğu söyleniyor ancak, böyle bir başvuru yok. Olsaydı, gereğini yapardık. Bugün bunları tartışmanın zamanı değil, vatandaşlarımız enkaz altında. Birlik ve beraberliğimizi koruyalım.”

Bunları bugün tartışmayalım da ne zaman tartışacağız? İmara uygun olmayan yerlere imar verenler, inşaatları gerektiği gibi kontrol etmeyenler, siyasi ikballeri uğruna rant çetelerine ses çıkarmayanlar suçlu değil de devlete güvenerek orada oturanlar mı suçlu? Depremden önce binalar oturmaya uygun değil diye rapor düzenleyenler neden vatandaşların orada oturmalarına müsaade ediyorlar? Kanun açık, 60 gün içinde boşaltmaları gerekiyor boşaltmazlarsa 90 gün sonra kolluk kuvvetleri nezaretinde binaların boşaltılması gerekiyor. Ortalıkta rapor var ama uygulayan yok. Uygun değilse neden oturmalarına müsaade ediyorsunuz? Mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderileceği, evlerinin yapılacağı kira yardımından taşınma ve inşaatlarına kadar her türlü destek açıklaması yapılıyor. Deprem sonrası yapılacağı söylenen bu yardımlar depremden önce yapılamaz mıydı?

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan deprem sonrası yaptığı konuşmada; “Vesayetçi zihniyetin en çok ihmal ettiği alanlardan biri de, afetlere dayanıklı yapı inşaatıdır” diyerek kendisinden önceki iktidarlara gönderme yapıyor. 20 yıldır iktidarda icraatın başında olanların şikayetçi olma hakları var mıdır?

Kaçak yapılar imar affı ile ruhsatlandırıldı

2018 yılında çıkarılan kaçak yapıların ruhsatlandırılması için çıkarılan “imar affı” ile ilgili bir kanun var. Mecliste bulunan partilerin ortak oyları ile meclisten geçen yasa sonrası 10 milyon civarında kaçak yapı için müracaat yapıldı. Müracaat yapanların beyanları dikkate alınarak hiçbir denetim yapılmadan bu binalara “Yapı Kayıt Belgesi” verildi. Ruhsat alınan binaların kullanıma uygun olup olmadığının kontrolü yapılmadı. Ruhsatlandırılan binanın afete uygun olmaması halinde sorumlusunun bina sahibinde olduğu belirtilerek ruhsat verenler sorumluluktan kurtulmuş oldular.

İmar affı için devlet tarafından yaptırılan kamu spotu televizyonlarda yayınlanarak kaçak yapılar için devletin barış çağrısı yapıldı.

Hasan bey anlatıyor:

Devletten size müjde!..

Devletten vatandaşa uzanan şefkat eli

Devlet vatandaşı ile helalleşecek…

Hemen internetten e-devlete başvurun ‘yapı kayıt belgesi’ni alın!..

TMMOB tarafından hazırlanan birçok raporda, imar aflarının kalıcı olduğunu, kaçak yapılaşmayı ve kamu arazilerinin işgallerini özendirdiğini, bu yolla deprem kuşağındaki Türkiye’de güvenli olmayan binaların inşa edildiğine dikkati çektiler. Ama bu uyarıları dikkate alan olmadı.

Barış sağlanırken gerekli kontroller yapılsa, Türkiye’nin büyük bölümünün fay hatları üzerinde bulunduğu dikkate alınsa ve uygun olanlara yapı kayıt belgesi verilse belki bugün yaşadığımız acılarımız bu kadar olmazdı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, katıldığı canlı yayında yıkılan bütün binalarla ilgili yaptıkları tespitleri paylaştı.

Soyer, tamamı 92 ile 99 yılları arasında ruhsatlandırılmış yapıların ticarethaneye çevrilmiş zemin katlarında kolon kesmek gibi deformasyonların tespit edildiğini söyledi.

“99 yılında yapılmış olan ruhsat almış yapılarla ilgili mutlaka yeni bir düzenlemeye, yasal düzenlemeye ihtiyaç var” diyen Soyer, şu ifadeleri kullandı: “Biz ihbar gelmeden 99 yılından önce ruhsat almış yapılarla ilgili yapı deformasyonu olup olmadığına dair bir tespit yapma yetkisine sahip değiliz.

Acilen alınması gereken tedbirler;

Birinci derece deprem bölgelerinde binaların envanteri çıkarılarak yapı güvenliği, yapı kalitesi tespiti yapılmalıdır.

Çok katlı binalarda bulunan asansörler için gösterilen hassasiyet yapılarımız için de acilen uygulamaya geçilmelidir.

Bina altlarında bulunan işyerleri başta olmak üzere zemin katlarda kolon kontrolleri yapılmalıdır.

Bina girişlerine bina kimlik kartları mecburiyeti getirilmelidir; Binanın yapılış tarihi, ruhsat tarihi, depreme dayanıklılık bilgisi…

Depreme karşı hazırlığı enkaz kaldırma faaliyeti olarak değil, enkaza sebebiyet vermeyecek tedbirleri almak olarak görmeliyiz.

Her konuda olduğu gibi çözümü bilimde aramalıyız. İçerisinde inşaat mühendisleri, mimarlar, jeologlar gibi uzmanlardan müteşekkil bir “Deprem Bilim Kurulu” oluşturulması ve bu kurulun ortak akılla bir çözüm programı geliştirmesi gerekir. Deprem sonrası TV ekranlarında konuşulup havada uçuşan fikirler yerine, donanımlı insanların bilimsel çözümlerine ihtiyacımız olduğu açıktır.   Dünyada deprem sorununu başarıyla çözmüş Japonya gibi ülkeleri başarıya götüren kılavuzun bilim olduğu unutulmamalıdır.

Depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyoruz. Bu depremden ders alarak bir daha acılar yaşamamayı temenni ediyoruz.

 

 

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate