İdlib, Türkiye için ne anlam ifade eder? İdlib, Osmanlı toprağıdır. Türkiye’nin nüfuz alanı içinde bir vilayetimizdir. İşgal altındaki vatan topraklarımızdan biridir. Türkiye, İdlib’in“Misak-ı Milli” sınırları içinde olduğunu dünyaya ilan etmiştir. İdlib Türkiye’nin milli meselesidir.
İdlib sorunu ele alınırken Suriye’nin toprak bütünlüğünden falan bahsediliyor. Bilinmeli ki Türkiye için İdlib ne ise Suriye de odur. İdlib, Suriye’nin asgarisidir. Suriye bir Osmanlı beldesidir. Ve vatan parçasıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrası emperyalistler işgalci bir zihniyetle bizim topraklarımıza geldiler ve sahip oldular. Suni devletçikler oluşturdular. Suriye de bu suni devletçiklerden biridir.
Kurtuluş Savaşı öncesi işgale uğrayan vatan toprakları; İzmir, Antep, Maraş… Hatay nasıl birer birer işgalden kurtuldu, yeniden Türkiye’nin parçası olduysa İdlib meselesi de aynı şekilde çözülür. İdlib bizim milli meselemizdir.
İdlib’i kimse uluslararası bir mesele haline getirmeye çalışmasın. Onu bunu çağırmanın bir manası yok. Ne ABD’nin, ne Rusya’nın, ne de başkasının burnunu sokmasına izin verilemez. Onu bunu çağırır da söz sahibi yapmaya çalışırsanız; siz söz sahibi olamazsınız.
Bölgeyi Türkiye için sorunlu hale getiren ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ….gibi ülkeler Türkiye’nin sorununu çözer mi?.. Neden çözsün?..
Tüm siyasilerin katılımıyla alacağımız ortak kararlarla biz çözmeliyiz. Herkesle görüşerek, meselenin milli meselemiz olduğunu anlatarak, ikna ederek yabancıların bölgeden ellerini çektirmeliyiz.
Bunu yapmak yerine; milli birliği sağlamadan milli meselelerin çözülemeyeceğini bildikleri halde iktidar ve muhalefet yetkilileri birbiriyle kavga edip milleti kutuplaştırarak kime hizmet ediyor. Milli meselelerde ortak kararlar alamadığı halde Rusya, ABD gibi Mehmetçiğin katilleri ile el sıkışıp ortak kararlar alabilmenin manası nedir?..
Yabancıların tavsiye, dayatma ve müdahalesi ile milli meseleler çözülmez. Aksine başka ülkelerin, milli meselelerimize müdahalesi âdet haline gelir. Türkiye sınırları içinde bir olay olduğunda herkes çıkar gelir. Geldiklerinde de milleti perişan eder.
Hata nerede?.. Bir yığın terörist İdlib’e yuvalanırken yetkililer neredeydi? Uyuyorlar mıydı, uyutuluyorlar mıydı?.. Yetkililer kendi hatalarını görüp uyanmalı. Ben yanlış yaptım, uyudum, uyutuldum deyip uyanmalı…
Bir yerde sorun yaşanıyorsa orada iş ehline verilmemiştir. Haz. Peygamber(a.s) “Emaneti ehline vermediğiniz zaman kıyameti bekleyiniz.” buyuruyor. Ekonomik, siyasi, kültürel…. hangi alanda sorun yaşanıyorsa oralarda iş ehline verilmemiş demektir. Ehil ellerde olmayan her alanda kıyametin kopması an meselesidir.
Türkiye’de ülke sorunlarına katkı saylayacak işin ehli insanlar var. Sorunların çözümü için o insanlarla istişare edilmeli, onlara yetki verilmeli. Yüce Allah “Devlet işlerinde, yönetimde, sahabenle istişare et.” diyor. Olması gereken yönetim tarzı budur.
Yöneticiler ve vatandaşlar olarak işi ehline vermediğimiz için sıkıntıları kendi elimizle davet ediyoruz. İdlib dahil tüm sorunların meydana gelişinden ve çözümünden ben sorumluyum. Hepimiz sorumluyuz.
Yetkililer, etrafındaki dalkavuklarla yetinmemeli. Daha geniş istişareler, kamuoyu yoklamaları, anketler yapmalı. İşi bilenlerle konuşmalı. Hatalarını kabul etmeli. Hatayı görüp gerçekleri kabul etmek zor ama gerçek gerçektir. Gerçekleri kabul etmek lazım.
Çözüm; Vatandaş ve yöneticiler olarak hep birlikte uyanmak işi ehline vermektir. Taşın altına elimizi koymaktır. “İştirak etmediğimiz, çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir.”
Milletimizin uyanması, basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…